Z Raporu: Fehmi Karaarslan

Oyuncu ve yönetmen kimliğiyle tanıdığımız Fehmi Karaarslan’ın tiyatro alanındaki çalışmaları arasında Surp Vortvots Vorodman Kilisesi’nde sahnelenen, Afife Tiyatro Ödülleri sahibi Gomidas, Monologlar Müzesi projesinin Balat ayağı, Ahmet Sami Özbudak’ın rejisini üstlendiği Red Speedo ve daha nicesi yer alıyor. Kendisi, televizyon ve sinemada da kariyer yolculuğuna devam etmekte.

Fehmi Karaarslan yanıtlıyor: Hayatta yaptığın ilk iş neydi? Ekranda görmeye bayıldığın birileri? Finalini değiştirmek istediğin bir film? Buyrunuz Fehmi Karaarslan Z Raporu’na.

Günde kaç saat, en çok hangi platformlarda vakit geçiriyorsun?

Açıkçası tüm dijital platformlarda içerik takip ediyorum. İçlerinden özellikle MUBI’nin çok kıymetli olduğunu düşünüyorum. Birçok başyapıt bir arada ve kolay ulaşım… En çok zaman geçirdiğim platform sanırım YouTube olmalı. Her an, herhangi bir konuda merak ettiğim veya tekrarını izlemek istediğim bir içerikle buluşma imkânı sunuyor. Sporu da çok sevdiğim  için  Beşiktaş’ın futbol takımının maçlarını ve Anadolu Efes basketbol takımının maçlarını da unutmamalı.:)

Hayatta yaptığın ilk iş neydi? Anlatır mısın?

19 yaşındaydım, üniversitede Fransızca hazırlık sınıfı yeni bitmişti. Yaz aylarında hem dilimi geliştirmek hem de para kazanmak için turizmin biçilmiş kaftan olduğunu düşündüm. Çabalamam ve tesadüflerle dolu tanışmalarım sonunda Hollandalı gruplara rehberlik yapmaya başladım. Sonra bu iş çok hoşuma gitti ve hobim yıllardır devam eden ikinci bir profesyonel mesleğe dönüştü.

Bu aralar sana en iyi gelen şey? 

Büyük sofralar hazırlamak, mutfakta vakit geçirmek…

En son yaptığın yolculuk nereyeydi?

Tayvan ve Japonya. Bu yaz gezme şansım oldu bu iki ülkeyi. Tayvan’ı türlü sokak lezzetleri ve pazarlarıyla, Japonya’yı ise muazzam tapınakları ve Tokyo’nun ihtişamıyla hatırlayacağım.

Küçükken bir idolün var mıydı?

Amcam. Kendisini çok erken kaybettik bir trafik kazasında. Sanırım başka dünyaların olduğunu ilk ondan öğrendim. 

Ekranda görmeye bayıldığın birileri?

Javier Bardem, Joaquin Phoenix ve Daniel Day Lewis.

Finalini değiştirmek istediğin bir film?

Back to the Future Part III’nin sonunda, seriyi devam ettirecek bir final isterdim.

Belgesel çekecek olsan neyle ilgili olurdu?

“Ötekiler” adında bir belgesel tasarlardım. Bulunduğu ortamda öteki olarak dışlanmış insan gruplarından, hayvan ve bitkiler gibi diğer canlı türlerine kadar; onları gerçekten anlamamızı ve empati kurmamızı sağlayacak bir belgesel yapmak isterdim.  

Hakkındaki en büyük yanılgı?

Kimsenin sınırlarını aşmamaya özen gösteren biri olduğum için bu bazen soğukluk ve mesafe olarak algılanabiliyor. Sanırım hakkımdaki en büyük yanılgı bu. 

Senin hakkında muhtemelen bilmediğimiz bir şey?

Meslek lisesi mezunuyum. Birçok insan aristokrat bir ailenin Fransız lisesinden mezun çocuğu olduğumu sanıyor. Hayatım paradokslarla dolu, çatışmalı, bazen tuhaf ve çok farklı renkleri bir arada sunan bir şekilde gelişti. Yaşama sevincimi de bu çoklu ve çoğu zaman çatışmalı farklılıklardan aldım. Bunları yaparken de çok çalıştım ve her ne yapıyorsam tamamen odaklanarak tutkuyla yaptım. Ben Pendik’te orta sınıf bir ailede doğmuş olmama rağmen sonradan diller öğrenmiş, yurt dışında kendi çalışarak kazandığı parayla okumuş, çok zor okulların sınavlarını başarmış, konservatuar ve oyunculuk okulları dışında bir ön lisans, üç lisans ve bir master yapacak kadar meraklı ve kafayı kırmış biriydim. Bu arada iki tane doktora programını da sıkılıp bıraktım. Özetle İngilizce ve Fransızca öğretmenliği, profesyonel tur rehberliği ve oyunculuk / sanat dalında diplomalar aldım ve hepsinde farklı dönemlerde çalışma şansım oldu. Yıllarca yurt dışında yaşadım, Fransa’da Devlet Tiyatrosu’nun da içinde bulunduğu birçok kurumda oyunculuk yaptım. 60’tan fazla ülkede bulundum, oralarda rehberlik yaptım, yeni insan ve kültürlerle tanıştım. Çünkü seneler önce, lise yıllarında, Pendik’te uydu anteni montajı yaparak geçirdiğim bir yaz stajı sonunda “Hayatım bu olamaz.” demiştim.