2022: En iyi 10 dram dizisi

Zenofobi, saray entrikaları, ajan maceraları, kalp çarpıntıları, gastronomi… Komedi – dramanın kesişim kümesi olan, “dramedi” kategorisinden kimi yapımlar da burada. Dikkat! En iyi 10 dram dizisi seçkimiz, sadece 2022’de başlamış yapımları bir araya getiriyor.

10. The Serpent Queen (Starz)

16. yüzyıl Fransa Kraliçesi Catherine de’ Medici’yi yakından tanıma zamanı… Servet uğruna 14 yaşında evlendirilen, hem saray mensuplarından oluşan kişisel çevresi hem de kraliyet sarayının üyeleri içinde -kararlılığını hafife alan- herkesi alt eden ve pek çok zorluğa rağmen, ömür boyu süren zekice siyasi manevraları sayesinde 30 yıl boyunca hüküm sürmeyi başaran bir figür kendisi. Samantha Morton’ın harika performansıyla parlayan The Serpent Queen, Catherine’nin iktidara yükselişini didaktizmden uzak bir üslupta aktarırken, geleneksel hikâye anlatımına çağdaş bir yorum getiriyor.

9. The Gilded Age (HBO)

Farklı sosyal sınıfların alt üst ilişkilerini işleyen dönem anlatılarıyla ün kazanan Julian Fellowes’un dizisi, ABD tarihinin en büyük ekonomik değişim süreçlerinden, yoksul Avrupa ülkelerinden milyonlarca işçinin göç ettiği, bir eşitsizlik dönemi olarak da bilinen Yaldızlı Çağ’ı konu alıyor. Sadece 30 dolarla New York’a gelen Marian; demiryolu kralı George Russell, hovarda oğlu Larry ve hırslı karısı Bertha’nın oluşturduğu varlıklı aileyle karşı karşıya. Downton Abbey ve Gosford Park’a sevdalı bünyelerin atlamaması gereken bir dönem serisi The Gilded Age.

8. The Patient (Disney+)

Onu esir alan seri katil Sam’in, terapist Alan Strauss’dan alışılmadık bir terapötik talebi vardır: Cinayet dürtülerini dizginlemek. Zamanı tükenen Alan’ın, katilin cinayetlerine ortak olmadan ya da daha kötüsü kendisi hedef hâline gelmeden önce onu durdurma mücadelesine ortak oluyoruz dizide. Sabredenleri mükâfatlandıran bir anlatı yapısına sahip bu psikolojim gerilim, iki karakter arasında simbiyotik ilişkiyi Steve Carell ile Domhnall Gleeson’ın bol katmanlı oyunculuk performanslarıyla gerçekçi kılarken, klostrofobi duygusunu da iliklere kadar hissettiriyor.

7. The Dropout (Disney+)

The Dropout, ABD’li girişimci Elizabeth Holmes’un sağlık teknolojisinde devrim yaratma iddiasıyla başlanıp skandallarla noktalanan bir süreci, oldukça sürükleyici bir biçimde masaya yatırıyor. Herhangi bir “kahramanı” olmayan bu öykünün merkezi figürünün eksantrikliği ve başroldeki Amanda Seyfried’in güçlü performansının etkisiyle, yakaladığını bir kasırgaymışcasına içine çeken bir tesiri var dizinin. Holmes’un tecrübesiz bir genç kadından Silikon Vadisi ikonuna, oradan da günümüzün en büyük dolandırıcılarından birine evrilişine şaşkınlık içinde tanıklık ediyoruz.

6. The Old Man (Disney+)

Jeff Bridges‘ı casusluk dünyasına geri çekilen eski bir CIA ajanı rolünde başrole yerleştiren seri, ünlü oyuncuya 14 yılın ardından bir televizyon projesi için “evet” dedirtmesiyle dikkat çekiyor. Gizliliği ifşa olan eski bir CIA ajanı olan ihtiyar Dan Chase’in; kendinin ve kızının hayatını korumak adına kan, şiddet ve hesaplaşma dolu bir serüvene atılmasını izliyoruz. 80’lerden günümüze, ABD’den Afganistan’a uzanan; eli yüzü fazlasıyla düzgün bir espiyonaj serüveni The Old Man. Yüksek prodüksiyon, yetenekli bir kadro, dram, twist, kan, şiddet; hepsi yeterli dozda mevcut…

5. Heartstopper (Netflix)

Alice Oseman’ın Türkçeye Yabancı Yayınları tarafından Kalp Çarpıntısı ismiyle çevrilen grafik romanlarının uyarlaması; bizzat kendisinin senarist ve yapımcılığında hayat bulan, en taş kalplinin bile içini sımsıcak edip gözlerini buğulama potansiyeline sahip sekiz bölümüyle büyük popülerlik kazandı. Oldukça keyifli bir seyir tecrübesi sunan dizi, neden daha fazla kuir ilk gençlik öyküsüne ihtiyacımız olduğuna dair kapı gibi bir örnek olarak kollarını açmış, her yaştan seyircisini bekliyor. Tüm sansürlere inat nefes aldıran, LGBTİ+ temsiliyeti adına ihtiyaç duyulan cinsten bir adım.

4. Anne (ITV)

15 Nisan 1989’da yaşanan ve Hillsborough faciası olarak bilinen, yetersiz önlem ve polisin zaafları yüzünden tribündeki karmaşada ölen 97 Liverpool taraftarının hikâyesini; 15 yaşındaki evladı Kevin’ı bu faciada kaybeden Anne üzerinden anlatıyor dizi. Bu kaybın yasını izleyiciye yansıtmanın yanı sıra bu yasın nasıl bir adalet arayışına dönüştüğünü, bu arayışın nasıl bir dayanışmaya ve öte yandan da bir yalnızlaşmaya sebep olduğunu tüm sadeliğiyle aktarıyor. 14 yıl içerisinde bir “anne”den bir aktiviste dönüşen Anne, daktiloyla itiraz dilekçeleri yazdığı günlerin ardından kat ettiği yol ile izleyene ve adalet arayışındaki herkese ilham veriyor.

3. Bad Sisters (Apple TV+)

Dublin’de yaşayan beş kız kardeş, aralarından birinin eşi ölünce şüpheli hâle gelir ve kendilerini bir hayat sigortası soruşturmasının tam ortasında bulursa… Farklı iki zaman aralığını takip eden Bad Sisters; kardeşlerin istismarcı, manipülatif, narsist John Paul’ü öldürmeyi planladığı ve vefat sonrası kararlı bir sigorta acentesinin onlara gözünü diktiği süreçler arasında gidip geliyor. Big Little Lies’ın tadı damağında kalanlara ilaç gibi gelecek yapımın çekiciliği; Sharon Horgan’ın kaleminde, gizem ve gerilimi maharetle mizahla harmanlayabilmesinde gizli.

2. Pachinko (Apple TV+)

1920’lerde Kore’de küçük, fakir bir kız olan Sun-Ja’yı merkezine alarak onun ve ailesinin yıllar içerisinde yaşadığı zorlukları, farklı dönemlerin satır başı olaylarına göz kırparak anlatıyor Pachinko. Altı çizilen ana konulardan biri zenofobi: Kore’nin Japon işgali altında yaşadığı zulüm ile o süreçte Japonya’ya göç etmek zorunda kalmış Korelilerin maruz kaldığı ayrımcılık, kötü muamele ve şiddet dizi boyunca işleniyor. Bir New York Times çoksatanından uyarlanan Pachinko, hiçbir şey için acele etmiyor, izleyiciyi tatmin edeceğini bilmenin verdiği güvenle olup biteni tane tane anlatıyor. Dizinin Japonya’da “sessizlik”le karşılandığını ve Japon toplumunun büyük çoğunluğunun ülkede ırkçılık diye bir şeyin var olmadığına inandığını ekleyelim. Tanıdık geldi mi?

1. The Bear (Disney+)

Jeremy Allen White, gastronomi dünyasında umut vadeden bir gençken, yaşadığı trajedi sonrası Chicago’ya dönüp aileden miras bir restoranı işletmek durumunda kalan Carmen “Carmy” Berzatto’ya, yılın en iyi performanslarından birini sunarak hayat veriyor. Ne var ki onun ekranı dolduran oyunculuk performansı, dizinin hanesine yazdırdığı artılardan yalnızca bir tanesi. Sıkış tıkış, daracık bir bir mekânda devinimini yitirmeyen, odağını sürekli değiştiren kamera kadar, senarist kadrosunun kalemi de Joanna Naugle ile Adam Epstein’ın incelikli kurgu çalışması da nefes aldırmayan, övmelere doyulamayan temponun mimarlarından. Ne yaptığını tam olarak bilen ve bunu fazlasıyla iyi yapan bir seyirlik var karşımızda.

Yazılar: J. Hakan Dedeoğlu, Olcay Özer, Ulaş Dağ 

Değerlendirme: Aylin Güngör, Banu Üsküdarlı, Biçem Kaya, Cem Kayıran, Deniz Bankal, Deniz Kuzuoğlu, Deniz Özöztürk, Elif Acun, Elif Öz, Elif Sevimay, Ekin Sanaç, Esin Çalışkan, Ezgi Oğraş, Hatice Melike Gürer, İlayda Güler, J. Hakan Dedeoğlu, Mehmet Ekinci, Melikşah Altuntaş, Melis Tire, Merdan Çaba Geçer, Mine Metin, Olcay Özer, Sadi Güran, Seray Soylu, Tuğçe Özdenoğlu, Yağmur Ruken Kahraman, Yiğitcan Genç, Zeynep Naz Günsal, Zeynep Kıymacı