2023: En iyi 100 yabancı albüm

İllüstrasyon: Sadi Güran

Beklenmedik ortaklıklar, yıllar geçse de tazeliğinden hiçbir şey kaybetmeyenler, derdini tematik kurgularla anlatanlar, fütursuzca dansa kaldıranlar, bir aradalığa alan açanlar… 2023’ün yabancı albüm dökümünde hepsi ve fazlası var. Geride kalan yılla hesaplaşmamız, bir Bant Mag. geleneği olarak müzik kanadında başlıyor.  Çalma listemizi açın ve arkanıza yaslanın…


100- Tim Hecker – No Highs
(kranky)

Albümün ismi oldukça net bir tanım koyuyor ortaya. Melodik ama alabildiğine karanlık, hatta gergin. Yolun sonunda bir ışık olup olmadığıyla ilgilenmeden; ne hissediyorsan ona gömülmenin de bir tedavi biçimi olduğunu ispatlar nitelikte bir arınma seansı denebilir No Highs için. Melis Tire

99- Das Koolies – DK.01
(Strangetown Records)

Galli rock grubu Super Furry Animals’ın bir uzantısı olarak doğan Das Koolies’in ilk uzunçaları. Az söz, bol tekrarla hipnotik titreşimler yayan; kişisel çıkmazlardan sistem eleştirilerine uzanan bir elektronik ses sağanağı. Açılışı yapan “Best Mindfuck Yet” ile aklı başından alıyor; dinledikçe, etraftaki fiziksel uyaranlar birer birer siliniyormuş gibi hissettiriyor. İlayda Güler

98- Blondshell – Blondshell
(Partisan Records)

Albümün akışı da başlı başına şarkılar da pek çok iniş – çıkış barındırıyor, filtresiz ifade ve hikâyelerini en derinden hissettiğinizden emin olmaya çalışıyor Sabrina Teitelbaum. Yer yer akıllara Liz Phair’i getiren bir şarkı yazarlığı ve sıcak prodüksiyonuyla su gibi akıp giden bir ilk albüm. Melis Tire

97- Water From Your Eyes – Everyone’s Crushed
(Matador Records)

Rachel Brown ve Nate Amos, art-pop yaklaşımını bazen musique concrète bazen post-punk bazen de math rock unsurlarıyla çeşitlendiriyor. Mark Rothko resimlerinden ilham alarak hayat verdikleri Everyone’s Crushed, bugüne dek önümüze çıkardıkları en deneysel iş muhtemelen. Sindirmesi güç, anlamaya çalışması muazzam keyifli. Cem Kayıran

96- Ivan the Tolerable – Under Magnetic Mountain
(Library Of The Occult)

Birazdan Mark Sandman mikrofon başına geçip sayıklamaya başlayacak gibi hissettiren “Three of Pentacles”, bir krautrock orkestrasının aside bandırılmış bir serüveni gibi tınlayan “Benediction” ya da bir David Lynch filminde duyduğunuz yanılsamasını yaratan “Waves”… Durmadan üreten Oli Heffernan’ın yeni keşifler yapma motivasyonu başlı başına hayranlık uyandırıcı. Güven Yalın 

95- Greg Foat & Art Themen – Off-Piste
(Athens Of The North)

Art Themen’in akışkan ve dinamik saksafonu, synthler ve efekt pedallarının arpla teması, birbirine mükemmel bir uyum içinde cevap veren enstrümanlar… Albümde kapak fotoğrafı ve şarkı isimleriyle kurdukları kayak teması, yarattığı hislerle örtüşüyor: Güneşin karla bezenmiş dağlara vurduğu apaydınlık bir anda gerçeklikten uzaktayız ve görebildiğimiz her yer sonsuzluğa gidiyor âdeta. Elif Öz

94- One Million Eyes – Iris
(A Strangely Isolated Place)

Evet, albümün adı gözdeki irisi işaret ediyor; en karanlık zamanlarda bile ışığı hatırlamak, içeri almak niyetiyle. Çeşitli organik sesler, bir tutkal gibi davranan analog synthlerle birbirine bağlanıyor; tepkimeden geriye, deyim yerindeyse bir mantra koleksiyonu kalıyor. Her yer ışıl ışıl. İlayda Güler

93- HMLTD – The Worm 
(Lucky Number Music)

Henry Spychalski’nin distopik anlatısına yedirdiği varoluşsal kafa yormalar ve özdüşünümlerle bezeli bu yoğun albüm, yeraltından fırlayarak başkentin orta yerine çöküveren devasa bir solucanı ve bunun akabinde şehirde değişen düzeni konu alıyor. 16 parçalık bir yaylı ekibi ve dev bir gospel korosunun eşliğiyle… Zeynep Naz Günsal

92- Arlo Parks – My Soft Machine
(Transgressive Records)

Bu albüm aracılığıyla bir insanın kendisi için yapabileceği belki de en iyi şeylerden birini yapıyor Arlo Parks: Kişisel sınırlarını keşfediyor. Yüksek duyarlılığını yalnızca incelikli söz yazarlığına dönüştürmekle kalmıyor tabii; tıpkı koleksiyonun adında geçirdiği gibi yumuşacık müzikal düzenlemelerle hakim duyguyu destekliyor bir yandan da. İlayda Güler

91- Anjimile – The King
(4AD)

Daniela Yohannes’in elinden çıkma çarpıcı kapak görselinin çağrıştırabileceği eksende barok, gotik ve ruhsal. Siyah trans birey olarak hâlen teşhir olduğu sistemik ayrımcılık ve görmezden gelinmeye dair öfkesini tüm iç dünyasını masaya yatırarak artiküle ettiği albüm, tüm akustikliğiyle gücünü zarafetinden alan bir başkaldırı. Zeynep Naz Günsal

90- Mammal Hands – Gift from the Trees
(Gondwana Records)

Kapısını çalmaya harika ismiyle ikna eden bir albüm. Stüdyonun etrafını saran Galler manzaralarının yarattığı hisler, işitsel dünyaya da nüfuz etmiş. Ağaçların hediyesi, dolu dolu bir kasvet ile uçsuz bucaksız bir ferahlık hattında gidip gelen melodiler arasında savrulmak belli ki. İlayda Güler

89- Habitat Ensemble – Habitat Ensemble
(Music From Memory)

Fransız selector, müzisyen ve prodüktör Marius Houschyar’ın önderliğinde, Çekya – Avusturya sınırındaki Maříž isimli kasabada hayat bulan Habitat Ensemble; kolektifin her bir parçası için bağ kurma aracına dönüşmüş bir pratikle hayat bulmuş. Duyusal olanın ötesine geçip spiritüel uyum ve zemin yaratan derinlikli bir dinleme deneyimi. Güven Yalın

88- Death At The Derby – Capitano 
(RRC Music Co.)

Toronto ve Los Angeles’ta yerleşik iki MC, Lord Juco ve Cousin Feo’nun yeşil sahaların unutulmaz kaptanlarından kurduğu 11, gerçek bir takım olsa rakip tanımazdı muhtemelen: Chilavert, Baresi, Stoichkov, Zanetti, Shearer… DJ Dubplates ve Finn’in maç anlatımları ve futbolcu röportajlarından aldığı kesitler üzerine flowların aktığı albümün 10 numarası Hagi, kapağı da muhteşem. Güven Yalın 

87- Mac Demarco – Five Easy Hot Dogs 
(Mac’s Record Label)

Atlayın, yola çıkıyoruz! Tamamının enstrümantal parçalardan oluşan Five Easy Hot Dogs, Los Angeles’tan Utah’a uzanan yolculuğu sırasında Mac DeMarco tarafından alınan kayıtları albümleştiriyor. Jizz jazz ustası, kayıtları otel odalarında ve yolculuk sırasında tanıştığı insanların evlerinde yapmış. Biçem Kaya

86- André 3000 – New Blue Sun
(Epic Records)

2000’li yıllarda grubunuz Outkast ile harika albümler yayımlamış, merak saldığınız aktörlük kariyerinizde ise orta karar bir başarı yakalamışsınızdır. Müzik yayımlamaya verdiğiniz 17 yıllık aradan sonra yapılacak şey nedir? Tabii ki bir buçuk saate yakın, çeşitli flütler çaldığınız bir ambient caz/new age albümü! Çalışkan perküsyonist ve prodüktör Carlos Niño’nun da albüme yüklü bir katkısı olduğunu da belirtelim. Utkan Çınar

85- Agar Agar – Player Non Player  
(Cracki Records)

Fransız synth-pop ikilisinin, bu sefer atmosferin ön planda olduğu albümü bir nevi dijital harikalar diyarı. Jonathan Coryn’in tasarımı bir video oyunu ile eş zamanlı yayımlanan panoramik albümde, bilindik Agar Agar tınısı her zamankinden daha dingin bir formda. Zeynep Naz Günsal

84- Colin Stetson – When we were that wept for the sea
(52Hz)

“Bir saksafon neler yapabilir?” sorusuna her defasında yeni cevaplar verebilen, eşi benzerine az rastlanır bir müzisyen Colin Stetson. Bu kez âniden kaybettiği babasının yasını, bir deniz macerasına dönüştürüyor. Albüm; sisli kıyılar, fırtınalı açıklar, sirenlerin şarkıları ve daha bir sürü şeyi hatırlatarak, çaresiz bir özlemin dibine daldırıyor. İlayda Güler

83- Animal Collective – Isn’t It Now?
(Domino Recording Co

Fazlası var, eksiği yok. Zaman zaman daha önce çok sık başvurduğu yollara sapsa da yine sersemletici bir harita çıkarmış ortaya Animal Collective. 20 dakikalık bir ambient egzersizi, Eno-esk psikedelik pop numaraları, iç içe geçip karışarak anlam kazanan yapılar ve pek tabii “lütfen biraz daha söyle” dedirten vokal melodilerinden bir kokteyl. Melis Tire 

82- Material + Object – Telepath
(Editions Mego)

Ses kaynağının yalnızca bir kemandan ibaret olduğu, olasılıkların ve yayılacak alanların ise sonsuzluğa denk geldiği bir doğaçlama seansının çıktısı Telepath. Minimal ya da ambient gibi tanımların anlamını yitirdiği bir tasarım barındırıyor; her bir sesin kulağınıza hangi açıyla, nereden, ne hızda çarptığını hissedebilmek tarifsiz bir deneyim. Cem Kayıran 

81- Baroness – STONE
(Abraxan Hymns)

Grubun geçirdiği dönüşümleri takip edenler için diskografisinin en kendine özgü işlerinden biri olabilir STONE. 10 parçada da Baroness’i Baroness yapan unsurlardan bir şeyler duymak mümkün ama tekrara hiç girilmiyor. Tabii ki bas-davul ikilisi Nick Jost ve Sebastian Thomson’ı her parçada takip etmek ayrı bir zevk. Güven Yalın

80- shame – Food for Worms 
(Dead Oceans) 

Vokalist Charlie Steen’in yakıştırmasıyla “shame plaklarının Lamborghini’si”. Yeni nesil post-punk’ının önemli temsilcilerinden olan grubun ünlü prodüktör Flood eşliğinde kaydettiği Food for Worms, alınan yaratıcı risklerin tümüyle karşılığını bulduğu hassas bir iş. Zeynep Naz Günsal

79- Janelle Monáe – The Age Of Pleasure
(Atlantic Records)

R&B elçilerinden Janelle Monáe’nin her şeyiyle ferahlatan dördüncü stüdyo albümü. Afrobeat elementleriyle yüklü akış; disco ve house etkili başlayıp, Afrika köklerini temsil eden dancehall ve reggae unsurlarını iyice sound’una yedirdiği bir tınıda çözümleniyor. Amaarae, Ckay,  Doechii, Seun Kuti & Egypt 80 gibileri de partiye eşlik ediyor. Zeynep Naz Günsal

78- JPEGMAFIA & Danny Brown – SCARING THE HOES
(Peggy)

Hip hop haritasının iki uzak ucunda üretimlerini sürdüren JPEGMAFIA ve Danny Brown ortaklığında kaydedilen ilk albüm, ayrıksı tavır ve stillerin kusursuz bir aradalığıyla etkisi altına alıyor. Oyuncu akışı, beklenmedik kesikleri ve iki kulak arasına bir kere girdi mi orada takılı kalan nefesli partisyonlarıyla “Burfict!” favorimiz. Güven Yalın 

77- A Certain Ratio – 1982
(Mute)

Bir gruba hayran olmak için yüzlerce farklı sebep olabilir. Ama imzası hâline gelen groove’u sebebiyle bir gruba tutulmak pek eşine rastlanır bir durum değil elbet. A Certain Ratio, 70’lerin sonunda filizlendiği Factory sahnesinde de streaming çağının dayattığı geçiciliği hiçe sayarak ürettiği bugün de kendi ritmik algısının etrafına çıktığı katlarla eklemleri esnetiyor. Cem Kayıran

76- Snõõper- Super Snõõper
(Third Man Records)

2023 kendi başına kafanızı bulandırmaya yetmediyse, Snõõper bu işi 22 dakikaya sığan 14 şarkıda çözmeye geldi. Nashville çıkışlı tam gaz punk beşlisi, ilk albümünü Nashville’in dünyaya açılan kapısı Third Man Records’tan üzerimize savurdu. Albümün adı üstünde, Super Snõõper! Güven Yalın

75- Sextile – Push
(Sacred Bones Records)

Cameron Michel’in ekibe katılmasıyla bir üçlü formunu alan Sextile, Push albümüyle ile hardcore dans müzik dünyasına adımını atıyor. Tabii ki punk özünü ve kirini pasını eksik etmeden. 2023 yazının Bant favorilerinden biri olan “New York”un yanı sıra bas yürüyüşü uzun süreler zihninizde dönmeye devam edecek açılış parçası “Contortion” ve koleksiyonun en rocker parçası “Basically Crazy”ye de dikkat. Cem Kayıran

74- Grian Chatten – Chaos For The Fly
(Partisan Records)

Fontaines D.C. solisti Grian Chatten, ilk solo albümünde daha kişisel konulara eğilmiş. Kendisinin “hiper gerçek renklere sahip bir korku filmi” olarak betimlediği albümün tüyler ürperten bir sound yakalamasına, Chatten’ın partneri Georgie Jesson’ın vokallerinin de rolü büyük.  Elif Öz

73- MC Yallah – Yallah Beibe
(Hakuna Kulala)

Kenya doğumlu Ugandalı rapçi MC Yallah’ın pandemi döneminde döndüğü ülkesinin başkenti Kampala’da dikkat çekici kolektif Nyege Nyege’nin tesislerinde kaydettiği son albümü, öncülerinden olduğu Lugaflow akımı için sembol kayıtlardan oldu bile. Ateşli beatler ve ayağa kaldıran flowlarla bezeli, cezbedici bir albüm. Melis Tire 

72- Benefits – Nails
(Invada Records)

Canlı performansları ve EP’leri ile hakkında büyük bir beklenti bulutu yaratan Benefits, ilk albümünde Brexit sonrası Britanya’yı şarkılaştırıyor. Ansızın bir hip hop beat’ine kapılıp sonrasında zillerin parçalandığını bir noise bulutunda savrulduğunuz, isyanın 50 tonunu buluşturan bir koleksiyon. Melis Tire

71- Art Feynman – Be Good The Crazy Boys 
(Western Vinyl)

Farklı farklı tınılarda, ortak gerçeklikte absürt ve coşkulu bir sonik mecra yaratmış Luke Temple. Dev ekibiyle stüdyoda canlı kaydettiği albüm ile Art Fenyman kişisinin modern insan dertlerinden türemiş yarı parodik bir alter egodan, bunların yarattığı anksiyeteleri bünyesinde birleştirip kendini tiye alan ama bunlara ses veren bir sembolüne dönüşmüş gibi. Zeynep Naz Günsal 

70- Susanne Sundfør – blómi 
(Blomi Records)

Bu albümde kesinlikle insanı iyileştiren bir şey var. Norveçli müzisyen, “çiçek açmak” anlamına gelen koleksiyonunda dil bilimci büyükbabasının hatırası, yenice deneyimlediği annelik gibi türlü konular etrafında kişisel öyküsünü kazıyor. Nazik piyano aranjmanlarına bilgece eşlik eden soul esintili berrak vokallerin seslendirdiği naif sözler, etrafınıza içi sevgi ve güvenle dolup taşan bir koza örüyor sanki. İlayda Güler

69-  Speakers Corner Quartet – Further Out Than the Edge 
(OTIH Records)

Uzun yıllar Dean Blunt, MF DOOM, Lianne La Havas gibi pek çok harika müzisyene eşlik etmiş Güney Londralı kolektifin bu ilk albümü, adıyla müsemma; öteye geçmekten çekinmeyen, yaratıcılığa övgü gibi bir koleksiyon. Cazın özgürleştirici zemini üzerinde her biri oldukça farklı yaklaşımlarla işlenmiş şarkılar, sakladığı hisleri deneyimlemek, detaylarındaki incelikleri keşfetmek için sabırsızlandırıyor. İlayda Güler 

68- Armand Hammer – We Buy Diabetic Test Strips
(Fat Possum Records)

billy woods ve E L U C I D’in oluşturduğu deneysel rap ikilisi Armand Hammer’ın altıncı stüdyo albümü, olagelen atmosferik mi atmosferik sesler ve sample’ların bir dokuması; iki rapçiye de özgün olan eleştirel söylemi pekiştiren bir iş. DJ Haram, El-P, Shabaka Hutchings ve JPEGMAFIA gibi dev isimlerden de katkılar içermekte. Zeynep Naz Günsal

67- Warzou – W is for Wobble
(Big Science Records)

Big Science Records kurucusu, LYL Radio programcısı Fransız prodüktör ve DJ Warzou, canlı performanslarından kesitleri Lyon’daki stüdyosunda işleyerek ortaya çıkarmış W is for Wobble’ı. Rave geleneklerinin farklı kollarına selam çakan prodüksiyonlarıyla, dokuz şarkının da farklı lezzete sahip olmasının sebebi; ilhamının gençliğinde tutkunu olduğu toplama albümlerin sonik çeşitliliği olması. Güven Yalın

66- Zoh Amba & Bill Orcutt & Chris Corsano – The Flower School
(Palilalia Records) 

Zoh Amba ve Chris Corsano’nun turnesi sonrasında San Fransisco’da ilk kez bir araya gelen üçlü müthiş bir uyumla çalıyor. Bill Orcutt’ın gitarı, arpejlerle ve kısıtlı sayıda akorla dönüp dururken, Corsano da davuluyla âdeta helezonik biçimde yükselen ses duvarları inşa ediyor. 23 yaşındaki genç saksafoncu da ruhu okşayan melodilerden özgür doğaçlamanın tekinsiz bölgelerine uzanan geniş bir alanda yeteneklerini ortaya koyma fırsatı yakalıyor. Berk Sayan

65- Depeche Mode – Memento Mori 
(Columbia Records)

Memento Mori, Latince “Öleceğini hatırla” anlamına gelen, insanı gerçeklik zeminine yapıştıran bir deyim. Fakat albüm bu kadar didaktik değil. Üstelik ölüm temasının içinde dramatik bir yok oluş da söz konusu değil. Şaşırtıcı bir umuda sahip; bir gün aniden bitecek hayatın tadını çıkarmanın iyi bir fikir olabileceğini çalıyor kulaklarımıza. Seray Soylu

64- Fred again.. & Brian Eno – Secret Life 
(Opal Limited & Fred again.. / Text Records)

Nesiller arası İngiliz ittifakı yaşatan bir ambient güzelliği. Hem profesyonel hem sosyal çevreleri vesilesiyle Fred’in ilk gençliğinden beri tanışan ikiliden; sakince, mini vokaller ve daha da mini vuruşlarla düzenlenmiş renk manzaralarına buyur edildiğimiz; eşliğinde hayaller kurmaya çağıran bir iş. Zeynep Naz Günsal

63- Slauson Malone1 – EXCELSIOR
(Warp Records)

Geleneksel stiller üzerine eğitim almış müzisyenlerin bu tecrübeyi güncel müzik türleriyle ete kemiğe büründürdüğü üretimler son birkaç senenin güçlü akımlarından biri. Bariz bir biçimde hiçbir türe ait sayamadığımız EXCELSIOR da böyle bir albüm. Temel hattın rap gibi göründüğü albüm, özgür caz, synth-pop ve klasik müzik gibi farklı türlerden etkiler taşıyor. Albümde de birçok farklı enstrüman çalan multi-kabiliyetli Jasper Marsalis’in şimdilik en başarılı işi. Berk Sayan

62- Beverly Glenn-Copeland – The Ones Ahead
(Transgressive Records)

Susam Sokağı’nın bestecilerinden biri olan müzisyen ve trans aktivist Beverly Glenn-Copeland için sıra 20 yıllık arayı takip eden, tamamı yeni parçalardan oluşan bir stüdyo albümüne geldi. Albümün ilhamını ve taşıdığı spiritüelliği ifade etmek için sözü Beverly Glenn-Copeland’a bırakalım: “Eski dünya parçalanırken, yeni bir dünya doğmayı bekliyor. Çeşitli güçlerimizin hepsine ihtiyaç var. Henüz gelmemiş olan nesiller bizi ileriye çağırıyor.” Güven Yalın

61- Cleo Sol – Gold 
(Forever Living Originals)

Soul’un bugünkü yankısına verdiği değerli katkılar ya da sesindeki büyü bir yana, müzikle ilişkilenme biçimi de Cleo Sol’ün yamacında kalmak, hatta oraya sığınmak için yeterli bir sebep. Her şarkısını dinlerken size elini uzattığını hissettiğiniz bir müzisyen tanımanın yarattığı güvenli alan çok güzel, hadi siz de gelin. İlayda Güler

60- The Necks – Travel
(Northern Spy Records)

Avustralyalı deneysel caz üçlüsünün her güne yarım saatlik bir doğaçlama seansıyla başladığı komünal pratiklerinden filizlenen Travel, grubun bir saati aşan yekpare kayıtlarına nazaran 20 dakikanın altındaki dört adet daha “veciz” eserden oluşuyor. Bu stüdyo jamlerini ölçülü prodüksiyon dokunuşları ve akıcı bir kurguyla organik bir şekilde ete kemiğe bürünmüş meditatif anlatılara dönüştüren kayıt, grup ile yeni tanışanlar için de dipsiz bir külliyata davetkâr bir kapı aralıyor. Yiğit Atılgan

59- Yeule – softscars
(Ninja Tune)

softscars, 25 yaşındaki müzisyenin tecrübe etmediği bir dönemin, 90’ların, başka bir kuşağın filtresinden geçmiş hâlini sunuyor. Kullandığı dahiyane distorte gitarları, kesikli modern pop vokallerini harika bir şekilde tek bir potada eritiyor. Pixies’in “Where is My Mind”ı tadındaki “Dazies”in girişini, yılın en güzel gitar riff’i kulvarında aday gösterebiliriz. Utkan Çınar

58- Charlotte Cardin – 99 Nights 
(Atlantic Records)

Sıcak gitar riffleri, dokunaklı piyano yürüyüşleri, kalp atışlarını andıran ritimler… 99 Nights’ta içgüdülere dikkatle kulak vermenin meyvelerini topluyor Charlotte Cardin. Zihni, dağınık bir odaymış da onu derleyip toplamış, bakışını netleştirmiş, sağalmış gibi. “Elveda değersiz egom. Sensiz sonunda özgürüm.” diyor göğsünü gere gere. Eylül Ege

57- Sparks – The Girl Is Crying in Her Latte  
(Island Records)

Bir Sparks albümünün sürprizlerle dolu olması bir sürpriz değil. Grubun kendine özgü mizahı, melankolisi, incelikli müzikal fikirlerle buluşmaya devam ediyor. “The Girl is Crying in Her Latte”, “Take Me For A Ride” ve “Nothing is As Good As They Say It Is” başta olmak üzere, “best of”lara layık parçalar var. Kaan Karsan

56- Cruciamentum – Obsidian Refraction
(Profound Love) 

2015’te bir efsaneye dönüşü ilk albümü Charnel Passages’ı yayımladıktan sonra gözden kaybolan İngiliz death metal dörtlüsü, dinleyeni her dönemecinde tepetaklak eden altı uzun ve derinlikli parçayla geri döndü. Kapanışı yapan destansı “Drowned”un üst düzey freakout’undan boyun tutuk çıkmak garanti. Cem Kayıran  

55- Lakecia Benjamin – Phoenix
(Whirlwind Recordings)

Nefes alıp vermenin ötesinde akılda kalıcı cümleler sarf eden bir organizmayı dinliyoruz Phoenix’te. Nefesliler, tuşlular, perküsyonlar ve insan seslerinin sürükleyici diyaloglarına kulak kesildiğimiz albüm, ismini ve geniş temasını dünyanın COVID-19 sonrası yeniden ayaklanma çabasından alıyor. Güven Yalın 

54- James Ellis Ford – The Hum 
(Warp Records)

Dönemini şekillendiren sayısız albümün prodüktörü James Ellis Ford, son solo numarası The Hum ile kendi adıyla anılan referans noktalarını ters köşede bırakıyor âdeta. Zengin enstrümantasyonu ve jilet gibi prodüksiyonuyla “az sonra ne gelecek?” merakını geneline yaymayı başaran bir albüm. Cem Kayıran

53- Blake Mills – Jelly Road 
(New Deal / Verve)

Blake Mills ile yeni tanışıyorsanız bu, doğru bir zaman. Eski işlerine de bakmakta hiç sıkıntı yok ama Jelly Road sakin gecelerde size rahatlıkla eşlik edebilecek ve nöron bağlantılarınızı artırabilme kapasitesine sahip bir albüm. Mills de günümüzde yaşayan en iyi gitaristlerden. Utkan Çınar

52- Jungle – Volcano  
(Caiola Records / AWAL) 

Her biri birbirinden coşkun kliplerle yıl boyunca radarımızdan asla eksik olmamış, kümülatif vizyonlarıyla yüreklerimizi dans ve romansla doldurmaya devam eden Jungle orkestrasından -şayet mümkünse- bıkana kadar kendini dinletecek bir albüm. Disco, R&B, hafif hip hop fakat asıl olarak soul (tam anlamıyla ruh) dolu akışında hiç boş yok.  Zeynep Naz Günsal

51- Ryuichi Sakamoto – 12 
(Milan Records)

28 Mart günü aramızdan ayrılan Japon besteci, son albümünde kanser tedavisi sonrasındaki yaşantısını bir işitsel günlüğe dönüştürmüş. Yoğun synth kütleleri ve acelesi olmayan piyano dokunuşlarıyla kulakların içine sızıyor. 50 yıllık bestecilik kariyerinin belki de en kişisel kaydı olan 12’deki parçaların isimleri de bir günlük gibi isimlendirilmiş. Güven Yalın

50- Fran Lobo – Burning, It Feels Like
(Heavenly Recordings)

Londralı besteci Fran Lobo’nun ilk uzunçaları. Ortaya çıkışı, müzisyenin terapi seanslarına ve kendisinin “sevgi bağımlılığı” olarak tanımladığı konuyu kurcalamasına dayanıyor. İçeride karşılaşabileceğiniz bazı şeyleri sıralayacak olursak: Sersemletici punk tavrı, eşlik edilesi yoğun duygulu vokaller, masaj etkisi yapan synthesizer partisyonları, 90’ları yaşatan trip-hop hislenimleri, alabildiğine zengin bir orkestrasyon… Gerçekten bir yangın gibi! Melis Tire

49- Young Fathers – Heavy Heavy
(Ninja Tune)

15 yılı deviren, tam üç kere memleketlerinin en iyi albümü ödülüne layık görülen Edinburgh menşeli üçlü son uzunçalarında, kolektif bir uğraş olarak müziği kutsuyor. Direnmenin coşkusunu ve her koşulda ayakta kalma dürtüsünü aşılayan yarım saatlik bu melodik ve kaotik kayıt gospel, soul, dub ve hip hop arasında punk tavrıyla gezerken vitesi bir an bile boşa almıyor. Dinlerken güneşli bir günde bir sokak bandosunun ortasında kalıyor; yataktan, hayata susamış bir şekilde kalkıyoruz. Yiğit Atılgan

48- Jake Muir – Bathhouse Blues
(sferic)

Sesle teması bedensel bir deneyime dönüştürmeye kafayı yoran biri Jake Muir. 2020’den bu yana önceden kaydedilmiş çeşitli müzikleri atomlarına ayırıp yeni anlam ve formlar veriyor; üzerine vintage gay pornolarından kestiği diyaloglarla setler hazırlıyor. Bu yaklaşımın bir albüm formatına dönüştüğü Bathhouse Blues; dilerseniz sürreel bir psikedeli, dilerseniz bir ASMR müziği olarak tüketilebilir. Cem Kayıran

47- Mandy, Indiana – i’ve seen a way
(Fire Talk)

Şarkı yazımında formlar yerine dokulardan haz duyanların ıskalamaması gereken bir albüm. Punk enerjisini dans pistiyle buluşturan Manchester çıkışlı dörtlünün ilk uzunçaları, gürültüyü evirip çevirip her parçada dinleyeni önce diriltmeyi, sonra da bir güzel silkelemeyi başarıyor. Kulaklarınızın uzunca çınlamaya devam edeceğini baştan söyleyelim. Cem Kayıran

46- Bex Burch – There is Only Love and Fear
(International Anthem)

Londralı ekip Vula Viel’ın üyelerinden Bex Burch, perküsyonist ve besteci kimlikleriyle tanındığı gibi enstrüman da üreten birisi. İngiltere’den çıkıp Chicago’ya uzanan uzun bir yolculuğun ardından kaydetmiş bu albümü. Terry Riley gibi ustalarla adının birlikte anılmasına sebep olan bu koleksiyon; bahsi geçen minimalist damar kadar, Chicago’nun ve plak şirketi International Anthem’ın dünyaya yaydığı coşkulu ama gerçekçi ruhun da izlerini taşıyor. Berk Sayan

45- ANOHNI & The Johnsons – My Back Was A Bridge For You To Cross 
(Rough Trade)

Yedi yıllık arayı kapatan ANOHNI koleksiyonu, müzisyenin kendi yolculuğunda bir mihenk taşı olan Marvin Gaye klasiği “What’s Going On?”un çağrısına 50 yıl sonra gelen bir yanıt, bir tür yankı niteliğinde. Çokça kişisel, hâliyle bir o kadar da politik; daha iyi bir dünyanın hayalini kurmaya devam etmek konusunda kararlı. İlayda Güler

44- Salami Rose Jose Louis – Akousmatikous 
(Brainfeeder)

Akousmatikous, ismini 5. yüzyılda yaşamış mistik bir Pisagor sekti olan “Akousmatikoi”den alıyor. Akusmatikoi’nin kelime anlamı ise “tanımlanabilir bir kaynağı olmayan yerdeki ses”. Toro y Moi, Alice Phoebe Lou ve Baby Keem gibi müzisyenlerin katkılarını taşıyan albüm, tematik anlatıları pek seven müzisyenin, önceki uzunçaları Zdenka 2080’de yarattığı öyküyü takip ediyor. Tuvana Adalı

43- Yussef Dayes – Black Classical Music
(YD Music)

Yussef Dayes ilk solo albümünde uçuyor, yanıyor, kopuyor âdeta. Siyah kökenlerini, içinde yetiştiği türü; caza tadını veren groove’u, duyguyu, spontaneliği, disiplin ve aidiyeti korurken, tabi tuttuğu deneyler ve önü alınamaz yaratıcılığıyla da zenginleştiriyor onu. Nefis. İlayda Güler

42- Pekodjinn – Dharba
(Les Disques Magnétiques)

Cenevre’de yaşayan Tunuslu prodüktör Pekodjinn’in ilk uzunçaları. Ülkesinin müzikal geleneklerini yeri geliyor dub, yeri geliyor funk, yeri geliyor trap filtresinden geçiriyor ve 30 dakikalık akışında bol darbukalı bir dans maratonuna çıkarıyor. Arabo-futurist akımıyla haşır neşir olanlar, bir saniye bile düşünmeden play’e basabilir! Melis Tire 

41- boygenius – the record 
(Interscope)

Kadın müzisyenleri birbirleriyle yarıştırmaya çabalayan erko-dominant sektöre yönelik soyut bir orta parmak işlevi gören süpergrubun ilk stüdyo albümü, yılın en büyük gündemlerinden biri oldu. Bombastik boygenius EP’den (2018) beş yıl sonra geri dönen ekip, bireysel bestecilik yetilerini tek çatı altında toplayıp, 2023’ün en hisli ve etkili rock albümlerinden birine imza attı.  Zeynep Naz Günsal

40- Model/Actriz – Dogsbody
(True Panther Records)

Brooklyn çıkışlı grup ilk albümünde birini ya da bir şeyi kaybetmenin kederini iliklerinize kadar işliyor ama her nasılsa hayatta olmanın harika bir şey olduğuna da inandırıyor. Böylesi ateşli bir gürültü bulutunun içinde zırhlarını kuşanma ihtiyacı duymamaları da takdire şayan. Model/Actriz ve Dogsbody, yılın en büyük kazanımlarından. Cem Kayıran      

39- System Olympia – New Erotica Collection
(Okay Nature)

Loş bir ortam, terliyoruz. 80’ler çağrışımlı lo-fi ve seksi dans kesitleri savuruyor üzerimize System Olympia. Daha da terliyoruz. Bas yürüyüşleri ve synth katmanlarının bedenle teması, her bünyeye hararet yaptıracak cinsten. New Erotica Collection, Londra’da yerleşik prodüktör ve DJ System Olympia’nın arşivinden favorilerin bir derlemesi. Melis Tire

38- Xylouris White – The Forest In Me 
(Drag City / Remote Control Records)

Grubun üçüncü üyesi kabul edilen Fugazi önderi Guy Picciotto’nun yine prodüktörü olduğu The Forest In Me içgüdüsel gelen, izlenimsel kalma kastında bir icra. Yunan halk müziği enstrümanları lir ve lavtanın stabil ve tonal ilerlediği, perküsyonun ise çeşitlemelerle ama minimal seyrettiği projede Akdeniz etkili avant rock ekibinin hepten serbest caz sularına  daldığı hissediliyor. Zeynep Naz Günsal

37- Sufjan Stevens – Javelin 
(Asthmatic Kitty Records)

Sufjan Stevens, Javelin boyunca aşkın çeşitli boyutlarına kafa yoruyor: Kaybettiği partnerine olan aşkı, inançlı biri olarak ilahı bir aşk ve bir insan olarak almak / hissetmek istediği aşk. Folk ve popun narin birleşimlerinin artık ustası hâline gelen müzisyen bir kez daha hikâyelerini katmanlı ama eforsuz duyulan bestelere sarıyor. Elif Öz 

36- Abadir – Ison
(SVBKVLT)

Kahireli prodüktör Abadir, çocukluk yıllarında ailesiyle ziyaret ettiği kiliselerde dinlediği korolardan yükselen ayrıksı sesleri muhafaza ettiği hafıza sandığının kilidini açmış bu albüm için. Çeşitli kiliselerdeki pazar ayinlerinde yaptığı alan kayıtlarıyla, kendisinin “taze ilahiler” olarak özetlediği bu 10 şarkıyı ortaya çıkarmış. “Sacraments”, albümün kutsal ve yapay olana karşı eşit mesafelenmesinin en iyi örneklerinden. Melis Tire 

35- Squid – O Monolith 
(Warp Records)

O Monolith; son derece “catchy” riffler, yoğun ambient sekansları, kimi anlarda tam gaz ilerleyen bir trene dönüşen ritimler ve yer yer oturduğunuz yerde tepetaklak edecek keskin dönemeçleriyle tam anlamıyla bir “Radyonuzun ayarlarıyla oynamayın” albümü. Prodüktör koltuğunda Dan Carey var. Miks işlemleri ise Tortoise üyesi John McEntire imzası taşıyor. İşte size dream team. Cem Kayıran

34- Aho Ssan – Rhizomes  
(Other People)

Blackhaine, clipping., Moor Mother, Nicolas Jaar ve Valentina Magaletti gibi isimlerin uğradığı albüm endüstriyel bir atmosferdeymiş gibi duyulsa da aslında temelini organik çağrışımlı bir fikirden alıyor. Çeşitli organizmalar arasındaki bağlantıları teşvik eden ve kolektif olarak gelişmelerine olanak tanıyan bir yeraltı kök sistemini temsil eden “rizom” ya da “köksap” kavramı ile albümün iş birliğini kutlayan ve farklı yeteneklere sahip müzik insanlarını bir araya getiren bir prodüksiyon olduğunu vurguluyor. Zeynep Naz Günsal

33- Eartheater – Powders
(Chemical X)

Toz hafifliğinde bir koleksiyon. Ancak bir o kadar uçucu sanılmasın; prodüksiyon numaralarıyla dikkati dağıtmadan götürüyor 34 dakikayı. Eartheather’ın müziğindeki metamorfoz sevdası, Powder’ın tüm şarkılarında da kendini göstermeye devam ediyor. Trip hop, dans müziği ve sade pop tınıları bir deney tüpünde çalkalanıyor. İlayda Güler

32- Vanishing Twin – Afternoon X 
(Fire Records)

Bu kez tuhaf, kurak, uzak, tekinsiz bir yerin sakinlerinin şarkılarını seslendiriyor gibi Vanishing Twin. Albüm ruhsuz vokaller, robotik efektler ve dokusal bolluk içeren türlü seslerle biçimlenmiş; çoğunlukla iki boyutlu tınlıyor. Distopyada geçen bir video oyununun soundtrack’i ya da dinleyicinin zihnindeki başka başka klostrofobik ortamların müziği olarak okunabilir. İlayda Güler

31- Everything But The Girl – Fuse
(Buzzin’ Fly Records)

24 yıllık aradan sonra müzikal ortaklıklarına yeniden start veren çifti, dönüş albümünde onlara yakışan ölçüde melankolik, sakinliğine rağmen çarpıcı beatleri esirgemeyen bir dinleti sunuyor. Tracey Thorn’un yıllar içinde hafiften pürüzlenmiş vokalinin de sözlerinin de hepten derinleştiği albüm, özlenen masumiyet hakkında derin düşüncelere daldırıyor. Zeynep Naz Günsal

30- Lana Del Rey – Did you know that there’s a tunnel under Ocean Blvd 
(Polydor Records)

Elizabeth Woolridge Grant’in başarısız ilk albümü ve sahte persona suçlamalarından kuşağının en iyi şarkı yazarlarından biri olarak anılmaya uzanan yolculuğu kolay olmadı. Trajedi ve melankoliye dair şarkı sözleri etrafında şekillenen kişisel mitolojisinin onu sıkıştırdığı köşelerden kaçmayı her seferinde burnunun dikine giderek becerdi. Did You Know... uzun süresine rağmen tatsız hakikatleri tartışma cüreti ve gospel’den trap ritimlerine uzanıp gelenek ve deney dengesini incelikle kuran pop hassasiyetiyle dinleyicinin yakasını bırakmayan bir kayıt. Yiğit Atılgan

29- The Gaslamp Killer meets The Heliocentrics – LEGNA 
(Cuss Records)

Bir süredir The Gaslamp Killer’ın GLK Experience konserlerinin canlı orkestrası olarak turneleyen The Heliocentrics, bir bukalemun edasıyla elini attığı her şeyi üzerine yakıştırmaya devam ediyor. Hem de son derece stilize bir şekilde. Quartermass Sound Lab’de canlı kaydedilen LEGNA dipsiz bir groove kuyusu. Daha doğrusu ucu bucağı görülmeyen bir orman ya da iki ucuna her vardığınızda başka bir zamana çıkacağınız bir denge tahtası. Güven Yalın

28- Overmono – Good Lies 
(XL Recordings)

Tom ve Ed Russell kardeşlerin oluşturduğu Overmono, hem kendi prodüksiyonları hem de nefis remiksleriyle günümüz elektronik müzik sahnesinin heyecan uyandıran oluşumlarından biri. Galli ikili, 10 yıllık serüveninin yolu gözlenen ilk uzunçalarında yaratıcı kurgularını apaçık pop referanslarıyla buluşturuyor. Hem tanıdık hem çok yeni. Melis Tire

27- PJ Harvey – I Inside the Old Year Dying
(Partisan Records)

PJ Harvey’nin yedi yıllık aradan sonra yayımladığı 10. stüdyo albümünde, White Chalk’tan (2007) beri yaydığı masalsılık daha da somut bir hâlde. İncil’e ve Shakespeare’e dair imgelerle bezeli hikâyeleri pastoral ve şiirsel olduğu kadar gergin ve huzursuz bir enerji barındırıyor. Belki de şimdiye kadarki en esrarengiz ve tüyler ürpertici işlerinden biri. Zeynep Naz Günsal

26- Billy Woods & Kenny Segal – Maps
(Fat Possum Records)

Bir an bile soluklanmayan albüm New York’ta başlıyor; baş karakterini uçaklar, taksiler, otel odaları ve partiler boyunca takip edip yine New York’ta bitiriyor. 17 şarkı boyunca turnedeki billy woods’un zihninin içine ve bıkkın hislerine şahitlik ettiren bu yolculuk için kemerleri bağlayın. Elif Öz   

25- Laurel Halo – Atlas 
(Awe)

Duygulara doğrudan biçimde hitap eden bir albümle karşımıza çıktı Laurel Halo. Filtrelerden geçip kendilerinin birer anısı yahut hayaleti hâline gelmiş piyano ve yaylılar, Halo’yu düşününce çok yeni; işitince ise fazlasıyla nostaljik tınlıyor. Kimi zaman gerim gerim geren, kimi zaman da bir su kütlesi içinde süzüldüğünüzü hissettiren, bilinci yatıştıran, bilinç dışını stimüle eden, zengin bir dinleti. Zeynep Naz Günsal

24- bar italia – Tracey Denim 
(Matador Records)

Tracey Denim, Nina Cristante, Jezmi Tarik Fehmi ve Sam Fenton üçlüsünün hepten nişleştiği, 90’lar ve post-punk revival tınılarını da terk etmedikleri bir uzunçalar. Animal Collective, Björk, black midi, HMLTD, Liars gibi isimleri mikslemiş ses mühendisi Marta Salogni’nin dokunuşlarıyla da ekibin icrası iyice parlıyor. Grup üyeleriyle bu yıl yayımlanan iki albümlerine ilişkin sohbetimiz de burada. Zeynep Naz Günsal

23- Kali Malone (featuring Stephen O’Malley & Lucy Railton) – Does Spring Hide Its Joy
(Ideologic Organ)

Tematik ve drone temelli ses bütünleri inşa eden Kali Malone; çiçeklerin açması ve yeniden uyanışla kodlanan bahar aylarına farklı bir açıdan bakıyor ve mevsimi yalnızlıkla, hareketsizlikle bağdaştırıyor. Gitarda sayısız drone / doom projesinin ardındaki isimlerden Stephen O’Malley, çelloda ise İngiliz müzisyen Lucy Railton; bu tasviri mümkün kılan dokunuşlarla Kali Malone’a eşlikçi. Cem Kayıran

22- Wata Igarashi – Agartha 
(Kompakt)

10 yılı aşkın süredir techno dünyasında heyecan uyandıran işlere imza atan Japon prodüktör ve DJ Wata Igarashi’nin ilk uzunçaları. İsmini, yerin altında kurulduğuna inanılan mitolojik bir krallıktan alıyor. Her parça, bu krallığın bir labirenti andıran tünellerini dolaşırcasına kurgulanmış. Güven Yalın

21- Gabriels – Angels & Queens
(Atlas Artists)

Lusk’ın kadife dokulu yumuşacık sesini pusula edinip, soul tarihinden leziz referanslar arasında bir zaman yolculuğuna çıkarıyor Angels & Queens. Deli işi enstrümantasyonu ve  baştan çıkaran groove’u tarafından ele geçirileceksiniz, bizden söylemesi. İlayda Güler

20- Noble Rot – Heavenly Bodies, Repetition, Control
(Joyful Noise Recordings)

METZ’in hırçın vokalleri ve saç döktüren gitar rifflerinin sorumlusu Alex Edkins ve Holy Fuck’ın analog ses işleme laboratuvarının kurucusu Graham Walsh’un güç birliği. İlhamı kosmische musik, krautrock gibi akımlar olan bu albümde, bazen bir başı ya da sonu olmayan pasajlarla çiziliyor yolumuz. Başlığının verdiği hipnotik intibanın hakkını sonuna kadar veren bir tanışma albümü. Cem Kayıran

19- Dinner Party – Enigmatic Society
(Sounds of Crenshaw / EMPIRE)

Robert Glasper, Terrace Martin, Kamasi Washington gibi çağımızın en yetenekli müzisyenlerinden birkaçını buluşturan Dinner Party, 2020’de yayımladığı ilk uzunçalarının ardından menüsünü yeniledi. Kökünü Siyah kültüründen alan müziklerin pek çoğundan izler barındırsa da bu kez odakta, 80’lerin synth dokularını da taşıyan pırıl pırıl bir R&B koleksiyonu var. İlayda Güler

18- Nabihah Iqbal – DREAMER 
(Ninja Tune)

Londra’da yerleşik müzisyen Nabihah Iqbal, ikinci albümünde elektronik suların biraz dışına çıkıyor ve akustik bir ses evrenine doğru yelken açıyor. Bu değişim müzisyenin isteğiyle değil; stüdyo ekipmanlarının çalınmasının bir sonucu olsa da akustik elementlerle çalışırken de ne kadar marifetli olduğunu dinleyiciye ve kendine göstermesi için bir fırsat olmuş aslında. Dream pop ve dancefloor güzelliklerine doğru akan çok yönlü albümü Nabihah Iqbal ile konuştuğumuz röportaja buradan ulaşabilirsiniz. Elif Öz 

17- Kelela – Raven
(Warp Records)

Kuir Siyah topluluğa bir armağan, savunmasızlığın kutlaması ya da Kelela’nın deyimiyle “herkesin kalbini kollarında taşıdığı bir kulüp”. Albümün kapağında görülen su, pek çok göndermeyle içeriye de sızıyor; kontrol edilememeyi, arınmayı, hazzı, şeffaflığı temsil ediyor. O denli akışkan, davetkâr, nefis vokaller eşliğinde… İlayda Güler

16- Nidia – 95 MINDJERES 
(Principe Discos)

DJ Nídia Borges’in dördüncü stüdyo işi, elektronik bağlamda çeşitli Afrika-Portekiz desenlerine özgü groove ve poliritmik hassasiyetleri techno mecralara yediriyor yine. Albüm, PAIGC’nin (Gine ve Yeşil Burun’un Bağımsızlığı için Afrika Partisi) 60’lar ve 70’lerde bu bölgenin sömürgeden bağımsızlığı için mücadelesinde merkezi rol almış 95 kadın özgürlük savaşçısının belirleyici rolü etrafında çerçeveleniyor. Bölgenin kuduro, batida, tarraxinha gibi alt türlerini kendi minimal ve rafine üslubuna uyarlarken bir kere bile boş yere vurulmamış. Zeynep Naz Günsal 

15- Actress – LXXXVIII
(Ninja Tune)

Her parçası stratejik bir şekilde, bir satranç oyununun hamleleri olarak kurgulanan LXXXVIII, bu planlı programlı tasarısına rağmen akışkanlığını bir saatlik süresi boyunca bir an olsun yitirmiyor. Sonsuzluk hissi, kesişim noktaları ve dokusal yapısıyla yılın en vurgulu elektronik ses işçiliklerinden biri. Cem Kayıran

14- 100 gecs – 10,000 gecs
(Dog Show Records / Atlantic Records)

“Bunu sevmemeliyim!”lerle savaşıp sonunda yenik düşerek yılın en salak albümüne teslim olmak… İşte 2023’ün hissettirdiği varoluş krizine yaraşır bir deneyim. Dünyanın her anlamda sonu geliyor olabilir, fakat insan olmanın hangover’ını 27 dakikalığına unutmak istiyorsanız 10,000 gecs doğru adres. Sonuçta çivi çiviyi söker… Berk Çakmakçı

13- Mitski – The Land Is Inhospitable and So Are We  
(Dead Oceans)

Sektör ve şöhretle bir türlü uzlaşamayan Mitski, müzikten yine de çok uzak kalamıyor; iyi ki de kalamıyor. 2019’da müziği bıraktığını açıkladığından beri yayımladığı ikinci albümünde önceki işi Laurel Hell’deki pop numaralarını geride bırakmış. Hayatında bugüne kadar imza attığı en büyük başarının birini sevmek olduğunu fark eden Mitski kendi şiirselliğinde birinin sevmenin güzelliği ve yok ediciliği; kendisini tanımak ve kendisiyle yalnız kalamamak gibi konuların arasında mekik dokuyor. Elif Öz

12- Tirzah – Trip9love…???
(Domino Recording Co)

Sıra dışı R&B moleküllerini aynı kapta topladığı Devotion ve her detayına bayıldığımız Colourgrade’in ardından, üçüncü albümünde de sonik dağarcığını zenginleştirmek niyetiyle yeni elementlerin peşine düşüyor Tirzah. Güney Doğu Londra ve Kent’in çeşitli köşelerinde yazılıp kaydedilen trip9love…???’da parçalar, tek bir beat üzerine döşenmiş piyano döngüleri, romantik vokaller ve bozuk seslerden oluşuyor. Sözler bu kez, gerçekte ya da hayalde yaşanan aşk hakkında. İlayda Güler

11- V/Z – Suono Assente 
(AD 93)

İtalyan davulcu Valentina Magaletti ile Zongamin mahlasıyla da tanıdığımız basçı ve prodüktör Susumu Makai’nin projesi V/Z, bu sene girdi hayatımıza. Dub, ambient ve post-punk etkilerinin yoğun hissedildiği albüm, Londralı psikedelik pop beşlisi Vanishing Twin’den aşina olduğumuz ikilinin dokular yaratmayı önceliklendirdiği bir iş. Coby Sey ve Venus Ex Machina’nın yanı sıra Vanishing Twin’in sesi Cathy Lucas da konuk oluyor akışa. Güven Yalın 

10- Caroline Polachek – Desire, I Want To Turn Into You 
(Perpetual Novice)

Caroline Polachek’in gerçeküstü vokalleri; içten, ziyadesiyle anti-ironik sözleri, sayısız müzikal göndermelere rağmen yeni ve fütüristik duyulan Danny L Harle prodüksiyonu ile Desire, bir strateji oyunu haritası misali genişledikçe zenginleşen bir yolculuk. Müzisyen, önceki işlerinde sinyallerini verdiği mitik art pop fantezilerini bu kez tam anlamıyla gerçekleştiriyor. Boşa harcanmış tek bir dakikanın olmadığı bu koleksiyon, karanlık gerçekliğimizde nadir yakalanabilen bir katarsis yaşatıyor. Yılın önümüze bıraktığı en ihtişamlı pop albümünü es geçmeyin. Berk Çakmakçı

9- Carlos Nino & Friends – (I’m Just) Chillin’, On Fire
(International Anthem)

Californialı çok yönlü müzisyen Carlos Nino, epey üretken bir dönemden geçiyor. Carlos Nino & Friends adıyla yayımladığı albümler bir yana,  yılın en çok konuşulan albümlerinden birinde, André 3000’un caz ve ambient gibi türler arasında dolanan solo albümünde onun imzası var. Nino’nun uzun saçları, sakin hâli ve sahnede yaydığı müzik onun spiritüel bir kanaat önderi gibi ilgi görmesini de sağlıyor yer yer. Konser çıkışlarında Nino’ya ne gibi fikir ve öğretileri dikkate aldığı soruluyormuş genelde ve bu sorulara verdiği yanıt albüme adını vermiş: “I’m just chillin’, on fire”. Bu bilgi dinlediğimiz müzikle birleşince, Nino’nun ona atfedilen dinginlik hâlini ve ruhla bütünleşme çabasını müziğine yansıttığını açıkça söyleyebiliyoruz. Albüm, kendisinin Amerikan ruhani caz kökleriyle birlikte anılmasına ve takdir görmesine sebep olan stilinin bir yansıması olarak da tanımlanabilir. Kamasi Washington ve Laraaji gibi önemli isimlerin katkıda bulunduğunu da söylemeden geçmeyelim. Berk Sayan 

8- King Krule – Space Heavy 
(XL Recordings)

Göğsümüzdeki sıkışmanın, ruhumuzdaki karanlığın sesi Archy Marshall namıdiğer King Krule’un yolu gözlenen albümü, müzisyenin Londra-Liverpool hattında mekik dokuduğu dönemde yazılmış. Sonik çerçevesi alabildiğine genişlemiş, hem kendine hem dinleyicisine karşı son derece dürüst bir şarkı yazarı olarak karşımızda bu kez King Krule. Ne kadar iyi bir gözlemci olduğunu ispatlarken, içine battığı tüm kasveti de çeşnilendirerek getiriyor tabağımıza. İlayda Güler 

7- Slowthai – UGLY 
(Interscope)

İngiltere rap sahnesinin son yıllarda çıkardığı en özgün figürlerden biri olan slowthai’nin üçüncü albümü için en uygun sıfatlardan biri “kışkırtıcı” olsa gerek. Şarkı yazarlığının ulaştığı heyecan verici kıvamla hem içe dönük hem jenerasyonunun sinirini bozan konulara dair kafiyeler diziyor etrafımıza. Jockstrap’ten Taylor Skye, Beabadoobee’den Jacob Bugden, Fontaines D.C.’den Liam Toon ve nice konuğun yer aldığı albümün prodüktör tercihinin Dan Carey olması da anlamlı elbet. Güven Yalın

6- Jaimie Branch – Fly or Die Fly or Die Fly or Die ((world war)) 
(International Anthem)

Temmuz 2022’de Chicago’daki International Anthem Stüdyoları’nda, sıradaki uzunçalarına son dokunuşlarını yapmaktaydı doğaçlama kraliçesi, trompetçi ve besteci Jaimie Branch. Bir ay sonra gelen ani ölüm haberi, müzik tarihinde derin bir yara açtı. Sahipsiz kalan kayıtları, takip eden günlerde ailesi, arkadaşları ve grubunda çalan müzisyenlerin Jaimie’ye dair topladıkları yazılar ve görsellerle birlikte onun eşsiz kişiliği ve bıraktığı mirası belgeleyen bir veda koleksiyonda buluştu. Fly or Die serisinin bu üçüncü halkası Branch’in tutkulu direnişini, müzikal köklerini cazdan çeşitli coğrafyaların halk müziklerine, punktan psikedeliye ve başka türlere hevesle uzatarak kazandığı özgürlüğü fazlasıyla hissettiriyor. Hikâye tuhaf ama huzurlu bir yerde bitiyor. Sonsuz teşekkürle, hoşçakal Jaimie… İlayda Güler

5- Slowdive – everything is alive 
(Dead Oceans)

Aslında en iyi bildiği işi yapmaya devam ediyor Slowdive, belki biraz daha titiz. Zaten eski günlerini hatırlatmasıyla iyi hissettiren bir albüm bu. Bir yüzleşmenin sonucu olduğu için takdire şayan. İmza seslerine dönemin sivri elektronik efektlerini ekleyerek bugünün Slowdive versiyonuyla tanıştırıyorlar dinleyicilerini. Everything is alive, önceki dört albüme kıyasla grubun kişisel dünyasından fazlaca beslendiği için daha şeffaf. Halstead’in baba oluşunun yanında Rachel Goswell’in anne babasının vefatından kaynaklanan bir hüznü de var. Yaşam ve ölüm arasında umudun melankolisini hissettiriyor. Seray Soylu

4- Noname – Sundial
(AWAL)

Chicago’da yerleşik Fatima Walker, hızlı yükselişi akabinde artan canlı seyircisinin dayanılmaz beyazlığından şikayet ederek rapten erken emekli olmaya karar verir gibi olmuştu. 2021’de o sıralar adı Factory Baby olan bu albümü duyurarak, hepimize sıkı bir duygusal gelgit yaşatmıştı birkaç yıl içinde. Evvela flow’undan ve zengin yazınından hiçbir şey yitirmemiş aktivist ve MC’nin Ayoni, billy woods, Common, Jay Electronica -kendisinin “Balloons”taki tartışmalı dizesi albüme gölge düşürmeye yetmedi-, Eryn Allen Kane, $ilkMoney ve Stout gibi isimlerle konuk geçidi uzun. İngiliz prodüktör Gaetan Judd’ın da katkılarıyla afrobeat, caz, gospel gibi ezgilerde dolanan bası sağlam ve yaratıcı bir iş olmayı beceriyor. Zeynep Naz Günsal

3- Yves Tumor – Praise A Lord Who Chews But Which Does Not Consume; (Or Simply, Hot Between Worlds) 
(Warp Records)

Yves Tumor, deri değiştirmeyi alışkanlık edinmiş bir müzik insanı. Hem üzerine ne geçirse yakışıyor hem derinlikli ifade biçimi arayışlarına eşlik etmek büyük bir hazzı beraberinde getiriyor. Her albümünde de kendisiyle aynı zamanda yaşadığımız için şanslı olduğumuzu hissettirmeye devam ediyor. 15 kelimelik bir isme sahip son numarası, jelatinine bakınca Yves Tumor için rock açılımı gibi görünebilir. Paketi parçalamaya koyulunca zaman, mekân gibi mefhumların nereye kaybolduğunu bulamayacaksınız. Bir çığlık ve hararetli nefes sesleriyle açılıyor; bittiğinde de nefes nefese bırakıyor. Şarkılarında hepimizin bir cenneti olabileceğini, herkesin can acıtabileceğini, kendimizin farklı versiyonlarını yaratabileceğimizi; yer yer teatral bir biçimde kafalara sokuyor bu kez Yves Tumor. Cem Kayıran

2- Yo La Tengo – This Stupid World 
(Matador Records)

Yo La Tengo, bu aptal dünyanın sakinlerine tutunacak bir dal uzatmaya bıkmadan usanmadan devam ediyor. Geçen yılların ve harcanan zamanın, inatla tek düze biçimde kendi müziğini yapan bu grubu alt edememiş olması bile pozitif duyguların yeşermesi için yeterli. Ancak, Yo La Tengo’nun pozitif şeylerden bahsettiğini söylemek pek mümkün değil tabii. Parçalar varoluşumuzun karanlık tarafını gören, kötü gidişatı tasvir eden ve bu sayede ortaklık kurabildiğimiz, “Birileri beni anlıyor.” diyerek tutunabileceğimiz içeriklere sahip. Tekdüze dedim ama kesinlikle donuk değil. Sanki havaların yeni yeni ısınmaya durduğu bir ilkbahar sabahında Boğaz hattında yürüyormuş gibi bir hissi var bu albümün. Berk Sayan

1- Decisive Pink – Ticket to Fame 
(Fire Records)

İsmini, Wassily Kandinsky’nin aynı adlı tablosundan alan Decisive Pink, tıpkı esinleri gibi hep dolaylı, alaycı, trajikomik ve flu anlatılar kuruyor. Çağın acınası kopukluğunu ve sahte özgürlüğünü, deneysel popun göz kamaştıran renkleriyle süslüyor. Kabullenmiş kaderler için tekrar karılmış bir destenin sürpriz kartı Ticket to Fame, nereye gittiği belli olmayan bir yolculukta nerede oturduğunuza odaklanıyor. Zamanının art pop ikonu Dirty Projectors’ın eski üyesi Deradoorian ve 80’lerin J-pop’unu 90’ların rave müziğiyle pişiren Kate NV, 2018’den beri birlikte çalışıyor aslında. Decisive Pink’te birbirlerinin işlerine karışsalar da prodüktörlük ve aranjörlük işleri Kate NV’de, şarkı sözleri ise Deradoorian’ın elinden çıkıyor. Köln’de bir stüdyoda başlayan Ticket to Fame kayıtları Los Angeles’a uzanıyor; kimi vokaller ise bir dolabın içinde kaydedilmiş. Kate NV’nin dünden razı olduğu bu acayiplik, albümün temasının başka bir sekmesi gibi. Aslında tek bir tema yok, bir soru bulutu gibi dolanıyor. Hâliyle müzikal akış da bu uçuculukta. Seray Soylu


Değerlendirme: Asena Büyük, Aybüke Saçar, Aylin Güngör, Aysu Uzer, Berk Çakmakçı, Berk Sayan, Beyza Yıldırım, Biçem Kaya, Burcu Teker, Cem Kayıran, Cem Pekdoğru, Cemre Öztürk, Deniz Bankal, Deniz Dursun, Deniz Kuzuoğlu, Ece Özel, Ekin Sanaç, Elif Öz, Elif Sevimay, Esin Çalışkan, Güven Yalın, Hikmet Demirkol, İlayda Güler, J. Hakan Dedeoğlu, Kaan Akay, Kiraz Mısırlıoğlu, Mehmet Ekinci, Melis Tire, Meltem Demiraran, Muratcan Kabagöz Seray Soylu, Sesim Gökmen, Sezen Sayınalp, Şevval Öztemur, Tuana Özcan, Tuğçe Özdenoğlu, Tuvana Adalı, Utkan Çınar, Ümit Üret, Yiğit Atılgan, Zelal Buldan, Zeynep Naz Günsal, Zeynep Saçar