2023: En iyi 10 dram dizisi

Atina sokaklarından Çukurova’da bir tarlaya, 1970’lerin ışıltılı rock’n’roll âleminden 17. yüzyıl Japonyası’na bir tura çıkıyoruz. Buyrunuz, 2023’ün bizce en iyi dram dizileri.


Blue Eye Samurai (Netflix)

Dünyanın geri kalanıyla ilişkisini tamamen kesen 17. yüzyıl Japonya’sında; sadece melez olduğu için toplum tarafından canavar muamelesi gören bir kadının, Mizu’nun intikam yolculuğunu anlatan animasyon serisi. Utançtan ileri gelen öfkenin gözleri nasıl kör edeceğini, bağ kurmak istediği herkes tarafından terk edilmiş birinin ne denli acımasızlaşabileceğini; buna karşılık sevginin yaraları iyileştirme hızını, aşkın özkeşif için açtığı yolları ince ince işliyor. Karakterlerin görsel tasarımı ve mekân kurulumundaki estetik zevke diyecek yok. En belirgin özelliği ise sürükleyiciliği. İlayda Güler

Boiling Point (BBC One)

2021 çıkışlı, Stephen Graham’ın başrolde olduğu, Philip Barantini imzalı aynı isimli filmin devamı niteliğinde. The Bear ve The Menu gibi mutfak odaklı yapımları izlediniz ve sevdiniz mi? İşte o zaman Boiling Point’in hem filmine hem de dizisine bayılacaksınız. Önce filmi izleyin. Sonra diziye geçersiniz, çünkü filmin bittiği yerden devralıyor hikâyeyi. Kısaca, Londra’nın kalburüstü restoranlarından birinde, tansiyonu yüksek yemek siparişleri ve ilişkiler yumağı arasındayız. Nefes kesici, büyüleyici ve çok lezzetli! J. Hakan Dedeoğlu

Daisy Jones & The Six (Prime Video)

Taylor Jenkins Reid’in aynı adlı çok satan romanından uyarlanan Daisy Jones & The Six, 1970’lerde ortalığı kasıp kavuran bir rock grubunun şöhrete ulaşmasını ve bir anda yere çakılmasını konu ediyor. Başrollerdeki Riley Keough ve Sam Claflin’e aralarında pek çok müzisyenin de yer aldığı etkileyici bir kadro eşlik ediyor. Dizinin (ve kaynak kitabın) ilham kaynağı olan Fleetwood Mac’in Stevie Nicks’i de Daisy Jones & The Six’in ona pek çok şeyi yeniden yaşattığını ve Keough’nun canlandırdığı Daisy karakteriyle pek çok ortaklık kurduğunu ifade etmiş. Güven Yalın

Dead Ringers (Prime Video)

Künyesinde Normal People ve Succession gibi harikalar bulunan senarist Alice Birch’ten, en sevilen David Cronenberg klasiklerden birinin Rachel Weisz başrollü uyarlaması mı? Elbette varız. Rolü / rolleri Jeremy Irons’tan devralan Weisz’ın biri daha içe, diğeri daha dışa dönük ikiz jinekolog karakterleri Elliot ve Beverly Mantle; sevgililer, uyuşturucular ve demode alışkanlıklara meydan okumak için ne gerekiyorsa yapmaya hazır. Bağlara, saplantıya ve hatta nihilizme dair bu niş izleme deneyimi; Cronenberg sinemasının adımlarını takip ederek, body horror’a selam çakmayı da ihmal etmiyor. Elif Yılmaz

Fellow Travelers (Showtime)

Baş döndürücü, samimi ama bir o kadar da ızdırap dolu bir aşk hikâyesi anlatıyor Fellow Travelers. McCarthy dönemi Washington’ının hırpalayıcı atmosferinde tanışan; biri politikanın göbeğinde bakanlık yetkilisi, diğeri katolik idealizmle yanıp tutuşan birbirine zıt iki karakter Hawk ile Tim’in inişli çıkışlı hayatlarını ve aralarındaki karşı konulamaz çekimi izletiyor. Dizinin politik gerilimi, 50’lerdeki McCarthy duruşmalarından 80’lerdeki HIV krizine kadar uzanan süreçten beslenmiş. Burcu Teker

Greek Salad (Prime Video)

Fransa yapımı dizi; biri girişimci, diğeri anti-kapitalist olan ve son derece farklı gayelere, isteklere ve doğrulara sahip iki kardeşle Atina sokaklarına çağırıyor: Erasmus programıyla şehre gelmiş ve kendini bambaşka bir dünyanın içerisinde bulmuş Mia ile dedelerinden miras kalan gizemli binayı satıp, satıştan elde edeceği parayla kendi start-up’ını fonlama niyetindeki Tom. İki kardeşin çelişkileri, tutkuları, sevgi ve sevgilileri iç içe geçip çatışmalar yaratırken, ikisi için de yabancısı oldukları bu kentte yeni ve beklenmedik kapılar açılıyor. Greek Salad’ın dili çok yalın; izleyeni alıp götüren tam da bu. J. Hakan Dedeoğlu

Magarsus (BluTV)

İzleyeni Çukurova’da narenciye ticareti yapan Kurak ailesiyle hemhâl eden ve iktidar olgusuna tarım ekonomisi üzerinden bakan Magarsus, ilk sezon yolculuğuna süspansı ve seyir zevki bir hayli yüksek bir suç draması olarak başladı. Olaylar geliştikçe de kimyasını, yarattığı karakter dramasıyla zenginleştirdi. Magarsus’taki karakterleri izlerken, neye tutunacağını bilemiyor seyirci. Kadroda mest edici performanslar veren Merve Dizdar, Berkay Ateş, Çağlar Ertuğrul ve dahası var. Ekin Sanaç

Maiko-san chi no makanai-san / The Makanai: Cooking for the Maiko House (Netflix)

Japon auteur Hirokazu Koreeda da Netflix’ten yolu geçmiş yönetmenler kervanına katıldı 2023’te. Sinemasının alametifarikalarından olan “dünyanın acımasızlığıyla erkenden tanışmış çocuk karakterler”in aksine, 16 yaşındaki Kiyo ile arkadaşı Sumire’nin öyküsü hafif, keyifli ve bir o kadar eğlenceli. Birer acemi geyşa, namıdiğer Maiko olma hayalleriyle (alışık olduğumuza pek benzemeyen bir geyşa temsili var burada) Kyoto’ya seyahat eden genç kızlardan Kiyo’nun mutfaktaki maharetleri ortaya çıkınca, kendini diziye ismini veren makanai olarak buluveriyor. İştah kabartan yemek sahnelerine yakışır biçimde, hem gözü hem de ruhu doyuran bir manga uyarlaması. Merdan Çaba Geçer

Swarm (Prime Video)

Beyoncé’ye benzerliğiyle dikkat çeken kurgusal bir pop yıldızına saplantılı Dre’nin hayatını, takıntısını ve bunun onu nasıl beklenmedik yerlere götürdüğünü izliyoruz. Karanlık sokakları, köhne mekânları ve ışıltılı gecelerin hapsettiği donuk, cansız gore havası ile epey iyi bir prodüksiyon tasarımı sunuyor Swarm. Dominique Fishback, yılın en iyi performanslarından birini sergilerken, Donald Glover’ın alter egosu Childish Gambino harikası müzikleri, bol dublörlü oyuncu kadrosu ve X’e tövbe ettirmeye yeminli, temposu yüksek seyir deneyimi; dizinin artı hanelerinden sadece birkaçı. Esin Çalışkan

Tiny Beautiful Things (Disney+)

Cherly Strayed’in aynı adlı kitabından uyarlanan Tiny Beautiful Things, bitmeyen bir hesaplaşma ve yas hakkında. Annesini kaybeden Claire’in öyküsünü 20’li ve 50’li yaşları arasında gidip gelerek izliyoruz. Claire karşımıza eşiyle arası bozuk, eski bağımlı, şimdilerdeyse bir huzurevinde yaşlılarla ilgilenen ve evine “alınmayan” bir kadın olarak çıkıyor. Yazar olmak istemiş ama olamamış. Hayatını “Dear Sugar” (Sevgili Şeker) lakabıyla yazdığı tavsiye köşesinde sağaltmaya çalışıyor. Dizi, hayatın her şeye rağmen devam ettiğini hatırlatırken, yasın bir süreç olduğunu vurguluyor sık sık. Olcay Özer