2024: Türkiye sinemasından 15 film
Yerli filmler adına tatmin edici olduğunu düşündüğümüz bir sinema yılıydı. 2024’te Türkiye’de festival yolculuğuna başlamış, geniş gösterimini gerçekleştirmiş veya prömiyerini yapmış uzun metraj yerli filmler üzerinden yaptığımız değerlendirme sonucunda ortaya çıkan 15’lik seçki, alfabetik sırayla aşağıda.

Bazen Hep Birlikte
(Yön: Didem Pekün)
Beden, toplumsal hafıza ve kent üçgeninde; odağına hareketi alan, topluluk olmayı onurlandıran, ilham dolu bir belgesel. Didem Pekün’ün kamerası, “bir düş ülke” Çıplak Ayaklar Kumpanyası’nın kurucularından Mihran Tomasyan’ı takip ederken; seyircisini İstanbul Ermenilerinin tarihiyle, oradan miras aldıklarının onun performanslarını nasıl şekillendirdiğiyle; dansı, çekirdek ailesi ve yaratıcı kişiliklerle dolu çevresi etrafında yaşadığı renkli, direnişçi hayatla tanıştırıyor. Eytan İpeker’in kurgu maharetleri ve Elena Margarita Kakaliagou – Berke Can Özcan ikilisinin doğaçlama müzikleriyle hikâye giderek zenginleşiyor, “İyi ki izlemişim.” dedirtiyor. Eylül Ege

Bildiğin Gibi Değil
(Yön: Vuslat Saraçoğlu)
Aynı ailenin bireyleri, ortak bir geçmişi ne kadar farklı hatırlayabilir? İşte bu sorunun peşinden gidiyor Bildiğin Gibi Değil. Babalarının ölümü sonrası doğup büyüdükleri Tokat’ta bir araya gelen üç kardeş, birbirinden tamamen ayrı hayatlarının içinden geçmişlerine bir bakış atıyor. Ancak çocukluk oyunları gibi ortak hafızada yer eden renkli anılar dışında, her birinin belleğinde aileye dair farklı hikâyeler saklı. Yas gibi travmatik bir deneyimi tek boyutlu bir duyguya hapsetmeden; mizahi ögeler ve başarılı kardeş çatışmasıyla destekleyerek anlatması, yorucu bir duygu yükünün ötesine geçerek içten bir bağ kurduruyor. Ezgi Oğraş

Büyük Kuşatma
(Yön: Sinan Kesova)
Eski Türkiye’nin “eski toprak” beyefendisi Macit: Seküler, varlıklı, ilkelerine sıkı sıkıya bağlı. Akademisyen eşi Berna’nın kaybının ardından bir yas süreci yaşıyor, geçmişteki hatalarıyla yüzleşmeye çalışıyor ancak önünde beklenmedik sınavlar, hesaba katılmamış içsel çatışmalar ve büyük bir “kuşatma” var. Alp Öyken’in filme çok şey katan oyunculuk performansının yanı sıra dikkate değer sinema diliyle, incelikli karakter tahliliyle ve taşlamaya hizmet eden keskin mizahıyla; Sinan Kesova’nın ismini bir köşeye not ettiriyor Büyük Kuşatma. Elif Yılmaz

Dargeçit
(Yön: Berke Baş)
1995’te Mardin, Dargeçit’te oğulları ve kardeşleri devlet güçlerinin elinde kaybolan ailelerin yaşadıkları; yıllardır Türkiye’deki cezasızlık, geçmişle yüzleşme, çatışma çözümü, adalet ve hakikat arayışı üzerine birçok tartışmaya kapı açmakta. Ancak 2015’te başlayabilen ilgili davanın duruşmalarını takip eden Dargeçit, yargının faillere karşı cezasızlık politikası ve tüm bu adaletsizlikler karşısında kayıp yakınlarının hukuk mücadelesini gözler önüne seriyor. Süreci ve yitirilmeye çalışılan hafızayı irdelerken, boğazda yumruya sebep (fakat duygu manipülasyonuna da yanaşmayan) bir belgesel sinema örneği ortaya koyuyor. Merdan Çaba Geçer

Demo ke pelêgozan benî zer / Ceviz Yaprakları Sarardığında
(Yön: Mehmet Ali Konar)
Çeşitli yerli festivallerin seçkisinde yer edinen Hewno Bêreng / Renksiz Rüya ve Govenda Ali û Zîn / Zîn ve Ali’nin Hikâyesi’nin ardından üçüncü uzun metrajıyla karşımıza çıkan Mehmet Ali Konar; 90’lı yılların sonunda Kürt coğrafyasındaki sert politik iklimi fon alıyor ve ölümcül bir hastalıktan mustarip Ciwan’ın, sahip olduğu tüm birikimi ergenlik çağındaki oğlu Feyzi’ye aktarma çabasını izlettiriyor. Sivil karakterlerini, karşıt güç odakları arasında sıkışmış bir konumda göstermesiyle Kürt sineması adına alışılmadık bir hikâye alanı açan film, yönetmenin sinemasındaki yükselen ivmeye tanıklık ettirdiği gibi gelecek üretimleri için heyecanlanmamıza da vesile oluyor. Ulaş Dağ

Domates Biber Depresyon
(Yön: Aybüke Avcı)
Depresyondayken biber salçası nasıl yapılır? Biber hasadına denk gelen bir yaz mevsiminde çocukluk anılarının izini süren Aybüke Avcı; domatesler, biberler ve diğer tüm bitkilerin yanı sıra insanların da ancak ilaçla ayakta durabildiği bir yerleşim yerinin, Adana’daki Çetirevli köyünün portresini çiziyor belgeselinde. Depresyonu bir şehir hastalığı olarak kodlayan, şehrin kaosundan kaçıp köye yerleşmekle huzuru bulacağına inanan zihniyetin romantizmine karşı kendi gerçeklerini önümüze seriyor. Özgün konusu, güçlü mizah duygusu ve dikkat çekici görsel ögeleriyle yılın es geçilmemesi gereken yapımlarından. Elif Yılmaz

Eclipse
(Yön: İpek Kent, Efe Öztezdoğan)
İpek Kent ile Efe Öztezdoğan, popüler sporların dışındaki dallara ait insan hikâyelerine uzun zamandır ilgi duyan ve daha önce bu konudaki kısa metraj deneyimlerini uzun metraja taşımaya karar veren iki yönetmen. 2020 Tokyo Olimpiyat Oyunları’na katılma hakkı kazanan bir grup jimnastikçinin hazırlık dönemini takip etmeyi hedefleyen filmin kendisi de tıpkı karantina, deprem ve sakatlıklarla boğuşan sporcular gibi çekimlerin uzaması ve sponsorların çekilmesi gibi engellerle karşılaşmış. En nihayetinde Türkiye’nin jimnastik dalındaki ilk olimpiyat madalyasına, türün imkanlarını genişleten bir belgesel eşlik etmiş. Yiğit Atılgan

Gecenin Kıyısı
(Yön: Türker Süer)
Hikâyesinin 15 Temmuz’da geçiyor olması nedeniyle merak uyandıran Gecenin Kıyısı, ülkeden firar etmek üzereyken yakalanan subay Kenan ile askeri mahkemeye sevk etmek üzere onu Malatya’ya götürmesi emredilen yine subay kardeşi Sinan’ı merkeze alıyor. Anlatının böyle bir güne sığdırılması ister istemez politik alt metnin dozunun artacağı beklentisi uyandırsa da 15 Temmuz, bu abi kardeş hesaplaşmasını yansıtmak üzere sadece bir araç olarak, itaat üzerine kurulmuş bir ortam ihtiyacıyla kullanılıyor. Filmin ilgi alanında olaylardan, görüşlerden ve politik duruşlardan ziyade karakterlerin duyguları ön plana çıkıyor. Zelal Buldan

Hemme’nin Öldüğü Günlerden Biri
(Yön: Murat Fıratoğlu)
Borç batağına saplanmış tarım işçisi Eyüp’ün yevmiye ödemesini geciktiren işvereni Hemme’nin peşinde bir gün boyunca Siverek sokaklarını arşınladığı film, yönetmen Murat Fıratoğlu’nun ilk uzun metrajı. Venedik’ten Jüri Özel Ödülü alan ve muhtelif ulusal festivallerden en yüksek payeyle ayrılan film, ağır konusuna rağmen sakin temposu ve sade anlatımıyla sinemada görmeye alıştığımız zoraki dram ve gerilimleri ters yüz ediyor. Eyüp kameranın önünden yürüyüp giderken sokaklar, avlular, tarlalar ve günlük hayatın rutini yerli yerinde kalıyor. Yiğit Atılgan

Mukadderat
(Yön: Nadim Güç)
45 yıllık evliliğinin ardından hayatına tek başına devam etmek istemeyen Sultan, eşinin ölümünün ertesi gününde evlenmek istediğini söylemesiyle tepkileri çekiyor fakat “Elalem ne der?” ile “Bu yaştan sonra ne evliliği?” soruları Sultan’a geri adım attırmıyor. Bir ölümün ardından evde yalnız kalan aile üyelerinin gülmeye başlamasına, gözlerinden yaş gelecek kadar kahkaha atmasına “sarı kahkaha” der Burhan Sönmez, İstanbul İstanbul adlı kitabında. Baştan sona bir sarı kahkaha olan Mukadderat, ölümün ardından gelen hüzünle çok ilgilenmiyor; yer yer sarsıcı cümleler ile hüznünü hissettirse de odağına güldürmeyi alıyor. Zelal Buldan

On Saniye
(Yön: Ceylan Özgün Özçelik)
Bir lise öğrencisinin kedisini öldürüp bunu videoya çekmesi, bu videoyu WhatsApp grubunda paylaşması ve daha da ötesi ölü kediyi okula getirmesi sonucu öğrencinin okuldan atılmasına karar veriliyor On Saniye’de. Okuldan atılma kararı üzerine, daha önce hiçbir veli toplantısına gelmemiş olan Yasemin bu kararı değiştirmek için rehberlik öğretmeni İpek’i ziyaret edince psikolojik savaş başlıyor. Bizleri Özel Fener Rum Lisesi’nin kapısından içeri sokan ve film boyunca orada bırakan On Saniye, özellikle senaryosu ve teknik detayları ile dikkat çekiyor. Kamera hareketleri anlam yaratmakta ustaca kullanılırken, ses ise gerilimin dozunu artıran en büyük araç oluyor. Zelal Buldan

Ölü Mevsim
(Yön: Doğuş Algün)
Mahalle baskısı ve toplumsal cinsiyet rollerinin kuşatması altında, çocukluk travmaları ve aile sırlarının gölgesinde varoluş mücadelesi veren iki kız kardeş: Nimet ve Öznur. Kişisel parçalanmışlıklar üzerinden Türkiye’nin sosyokültürel yapısına eleştirel bir bakış sunan Ölü Mevsim, toplumsal normların yarattığı tahribatlara bol karakterleri ve bol yan hikâyeli bir yapıda işaret ediyor. Funda Eryiğit, Ece Yaşar, Erdem Şenocak, Serkan Ercan ve Nesrin Uçarlar’ın ödüllü oyunculuk performanslarındaki bireysel başarılar kadar, yönetmen Doğuş Algün’ün oyuncu yönetimindeki yetkinliği de dikkat çekici. Ulaş Dağ

Tereddüt Çizgisi
(Yön: Selman Nacar)
Ceza hukuku savunma avukatı olan Canan’ın gündüz vakitleri adliye koridorlarında, geceleri ise solunum cihazına bağlı annesinin yattığı hastanede mekik dokumasını izleten Tereddüt Çizgisi; annesinin, hâkimin ve sanığın hayatını etkileyecek ahlaki bir tercih yapmak durumunda kalması ekseninde, Canan’ın tereddütleri üzerinden inşa ediyor dramatik çatışmalarını. Yönetmen Selman Nacar, baş kahramanını soluksuz bir tempo içinde her an yeni bir ikilemle yüzleştirirken; kişisel çatışmaların ve zor seçimlerin yarattığı gerilim, alınan her bir kararın yükünü seyirciye de hissettirmeyi başarıyor. Elif Yılmaz

Yeni Şafak Solarken
(Yön: Gürcan Keltek)
Politik ve sosyolojik katmanlarını metaforik bir dille görünür kılıp, taze ifade biçimleri arayan filmleriyle belgesel sinema kanonunda kendine özgü bir yer edinen Gürcan Keltek’in ilk uzun metraj kurmacası, psikiyatri tedavisi aldığı birkaç yılın ardından taburcu edilen Akın’ın zihninde kopan fırtınalar, gerçeklikten kopuşu ve eski hayatına dönmenin artık mümkün olmadığını kavrayışı üzerine. İzleme deneyiminde talepkâr, bu dünyaya girmeyi başaranlar için ise sinemasal anlamda tatminkâr bir meydan okuma Yeni Şafak Solarken. Şehirle ve temas edilen mekânlarla kurduğu ilişkideki özgünlük kadar teknik başarısının da altını çizmek zaruri. Elif Yılmaz

Yurt
(Yön: Nehir Tuna)
90’larda seküler bir kolejde okuyup bir tarikat yurdunda yaşayan 14 yaşındaki Ahmet’in büyüme hikâyesi, kendi de benzer bir hayat tecrübesinden geçen yönetmen Nehir Tuna’nın kişisel deneyimleriyle yoğrulmuş. Bu iki kutup arasında kati bir tercih yapmaktan imtina eden Tuna, daha ziyade keskin savruluşların ortasında kalan bir gencin ailesiyle, akranlarıyla ve otoriteyle ilişkilenme yöntemlerine odaklanıyor. İnsan canı acımadan büyümüyor, hayat siyah – beyazdan renkliye dönerken Ahmet de kendisi olmayı yavaş yavaş öğreniyor. Yiğit Atılgan
Değerlendirme: Aylin Güngör, Bahar Çuhadar, Barbaros Altuğ, Beyza Yıldırım, Biçem Kaya, Burcu Teker, Deniz Bankal, Ekin Sanaç, Elif Öz, Elif Yılmaz, Engin Ertan, Esin Çalışkan, Eylül Ege, Ezgi Oğraş, İlayda Güler, J. Hakan Dedeoğlu, Kiraz Mısırlıoğlu, Melikşah Altuntaş, Merdan Çaba Geçer, Olcay Özer, Sadi Güran, Seray Soylu, Şevval Öztemur, Ulaş Dağ, Yiğit Atılgan, Zelal Buldan