2025 ilk yarı raporu: Derinlere dalmalık 20 albüm
Yazı: Cem Kayıran, Elif Öz, Şevval Öztemur, Utkan Çınar
2025’in ilk yarısıyla müzikli hesaplaşmamız, tematik listeler hâlinde olacak. Başlangıcı derinlere dalmalık 20 albüm ile yapıyoruz. Ambient, folk, hassas tınılar ağırlıkta; sıralama alfabetik.
Her albümden iki parçadan oluşan eşlikçi bir çalma listemiz de var. Hemen aşağıda.

Alan Sparhawk & Trampled By Turtles – Alan Sparhawk with Trampled by Turtles
(Sub Pop)
Alan Sparhawk’ın 2022’de kaybettiği eşi ve 30 yıllık grubu Low’daki ortağı Molly Parker’ın ardından yayımladığı ikinci solosu gerçek bir yas albümü. İlk albüm ne kadar isyanı simgelercesine abstrakt elektroniklerle doluysa bu da Minnesot’lı hemşerisi olan bluegrass grubu Trampled by Turtles’ın katkılarıyla, belki de kabullenişi simgeliyor. Parker’la yazmaya başlayıp bitiremedikleri dokuz şarkının da yer aldığı albüm Sparhawk’ın muhteşem vokali ve Low’dan bildiğimiz bütçeli akor yapılarıyla müzisyenin tüm kariyerinin zirve çalışmalarından biri. Kızları Hollis’in de bir şarkıda vokalinin olduğunu söylemeli. Kayıplar hep zordur; Sparhawk bununla mücadele ederken elinden gelenin en iyisi yapabilen bir müzisyen. Kesinlikle yılın en iyilerinden, zaman dışı bir başyapıt.

Cici Arthur – Way Through
(Western Vinyl)
Toronto’da yaşayan üç müzisyen Joseph Shabason, Chris A. Cummings ve Thom Gill’in Cici Arthur adıyla kaydettiği ilk albüm. Pandemide mesleğini kaybetmesinin ardından yıllara dayanan tutkusunu önceliklendirip müziği hayatının merkezine koyan Cummings’in besteciliği ve vokal stili, Way Through koleksiyonunun temelini oluşturuyor. Müzisyenin bisiklet yolculuklarındaki düşünce akışlarından yansımalarla şekillenen albüm, pürüzsüz bir kurgu yaratarak dinleyeni başka bir zamana götürüyor. Yolunuz neşeden de geçiyor, kabulleniş anlarından da, melankoliden de. Shabason ve Cummings ile Way Through’u konuştuğumuz röportaja buradan ulaşabilirsiniz.

Circuit des Yeux – Halo On The Inside
(Matador Records / GRGDN Müzik)
Haley Fohr ya da bildiğimiz adıyla Circuit des Yeux evreni bu sefer daha tüyler ürpertici. Hepsinde yalnız bir ruhun dolaştığı dokuz parçalık Halo On The Inside, aydınlığı elektronik seslerin arasında büküyor. Bir genişleyip bir daralan vokaliyle, saç köklerimize kadar inen bir gerginlik yaratıyor; bazen geri adım atsa dahi soluğunu ensemizden bir an bile ayırmıyor. “Seks, aşk ve melodinin samimi ritmine” ulaşan albüm, karanlığın tam ortasında duruyor. Yaklaşsan tekinsiz, uzak dursan aklından çıkmayacak; işte öyle cezbedici.

David Allred – The Beautiful World
(Erased Tapes)
Bir aile dostu olan Lauren’in genç yaştaki intiharının ardından bünyesini saran tüm tortuları akıtmanın yolunu piyanosunun başına geçmekte bulmuş Portland’da yaşayan besteci David Allred. 11 parçalık albüm müzisyenin terapi alanındaki çalışmalarına, kendiyle uzlaşma çabalarına ve derinlere serpilmiş mizah kırıntılarına temas ediyor. Allred’in de albümün merkezi noktası olarak tanımladığı “Oh Lauren” ile kederlenip, onu takip eden “The Door”un synth sarmallarında kaybolmak tesiri yüksek bir dinleyiş deneyimini beraberinde getiriyor.

David Grubbs – Whistle from Above
(Drag City)
Pandemi dünyada birçok insana feleğini şaşırtsa da bazı müzisyenler için fırsat olduğu da doğru. ABD’li gitarist David Grubbs hayatında en çok gitar çaldığı bu dönemin mahsullerini bizlerle paylaşıyor yeni albümünde. Sekiz sene aradan sonra ilk albümü olan Whistle from Above melodiden çok atmosfere, dokunuşlara ağırlık veren; usta işi enstrümental bir yapıt. Jim O’Rourke ile olan eski grubu Gastr del Sol’un toplaması için şarkı seçimleriyle uğraşırken de, bu “ikili” yaklaşımın sihrini tekrar hissederken yeni albümünde de ekürilerini özenle seçmiş Grubbs. Whistle from Above zaman dışı bir albüm. Sese, gitara, atmosferik işlere meraklı dinleyiciler çok sevecektir.

Fadi Tabbal – I recognize you from my sketches
(Ruptured Records)
Lübnanlı müzisyen, prodüktör ve ses teknisyeni Fadi Tabbal’ın altıncı stüdyo albümü. Gitar, synthesizer ve kaset bantlarından oluşan ses paletiyle sınırların hepten yok olduğu manzaralar inşa ediyor bu koleksiyonda Tabbal. Hafıza, kimlik ve kişisel gelişim gibi temaları kurcaladığı kompozisyonları, eşine az rastlanır bir pürüzsüzlük ile bir döngü yaratıyor. Atmosferik olduğu kadar duygusal, kişinin kendi içinde farklı köşelerle temas etmesini sağlayan bir albüm.

Ichiko Aoba – Luminescent Creatures
(hermine)
Ichiko Aoba dünyanın her yerinde; havada, suda, toprakta çiçekli adımlarla dolaşıyor. Ryukyu Adaları’ndan ilham alan Luminescent Creatures, dünya kadar yuvarlak. Anlatmak için hangi kelimeyi seçsek büyük kaçacak albümün sadeliğine. 11 parça, ruhani vokalleri, kırgın hâli, sarmalan piyanoları, elektronik dokunuşlarıyla dinleyeni yaşamın güzelliğine cesaretlendiren ninniler niteliğinde. Gerçek ile rüya arasında, hafifçe süzülen var oluşlar için.

James Holden & Wacław Zimpel – The Universe Will Take Care of You
(Border Community Recordings)
İngiltere’nin atmosferik synth büyücüsü James Holden ile Polonyalı klarnetçi Wacław Zimpel’in doğaçlama yaptığı ilk ortak albümleri planlı, sistemli bir yol değil; patikaların özgürlüğüne heveslenerek keşfe çıkma deneyimine çağırıyor. İkilinin birleşiminde elektronik, caz, Gnawa gelenekleri, Hint müziği, elektrikli piyano, uğultular, çarpık synth tonları bir bütün oluşturuyor; dinleyenin zihnini ele geçirip, bir güzel açıyor. The Universe Will Take Care of You sihirli, trans hâline sokan ve evrende süzülen ritüelistik bir ses deneyimi olmuş.

Jenny Hval – Iris Silver Mist
(4AD / GRGDN Müzik)
Norveçli müzisyen ve yazar Jenny Hval’in tüm duyuları keşfe çağıran dokuzuncu albümü, baş döndüren deneyimi Iris Silver Mist. İsmini Fransız parfümcü Maurice Roucel’in bir kokusundan alan koleksiyon, pandemide müziğin fiziksel âlemden uzaklaşmasından ilhamla, koku hafızasının peşine takılarak dinleyiciye zamanı döngüsel kılan bir yolculuk şansı sunuyor. Müziğin var etme gücüne sırtını yaslayan koleksiyon; içsel, düşünceli, meleksi vokaliyle gerçeküstü bir deneyim sunuyor. Jenny Hval ile ayaklarımızın yerden kesilmesini özlemişiz.

Kara-Lis Coverdale – From Where You Came
(Smalltown Supersound)
Kara-Lis Coverdale’ın From Where You Came albümü, müzisyenin ses tasarımı ve duygusal belirsizlik konularındaki ustalığını bir kez daha gözler önüne seriyor. Albüm, GRM Paris ve EMS Stockholm gibi stüdyolarda kaydedilmiş ve Ontario’nun kırsalında tamamlanmış. Bu coğrafi çeşitlilik, koleksiyonun ses paletine de yansımış. “Flickers in the Air of Night” parçasında Anne Bourne’un çellosu, synth dokularıyla birleşerek buharlaşan bir atmosfer yaratıyor. Coverdale, bu albümde daha harmonik ve sakin bir estetik benimsemiş. Ancak bazı parçaların, müzisyenin önceki çalışmalarındaki karmaşıklığı aratıyor.

Kuunatic – Wheels of Ömon
(Glitterbeat Records)
Japonya’dan savurduğu kozmik tınılar ve avangart yaklaşımıyla tematik derinliğinin cazibesine karşı koymanın güç olduğu bir albümle daha çıkageldi KUUNATIC. Üçlünün ikinci uzunçaları, İsviçre’deki bir rezidans programında filizlenmiş ve Hollanda’da kaydedilmiş. Geleneksel enstrümanlarla birlikte geniş bir sonik palete sahip Wheels of Ömon, bir kez daha grubun inşa ettiği hayalî Kuurandia gezegenine misafir ediyor. Albüme ismini veren Ömon da bu gezegenin güneşi. Vakit ayırın, baştan sona tadına bakın.

Lido Pimienta – La Belleza
(Anti)
“Yarattığım her şey merakımın ve inatçılığımın doğal bir evrimi” diyen Kolombiyalı müzisyen Lide Pimienta, 2020 çıkışlı Miss Colombia’nın ardından La Belleza ile bir ritüel başlatıyor. Kişisel geçmişine, kadın olma deneyimlerine değinen bir ritüel. Senfonik bir atmosfer inşa eden uzunçaların her bir şarkısı, barındırdığı ruhsal ağırlıklarla çemberler yaratıyor. Yaylılar, vurmalılar, ritmik yapılar, deneysel elektronik dokular içerisinde Pimienta’nın yükselen vokalleri ile de hepten sarıyor etrafımızı bu çemberler. Dokuz parçalık, acımasız, cüretkâr ve büyüleyici bir güzellik La Belleza. Yılın ilk yarısının en iyi işlerinden biri.

Loradeniz – SUN SHONE
(Music From Memory)
SUN SHONE, Amsterdam’da yerleşik besteci, prodüktör ve DJ Loradeniz’in müzikal DNA’sında ne varsa duyabildiğiniz bir albüm. Elektronik ambient kompozisyonlardan oluşan bu koleksiyon, janr etiketlerinden ziyade ruh hâlleri ya da havasıyla tanımlamaya daha elverişli bir sonik dünya inşa ediyor. Bir ilk albüm olması itibarıyla bazı başlangıçlara işaret ettiği aşikâr ama Loradeniz için bir kırılmanın da sembolü bir yandan. Kendisiyle albümün ardındakilere dair sohbetimize buradan ulaşabilirsiniz.

Mogwai – The Bad Fire
(Rock Action Records)
Mogwai 30. yılında köklendiği yerden 11. kez bir albümle sesleniyor. İsmi Glasgow’da işçi sınıfının cehennem tanımıyla aynıThe Bad Fire, anlatım tavrını da buraya dayandırıyor. Koleksiyonun melankolik ve puslu hâli belirgin dünyası, dinleyiciyi derinlere indirmeyi görev edinmiş döngüsel synthleri, birbirine eklemlenmiş gitarları, aralara gizlenmiş vokali ile grubun yaşantısının enstrümantal bir anlatıcısı. Kapanış parçası “Fact Boy” ise umudu çağıran bir sonu ihmal etmemiş. Bir de hatırlatma: Mogwai, 11 Ekim’de Harbiye Açıkhava’da.

Moreish Idols – All In The Game
(Speedy Wunderground / PIAS / GRGDN Müzik)
Müzikal yolculuğuna biraz daha enerjik ve dürtüsel bir ses dünyasıyla başlayan Moreish Idols, bu albümünde biraz daha detaylara yoğunlaşmış. İlk defa bu koleksiyonun neredeyse her ânında gruptan Tom Kelllet ve Jude Lilley vokalleri hep bir ağızdan yapıyor ve bu zaten albümün DNA’sındaki hüzün ve çaresizlik hislerini kuvvetlendiriyor. Parçaların çıkış noktası Kellet’ın babasının hastalığı, Lilley’nin omurgasındaki kronik rahatsızlığı ve küçük yaşında ablasının evi terk edişi gibi insanı bu duygulara iten yaşanmışlıklar. “Pale Blue Dot”ta ve “Time’s Wasting”de duyabileceğiniz bir tutam varoluşçuluk da var işin içinde. Tekrarlayan dizeler, mükemmel saksafon partisyonları ve tremolo gitar eklentisiyle kendini baştan sonra dinleten, dinledikçe yeni şeyler keşfettiğiniz bir koleksiyon.

Nadah El Shazly – Laini Tani
(One Little Independent Records)
Mısır doğumlu, Kanada’da yerleşik besteci Nadah El Shazly, dinleyicisini çözülmesi kolay olmayan bir yapbozun içine davet ediyor. Yeni albümünü oluşturan her parça, parçalanmış hafızalarla örülü bir ses haritası. Kayıtları Radwan Ghazi Moumneh (Jerusalem In My Heart) eşliğinde Montreal’de gerçekleşen Laini Tani, Arap müziğinin geleneksel titreşimlerini elektronik ses manzaralarıyla örerek zamanın ve mekânın dışında bir anlatı kuruyor. Nadah El Shazly’nin şarkı söyleyişindeki dinleyiciyi huzur ve merak arasında dolaştıran hava; zengin enstrümantasyon ve yaratıcı prodüksiyon kararlarıyla bütünlüklü ve alabildiğine derinlikli bir deneyim yaşatıyor.

Nihal Saruhanlı – Boyutların Müziği
(Bağımsız)
Davulcu ve perküsyonist Nihal Saruhanlı’nın Ursula K. Le Guin’in Uçuştan Uçuşa kitabından aldığı ilham ile yarattığı ilk solo albümü Boyutların Müziği; 8 bölümden oluşan, her biri yarı-fantastik, yarı-gerçekçi boyutlar arasında gezinen maceralar bütünü. Saruhanlı’nın Bahr grubunda da birlikte çalıştığı Yusuf Bahar’ın seslendirmesine eşlikçi şaman davulu, djembe, flexitone gibi farklı vurmalı enstrümanları, elektronik sesleriyle hayal gücüne sıkı sıkıya bağlı kalıyor. Miks ve mastering işlemleri Suat Armağan Koçak’a, kapak fotoğrafı Metin Saruhanlı’ya, kapak tasarımı ise Mert Pekduraner’e ait koleksiyon çeşitlenen duygularda ortaklaşmayı mümkn kılıyor.

SUMAC & Moor Mother – The Film
(Thrill Jockey)
Kariyerinin her dönemecinde ters köşe iş birliklerine imza atan Philadelphia çıkışlı şair ve noise sanatçısı Moor Mother, bu kez post metal grubu SUMAC’la güçlerini birleştirdi. İkilinin sekiz parçalık ortaklığı, müzikte yapı ve anlam arayışına dair radikal bir yaklaşım sunuyor. Dinleyiciyi pasif bir figürden ziyade deneyime bir ortak gibi konumlandırdığını söylemek mümkün, zira her Moor Mother işinde olduğu gibi politik olarak yüklü bir iş The Film. Seattle’daki Studio Litho’da Scott Evans eşliğinde kaydedilen albümün kapak görseli de SUMAC gitaristi Aaron Turner’ın ellerinden.

Thor & Friends – Heathen Spirituals
(Joyful Noise)
Swans’ın perküsyonisti; Shearwater, Bill Callahan gibi isimlerle çalışmış Texaslı müzisyen Thor Harris’in yine Austin yerlisi müzisyenlerle kaydettiği deneysel, Amerikan minimalizmine selam çakan müzikler bu iki sene bizlere iki albüm olarak geri dönecek. Bunlardan ilki olan Heathen Spritiuals uzunca üç şarkıdan oluşuyor. Yaylılar ve ksilofonun ön planda olduğu şarkılar gayet ustaca ambiyanslar yaratıyor dinleyiciye. Özellikle Steve Reich sevenlerin pas geçmemesi gereken, heyecan verici bir albüm.

Whatever The Weather – Whatever the Weather II
(Ghostly International)
İzin verin, Londralı prodüktör Loraine James termometrenizin ayarlarıyla oynasın. Müzisyenin ambient projesi Whatever The Weather, ikinci albümünde ısı ve hissiyatlarımız arasındaki ince bağ üzerine birlikte kafa yormaya davet ediyor. Neredeyse elle tutulur kıvamdaki synth katmanları ön planda olsa da ritmik unsurlar, albüm boyunca yalnızca bir yapı unsuru olarak değil; aynı zamanda parçaların duygusal dinamiklerini belirleyen bir araç olarak kullanılmış. Nihayetinde mekanik ses kaynakları aracılığıyla sezgisel ve organik bir akış yaşatmayı başarıyor. Yılın şu âna kadarki kısmının elektronik müzik sahnesindeki en ilgi çekici işçiliklerinden birini barındırdığna şüphe yok.