3 soruda Eda Erdoğmuş ve mizahtan doğan görsel dünyası

Bodrumda yerleşik illüstratör ve animasyon sanatçısı Eda Erdoğmuş, kimi zaman müzikle, kimi zaman kelimelerin gücüyle bağlantı kurarak yarattığı görsel dünyasında çoğunlukla mizahtan besleniyor. Türkiye’de başımızdan ne yazık ki eksik olmayan karanlık hâlin içinde, kendisine devam etmek için ışıklı yollar açan kişisel çalışmalarında ise bol bol gündeme de temas eden Erdoğmuş üretimi, iyileşmenin bir parçası olarak görüyor.

İşlerine dair 3 soruluk anketimizi yanıtladı Eda Erdoğmuş.

İşlerinde dokunmayı sevdiğin üç duygu ya da fikir?

İlk çıkış noktam genellikle mizah oluyor. En sıkıcı projelerde bile araya sıkıştırdığım bir şaka ile o işe olan motivasyonumu yükseltiyorum. Bu arka planda sadece benim fark edeceğim minik bir detay bile olabilir. Kişisel işler ise genellikle antidepresan niteliğinde benim için. İçimde birikenleri özgürce ifade edebildiğimde nefes alıyorum. Zaten toplumsal olarak çok yaralı bereliyiz; tanıklık ettiklerimizden etkilenmemek için R2-D2 olmak gerek. Ben uzun zamandır böyle ayakta kalıyorum galiba. Bir arkadaşım benimle dalga geçiyor hatta, “Afrika’da çocuklar ilk defa çikolata yiyor, hmmm Eda çizmiştir.” diye. Bunun dışında konuşmayı ve yazmayı seven biri olarak kelimelerle de aram iyi, bu yüzden tipografiye ayrı bir ilgim var. Sevdiğim şarkılar da beni çizmek için çok harekete geçiriyor. 

İnsanların senin ve / veya işlerin hakkında bilmesini istediğin bir şey?

Bir illüstrasyonu ya da animasyonu bitirdiğimde karnımda yüzlerce kelebek uçuyor. Bir çeşit tamamlanmışlık hissediyorum. Sanki kayıp ya da sakatlanmış taraflarımı buluyor, onları iyileştiriyorum gibi geliyor. İçimden gelmeyen ya da hissetmediğim hiçbir şeyi çizmiyorum diyebilirim. Zaman zaman ayağıma dolanan bir şey hâline de geliyor bu diğer taraftan. Yıllar geçtikçe bu anlamda kendimi disipline etmenin yeni yollarını arıyorum hatta. Profesyonellik can sıkıcı bir şey çünkü. 

İlham mutlak gerekli mi yoksa bir söylenti mi?

İlham bir periyse, bu periyi itinayla beslemek gerekiyor. Görsel ve işitsel olarak düzenli içerikler takip etmek, sabah kalkar kalmaz Pinterest’e ya da Behance’e bakmak gibi küçük alışkanlıklardan bahsediyorum. Tabii bir de bu işin olmazsa olmazı günlük pratikler var. Bu rutinlerden uzak kaldığımda, peri bana Kaf Dağı’nın ardından konum atıyor. Dolayısıyla bunu gerekli görüyorum, ama işin en temelinde ilgi ve özen yatıyor. Yani sözün özü, çalışmak ilhamın en büyük besin kaynağı.