Grand Theft Hamlet, A Thousand Blows ve bu hafta başka ne izlesek?

2025-02-23 12:20:00 2025-02-23 12:20:00

Yazı: Burcu Teker

Vizyon takviminden ve farklı platformların kataloglarından film, dizi, belgesel ve şov tavsiyelerimizi içeren ne izlesek seçkimizde Sam Crane ve Pinny Grylls ikilisinden sanal Hamlet prodüksiyonu Grand Theft Hamlet, Steven Knight ellerinden taze suç dizisi A Thousand Blows, Mike Leigh imzalı aile draması Hard Truths ve çok daha fazlası yer alıyor. İlk kez gösterileceklerle birlikte dijital servislere yakın zamanda eklenmiş, hâlâ izlememiş olabileceğiniz yapımlar da seçkide.

Grand Theft Hamlet (MUBI, 21 Şubat)

Nedir: SXSW Jüri Büyük Ödüllü animasyon dökümanter. 2021’in kasvetli karantina döneminde içinde bulundukları buhran hâlinden kendilerine hem bir misyon hem de “felsefi” denebilecek muazzam bir konsept yaratıyor Sam Crane ve Pinny Grylls aktif biçimde oynadıkları Grand Theft Auto Online sınırları dâhilinde. Çarpıcı görselleri ve düşünmeye sevkeden beklenmedik sahneleri eşliğinde klasik eserlerin sanal uzamlarda nasıl karşılık bulabileceğini incelerken, sanatın öyle ya da böyle bir şekilde patlak vereceği çatlağa uzanma hırsını gözler önüne seriyorlar. Dijital âlemin hikâye anlatma potansiyeli hakkında da sorular sormaya başlayıp, intikam temalı bir Shakespeare trajedisi üzerinden nelerin mümkün kılınabileceğinin üzerine gidiyoruz. Sonuçta tüm bu kaosun orta yerinde, en zor koşullarda bir şekilde var olabilmek ya da olmamak, tüm mesele bu değil mi?

Neye benzer: Kalıtsal kas rahatsızlığının doğurduğu fiziksel dünyadaki çetin mücadelesi esnasında World of Warcraft oyununu ve avatarı Ibelin vesilesiyle kurduğu bağlantıları sadece bir kaçış olarak değil, dâhil olup keşfedebileceği başka bir dünya olarak kullanan Norveçli Mats Steen’in hikâyesini anlatan ufuk açıcı, duygu yüklü belgesel The Remarkable Life of Ibelin.

Kimler var: Pandemi karantinalarında deneyimledikleri boğucu çıkmazlardan verimli biçimde sıyrılan kreatif zihinler Crane, Grylls ve Mark Oosterveen’e; müzikleri ile Jamie Perera omuz vermiş.

A Thousand Blows (Disney+, 21 Şubat)

Nedir: Peaky Blinders fanatiklerinin yüzünde güller açtıracak posta, yeniden Steven Knight puluyla İngiltere dolaylarından geliyor. Zaman çizgisinde biraz daha geri gidiyor, tebdil-i mekân yapıp başkente konuşlanıyoruz. Londra, 1880. Jamaikalı yakın arkadaşlar Hezekiah ve Alec talihlerini döndürebilme ümidiyle Viktorya dönemi Londra’sına geliyor gelmesine fakat işler tahmin ettiklerinden hayli farklı şekilde seyrediyor. Yolları, tamamı kadınlardan oluşan suç çetesinin kraliçesi Mary Carr ile kesişiyor; en son ters düşülecek kimselerden Sugar Goodson ile bozuşuyor ve kısa zamanda suç batağına saplanan ikilinin tek derdi, var olma mücadelesine dönüşüyor.

Neye benzer: Aynı dönemin deniz aşırı diyarlarında bir kadın çetesinin hüküm sürdüğü kasabanın gerilimli hikâyesine eğilen Western mini seri Godless.

Kimler var: Knight imzalı tarihi dramada künyenin başını Malachi Kirby, Erin Doherty ve Stephen Graham çekiyor. Sinematografide, The Great’ten sorumlu görüntü yönetmeni Catherine Derry’nin parmağı var.

BUNLAR DA VAR!

Hard Truths (Vizyon, 21 Şubat)

Mike Leigh’nin anlattığı her hikâye, onun kamerasından izleyicilerin dünyasına yansıyan her an, gündelik hayatın saf gerçekliğini en etkileyici biçimde taşıyor. Prömiyerini Toronto Film Festivali’nde yapan Hard Truths, hayatın zorlu eşiklerinden geçmeye çalışırken uzunca beklenebilen durakları anımsatan bir film gibi. Yasın evrelerinin, seslendirilemeyen cümlelerin, yumak olmuş duyguların Pansy’de (Marianne Jean-Baptiste) vücut bulmuş hâli… İnsani zaaflar ve güçlü duruş kavramları, trajikomik bir incelemeyle modern dünyayı mercek altına alırken; öfke duygusu Leigh’nin kamerasında hiç olmadığı kadar duru bir şekilde tanımlanıyor.

Court of Gold (Netflix, 18 Şubat)

Paris ev sahipliğinde gerçekleşen 2024 Olimpiyatları’nda erkekler basketboldaki madalya yarışını konu eden altı bölümlük belgesel serisi. Odakta çoğunlukla 1992’deki Dream Team’den bu yana en ihtişamlı kadrosuyla altın madalyaya uzanan ABD takımı var. Wembanyama’lı Fransa, Jokic’li Sırbistan ve SGA’li Kanada da serinin yakından takip ettiği kadrolar. Antrenman ve maçlardan görüntülerin yanı sıra pek çok oyuncu, koç ve basın mensubuyla yapılmış röportajlarla henüz hafızalarda tazeliğini yitirmemiş Olimpiyat Oyunları’na içeriden bir bakış sunuyor Court of Gold. Basketbol ve özellikle NBA takipçilerine tebessüm ettirecek nüanslar mevcut elbette. Joel Embiid’in ilk bölümdeki “Indiana Pacers’ta oynayacağıma emekli olurum daha iyi” çıkışı gibi!

The Monkey (Vizyon, 21 Şubat)

Stephen King uyarlamaları “ortası olmayan” yapımlar malumunuz. Ya bir başyapıt çıkıyor ortaya ya da inanması güç olsa da “zaman kaybı”. Yılın beklenen korku seyirlikleri arasında gösterilen The Monkey, geçtiğimiz yıl Longlegs ile büyük gürültü koparan korku dehası Osgood Perkins’in bir Stephen King öyküsü adaptasyonu. Tavan arası ve oyuncaklar ile aramıza mesafe sokan türde olsa da damakta absürdist komedi tadı da bırakan filmde belalımız, çığrından çıkan çocukluk yadigârı kurmalı bir maymun bu kez. Hal ve ikizi Bill Shelburn’e Theo James hayat verirken oyuncu kadrosunda öne çıkan diğer isimler Tatiana Maslany, Elijah Wood, Christian Convery, Sarah Levy…

Maria (Vizyon, 21 Şubat)

Şili sinemasının heyecan verici yeni yönetmeni olarak çıktığı yolda Tony Manero, No, El Club gibi filmler çeken Pablo Larraín’in yeni biyografik filmi Maria, çağımızın en ünlü opera sanatçısı Maria Callas’ın ölümünden önce geçen son bir haftayı merkezine alıyor ve Callas’ın halüsinatif belleği üzerinden bir travma anlatısına girişiyor. Filmin Türkiye’den izleyiciler açısından en heyecan verici özelliği ise hiç kuşkusuz Haluk Bilginer’in Callas’ın uzun dönem beraberliği, narsist ve gösterişçi bir istismarcı olan Onassis’e hayat vermesi.

Zero Day (Netflix, 20 Şubat)

Narcos‘u tasarlayan Eric Newman tarafından yaratılan ve yönetmenlik koltuğunun Mad Men, ER, Homeland gibi işlerin yönetmeni Lesli Linka Glatter’a emanet edildiği 6 bölümlük politik gerilimde ABD’nin emekli eski başkanı George Mullen (Robert De Niro), epey kritik bir siber saldırının kaynağını bulmak üzere göreve çağrılıyor ve entrikalarla örülü ağı, bir adım ötesi tereyağından kıl çekmek olan türden bir maharetle gün yüzüne çıkarıyor. Jesse Plemons, Dan Stevens, Angela Bassett, Lizzy Caplan, Connie Britton ve nice yıldız ismin bir araya toplandığı kadroya, “imkansıza gözü kapalı girişen eski kurt” notalı karakteriyle küçük ekranlardaki ilk başrolünü hayata geçiren De Niro öncülük ederken, ortamlara düşen ilk yorumlar arasında “sallantılı sonuca değil, yolculuğa” odaklanılması gerektiği var.