Loop pedalında takılı kalanlar: Apsolit
Yazı: Asya Yigit
“Evin kendisi insanın kulağına gelip ona mırıldanarak ‘Hâlâ içimde ne yapıyorsun? Etrafımda akan kan nehirlerini görmüyor musun? Lütfen çocuklarınızı dişlerinizle tutun ve gidin ve kaçın ve uzaklaşın ve kaçın ve kaçın ve kaçın.’ demedikçe kimse, inanın bana, kendi isteğiyle evini terk etmez…” -Warsan Shire
Strandom Arthouse yapımı Apsolit; Onur Yalçınkaya’nın yönetmenliğinde, İbrahim Barulay’ın kalemi ve etkileyici performansıyla hayat buluyor. Sahne tasarımı Ferhat Kaya, İbrahim Barulay ve Onur Yalçınkaya’nın ortak dokunuşunu taşırken, hareket tasarımında Ceyda Özcan’ın özgün yaklaşımı öne çıkıyor. En yakın temsillere buradan ulaşabilirsiniz.

Konu nedir?
“Çocuk hakları bütün çocuklar içindir.”
Hiçbir referans noktası olmadan duyduğu tüm sesleri melodilere dönüştüren bir çocuk, İsmail Tek, namıdiğer Apsolit İsmail. Ailesiyle köyden kente göç etmek zorunda kalan İsmail, hayatındaki bütün baskıcı otoritelere, dinmek bilmeyen neşesi ile sokağın ve yaşamın renklerini tüm farklılıklarıyla kucaklayarak karşı çıkıyor. Bir dengbêjden bir ozana, Beriye giden kadınlardan halaylar ve ilahilere, camide okunan ezandan sokak satıcılarına dek duyduğu bütün seslerden melodiler çıkaran İsmail, her gün aynı hevesle koşarak annesine İstanbul’un koca denizinin rengini anlatıyor. İsmail de bu gemilerin üstündeki martılardan biri, kanatları da duyduğu sesler, söylediği şarkılar. Hayatındaki bütün baskı unsurlarının karşısında dinmek bilmez neşesiyle duran İsmail, avazı çıktığı kadar bağırıyor. Seslerinden şarkılar yarattığı sokaklardan birine de isminin verilmesini istiyor, Apsolit İsmail Sokağı ve yine o sokaklardan sesleniyor bize: “Kimliği, dili ve dini fark etmeksizin her çocuk eşit haklara sahiptir.”
İlk intiba
Çocuk hakları, zorunlu göç, kimlik ve kentleşme gibi birçok konuyu birbiri içinde organik bir şekilde harmanlayan Apsolit, geniş bir yelpazeden kuruyor dünyasını ve bu dünya bir çocuğun gözünden taşarak çıkıyor seyircinin karşısına. İçinde yaşadığımız dünyanın zalimliği, iktidarların gölgesi ve bir çocuğun var olma çabası seslerin, sözlerin ve şarkıların gücüyle sahneye taşınıyor.
Ambiyans / ortam / mekân / kurgu / dekor için neler söyleyebilirsin?
Birden fazla karakteri canlandıran ve farklı mekânları sahneye taşıyan Apsolit, sade sahne tasarımı ile seyirciye hayal etmesi için büyük bir alan sunuyor. Duyduğu sesler ve uğultularla sokağın ve yaşamın bir tür hafıza haritasını da çıkarıyor. Karakterler arası geçişlerdeki incelik ve ona eşlik eden minimal ışık ve hareket tasarımı da bu hayal kurma alanını çoğaltan ve daha kompakt bir yere ulaşmasını sağlayan ayrıntılardan biri. İsmail’e destek olan diğer şeyler de elindeki gitarı, Ray Charles çığlığı ve sokağın sesi.
En çok neyi sevdin?
“Ağaçları kesiyorlar, boşluk yaratıyorlar. O boşluklara da kocaman binalar yapıyorlar..”
İsmail’in “hayret”ini çok sevdim. Kötülüğe alışmayan ve onun karşısında duran inadını. Hepimizin bu hayrete sıkı sıkı sarılması gerekiyor. Bir çocuk şaşkınlığına, bir çocuk neşesine ve bir çocuk inadına. O inadı ve ısrarı sürdürürsek birgün İsmail’in annesini de anlarız belki.

Oyun modunu nasıl etkiledi?
Sahnede tek bir dilin temsiliyetinin ötesine geçemeyen Türkiye tiyatrosunda Kürtçenin de olduğu bir oyun izlemek ve Kürtçe şarkılar dinlemek çok ama çok iyi geldi. İsmail, Türkçe bilmeyen annesinin söylediklerini önce Kürtçe söylüyor sonrasında da onları Türkçeye çeviriyor. Bütün farklılıkların ve renklerin kucaklandığı ve başka türlü var olma hâlinin ihtimali için göz kırpıyor İsmail.
Soru işaretleri / varsa açtığı tartışmalar
“Renksiz, ahenksiz, uğursuz bakışlar arasında…”
Belki de herkesin sessizlikle cezalandırıldığı bir çağda yaşıyoruz, herkesin ve her şeyin sustuğu, susturulduğu. Göz göze gelmeye çekindiğimiz çocuklarla doldu her yer, göz göze gelmeye çekindiğimiz insanların uğultusuyla. Sokağın şimdiki sesi ne acaba? Kim kulak veriyor o seslere. Hangi ezgiler loop pedalında durmadan tekrar ediyor? Bu kadar sorunun içinde ve hepimizin sessizlikle cezalandırıldığı bir yerde şarkılara güvenmek gerekiyordur belki de. Loop pedalında takılı kalan ezgileri dinlemek, duymaya çalışmak gerekiyordur, hep birlikte; anlamasak da birlikte dinlemek, söylemek. Çünkü bazen hayat zordur ama berabersek daha tatlı zordur. Anlayanlar anlamayanlara çevirsin.
İlk şarkı da benden gelsin, linke herkes bir şarkı bıraksın ve Apsolit’ten aldığımız güç ile kocaman bir çalma listemiz olsun!