Arşivden: Deliliğe varan ince ayrıntılar - Grimes’dan “Art Angels'”

Grimes ve beşinci yaş gününde, 2010’ların en iddialı feminist “pop” albümü Art Angels üzerine…

Grimes’ın efsane İngiliz plak şirketi 4AD’den çıkardığı 2012 tarihli Visions‘ı, diskografisindeki üçüncü uzun çalar olmasına rağmen, Geidi Primes ve Halfaxa’ya kıyasla daha profesyonel duyulan, “Oblivion” ve “Genesis” gibi iki büyük hite ev sahipliği yapan ve aslında bugünkü hâliyle “Grimes” alter egosunun rüştünü ispat eden albüm olarak tarihe geçti. Cocteau Twins tarzı vokalleri IDM ve pop ritimleriyle birleştiren, atmosferik olduğu kadar dans edilebilir bir albüm Visions. Claire Boucher o dönem verdiği röportajlardan birinde, şarkılarını pop müzikte duymaya alışık olmadığımız referanslar ve prodüksiyon teknikleriyle donatmaktan büyük zevk aldığını söylüyor. Aynı zamanda müzik videolarından albüm kapaklarına, Tumblr görsellerinden basın fotoğraflarına kadar neredeyse her şey bizzat Boucher tarafından üretiliyor. Büyük pop hitlerinin en az üç-beş ayrı prodüktörün ve bir o kadar da şarkı yazarının kafa kafaya vermesi sonucu “inşa edildiği” bir zamanda, bu faydalı obsesiflik durumu, Grimes’a kurallarını kendi koyduğu bir dünya içinde var olma avantajı sağlıyor.

Yazı: Berk Çakmakçı, İllüstrasyon: Sadi Güran

Bant Mag. No:45 / Aralık 2015

Visions’ın başarısının yarattığı kaygı ve kafa karışıklığı, Grimes’ın, dördüncü albümü olması planlanan bir grup şarkıyı kimseye dinletmeden çöpe atmasına sebep olmuş. Bu sırada büyük pop yıldızlarına şarkı üreten prodüktör kamplarından birinde, Blood Diamonds’la beraber Rihanna’ya yeni albümü için yazdıkları “Go”, şarkıcı tarafından seçilmiyor. Bunun sonucunda Grimes “Go”yu kendi seslendirerek yayınlamaya karar veriyor. Fakat şarkı, “yüksek çözünürlüklü” prodüksiyonu, ana akım pop müziğe fazla yaklaşan yapısıyla Grimes hayranları tarafından garip karşılanıyor. Boucher sonraki röportajlarında “Go”nun bir Grimes şarkısı olmadığının, Rihanna’ya satılmak için yazıldığının altını tekrar çizerek aslında günümüz müzisyenlerinin çok-yönlü ve esnek olmaları gerektiğini insanlara hatırlatıyor bir nevi.

Bütün bu olanlardan sonra Grimes’ın müzikal olarak ne yönde ilerleyeceği gerçekten merak uyandıran bir konu hâline gelmişti. Art Angels, ilk şarkıdan itibaren akıllardaki soru işaretlerini, sahilde plastik mermi silahıyla patlatılan balonlar gibi teker teker yok ediyor. Grimes, başından beri içinde olan fakat belki teknik yetersizlikler belki de fikir karmaşası sebebiyle ortaya çıkarmakta biraz zorlandığı, deliliğe varan ince ayrıntılarla bezenmiş şarkılarını, hayranlık uyandıran bir teknik ustalıkla önümüze sunuyor.

“This, this music makes me cry.” (Bu, bu müzik beni ağlatıyor)

Grimes, Art Angels’ın ikinci şarkısı olan “California”yı bu sözlerle açıyor. Alt-country gitarları ve Rihanna’nın “Pon de Replay” şarkısının ritmi üstüne bir Grimes şarkısından beklenmeyecek kadar temiz mikslenmiş vokalleriyle Claire Boucher aslında ilk albümünden beri yakın durduğu pop dünyasının tam ortasına bu sefer çivileme atlıyor. Fakat şarkının son beş saniyesi boyunca kulak karıncalandıran ASMR* (Autonomous sensory meridian response) kesiti hiçbir ana akım pop albümünde duyamayacağınız, etkileyici bir ayrıntı. Claire Boucher, bunun gibi onlarca, hattâ yüzlerce referans (anime, K-pop, J-pop, country, Enya, konsol oyunları, ezoterik YouTube akımları vs.) ile post-internet neslin akıl haritasını çıkarıyor âdeta. Art Angels’ı herhangi bir Madonna-LadyGaga-KatyPerry-Beyoncé-TaylorSwift albümünden ayıran en önemli özellik de bu.

Art Angels’dan bahsederken altı çizilmesi gereken bir diğer konu da, kapak illüstrasyonu, klip yönetmenliği, şarkı yazımının yanı sıra prodüksiyonun da tamamen Grimes’a ait olması. Bu durum pop müzik sektörünün süregelen erkek egemen ve cinsiyetçi sistemine büyük bir başkaldırı, geç de olsa sağlam bir tokat. 2010’ların gerçek anlamıyla ilk feminist “pop” albümü demek yanlış olmaz. Sırf bu yüzden bile önemli olan Art Angels, hakkında hiçbir şey bilmeden dinlenildiğinde de son zamanların en hayat dolu/heyecanlı/samimi/duygusal/genç albümü olarak göz kamaştırıyor.

Q dergisine verdiği röportajda The Godfather Part II’da Al Pacino’nun karakterinin perspektifinden yazdığını söylediği “Kill V. Maim”, albümün bence en iyi şarkısı “Artangels” ve ilk single “Flesh without Blood”, dinledikçe teninizin altına nüfuz edip beyninizi ele geçiren muhteşem hitler. Tayvanlı rap’çi Aristophanes’in Çince seslendirdiği “SCREAM” ve özellikle Janelle Monáe’nin eşlik ettiği “Venus Fly”, Grimes’a has acayip şarkı yapılarıyla 2012 tarihli Visions’a hayran bırakan özgünlüğün aynı şekilde devam ettiğini kanıtlıyor. Geçtiğimiz mart ayında demo olarak yayınladığı “REALiTi”, Art Angels’ın CD versiyonunda yeniden kaydedilmiş daha “etli” hâliyle yer alıyor. “Butterfly”, paralel evrendeki bir Kylie Minogue hiti gibi akılda kalıcı nakaratı ve 3:10 itibariyle giren İspanyol gitarlarıyla 2000’ler pop radyosuna göz kırparak albümün kapanışını yapıyor. Şarkı Grimes’ın şu âna kadar yaptığı en iyi şeylerden biri kesinlikle.

Grimes duyduğu ve sevdiği müziklerden etkilenmenin ötesine geçmeyi başararak pop müzikte kendi etki alanını yaratıyor. Başkalarına ilham olup olmayacağını zaman gösterecek tabii ama Visions gibi birdenbire çıkıp birçok site ve yayın tarafından beklenmedik övgüler alan bir albümden sonra Boucher’in şu âna kadarki başyapıtı Art Angels ile yılın en önemli albümlerinden birine imza attığı su götürmez.

*ASMR‘nin Türkçe karşılığı en basit ifade ile “iç gıdıklanması” olarak tanımlanabilir. Bilimsel olaraksa “sürüngen beyin durumu” olarak ifade edilmekte. Düşük desibel gücüne sahip seslerin beyinde uyandırdığı işitme temeline dayanan bu his, Avrupa ve Amerika’da 2000’li yılların başlarında araştırılmaya başladı.