Bat For Lashes, Habibi ve bu hafta başka ne dinlesek?

Yazı: Cem Kayıran, Elif Öz, İlayda Güler, Şevval Öztemur, Utkan Çınar, Zeynep Naz Günsal

Bat For Lashes annelik deneyiminin çıktısı olan şarkılarıyla aramızda. Yeni Habibi albümünün anahtar kelimeleri “elektrikli, groovy, kaleydoskopik”. Melike Şahin’in yeni teklisi, Sinan Tuncay imzalı klibiyle birlikte yayında. 

Taze yayımlanmış albüm ve teklilerden hazırladığımız güncellenen çalma listemiz sizi bekliyor! Öne çıkan kayıtlar ise hemen aşağıda.


ALBÜM: Bat For Lashes – The Dream of Delphi
(Decca)

Natashka Khan’ın -namıdiğer Bat for Lashes- yeni albümü çok özel bir yerden, müzisyenin hayatının önemli bir dönüm noktasını temsil ediyor: “Bu albüm kızım Delphi’ye adanmış ve hem 2020’de küresel pandemi sırasında onu doğurmanın ve ona annelik etmenin samimiyeti ve hamlığı hem de bu deneyimi takiben bir insan olarak yaşadığım kozmik farkındalıklar hakkında”. Anne olmasıyla beraber bütün evrene ve insanlığa farklı bir bağlılık hisseden Khan, aslında albüm boyunca da bu aşkın hissi melodiye dökmeye çalışıyor âdeta. Müzisyenin kızına olan sevgisinin dolup taştığı ve matriarkal bir gücün inanışıyla şekillenen uzunçalarda hem içimize hem de bütün evrene doğru uzanan bir sonik evren kuruluyor. 

TEKLİ: Nick Cave & The Bad Seeds – Frogs
(Bad Seed / PIAS / GRGDN Müzik)

Prodüktörlüğünü, kadim dostlar Nick Cave ve Warren Ellis’in üstlendiği yeni Nick Cave & The Bad Seeds albümü Wild God, 30 Ağustos’ta geliyor. 10 parçadan oluşan kayıt için yazılmış ilk materyal olan “Frogs” dinleyiciyi, bas gitarın çizdiği davetkâr bir rotada uzaktan duyulan siren-vari sesler eşliğinde yürüterek İncil’e, Habil ve Kabil’in öyküsüne ulaştırıyor. Söze yaylılar ve koro karışınca her şey genişliyor; “gözyaşlarından oluşan bir yatak” göğe doğru yükseliyor sanki. Aşk ve acı, yaşam ve ölüm hakkında bir şarkı.

TEKLİ: Martha Skye Murphy – IRL
(AD 93)

14 Haziran’da ilk uzunçalarını yayımlamaya hazırlanan Martha Skye Murphy’nin yeni teklisi bir piyano yürüyüşünün üzerine kırılgan vokallerinin serpiştirilmesiyle başlıyor. Arka vokallerde müzisyenin nefesiyle bir doku yaratılan şarkı, sade yapısı ve ilginç dokunuşlarla hem alışıldıktan uzak hem de fütüristik bir mod yaratıyor. Murphy şarkı hakkında şöyle demiş: “‘IRL’ başka bir yerde, belki de dijital bir alanda olma arayışı ve Los Angeles’ta araba kullanmasına izin verilmemesiyle ilgili.” 

EP: Kirin J Callinan – Can’t F*ck the F*cker
(Worse Records)

Ele avuca sığmayan Avustralyalı müzisyenin; yine bütün normlardan ve standartlardan sapan, iyi bir zevke değil belki ama tam olarak kendi istediği şeye yapma esansına bağlı kaldığı kısaçalarına hoşgeldik. Beş şarkıya Ariel Pink, Aya Gloomy, Fischbach olmak üzere üç tane iş birliği sıkıştıran Callinan projesinde başrolü alan temaların “hırsızlık, mülk, bulundurma ve arzu” olduğunu söylüyor. İnorganik sesler ve autotune konusunda elini korkak alıştırmayan EP bir trans hâline eşlik edebilir. 

ALBÜM: Arooj Aftab – Night Reign
(Verve Records)

Güney Asya geleneksel müziği, caz ve Batı klasik müziği arasında kurduğu, üzerine pus çökmüş köprülerden seslenen Pakistanlı müzisyen Arooj Aftab yapmış yine yapacağını. 18. yüzyılda Urduca yazan bir kadın şair, Mah Laqa Bai Chanda’nın dizelerini ya da aktör arkadaşı Yasra Rizvi’nin Instagram’da gelişigüzel paylaştığı bir metni bestelemiş; caz klasiği “Autumn Leaves”i kolay akla gelmeyecek bir biçimde yeniden yorumlamış; onunla aynı karanlıktan geçtiği konusunda şüphe bırakmayan Moor Mother’ın köşeli anlatıcılığıyla kendi uçucu ağırlığını birleştirmiş ve daha bir sürü şey… Yaratıcılığa çarpmanın coşkusunu yaşatıyor dinleyicisine, yine.

ALBÜM: Bernard Butler – Good Grief
(355 Recordings)

Suede gitaristi olarak tanınan Bernard Butler’ın 25 yıllık birikmişliğini taşıyan ilk solo albümü Good Grief. Toplamda 40 dakikaya yakın 9 şarkı; yaşanıp bitmiş travmaların, acıların ve yalnızlığının akıp gidişine tanıklık ettiriyor. Bir yanda endüstrinin kaba yüzü, bir yanda kişisel kayıplar ve nihayetinde geniş duygu sağanağından gitarının güvenli kollarına sığınıp yazılmış; dingin, derin, bazen iyimser sözlerin saklambaç oynadığı bir koleksiyon. 

TEKLİ: Melike Şahin – Durma Yürüsene
(Gülbaba Records)

İkinci Melike Şahin albümü AKKOR’la tanışma şarkısı; âhın yükü; yakan, yıkan, pervasızca acıtan kara büyülerin merhemi. Sinan Tuncay imzalı klipteki koreografiler nefes kesici. Mikrofonu Melike’ye bırakmak bizce en iyisi: “Şimdi ‘gardım sağlam’ diye söyleyeceğim bu şarkıyı sahnelerde yıllarca ama eskiden öyle değildi. Güçsüzdüm. Sınırları delik deşik olmuş bir çocuktum. O Melike’yi hâlâ taşıyorum içimde. Kuş kalbini her hissettiğimde gözlerim doluyor. Onun korkularını bu şarkıyla sakinleştirdim. Kendimi bu şarkıya sakinleştirdim. Yaralı bereli ellerimle kurduğum evimi diyelim ki tekrar yıktılar, yine kurarım. Defalarca yaptım bunu, biliyorum nasıl. Hayatta kalma becerisiyle kuşatılmış kırık kalpler kardeşlerini hemen tanır. İlacımı artık size emanet ediyorum, hem de gözlerim kapalı.”

TEKLİ: John Glacier – Steady As I Am
(Young / GRGDN Müzik)

Londra hip hop sahnesinin parlayan yıldızlarından John Glacier, perküsif kırılmaların ördüğü hipnotik bir altyapı üzerinde raple spoken word’ün sınırlarına girip çıkıyor; iç konuşmasını, aklından geçenleri âdeta bir tekerlemeye dönüştürüyor. Parçada kullanılan tatlı bir detay da başında ve sonunda duyulan kaset sesleri.

EP: Oddisee – And Yet Still
(Outer Note Label)

23 yıllık bağımsız rapçi ve prodüktör Amir Elkhalifa’nın To What End (2023) uzunu ve bu yılki miksteybi Odd Sketches Vol. 1’dan sonra buyurduğu And Yet Still, yazı karşılamaya odaklanan, bu esnada bilinçli kalmayı da ihmal etmeyen bir kısaçalar. Ritim hassasiyeti yüksek, pirinç ağırlıklı akustik beatleri ve canlı aranjmanları ile renkli ve enerjik. Farklı türlere dokunan ama çoğunlukla stabil bir izlenim yaratan 20 dakika içerisinde Washington çıkışlı MC’nin sarf ettiği dizelerin esas fikri, süregelen türlü terslik ve adaletsizliklere rağmen gün be gün ayaklanıp hayata devam etmek gerektiği. 

ALBÜM: Habibi – Dreamachine
(Kill Rock Stars)

Rahill Jamalifard ve Leyana “Lenny” Lynch’in Brooklyn menşeli beş kişilik garage rock grubu, üçüncü albümlerinde “sonik bir evrimden” geçtiklerini Bandcamp beyanlarında birkaç kez yineliyor. 60’ların girl group tipi armonileri hafiften elektronik dokunuşlarla birlikte post punk ve psikedeli öğeleriyle iyi harmanlayan; özellikle Orta Doğu psikedelik trendinden yürümeyi pek seven gruplardan. Tyler Love ve uzun süreli iş birlikçileri Jay Heiselmann’ın prodüktörlük yaptığı albümün kredilerinde MGMT’ye sonradan eklenen multi enstrümantalist James Richardson da yer alıyor. Au Pairs, ESG, Lizzy Mercier Descloux gibi isimlere net referanslar veren ekibin Dreamachine’deki katmanlı sound’u yer yer bilindik kalıplar içinde kalsa da kesinlikle dinlenesi ve ilgi uyandırıcı. Elektrikli, groovy, kaleydoskopik. Akıyor mu? Akıyor. 

TEKLİ: Kiasmos – Sailed
(Erased Tapes)

Ólafur Arnalds ve Janus Rasmussen’den oluşan Kiasmos, şu sıralar yeni albüm için geri sayımda. Son tekli “Sailed” ise grubun yoldaki albümden favori parçasıymış. Arnalds; kendilerine hiçbir kural koymadan breakbeat, synthesizerlar, Roland TR-808, koro, piyano ve yaylıları prodüksiyona sığdırmaktan aldıkları hazzı ifade ediyor. Bu coşku dinleyiciye de rahatlıkla geçiyor.

EP: Efza – DİRENÇ
(Bağımsız)

Çok yönlü şarkı yazımı ve yorumculuğuyla yolları ayrıksı uçlara doğru uzanan bir harita çiziyor her yayınında Efza. Tematik bir kurguyla bir araya gelen yeni EP’si DİRENÇ de her detayı büyük bir hassasiyetle tasarlanmış bir dinleyişe ortak ediyor. Kişinin kendi içindeki tıkanıklıkları, öze ulaşma yoluna çekilen duvarları şarkılaştırıyor bu sefer Efza. Söz, müzik, düzenleme ve miksler kendisine ait; mastering işlemleri ise Pieter Snapper imzalı.  

ALBÜM: Thou – Umbilical
(Sacred Bones Records)

Saç döktüren doom girdaplarıyla tanınan Louisiana çıkışlı Thou, yeni albüm Umbilical ile karışımına hardcore punk unsurlarını da ekleyeceiğinin ipuçlarını vermişti. Alışılmışın tersine dört nala koşan bir gruba evrildikleri “I Feel Nothing When You Cry” bu yeniliğin en açık örneği. Ama grubun imzası olan ağır çekim ve bol feedbackle kavrulmuş gitarlara da tamamen veda edilmemiş, ne mutlu ki. Örneğin kapanış şarkısı “Siege Perilous”, güneş altında asfalta yapışma simülasyonu tadında bir sludge metal numarası.

TEKLİ: GIFT – Going in Circles
(Captured Tracks)

İçe dönük duygular, ilişkiler, neşe, şüphe… Brooklyn çıkışlı psikedelik rock beşlisi, yeni teklisinde yabancısı olmadığımız duygu denizlerine açılmamıza izin veren syhthleriyle gelmiş. Ayrıca 23 Ağustos’a tarihlenen Illuminator albümlerinin de yönünü belirleyen parçaymış bu. 90’ların psych-rock sounduna eklemledikleri eriyen gitarlarıyla her şeyden bir kaçış ama döngüye takılıp kalmaya, “gerçekte nasıl hissettiğini asla söyleyememe”ye dair bir anlatı kurgulamış GIFT. Şarkının uçucu hâline klibi de eşlik ediyor.

ALBÜM: Richard Hawley – In This City They Call You Love
(BMG)

Sheffield’ın medar-ı iftiharı Richard Hawley, beş yıl aradan sonra 10. albümüyle aramızda. 20 yıldır kadife sesi ve harika balladlarıyla kulaklarımızın pasını silen crooner Hawley, bir önceki işi Further’da ritmi biraz fazla artırmıştı. Yeni albümüyle tekrar bildiği sulara, efkârlı havalara geri dönüyor. Daha canlı vokaliyle beraber, ham ve kuru prodüksiyon da Hawley’nin sesini yerinde bir şekilde öne çıkarmış. Kariyerinin her dönemine selam çakan şarkılar ustaca serpiştirilmiş. Özellikle “People”, Hawley külliyatının en değerli şarkılarından biri. Albüm de şu âna kadar yılın en iyilerinden.

ALBÜM: Bonnie Prince Billy, Nathan Salsburg & Tyler Trotter – Hear The Children Sing The Evidence
(No Quarter)

Bonnie Prince Billy, Lungfish coverlama konusunda tecrübeli. 2006’da Tortoise ile “Love is Love”ın harika bir versiyonunu yapmıştı. Şimdi de gitarlarda komşusu Nathan Salsburg ve kalan her şeyde Tyler Trotter ile beraber bir değil iki Lungfish coverı ile karşımızda. Albümün hikâyesi ilginç: Nathan Salsburg’un bir elinde kızı Talya bir elinde gitarıyla ona ninni söylemesiyle ortaya çıkan proje, tek eliyle çalınabilecek şarkılardan ninni yaratmasıyla son şeklini almış. Lungfish de buna uygun bulunmuş! 20’şer dakika civarı iki hipnotik ninni içeren albümün hem Billy’nin güzel sesi hem de psikedeliye, drone’a yakın, tekrara dayalı yapılarıyla her yaşa sakinleştirici etkisi yapması muhtemel. “Hear The Children Sing”in sonlarında Billy’nin kızı Poppy ve Salsburg’un kızı Talya’yı da duyabiliyorsunuz.

TEKLİ: Action Bronson – Nourish a Thug
(Baklava Industries) 

Gurme, rapçi, YouTube kişiliği Action “Bronsolino” Bronson’ın üç ay evvel duyurduğu, çıkış tarihini ise henüz paylaşmadığı ufuktaki uzunçaları JOHAN SEBASTIAN BACHLAVA THE DOCTOR’dan -:D- gelen bu parça, bağlarının sağlam olduğu kolektif Griselda’nın kadim produktörü Daringer’ın elinden çıkma. Özgün sample ve melodilerinden bildiğimiz MC, 70- 80’lerden aksiyon dizilerini çağrıştıran bir altyapı üzerine absürt liriklerini, saçma ve sempatik adliblerini koyvermiş yine. Firarda bir Bronson’ı ormanın derinliklerine paşalar gibi kamp yaparken gözlemlediğimiz klibin yönetmeni de Sean Kelly.

TEKLİ: Romy – Always Forever
(Young / GRGDN Müzik)

Romy, geçen seneki debut albümünden sonra sessizliğini ilk defa bozdu. Albümünde de olduğu gibi Fred again.. ile prodüktör koltuğuna paylaştığı yeni tekli, Donna Lewis’in aynı isimli 1996 hitinin tam olarak bir cover’ı olmasa da yer yer sözlerini ve özellikle ikonik nakaratının melodisini ödünç alıyor. Enerjisi ve sıcaklığıyla harika bir dans parçası olan teklinin kulüpleri inlettiğini çoktan duyuyor gibiyiz. Bu güzel projeye bir de Aftersun yönetmeni Charlotte Wells’in elinden çıkma video klip eşlik ediyor. 

TEKLİ: We Are Wolves – Transition
(Simone Records)

Vincent Levesque ve Alexander Ortiz’den oluşan Montrealli synth rock grubu We Are Wolves’un beş yıldır sesi soluğu çıkmıyordu. İkili şimdi yeni bir albümle geri dönüyor. Kasımda yayımlanması beklenen; Suuns ve A Place to Bury Strangers’ın da destek verdiği albümden gelen ilk tekli “Transition”. Synth mevzularında işbilir şekilde kaydedilmiş şarkının günümüzde biraz eski tınladığını söylemeli. Sound fazlaca 2000’lerin ortalarını andırıyor, LCD Soundsystem ve Nine Inch Nails havaları var. Vokaller de öyle. 

TEKLİ: Prefuse 73 – Vast Wildlife Poison
(Lex Records)

Guillermo Scott Herren’ın ambient – trip hop bağlamına oturduğu söylenebilecek teklisi, 28 Haziran’da çıkacak devasa kayıtlar bütünü New Strategies for Modern Crime Vol. 1 & 2’dan. Hem uzak doğu hem western enerjisinde gizemli, katmanlı ve mitik bir parça. Alttan cazımsı bir bas hattının kendini hatırlattığı, tel ve zillerin, aralıklı synth çıkışlarının duyulduğu dokulara odaklı işinde inceliğini konuşturmuş Prefuse 73. 

ALBÜM: Can – Live in Aston 1977
(Mute / Future Days / Spoon Records)

Tüm zamanların en ilham verici gruplarından Can’in canlı kayıt arşivini albümleştiren Mute – Future Days ortaklığındaki serinin en yeni yayını 1977’de Birmingham’ın Aston bölgesinde gerçekleşen bir konseri belgeliyor. Tabii ki bildik temalar etrafında uzun soluklu doğaçlama seanslarından oluşan bir performans. Üstelik bu albüm serisi içinde ilk kez basta Rosko Gee’nin yer aldığı bir kayıt dinliyoruz; Saw Delight albümü sonrası, Holger Czukay’ın analog ekipmanlardan oluşan ses istasyonunun başına geçtiği döneme denk geliyor. 

ALBÜM: Gnod – Spot Land
(Rocket Recordings)

Gnod, her albümünde yeni sayfalar açmaya devam ediyor. Üstelik bunu özündeki maceracı üslubu, gruba has refleksleri yitirmeden yapması büyük heyecan sebebi. Spot Land, adlı yeni albüm Paddy Shine’ın merkezinde olduğu bir denklemle dört günde kaydedilmiş. Her parçada yer alan tek Gnod üyesi kendisi. 40 dakikalık akışa tuhaf dub numaraları da soyut synth sekansları da Benedikten rahiplerinin ilahileri de türlü ritmik oyunlar da sığıyor ama herhangi bir tümseğe çarpımıyor. Kapak görseli de grubun kurucu üyelerinden Chris Haslam imzalı.

TEKLİ: Caribou – Broke My Heart
(City Slang)

Şarkıyı açan canlandırıcı beat’iyle, kırık kalplerle de dans etmenin lezzetini yaşatıyor “Broke My Heart”. Özellikle ilk dakikadan sonra duyulan kuvvetli bas vuruşları ve tekerleme tadındaki vokal oyunlarıyla 2000’ler başlarında bir kulüpteymişsiniz hissi yayması da olası. Düzenlemesinde Four Tet mahlasıyla tanınan kadim dostu Kieran Hebden ile çalışmış Dan Snaith.

TEKLİ: Lola Young – Messy
(Island Records)

Üçüncü albümünü paylaşmaya hazırlanan Lola Young’ın şu âna kadarki teklilerinden anladığımız kadarıyla ufuktaki projesinde müzisyeni sonik evreni biraz daha tamamlanıyor ve boyutlanıyor. “Messy”de Lola Young partnerinden aldığı bütün eleştirileri, bir türlü yeterince onun istediği gibi olamadığı bütün konuları gerisinde bırakıyor; olduğu hâli kabullenip artık bu yorumların umrunda olmadığı bir evreye geçiyor. Keskin bir dil ve biraz bıkmış bir stille hayat bulan ve samimiyetini hissettiren parça, bazen bir şeyleri umursamayı bırakmak için çok iyi bir hatırlatıcı. 

ALBÜM: Ezra Feinberg – Soft Power
(Tonal Union)

Yerçekiminin tersine, güneşe doğru serpilmekte olan bir bitkinin görünmez kuvvetindeki yumuşaklık. Hissettiniz mi? Olmadıysa bir de kapak görseline bakabilirsiniz. İşte o denli hafif, kırılgan ve dayanıklı olmaya dair bir müzik bu. İyimser, sade, tekrardaki meditatif etkiye tutunan, seslerin bir araya gelme biçimlerini kaygısızca deneyen, arada sürprizler yapmayı da ihmal etmeyen nefis bir 39 dakika vadediyor. Yaz akşamları, efil efil gün batımları için biçilmiş kaftan. Ezra Feinberg’in tarifi de yerinde: “Sonsuza kadar sürecekmiş gibi gelen bir rüyaya kapılmış gibi.” 

TEKLİ: Puscifer – The Algorithm
(Sumerian Records)

Maynard James Keenan’ın kafasına eseni yaptığı, hatta bazen dinlemesi zor işler ortaya çıkardığı projesi Puscifer’dan bir çizgi roman müziği. Sinema tarihinin ikonik karakterlerinden Patrick Bateman’ın hikâyesini yeniden hayal eden Sumerian Comics etiketli American Psycho çizgi romanının soundtrack’i için kaydedilmiş. Sayfalardan kolajlanmış bir video klibi de var.

TEKLİ: Pixies – You’re So Impatient / Que Sera Sera
(BMG)

Paz Lenchantin’le yolları ayıran Pixies’in yeni basçısı Emma Richardson eşliğindeki ilk kayıtlarını yayımladı. Adım adım gidelim: “You’re So Impatient”, iki dakikalık bir rock’n’roll şarkısı. Black Francis, bir alışveriş merkezi fonunda bir aşk hikâyesi anlatıyor; iddiasız, biraz da bayık ama keyfi yerinde. B yüzü şarkısı “Que Sera Sera” ise o klasiğin bir cover’ı… Evet. Maalesef hiç olmamış, Pixies’leşememiş.

TEKLİ: James Blake – Thrown Around
(CMYK / Stem / Good Boy / Stellar) 

James Blake’in yakın zamanda TikTok’un müziği değersizleştirmesi hakkında X’ten sarf ettiği sözleri takiben çıkardığı parça, aynı zamanda kendisinin ilk bağımsız yayını. Yüksek enerjisi ve umutlu titreşimleriyle kendisinin en şen kayıtlarından biri olabilir. Prodüktör Dominic Maker’la çalışmaya başladıklarında ambient sularda gezinmiş parça, sonrasında daha kulüp merkezli yerlerde bulmuş kendini. “Thrown Around”la büyürken dinler olduğu tüm İngiliz elektronikçilere bir selam çaktığını da söylüyor. Archie Madekwe’nin Saltburn’de canlandırdığından yerle gök kadar farklı mizaçta bir sosyal medya yöneticisi olarak sinir bozduğu, öyküsünde TikTok içerik üreticilerinin de bir nezbe topa tutulduğu manik ve maceralı klipte Blake’in baya iyi oynadığını da eklemek lazım. 

ALBÜM: Eralp Çalık – Kalbimin Günahı Yok
(Bağımsız)

İlk teklisi “Gün”ü 2020’de paylaşan Eralp Çalık, bağımsız sahnenin heyecanlandıran besteci ve hikâyecilerinden biri. Bugüne dek tekliler hâlinde paylaştığı kayıtlarına eklemlenen yeni parçalarla ortaya çıkan ilk albümü Kalbimin Günahı Yok da yüzünü melankoliye de umut ışıltılarına da dönmekten çekinmeyen bir anlatıya sahip. Efe Demiral’ın prodüksiyonunu üstlendiği sekiz parçalık yolculukta Eralp Çalık’a eşlik eden müzisyenler arasında Mert Can Bilgin, Tibet Akarca, Feryin Kaya ve Berke Can Özcan var.

TEKLİ: Dirty Three – Love Changes Everything II
(Drag City)

Artık 28 Haziran’a çok bir şey kalmadı. Yani Dirty Three’nin 12 yıllık arayı kapatacağı yeni albümüne. Koleksiyondan çıkan ilk tekli “Love Changes Everything I”dan sonra ikincisi de artık aramızda. Fırtınalı havalarda gezen tanışma teklisinden sonra piyanonun ön planda sakin bir deneydeyiz bu sefer. Ama yine tipik bir Dirty Three şarkısı; lo-fi elektrik gitarlar, ufak dokunuşlu davullarla işinin ehli müzisyenleri dinliyoruz. Albümün tam kıvamında olacağından emin gibiyiz.

ALBÜM: Maya Hawke – Chaos Angel
(Mom + Pop) 

Hawke, üçüncü stüdyo albümünde kendini anlama yolculuğuna daimi yoldaşı akustik gitarı, şiirsel hikâye anlatımı, kıvrak metaforları ve özgün ses rengiyle çıkıyor. Dinleyicisini de inine aldığı Chaos Angel’da müzisyen dürüstlük ve kırılganlığın dozajını arttırıyor; hataları, sevgisi ve pişmanlıkları ile karşımızda duruyor. Özellikle albüme adını veren kapanış şarkısında “Seni istiyorum / Seni seviyorum / Söz veriyorum / Üzgünüm” dediğinde gözümüz yaşlı, kendisine sarılmak istiyoruz âdeta. 

TEKLİ: Metronomy – Contact High
(Ninja Tune / GRGDN Müzik)

Tam yazın ılık rüzgârında salına salına minik adımlı dansla eşlik etmelik bir Metronomy güzelliği. Ayrıca yaklaşan Posse EP Volume 2’nun da habercisi. Miki ve Faux Real’ın da yer aldığı “Contact High” iç içe girmiş alternatif pop / elektronik sesleri ve Joe Mount’un vokalleriyle süper bir akıcılığa sahip. Kimseyi üzmemek üzerine kurulu müzikleri yine canlandırıcı yine neşeli ve her zaman olduğu gibi dansa davetçi. 

TEKLİ: Disclosure – She’s Gone, Dance On
(DisOrder Records / Capitol Records)

Plajlarda bangır bangır çalınmalık, “Güzeldi ama bitti.” diyerekten miadını doldurmuş bir ilişkinin sonunu âdeta manikçe kutlayan bir yaz teklisiyle listelemize meteor gibi düştü resmen Disclosure. Hayranlarının turnelerde işittikten sonra aylardır salıverilmesini beklediği teklide hepimize sanki “ADRENALİN!” diye buyuran ekip, Ennio Morricone’nin Così Come Se / Stay As You Are (1978) filmine yaptığı “Dance On” parçasını sample’lamış.Tatlı bir koro ve belki jenerik, ama tadında ve etkili baslar içeriyor. Disclosure’dan beklenmedik ölçüde nostaljik ve hâliyle sualtı efektlerine de epey doygun teklinin görselleştiricisi hemmmen şurada.