Bir sinema üretimi olarak film göstermek: Fol Sinema
Burak Çevik’le üniversitede başlayan film gösterme deneyiminin nasıl Fol Sinema’ya dönüştüğünü, !f İstanbul için küratörlüğünü yaptığı Başka Haller bölümünü ve bütün bir film gösterme deneyimini konuştuk.
Röp: Müge Yıldız
Öncelikle sıcağı sıcağına !f İstanbul için Mustafa Uzuner’le birlikte yaptığınız Başka Haller’den bahsetmek isterim. Fikir nasıl ortaya çıktı, nasıl bir araya geldiniz ve tabii ki en önemlisi seçkiyi oluşturmanız nasıl oldu? Biraz filmlerden de bahseder misin?
Geçtiğimiz bir buçuk yılda Merlyn Solakhan’ın Tekerleme filmini araştırdım. Bu sürekli yaptığım bir araştırma değildi ama her fırsatta Merlyn hanım kimdir, neler yapmıştır diye çeşitli kaynaklardan tarama yapıyordum ve onu tanıyabileceğini düşündüğüm insanlara ulaşmaya çalışıyordum. Sonunda kendisine ulaştığımda, filminin neden ilgimi çektiğini anlattım ve Fol’da göstermek için izin istedim. Bu yine de tam içime sinmedi; Fol neticesinde ana akıma yakın değil. Tam tersi bir alt kültür duruşu var; kitlesi var ama bu sınırlı. Mustafa’yla (Uzuner) buluştuğumuz bir gün, kendisine filmden ve araştırmamdan bahsettim. İşin içinde Fol olsun ya da olmasın, Tekerleme’nin büyük bir kitleye ulaşması beni mutlu edecekti. Aradan biraz zaman geçince, Mustafa, Fol ve !f’in ortak küratörlük yapacağı bir bölüm fikrini ortaya attı. Aklımızda Fol’un da geçmişte dirsek temasında olduğu ya da gösterdiği filmlere yakın avangart diyebileceğimiz sinema yapan yönetmenlerin yeni işlerinden oluşan bir bölüm vardı. Neticesinde ilk kez Jonas Mekas filmini !f’te izlemiş biri olarak !f ile Fol’un birlikteliği bana heyecan verici geldi. Başka Haller adını verdiğimiz bölümde, Tekerleme dışında, Ben Rivers, Jem Cohen, Frederick Wiseman ve rahmetli Chantel Akerman’ın son filmiyle yılın bence en önemli filmlerinden biri olan Isiah Medina’nın 88:88 filmi yer aldı. Tekerleme de dahil tüm bu filmlerin ortak özelliği yeni yönelimler ve yeni görme, deneyimleme biçimlerini öneriyor olması.
Başka Haller dışında aslında aktif olarak Fol Sinema Topluluğu gösterimler yapmaya devam ediyor, biraz bu sürecin nasıl başladığından nereye gittiğinden konuşmak ister misin? Mesela yan projenizSinemavar.net de ilgi çekici ondan da bahsedebilir misin? Bir de geçen yaz 16mm deneysel film yapmak üzerine bir atölye çalışması gerçekleştirmiştiniz onun hakkında da daha çok şey duymak çok isterim.
Fol, bir üniversitenin kampüsünde başladı diyebilirim. Okulda her perşembe günü iki film gösteriyordum. İlk bir yıl böyle devam etti. Bazen gösterimlere kimse gelmiyordu ve ben tek başıma izliyordum. Bu sorun değildi; kimse gelmezse kendim oturup izlerim, diye düşünüyordum. Zamanla insanlar gelmeye başladı ve bir diyalog ortamı oluştu. Şaşırdığımı hatırlıyorum; açıkçası gösterdiğim filmlerin bir kitle yaratabileceğini hesaba katmamıştım. Ardından film hakkında düşündükçe karamsarlığa kapıldığım bir dönem oldu. Gösterimini düzenlediğim filmlerin hepsi peliküle çekilmişti ve elbette kendi ortamımın özelliğini taşıyordu. Ben sadece bu filmlerin “hayaletlerini” görüyor ve gösteriyordum. Film ve video arasında en temelde bir işleyiş farkı vardır. Bugün bir yönetmen çıkıp “film yapıyorum” dediğinde, genellikle video yapıyor oluyor. Film, elle tutulur bir şey; kimyasal reaksiyonlar neticesinde ortaya çıkan bir baskı. Oysa video, filmin bir temsili olmaya çalışan, sayısal verilerden oluşan bir şey. Küçük bir azınlık dışında artık yönetmenler video yapıyor. O zaman bu ortamın getiri ve götürülerini düşünmeliyiz. Bergson ve Deleuze sinema hakkında konuşurken film hakkında konuşuyordu, video değil. Bu düşünceler neticesinde Amerika’dan bir 16mm projektör getirttim ve Fol’un ilk gösteriminde Stan Brakhage, Tony Conrad, Jeanne Liotta, Jodie Mack, Anthony McCall ve Charlotte Pryce gibi Kuzey Amerika deneysel sinemasının en önemli isimlerinin işlerinden oluşan ve küratörlüğünü Ekrem Serdar’ın yaptığı bir seçkiyi tamamen 16mm’den gösterdik.
Bu noktadan sonra Fol, benim için sinema hakkında düşünme pratiği haline evrildi. Film yapamıyordum, bir süre film yapacak gücü de kendimde bulamıyordum. “Sinema nedir?” sorusu hakkında düşünebileceğim bir alan yaratmak mantıklı geldi. Bu artık Fol’la birlikte kamusal bir alan.
Yıl içerisinde bazen 16mm’den bazen Super 8mm’den bazen de videodan filmler gösterdik, yönetmenleri İstanbul’da ağırladık. Ağırladığımız ve işlerini gösterdiğimiz yönetmenlerden Eric Stewart ve Taylor Dunne, bir atölye çalışması gerçekleştirdi. 16mm kameralarla Üsküdar’a çıktık, etrafı çektik ve sonra bunları banyo edip sonucu izledik. Bununla da kalmayıp, filmi kimyasallarla dolu bir kazanda kaynatıp imgelerin soyutlaşmasıyla kendi anlamlarını ortaya çıkarması üzerine bir deneme gerçekleştirdik. Kolektif bir şekilde gerçekleştirilen bu denemenin yarım dakikalık parçasını her Fol gösterimi öncesinde bir jenerik gibi gösteriyoruz. Bu Fol’un ruhunu da ortaya koyan bir şey, Fol’un yaratmış olduğu ve bir araya getirdiği bir topluluğun elinden çıkan imgeler, her gösterim öncesi bir nazar duası gibi ekranda yeni ve başka bir topluluğun üzerine yansıyor.
Sinemavar projesinin çıkış noktası ise muhtelif yerlerde çeşitli tarzda gösterimlerin olduğu bir İstanbul’u başlı başına bir sinematek olarak hayal etmek oldu. Vizyon dışı gösterimleri işlevselliğini ön plana koyarak tek sayfada, tamamen reklamsız ve yalın bir şekilde sunmak istiyordum. Fol’dan ufak bir miktarda para artınca, tüm Fol afişleri gibi siteyi de tasarlayan Sarp Sözdinler’e konudan bahsettim. Ertesi gün sitenin tasarımı hazırdı. Fol ekibinden iki kişi de Sinemavar’ın editörlüğünü üstlendi ve böylelikle site açıldığı eylül ayından beri takipçilerini arttırarak büyüyor. Umuyoruz ki Sinemavar, şehrimizde sinema gösterimleri düzenleyen gruplara da cesaret verir.
Fol Sinema Topluluğu’nun gündelik hayatta sinema pratiği nasıl işliyor? Programlarınız nasıl oluşturuyorsunuz? İzleyicileriniz sanırım en büyük destekçiniz biraz Fol Sinema‘nın nasıl bir oluşum olduğundan da bahsedebilir misin?
Sinemayı bir deneyim alanı olarak gören ve bu deneyimi yaratabilen işlere özel bir ilgimiz var. Sinemada temsil mefhumu hakkında da çeşitli dertlerimiz var. Fol’un ana programcısı ben olsam da, geçmişte Ekrem Serdar ve Cana Bilir-Meier gibi çeşitli küratörler film programları gerçekleştirdi. En son Şubat ayında küratörlüğünü Zeynep Öz’ün yaptığı iki günlük film ve konuşma programını SALT işbirliğiyle gerçekleştirdik. Yakın gelecekte de Katie Bradshaw’ın programlayacağı bir gösterim gerçekleşecek. Tüm bunlar Fol’un kolektif yapısını güçlendiriyor. Ekrem’den (Serdar) çok şey öğrendim, bu öğrendiklerimi de başkalarına aktarmaya çabaladım. Katie, daha önce hiç bilmediğim bir filmin gösterimini gerçekleştirecek. Şimdiden heyecanlıyım. En azından kendi açımdan söyleyebilirim ki, Fol böylelikle bir paylaşım merkezi haline evriliyor. Hatta bazen bir ayin haline benzettiğim, sinema hakkında düşündüğümüz bir egzersiz salonu.
2016 yılı için yaptığımız destek çağrısına iki gün içinde 50 kişi geri döndü. Bu çağrıyı 50 kişiyle sınırlandırmıştık çünkü ihtiyacımız olan maddiyatı 50 kişi ayda çok cüzi bir destek olan 15 lirayla sağlayabiliyordu. Basın bültenleri, basılacak kitapçıkların içeriği ve takibinden Sinem Güneş sorumlu, editörlükten Beyza Becerikli, çeviri işlerinden ise Efsun Ecem Üçkardeş. Tüm grafik tasarımlar Sarp Sözdinler’in elinden çıkıyor. Fol’un bir parçası olan sinemavar.net’in editörlüğünü ise Hasan Cem Çal’la birlikte Ayşe Şirin Çakmakçı gerçekleştiriyor. Tüm bunların dışında ne zaman yardıma ihtiyacımız olsa cömertçe yardımlarını bizden esirgemeyen Hülya Çakıroğlu, Kaya Erdinç, Naci Emre Boran gibi minnet duyduğumuz insanlar var. Ekipteki herkes Fol’da gönüllü olarak yer alıyor.
2016 yılı boyunca Fol’un yanında olan 50 destekçi dostumuz için yıl içerisinde çeşitli sürprizlerimiz olacak. Önümüzdeki sene, aklımızdaki gösterimler için destekçi sayımızı çoğaltmayı düşünüyoruz.
Röportajın tamamını okumak için buraya tıklayarak Bant Mag. No:47’ye ulaşabilirsiniz.