''Sons Of Anarchy''nin ardından

Kurt Sutter’ın 2008’den bu yana tam yedi sezon devam eden dizisi Sons of Anarchy, 9 Aralık’ta yayınlanan bölümüyle sona erdi. FX’in yedi sezon boyunca bizi bir motorsiklet grubunun bir parçası gibi hissettiren diziyi masa yatırmanın da zamanı geldi! Tabii her zaman olduğu gibi, dizinin finaline kadar gelmemiş olanlar için spoiler’lar konusunda uyaralım! 

Sons of Anarchy, yedinci sezonun on üçüncü bölümüyle ekranlara veda etti. The Shield ile yıldızı parlayan Kurt Sutter’ın yazarlığını, yapımcılığını, yönetmenliğini hatta karakterlerinden birini canlandırmasıyla oyunculuğunu yaptığı dizi yedi sezon sonunda The Shield’e kadar uzanan hatta The Shield’i de kapsayan çifte bir sonla bitti. Sutter’ın akılda kalıcı olması açısından özenle düşünmüş olduğu bu son diziyi yaratıcısının diğer projelerinden bağımsız olarak değerlendirmeyi de zorlaştırır.

2008 yılında The Shield’in bitmesinin ardından yayına giren Sons of Anarchy, proje içinde Sutter’ın ismini ilk duyanlar için beklentileri yükseltmişti. Dizi The Shield’in devamı değildi tabii ki. Ama temelde Sutter’ın sosyolojik ve ideolojik çerçevede çete incelemeleri, ve ahlaki açıdan adalet anlayışı az çok dizinin nasıl ilerleyeceğini gösteriyordu.

Screen Shot 2014-12-26 at 9.29.59 AM

Dizinin hikayesi Charlie Hunnam’ın canlandırdığı ve oyunculuğu ile de parladığı Jax Teller karakteri ve onun motosiklet kulübünün çevrelediği anne, eş/sevgili ve çocuklarının da bir parçası olduğu hayatı dizinin kalbiydi. Teller, babasının ardından kulübünün başına gelmiş, Katey Sagal’ın dikkat çekici oyunculuğuyla annesi Gemma’nın onun için büyük oranda düşlediği, kendi doğruları ya da daha çok yalanlarıyla kurduğu hayatında başına gelmişti, yani Teller tıpkı Oedipus gibi annesiyle yakın belki fazla yakın bir ilişkide büyük bir trajediye doğru yol alıyordu. Teller, dizinin sonlarına doğru karısı Tara (Maggie Stiff) ve çocukları Abel ve Thomas’ın da etkisiyle Gemma’dan kopma yaşamıştı. Gemma, Oedipus’un annesinden öte Zeus’un kardeşi ve eşi Hera gibi; son derece kıskanç ve hayatına giren erkeklere hep felaket getirmiş bir karakter. Onun döngüsünden Teller’ın ve ailesinin, hatta kulübünün kurtulması da bu yüzden kolay olmayacaktı. Gemma dizinin en kilit, olayların gidişatına en çok müdahalede bulunan karakteriydi ve bu yüzden son ana kadar Sutter onu ayakta tuttu, ama ahlaki çerçevede Sutter’ın üstlendiği adalet sağlayıcı özelliğine takıldı ve dizinin son sezonunda kendi sonuna yenik düştü, yani Sutter, The Shield’de izlemiş ve beklemiş olduğumuz gibi dizinin yazarı, tanrısı Zeus olarak adaleti kendi sağlayacaktı.

Teller’ın diziye konu olan hayatında anne, eş ve çocuk ilişkisine kenetlenen, içinden şiddetin eksik olmadığı, kulüple başka bir hayatı daha vardı. Bu hayata da her sezonda giren farklı kilit oyuncularla dizi ayakta tutulmaya çalışılıyordu. Bu oyunculardan ilk akla gelen isimler; The Shield’in Detektifleri Holland Wagenbach’la Jay Karnes, Claudette Wyms’le CCH Pounder ve Shane Vendrell’le (Justified dizisiyle de tanıdığımız) Walton Goggins’di. Sonrasında Henry Rollins, Stephen King, Marlyn Manson, Courtney Love gibi popüler isimleri de dizi bünyesinde yer almıştı. Tabii ki Otto karakteriyle Kurt Sutter’ın kendisini de dizinin ilk sezonlarının kilit karakteri olarak unutmamak gerekir.

Dizinin kemik oyuncuları Sutter’ın tasarladığı çete hiyerarşisi içinde temelde birbirine benzer ki kulüp çevresinde bir aile olarak ortak noktada buluşan en iyi karakterler Munson (Mark Boone Junior), Tig (Ki Coates), Chibs (Tommy Flanagan), Juice (Theo Rossi), Clay (Ron Perlman), Opie (Ryan Hurst), dolaylı olarak kulüp çevresinde yer alan Chucky (Michael Ornstein) ve özellikle son sezona gelene kadar önemini hiç kaybetmeyen Unser (Dayton Callie) karakterini eklemek gerekir.

sonsof2

Dizi ilk sezonundan son sezonuna kadar genel olarak akılda kalıcı sezon sonlarıyla seyircinin aklına kazınıyordu. Bu durumda dizinin sonunun da etkileyici olacağı şüphe götürmüyordu. Hali hazırda The Shield’den bu yana Sutter’ın adil bir yaratıcı olduğunu da düşünürsek, kötülerin cezalarını çekeceğini, herkesin hak ettiği bir sonla buluşacağını tahmin edebiliyorduk. Özellikle Jax Teller’ın anne, eş-çocuklar ve kulüp üçgeni içerisinde yara almadan bitecek bir sonla değil, Teller’ın babası ile başlayan kulüp – aile döngüsünden, babasının daha önce yaşadığı sona benzer şekilde bir çıkmaza gittiği de anlaşılabiliyordu. Teller’ın son sezona gelene kadar şiirsel bir dille yazdığı günlüğü, Sutter’ın dış ses kullanımını öne çıkardığı anlatım dilinde, sona geldiğimizde bu şiirsellik dış ses olmaktan çıkıp, hikaye anlatıcısının müzikle, The White Buffalo’nun The Forest Rangers ile birlikte dizi için yazdığı Come Join The Murder parçasıyla iyice bir dışavuruma dönüştü.

Dizi boyunca öldürülen iyi, kötü sayısız insanın lanetinin, simgesi Azrail olan bir kulübün üyelerini de ziyareti kaçınılmazdı ve Sutter’ın hayal gücüyle birleşen dizideki baş karakter için kendi isteği doğrultusunda da gelen ölüm hem onu bu kulüpte olma sebebi olan babasına hem de The Shield’de belki de hak ettiği sonu elde edememiş Detektif Vic Mackey’sine bağlar. The Shield’de Vic’i canlandıran Michael Chiklis, mistik bir şekilde dizinin son iki bölümüne kamyoncu Milo olarak girer ve Teller’ın son yolculuğunda ona eşlik eder. Böylece sanki hem Sons of Anarchy hem de The Shield epik bir sona kavuşur. Sutter’ın böyle bir gönderme yapmasının tercihi bu iki projede hissedilen adalet sağlayıcı özelliğini iyice gösterir.

Kurt Sutter’ın böylece 2008 yılında başladığı Sons of Anarchy yolculuğu ilk dikkat çekici projelerinden The Shield’e seyircisini götürür, Sutter’ın ilgi ve çalışma alanı çeteler ve savaşlarına içsel bir bakış geliştir. Farklı karakterleri katmanlı ama çoğunlukla fazla erkeksi bir bakış açısıyla gösterir ki kadın karakterlerinin önemli ama yine de erkek bakış açısında hapsolmuş halleri bu durumu belirginleştirir. Şiddetin, adaletin bir uzantısı olarak çıkması da aslında oldukça düşündürücüdür. Sezon sonuna gelindiğinde baş karakterin bile kendisi için seçtiği son bile yine bu şiddet ve adalet bakışının içselleşmiş halini yansıtır. Tüm bunlarla Sons of Anarchy’nin ardından bakınca her ne şekilde anlatılmış olursa olsun Sutter’ın The Shield’den bu yana deneyimlediği ve göstermek istediği şey şiddetle son bulan çete savaşlarında bir bireyin hem kendi hem de çevresi için verdiği kararların nasıl belirleyici olduğu ve karakterlerin içsel yolculukları ve aslında onların ne hissettiklerinin öneminin yadsınamayacağıdır.

Yazı: Müge Yıldız