Çeviride yapay zekâ: Kerem Sevinçli ne düşünüyor?
Hazırlayan: İlayda Güler
Günbegün gelişen yapay zekâ uygulamaları, pek çok meslek grubu için yeni tartışmalar açıyor. Peki çevirmenler dünyasında neler oluyor?
İyi çevirinin mutlaka taşıması gereken özellikler neler? Makine çevirileri bugün ne kadar işlevsel, geleceğe dair neler vadediyor? Yayınevlerinin bu konudaki tutumu nasıl olmalı? Çevirmenlik mesleği ne tür bir dönüşümden geçiyor?
Nathan Ballingrud’dan Cehennem Atlası, Algernon Blackwood’dan Söğütler, Charles Beaumont’dan Tut Ki Bir Rüya Gördüm ve dahasını Türkçeye kazandıran Kerem Sevinçli, konuya dair düşüncelerini kaleme aldı.
“Yapay zekâ robotlarının günümüzde emekleme çağını henüz atlatmış, sözgelimi, ilk gençlik dönemini yaşayan sistemler olduğunu söyleyebiliriz. Birçok yapay zekâ motoru halka açık test ediliyor ve gerek çeviride gerekse metin yazmada kullanılan motorlar hâlen prototip düzeyinde. Bu durum gelişmekte olan resim, ses veya video üreten yapay zekâ motorlarına ve verdikleri ürünlere bakıldığında da bariz bir şekilde görülebilir. Tamamına ermemiş bu projeler kullanıcı etkileşimiyle günbegün gelişiyor fakat birçok kullanıcı bu sistemleri tam sürüm sanarak tam randımanlı sonuçlar bekliyor.”
“Anadilinde bir metni okuyup çevirmeyi; bir başka insanın yaptığı, noksanları olan bir tercümeyi düzenlemekten daha kolay ve doğal bulduğumdan ötürü işbu insanın yerine (günümüzdeki düzeyiyle) bir robot konduğunda da tavrım aynı oluyor. Prompt bazlı yapay zekâ çevirileri Türkiye’de aldığı yabancı dil eğitiminin yetersizliği uyarınca birçok tercümana her ne kadar çekici gelse de –ve birçok yayınevi ve editör bu şekilde çevrilmiş metinleri yeterli bulsa da- bilhassa kurgu eserlerde dönem, üslup ve tona çok önem verdiğimden ötürü bu şekilde yapılmış ve düzenlenmeden yayımlanmış çevirileri yeterli bulmuyorum.”
“Kitap ve dublaj tercümesi alanlarında sekiz yıl çalışmış bir çevirmen olarak sektörde verilen emeğin mali karşılığının ısrarla yetersiz kaldığını söyleyebilirim. Bu minvalde birçok çevirmenin gözünü vakit kazandırarak şartları eşitleyecek yapay zekâ motorlarına çevirmesini, maalesef, anlıyorum. Okur şöyle dursun, editörlerin dahi çalakalem çevrilmiş metinlerin yetersizliğini anlamadığı ülkemizde bir robotun sunduğu kabataslak çeviriler yeterli bulunuyor ve meslektaşlarım sektördeki krizden aldıkları hasarı azaltmak gayesiyle yıllardır günümüzdekinden çok daha ilkel motorlardan faydalanmaya çalışıyor. Öte yandan insanla robotun iki taraflı diyaloğu sonucu gelişmekte olan bu sistemlerin kısa süre içinde yetkinleşmesi ve yaygınlaşması işten bile değil. Yapay zekâ hem teknik hem edebi eserlerde eskiz olarak kullanılabilecek çevirileri çok kısa sürede sunmaya kadir olsa da insan dokunuşunun önemini asla yitirmeyeceğine, bunun işini kendisinden çok daha verimli ve hızlı olan bir makineye kaptırmaktan korkan bir insanın kaprisinden ziyade, her tercüme eserin çok sayıda mikro-tercihle dolu başlı başına bir eser sayılabileceği bu mesleğin doğasıyla ilgili bir zaruriyet olduğuna inanıyorum.”