Don’t Look Up basın toplantısından notlarımız

Ödül sezonuna yüksek beklentiler ve “Bu oyuncu kadrosu nasıl toplandı?” sorularıyla giriş yapan Don’t Look Up, gezegene altı ay içinde çarpacak bir kuyruklu yıldızın yaklaştığını haykıran bilim dünyasına ve tüm çabalarına rağmen “yukarı bakmamayı” tercih edenlerin anomisine dair, sistemdeki yozlaşmanın aptallık çağındaki yankılarını hedef alan bir hiciv. Bir felaket filmi ama konusuna getirdiği mizahi yaklaşım ve kendini ciddiye almamayı seçen tavrı sebebiyle ilk akla gelen örneklerle uzaktan yakından alakası yok. Tam da The Big Short (2015) ve Vice’ı (2018) da yönetmiş Adam McKay’den bekleneceği gibi…

Geçtiğimiz günlerde tüm dünyadan basın çalışanlarının canlı takip ettiği; yönetmen McKay ve başroldeki Leonardo DiCaprio ile Jennifer Lawrence’nın yanı sıra kadrodan Meryl Streep, Jonah Hill, Tyler Perry ve Scott Mescudi’nin (Kid Cudi) yer aldığı çevrimiçi panele biz de katıldık. Projenin danışmanları arasında yer alan gökbilimci Amy Mainzer’ın moderatörlüğünde; filmin iklim değişikliğiyle paralel olarak okunabilecek anlatısından, medya ile devlet organlarının “kasıtlı duyarsızlığının” düşündürdüklerinden, dünyanın son günü için olası senaryolardan ve çok daha fazlasından bahsettiler.

Don’t Look Up an itibariyle Netflix üzerinden izlenebilir.

Bilime ve bilim insanlarına dair genel algı üzerine

Mainzer’ın ekibe ilk sorusu, Don’t Look Up’ın bilim ve bilim insanlarına dair genel algıyı ne açılardan değiştirmesini umdukları yönündeydi.

Gökbilimci Dr. Randall Mindy’ye hayat veren Leonardo DiCaprio, Adam McKay’in  iklim değişikliği hakkında bir film çektiğini düşünüyor esasen. Öykü, aciliyet hissinin çok daha fazla hissedildiği altı aylık bir zaman diliminde geçiyor; bilimin hükümet tarafından nasıl siyasallaştırılabildiği veya medyanın bilimsel sonuçları kulak arkası etmeyi seçişi gibi gerçekler, çok daha çabuk idrak ediliyor böylece. (Gezegeni sona hazırlayan yaklaşımlarının korkutucu boyutlarda pozitivist ve hatta pragmatik olduğunu not düşelim.)

Söylediğine göre DiCaprio, bilim camiasından tanıştığı pek çok insanı, özellikle de iklim bilimcileri esas alan bir karakteri canlandırdığı için fazlasıyla minnettar. Oyunu sistemin kurallarına göre oynayan Dr. Randall Mindy ile açık sözlülüğünü Greta Thunberg’e benzettiği, astronomi lisansüstü öğrencisi Kate Dibiasky’nin (Jennifer Lawrence) reaksiyonlarındaki farklılığı oldukça sevmiş. Bilime belki de hiç olmadığı kadar kulak verdiğimiz pandemi gibi özel bir zaman diliminde, bir parçası olmak için anlamlı bir yapım olduğunu düşünüyor Don’t Look Up’ın.

Lawrence da DiCaprio’nun düşüncelerine yüzde yüz katıldığından; hayatlarını hakikati öğrenmeye adayan insanların -sırf duyduğu gerçekler hoşuna gitmedi diye- bilimsel gerçekleri reddedenlerce yok sayılmasının fazlasıyla üzücü ve sinir bozucu olduğundan bahsediyor. Bu söylediklerinin süregelen aşı tartışmalarını akla getirmemesi zor elbette.

“Sahte kahkaha atamazsınız, kahkaha politik de değildir.”

Saturday Night Live çıkışlı olan ve filmografisinde Will Ferrell ile iş birliği yaptığı birçok komedi bulunan (Anchorman: The Legend of Ron Burgundy, Step Brothers, The Other Guys) Adam McKay’in, Don’t Look Up gibi bir kıyamet anlatısı için bile arkasına mizahın gücünü alması şaşırtıcı değil elbet. Böylesine ciddi bir konuyu komedi merceğinden anlatmayı tercih eden üslubuna ve bu zorlu girişimin üstesinden nasıl geldiğine dair bir soru geldi Mainzer’dan.

“Bir meselenin aciliyet taşıdığını düşünebilir, hüznü ve kaybı hissedebilir ama aynı zamanda bir mizah anlayışına da sahip olabilirsiniz” diyor yönetmen. Bir şeylere gülebilmenin, konuya biraz mesafeniz olduğunu işaret ettiğini ve bunun da aslında oldukça büyük önem taşıdığını düşünüyor. Bu noktada, “İnsanlık tarihindeki tartışmasız en büyük tehdit” olduğunu söylediği iklim krizini örnek veriyor: “Filmin amacı buydu, gezegende çılgınca geçen son beş-on yılın ardından bazı şeylere gülerken diğer duyguları da hissetmek güzel olmaz mıydı?”. McKay’in akılda kalan bir diğer demeci ise kahkahanın doğası gereği sahte veya politik olamayacağı üzerine söyledikleriydi.

Mainzer, iklim aktivizmine dair kişisel geçmişini hatırlatarak Leonardo DiCaprio’ya bir soru daha yönlendiriyor: “Biyoçeşitliliğin korunmasına ve iklim değişikliğine yönelik çeşitli eylemler gerçekleştirdiniz. Sizi kadroya katılmaya teşvik eden şey, filmin bu sorunları komedi yoluyla ele alması mıydı?” 

DiCaprio gerçekten de uzun süredir böyle bir projenin arayışı içindeymiş ve filmin ne gibi farklar yaratabileceği, bu amaca nasıl katkıda bulunabileceği önceliğiymiş. Bu öyküdeki felaketin birçok bilimsel gerçekle kıyaslanabileceğini, birinin de iklim değişikliği olabileceğini ve McKay’in bu anlatıyla meselenin şifresini çözmeyi başardığını düşünmekte. Böyle sanatçıların varlığını oldukça mühim buluyor; konu hakkında diyalog yaratmaktan ve filmin bir parçası olmaktan da gurur duyuyormuş.

Meryl Streep’in ilham kaynakları, Jennifer Lawrence’ın Ariana Grande hayranlığı

Filmin yıldızlar geçidini andıran oyuncu kadrosundaki en heyecan verici isimlerden biri, aynı zamanda buradaki performansıyla ödül sezonu için adı geçenlerden olan Meryl Streep. Tahammül edilmesi zor, gamsız olduğu kadar bencil, birçok açıdan akla Donald Trump’ı getiren ABD başkanı Janie Orlean’a hayat veriyor. Karakterini inşa ederken kimlerden ilham aldığı sorulduğunda, artık kamu önünde çok fazla akılsız insanla karşı karşıya geldiğimizi ve onlardan çok fazla şey ödünç aldığını açıklıyor Streep. Ona göre liderlik, isteksiz yapılamayacak bir fedakârlık ve iyi insanların liderlik yapmasına hiç olmadığı kadar ihtiyacımız var. Önceliği para, güç, iktidar, güzel saçlar, bakımlı tırnaklar ve muhteşem kıyafetler olan bir karakteri canlandırmanın eğlenceli bir yönü olduğunu da inkâr etmiyor. 

Bir sürpriz olarak kadroda, hayranları arasında Jennifer Lawrence’ın da yer aldığını bildiğimiz Ariana Grande var. Sadece oyunculuk yapmıyor, “Just Look Up” parçasını da filmde Kid Cudi ile seslendiriyor. Lawrence, tanıştıklarında onunla nasıl konuşacağını bilemediğini, farklı sektörlerden geldikleri için bu tarz bir buluşmanın rutin olmadığını ve kendisini bir yarışmayı kazanmışçasına şanslı hissettiğini söylüyor. Ona sorulan bir diğer soru ise, filmin henüz başlarında söylediği Wu-Tang Clan şarkısının sözlerini nasıl aklında tuttuğuydu. Ezberlemesi de -henüz kimseyi tanımadığı- ilk set gününde tüm ekip önünde icra etmesi de hiç kolay olmamış: “O sahnenin filmde sadece 5 saniye süreceğini bilmek isterdim. Hayatımın en korkunç günü gibiydi!”

Dünyanın son gününde yapılacaklara dair olası senaryolar

Bu senenin Akademi Ödülleri adayları arasında Leonardo DiCaprio’yu görmemiz durumunda, kendisinin Oscar klibinde hangi sahnesini izleyeceğimiz şimdiden belli gibi: Bir felaketi bile magazin malzemesi formuna sokmaya çalışırken, “duyarsızlığı ve doğrudan konuşmamayı” seçen medya organları karşısında, karakterinin canlı yayında öfkesini kontrol edemediği o anlar. Filme sonradan, oyuncunun fikriyle eklendiği söylenen bu sahne, Peter Finch’in Network’teki (1976) meşhur tiradını andıran cinsten. 

Bu konu da pas geçilmiyor ve Mainzer bahsi geçen sahneyi dillendiriyor. “Adam’la birlikte o konuşmanın üzerinde 50 kez falan çalıştık.” diyor DiCaprio. Kendini bir astronom veya iklim bilimcisiymiş gibi ifade etmeyi çalışmış, bilim dünyasının ne kadar hayal kırıklığına uğradığını yansıtabilmeyi amaçlamış. Şunu da ekliyor: “Adam o kadar zekice yazdı ki vermek istediği mesaj diğer tüm sesleri susturdu.”

Toplantının akılda kalan anlarından biri de The Wolf of Wall Street ve Django Unchained’in ardından kariyerlerinde üçüncü kez aynı projede çalışan DiCaprio ile Jonah Hill’in birbirlerine dizdiği methiyelerdi. “Doğaçlama yapma, bir sahnenin kontrolünü ele geçirme; anlatıyı en şaşırtıcı, renkli şekillerde değiştirme yeteneği tanık olunması gereken bir manzara; deneyimlenmesi gerçekten olağanüstü bir şey. O kesinlikle bir dahi.” diyor rol arkadaşı hakkında DiCaprio. Hill ise DiCaprio’nun hem tanıdığı en iyi oyuncu hem de şov dünyasından en sadık arkadaşı olduğu itiraf ediyor. Meryl Streep’e eğilip “Ciddi değildim, tabii ki sensin.” cümlesini fısıldaması, Jennifer Lawrence’ın da kadro üyelerinden kendisine övgüler istemesi, tebessüme sebep anlar arasındaydı.

Moderatörün son sorusu ise kuyruklu yıldız veya asteroitin yaklaştığı olası bir senaryoda, dünyadaki son günlerinde ne yapacakları üzerineydi. Scott Mescudi (Kid Cudi) aile üyelerini, özellikle de kızını görmek istediğini söylerken; Tyler Perry kendisi için filmin finalindeki sona benzer bir senaryo hayal ediyor. Jonah Hill sektörden ünlülerin sırlarını açık edeceği bir dizi tweet paylaşmak, Jennifer Lawrence ise TikTok’ta yorum yaparken bu tecrübeyi yaşamak niyetinde! 

Yazı: Merdan Çaba Geçer