Duygudurum: Deniz Taşar - OVERFLOWING
Yazı: Asena Büyük - Fotoğraf: Deniz Yılmaz
2021’de dinlemeye açtığı Türkçe sözlü Pişman Olunmayan Dünler albümünden sonra çeşitli iş birlikleri ile müzik dünyasına dâhil olduğumuz multidisipliner sanatçı Deniz Taşar, ilk İngilizce sözlü solo albümünü 24 Mayıs’ta SOLAS Records etiketiyle yayımladı. Atina’da yerleşik müzisyen ve prodüktör Charalambos Kourtaras ile kaydedilen OVERFLOWING, Deniz Taşar’ın kendi deyimiyle “ona göre pop müziği yansıtıyor”. Bu cümle, onun müziğine aşina olmayanlar için de birtakım sürprizler barındırıyor sanki.
OVERFLOWING’i ilk dinlediğimde, masmavi, akışkan bir boşluğun içinde gibi hissettim. Albümün kapak fotoğrafı da masmavi, suyun altında nefes alan bir Deniz’i temsil ediyor benim için. Saçları basıncın ve suyun etkisiyle yüzünün etrafında uçuşuyor. Ellerindeki pırıl pırıl parlayan mücevherler, güneşin yansıyan izleri gibi.
10 parçalık yeni Deniz Taşar albümünün his haritasını çıkardık.
Albüme ismini veren kelime, sözlüğe göre taşmak anlamına geliyor. İlk parçası “the mind map” içerde bizi bekleyenlerle ilgili küçük bir ipucu veriyor. İçindekileri sesli söyleyerek; şimdi, bundan önce yazdığı ya da bundan sonra yazacağı tüm şarkıların kendi hikâyesini seslendirdiğini fısıldıyor bize Deniz Taşar.
Birçok parçanın ardında, Deniz’in kendi ismini de fonetik olarak betimleyen su seslerine eşlik eden kuş cıvıltıları, albümün zihninizde, odanızın ve hatta kalbinizin içinde atmasına sebep oluyor. Bir biçimde Deniz Taşar’ın içinden taşanlar, onunla paylaştığımız bir kumsalda önümüze vuruyor dalga dalga.
Mesele şu ki diyor ve “IDWTAI (I don’t wanna talk about it)” ile devam ediyoruzi yolculuğumuza. R&B ve caz armonileriyle OVERFLOWINGde tanıdık bir sığınak bulmuş gibi hissediyorum. Bence albümün en çok dile dolanacak parçalarından biri.
Albümden dinlemeye açılan “Söyle Deniz” suyun altında nefes alma teorimi kanıtlıyor. Deniz’in sesi, hikâye anlatıcılığı ve iki dilde de derinizin altına işleyen nefis ses oyunlarıyla üçüncü parçayı ardımızda bırakıyoruz.
Sırada “DUDADE” var. İnanılmaz bir enerji patlaması ve baloncukların ardında uzanan R&B ritimleriyle albümün ortasına doğru “alone”a taşıyor bizi. “alone” bir analog fotoğraf albümüne bakıyormuş gibi hissettiriyor. Deniz kabuğuna kulağınızı dayamışsınız, sizin için yaratılan o ninniyi dinliyorsunuz sanki. “Damlaya Damlaya”, “DUDADE”nin ruhlumuza fısıldadığı enerjik mantraları çok daha yukarı taşıyor; “Damlaya damlaya deniz olacaksın” diyen bir rap güzelliği.
Bu albümün katıksız bir pop albümü olduğunu düşünenleri daha da şaşırtacak bir noktaya varıyoruz “run the shadow” ile. Kourtaras’ın bas gitara olan düşkünlüğünü; albüme dokunuşunun şarkılara kazandırdığı ritmik derinlikle hissedebilmek mümkün. Gölgeleri takip ettiğim bir labirent oyununun içindeyim âdeta, bir o kadar tekinsiz ve kuşkularla dolu bir kuytu.
“Self Flow” karanlık sulardan, kuytulardan çıkarıyor; bas vuruşlarının karanlık dalgalardan silkeleyerek ışığı bulmaya zorladığı yerdesiniz. Albümün sonuna yaklaşırken: “Is it worth it? Falling?” (Buna değer mi? Düşmeye?) sözleriyle düştüğümüz yer sanki bir Massive Attack şarkısı.“Top of the Roof” albümün son durağı, enerjik bir dansa davet. Karanlığın üzerinizdeki etkisini geride bırakıyor; dalgalarla dans etmeyi öğreniyorsunuz.
Kendini keşfetme yolculuğu, dünya üzerinde en uzun süren yolculuk şüphesiz. Hiç bitmeyen, inişli çıkışlı, dalgalı, kimi zaman dingin; fakat hiçbir zaman tekdüze olmayan bir yolda yürümek. OVERFLOWING, Deniz Taşar’ın dünya üzerindeki yolculuğuna eşlik etmek üzere bir tekneye binmek gibi. Ona ilham veren sesleri, hikâyeleri, türleri keşfetmek için uzatılmış bir bilet.
