Her bir resim benim için ayrı bir film veya kitap gibi

Röportaj: Metin Akdemir

Emir Erkaya resimlerinde, içinde yaşadığı topluma sosyoloji ve psikoloji perspektifinden bakarak; bireye, cinselliğe, tarihe ve medeniyete dair sözler söylüyor. Erkaya, “gizli ya da “içsel” bir yaşam geleneğini takip eden karakterlerle hayat bulan, doğası gereği ezoterik olan bu görsel dil ile öteki olmaya zorlananlar tarafından belli belirsiz bir zamanı ve mekânı işgal eden bir “yabancı yeni dünya” yaratıyor.

Metin Akdemir ve Emir Erkaya 5 soruda, sanatçının ilk kişisel sergisini konuştu. Büyücü Eve Geliyor, 17 Aralık’a kadar Pilot Galeri’de izlenebilir.

Eylem, 2017
Tuval üzerine yağlı boya
70 x 50 cm

Merhaba Emir, nasılsın? Serginin açılışının üzerinden biraz zaman geçti. Nasıl tepkiler, yorumlar, övgüler? Sen memnun musun duyduklarından, gördüklerinden?

İyiyim Metin. Tepkiler yorumlar çok iyi, pek çok kişiden “Son yıllarda gördüğüm en iyi sergiydi.” gibi dönüşler aldım. İnsan beklemiyor tabii, tamamıyla sürpriz.

Sen ne düşünüyorsun?

Valla Emir canım, serginin adının yarattığı bir “birliktelik” hissi vardı, ben içeriden çıkan herkesin mutlu olduğunu hissettim. Bir de birçok arkadaşımı gördüm. Queer komüniteyi evine / atölyene davet etmiş gibiydin.

Ne kadar sürede hazırladın tüm sergiyi? Yetiştiremediğin, ertelediğin işler oldu mu? Ortaya çıkan seçkiden yana nasıl hissediyorsun?

Sergi işleri 2016-2022 yılları arasında ürettiğim resimlerimden oluştu. Sergiye uzun zaman kala tüm işler hazırdı. Bu resimler, bir sergi amacıyla belli bir kavram altında üretilmedi. Hepsi ayrı ayrı bir yaşanmışlığın sonucu, zaman içinde biriken işler oldu. Hiçbiri birbirinin tekrarı ve versiyonu değil. Böyle olması benim için önemliydi. Bir fikri veya konuyu resmettiğimde, üzerine gerçekten düşünsel veya estetik anlamda söyleyecek yeni bir sözüm yoksa versiyonunu üretmek bana tat vermiyor. Her bir resim benim için ayrı bir film veya kitap gibi. Beni belki de pek çok ressamdan ayıran bir özellik bu. Resimlerime seçici yaklaşıyorum. Sonuç olarak bu sergi, bu dönemimi özetleyen bir duygular birliği oldu.

Serginin basın metninde şöyle yazıyor: “…resimlerinde queer, yaşlı, cüce ve evsiz karakterler sıkça belirir. Sergideki işler bir araya geldiklerinde, kimi zaman queer, kimi zaman okült ve gizemli bir dil ortaya çıkar.” Kurmaca / ütopik bir atmosferin ortasında, beklenmedik şekilde yan yana gelen bu kişileri kompoze ederken nasıl bir dizilim fikriyle yola çıktın?

Bir sinema yönetmeni gibi; hayatımdaki insanları, sokakta gördüğüm insanları resimlerimde kullanmayı seviyorum. Hayal etmek ve kurmaca karakterler yaratmak benim için zor değil. Ama bana dokunmuş gerçek insanları, gerçek duyguları resimlerime koymanın, resimlerimi daha gerçek kıldığını düşünüyorum.

Bir resim fikri geldiğinde, belli duygularla ve beraberinde kompozisyon ve figürlerle bulanık bir taslak olarak geliyor. Resimlerimde kullandığım karakterleri belirlerken, fikir çok tazeyken yaptığım eskizler en çok referans aldığım yer oluyor. Bazen nasıl karakterleri resmetmek istediğim –hayali veya gerçek bir kişi olsun– kafamda belli oluyor. Bazen de bir yönetmenin kastı belirlemesi gibi, “Bu resimdeki şu karakter kim olabilir?” gibi sorular soruyorum. Bu beni çok eğlendiren bir şey, iki türlü de işliyor. Ama günün sonunda, her resmin duygusuna ve anlatısına göre tamamıyla kişisel ve duygusal bir seçim süreci işliyor. Resimle ilgili doğru ve tamamlanmış hissetmem gerekiyor.

Dans, 2022
Yağlı boya, ahşap panel üstü tuval
120 x 94 cm

İşlere isimleri veren Kuzgun, Deniz, Eylem, Özlem… Portre işler de sergide geniş bir alanı oluşturuyor. Kim bu insanlar; senin arkadaşların, yakın çevren mi? Neye göre belirledin bu “karakterleri”? Sanatta “portre”nin tarihsel yolculuğu içerisinde yaptığın portreleri teknik ve içerikleri bağlamında nasıl bir yerde konumlandırıyorsun?

Hepsi arkadaşlarım, evet. Bu kişileri, bağımsız ve özgün duruşlarından ve tabii ki bana sembolize ettikleri değerlerden dolayı resmettim. Özgürlük gibi.

Portre ressamlığı fikrini bir dönem çok sevdim. Bu portreleri birkaç istisna hariç, realist ve detaylı bir şekilde resmettim. Kişisel duygularım ve ifademden –hem de onlarınkinden– uzak, tamamıyla oldukları gibi görünmelerini hedefledim. Ama onun dışında bulundukları düzlem sürreel, perspektifsiz, yoğun bir renk kaynağının önündeydi.

Peki bütün bu süreçten ve yoğunluktan sonra ne yapmayı istiyorsun? Bir kış tatili, atölyede temizlik ya da belki, hiçbir şey yapmadan boş boş oturmak?

Serginin açılış haftası İstanbul tatili oldu bana. Tüm düzenim ve çalışma tempom askıya alındı. Dün itibarıyla atölyeme döndüm ve çalışmaya devam etmek dışında başka bir planım yok!

Red Ribbon, 2022
Tuval üzerine yağlı boya
135 x 195 cm
Red Ribbon detay
Red Ribbon detay
Kırmızı Çadır, 2020
Yağlıboya, ahşap panel üstü tuval
120 x 94 cm
Müzisyen, 2018
Tuval üzerine yağlı boya
50 x 35 cm