Ergenlik yılları: Ghostly Kisses

Fotoğraf: Fred Gervais

Ghostly Kisses (Margaux Sauvé), son olarak UK Garage ritimlerinden de ilham alan Fransızca teklisi “Oublier” ile karşımızdaydı. Kanadalı dream pop harikası, Mena Tour adını verdiğini turnesi kapsamında 28 Ekim’de bir kez daha İstanbul’a uğruyor. Maximum Uniq Box’ta BKM organizasyonuyla gerçekleşecek konserin biletleri burada.

Sıradaki buluşmamız için geri sayım sürerken Ghostly Kisses, müzisyenlerin büyürken dinlediği müzikleri ve bu müziklerin üzerlerinde bıraktığı tesiri kurcaladığımız Ergenlik yılları köşemizin konuğu oldu. 13-15 yaşlarından itibaren içine hangi seslerin işlediğini kendisinden dinledik; Dido’dan The OC’ye, psikolojik filmlerden Bon Iver’a uzandık.


YAŞ: 13-15

O zamanlar en sevdiğin iki müzisyen/grup (ya da albüm) neydi?

Bu yaşlarda dinlemeyi en çok sevdiğim iki albüm Dido’nun Life for Rent’i ve FrouFrou’nun Details‘ıydı. Bu ikisini dinlemek benim için bir aydınlanmaydı diyebilirim çünkü elektronik ritimlerin ve akustik enstrümanların bu denli kusursuz bir şekilde harmanlanışını daha önce hiç duymamıştım. Dido ve FrouFrou’nun şarkı sözleriyle böylesine güçlü hikâyeler örebilmesinden, müzikleriyle bir çok şey çağrıştıran atmosferler yaratabilmelerinden büyülenmiştim.

Bu müziklerle nasıl tanışmıştın? 

Dido’yla beni babam tanıştırdı, birlikte arabada dinlerdik. FrouFrou’yu ise ilk kez Imogen Heap’in “Hide and Seek” şarkısıyla The OC dizisinde duymuştum. Şarkının ânında bağımlısı olduğumu hatırlıyorum ve sonrasında tüm Imogen Heap şarkılarını bulup dinlemiştim. Heap’in diğer projesi FrouFrou ile tanışmam da bu sayede oldu.

Üzerinde nasıl bir etki bıraktıklarını düşünüyorsun?

Benim için bu kadar öne çıkmalarının sebebinin, hem Dido hem de Imogen Heap’in kendilerine özgü, benzersiz ve yaratıcı pop müzik yapma yöntemleri olduğunu düşünüyorum. Daha önce hiç duymadığım şeyleri dile getiriyorlardı ve şarkıları farklı hissettiriyordu. Her ikisinin de olgun bir ruha sahip olduğuna ve söylediklerinin kendileri için gerçekten doğru olduğuna inanıyorum. Müzikle aramdaki bağı derinleştiren ilk müzisyenlerdi onlar. Bir söz yazarı olarak, Dido ve FrouFrou’nun şarkı sözleriyle böylesine güçlü hikâyeler anlatabilmelerinden çok etkilendim ve kendi şarkılarımdaki anlatımlara ve karakterlere daha fazla dikkat etmeye başladım.

Şu an dönüp baktığında hayatınının nasıl bir dönemini temsil ediyorlar?

Her iki müzisyen de beni kendi kimliğimi keşfettiğim ve dünyadaki yerimi bulmaya, oturtmaya çalıştığım gençlik yıllarıma götürüyor. Bu albümler, ister ilk kez âşık olmak, ister kalp kırıklıklarıyla başa çıkmak, isterse de yalnızca etrafımda olup bitenleri anlamlandırmaya çalışmak olsun; hayatımın en dönüştürücü ve beni ben yapan deneyimlerinde bana eşlik eden yol arkadaşlarımdı.

Hayatının bu döneminde senin için önemli olan diğer şeyler nelerdi?

Anlattıkları hikâyelerle insan duygularının ve ilişkilerinin karmaşıklığını keşfettiğim filmler ve dizilere kapılmıştım o sıra. Fotoğrafçılığı deneyimlemeye başlayışım da bu zamana denk geliyor.


YA: 16-18

O zamanlar en sevdiğin iki müzisyen/grup (ya da albüm) neydi?

Coldplay’den A Rush of Blood to the Head ve Röyksopp’tan Melody A.M..

Bu müziklerle nasıl tanışmıştın? 

Coldplay’i keşfetmemi babam, Röyksopp’uysa abim sağladı. Coldplay albümü benim için ruhumun derinliklerine işleyen bir marş niteliğindeydi; onların hem duygusal hem de kapsayıcı müzik yapabilme biçimlerinden inanılmaz etkilenmiştim. Öte yandan Röyksopp’un albümü daha deneysel ve elektronikti. Bu hipnotik, farklı, yoğun ses algısını yaratmak için sample ve loopları kullanış tarzlarını çok sevmiştim.

Üzerinde nasıl bir etki bıraktıklarını düşünüyorsun?

Bu kayıtları dinlemek kesinlikle bir müzisyen ve söz yazarı olarak ufkumu genişletti. Coldplay bana hem duygusal açıdan yankı uyandıran hem de müzikal açıdan macera dolu bir müzik yaratabilmenin mümkün olduğunu gösterdi; Röyksopp ise elektronik müziğin ve sample kullanmanın beraberinde getirdiği sayısız olanağı tanıttı.

Şu an dönüp baktığında hayatınının nasıl bir dönemini temsil ediyorlar?

Lise bitmek üzereydi ve üniversiteye gitmeye hazırlanıyordum, dolayısıyla pek çok değişiklik ve belirsizlik vardı hayatımda. Gerçekte kim olduğumu bilmediğime dair genel bir hissim vardı ve biraz da kaybolmuş hissediyordum açıkçası.

Hayatının bu döneminde senin için önemli olan diğer şeyler nelerdi?

Bir grupta keman çalmaya başlamıştım o dönem ve sahnede olmaktan, başkalarıyla birlikte müzik yapmaktan keyif aldığımı keşfettiğim kadar bir grupta keman çalmanın tam olarak istediğim şey olmadığının da farkına varmıştım. Gruptaki yerimi bulmakta gerçekten zorlandığımı hatırlıyorum; söylediklerimin, sesimin pek duyulduğunu da hissetmiyordum.


YAŞ: 19-20

O zamanlar en sevdiğin iki müzisyen/grup (ya da albüm) neydi?

London GrammarIf You Wait
Bon Iver For Emma, Forever Ago

Bu müziklerle nasıl tanışmıştın? 

Her iki albümü de bir arkadaşım sayesinde keşfettim. Montreal’den Quebec’e gidiyorduk; bana London Grammar’dan “Hey Now” ve Bon Iver’dan “Stacks”i dinletmişti.

Üzerinde nasıl bir etki bıraktıklarını düşünüyorsun?

Bir müzisyen ve söz yazarı olarak ikisinin de üzerimde önemli etkileri olduğunu söyleyebilirim. Iver’ın karmaşık ve katmanlı enstrümantasyonu bana kendi müziğimde daha karmaşık düzenlemeler denemem için ilham verdi. Bu arada Hannah Reid’ın (London Grammar) aynı anda hem çok güçl, hem duygusal hem de nefesli gelen sesine anında vurulmuştum. Başka hiçbir sesle bu bağı hissettiğimi sanmıyorum.

Şu an dönüp baktığında hayatınının nasıl bir dönemini temsil ediyorlar?

Bu albümleri dinlediğim dönem benim için üniversite hayatına alışmaya ve hayattaki rotamı belirlemeye çalıştığım bir geçiş dönemiydi. Dolayısıyla bu albümler büyüme ve kendimi keşfetme sürecimi temsil ediyor.

Hayatının bu döneminde senin için önemli olan diğer şeyler nelerdi?

Üniversite yıllarımda insan zihninin işleyişine ve insanların zaman içinde gösterdiği davranışsal gelişime hayran kalmıştım. Yaşamın farklı aşamalarını ve bunların davranışlarımızı ve duygularımızı nasıl etkilediğini daha iyi anlamama yardımcı olan gelişim psikolojisi üzerine kitap ve makaleler araştırıyor, Black Swan (2010) ve Eternal Sunshine of the Spotless Mind (2004) gibi psikoloji temalı filmler izliyordum. Bu eserler bütünü bakış açımı genişletmeme yardımcı oldu ve müziğimde insan ruhunun, aklının peşinde şarkı sözleri yazmam için bana ilham verdi.

Çeviri: Burcu Teker