Farklı manzaralar, beklenmedik duraklar: Adiós Amores 

Röportaj: Duru Uslu

İspanyol copla’sından yé-yé sözlerine, flamenkodan günümüz şehirli tınılarına… Adiós Amores’in müziği, bir yolculuğa çıkmak gibi: Hem beklenmedik hem tanıdık hem geçmişin izlerini taşıyor hem bugünü yakalıyor. 

Iman Amar ve Ana Valladares’in bir araya gelmesiyle doğan grup, son yıllarda İspanyol müziğinin dikkat çeken ikililerinden biri hâline geldi. 2023’te yayımladıkları ilk albüm El Camino; Jeanette, Françoise Hardy, France Gall gibi isimlerin etkilerini taşıyan vokalleriyle 60’lar / 70’ler ruhunu modern yaklaşımlarla buluşturuyor. Bu yolculuk onları Cannes Film Festivali’nin Quinzaine bölümünde ödül alan Jonás Trueba’nın Volveréis filminin müziğini, film daha çekilmeden yalnızca senaryodan yola çıkarak üretmeye kadar götürüyor.

Adiós Amores, ilk Türkiye konserlerini vermek üzere Sound of Europe Festivali’nin konuğu oluyor. Grubu canlı dinlemek isteyenler, ikiliyi 4 Temmuz’da İzmir Bostanlı Seyir Terası’nda, 5 Temmuz’da Ankara Kuğulu Park’ta ve 6 Temmuz’da İstanbul Kalamış Atatürk Parkı’nda yakalayabilir. Festivale ilişkin detaylara buradan ulaşabilirsiniz.

Konserler öncesi grup ile üretim süreçlerini, ilham kaynaklarını ve nelere “Adiós” dediklerini konuştuk.


“Müzik hayatlarımızda hep bir yoldaş gibi oldu. Yaptığımız işi bu kadar sevmemizin sebebi de muhtemelen bu.” 

Şarkılarınızı dinlerken (Thelma & Louise filmindeki gibi) zaman, ruh hâlleri ve türler arasında bir yolculuğa çıkıyoruz sanki. Birlikte üretim yolculuğunuz nasıl başladı ve gelişti?  

Başından beri yaptığımız müzik aslında hep o an içinde bulunduğumuz ruh hâlinin bir yansımasıydı. Önce sadece arkadaşça bir fikir olarak başladık; birkaç şarkı yapalım diyerek… Sonra bu fikir büyüdü ve bugünlere geldi. Yani bizim için bu yolculuk herhangi bir araba yolculuğu gibi oldu: Farklı manzaralar, beklenmedik duraklar, bolca sevgi ve yaratıcılık! 

Müziğinizde Jeanette, Massiel, Françoise Hardy ya da birlikte çalıştığınız La Femme benzeri güçlü ve belirgin referanslar duyuyoruz. Sizi etkileyen, ilk bakışta sürpriz gibi gelebilecek başka ilhamlarınız da var mı?

Açıkçası biz her şeyi dinliyoruz. İlhamlarımız arasından müziğimize neyi dahil edeceğimizi seçmiyoruz, çünkü bazen şarkılarımızın içindeki ilhamları onları yaptıktan sonra fark ediyoruz. Söylediğiniz isimlerin hepsini tabii ki çok dinledik ama bir yandan Daft Punk, Billie Eilish ya da Rocío Jurado da dinliyoruz. Bazen bir şarkıya haftalarca takılı kalıyoruz, sonra aylar sonra yaptığımız bir parçanın içinde onun izini fark ediyoruz. Gerçekten şaşırtıcı! 

Volveréis filmi için sıfırdan bir parça bestelediniz. Diğer şarkılarınızdan farklı olarak bu süreç sizin için nasıldı? 

Harika bir deneyimdi ve daha önce yaptığımız hiçbir şeye benzemiyordu. Sadece bir senaryo okuyarak sıfırdan bir şarkı yaratabilmek bizim için gerçekten büyük bir şanstı. Okuduğumuz şeylerden karakterlerin hayatlarına ve duygularına girebilmek, oradan yola çıkarak müzik yapmak hem çok farklı hem de sanatçı olarak bizi gerçekten besleyen bir süreçti. Film henüz çekilmediği için elimizde hiçbir görsel materyal yoktu, bu yüzden her şeyi hayal etmek ve neredeyse gözümüz kapalı bir şekilde şekillendirmek zorundaydık. Gerçekten inanılmazdı!

Sahnede şarkılarınızda ve kliplerinizde baskın olan o nostaljik ve isyankar havayı birebir yansıtmayı başarıyorsunuz. Sahnede olmak müzikle ve dinleyicinizle kurduğunuz bağı nasıl etkiliyor?

Bir albümü canlı çalmak bambaşka bir şey! Konserin başında neden orada olduğumuzu hissettirecek bir şarkıyla sahneyi kurmaya çalışıyoruz. Sonrasında da yeni ve eski şarkıları bir araya getiren bir setlist ile bu yolculuğu sürdürüyoruz. Bu hem yaşadıklarımızı hatırlamamıza hem de sahnede birbirimizle yeniden bağ kurmamıza yardımcı oluyor. Bir de seyirciyle konuşmayı, onları performansın bir parçası hâline getirmeyi çok seviyoruz, işin en güzel kısmı da bu.

Şarkılarınızda birçok şeye “Adiós” diyorsunuz: mesela “Ave Rapaz”da toksik erkekliğe, “Canción de Despedida”da kayıtsızlığa. Albüm çıktığından beri başka neler için “adiós” deme ihtiyacı duydunuz?

Başkalarının fikirlerine, kendi korkularımıza… Her zaman “adiós” demek istediğimiz bir şey oluyor galiba.

Adios Amores ismi bir arkadaşınızın size doğru “Adiós Amores!” diye bağırdığı spontane bir anla ortaya çıkmış. Müzikleriniz de benzer şekilde etiketlerden uzak, özgür ve keşif odaklı hissettiriyor. Bu keşif yolculuğunda sizi ileride neler bekliyor sizce?

Müzik hayatlarımızda hep bir yoldaş gibi oldu. Yaptığımız işi bu kadar sevmemizin sebebi de muhtemelen bu. Her insanın hayatında ne olacağını bilememe hâli vardır ya, bizim müziğimiz de tam olarak öyle. Bir şey anlatmak ya da yaşamak üzere olduğumuz bir şey varsa kapımızı çalıyor ve biz de onu içeri alıyoruz. Bu süreci bize her adımda kendini gösteren bir yolculuk olarak görmeye devam etmeyi istiyoruz.

İstanbul, Ankara ve İzmir’de sizi izlemeye gelecek dinleyicilere söylemek istediğiniz bir şey var mı? Türkiye’de konser vermek sizin için ne ifade ediyor?

ÇOK heyecanlıyız! Türkiye’ye ilk kez geliyoruz ve bu konser bizim için kesinlikle çok özel. Gelin, birlikte kutlayalım!