Hayat Van Eck ile hangi film?
Onur Saylak’ın yönettiği ilk uzun metraj film Daha ile oyunculuk kariyerine adım atan Hayat Van Eck, kendini, insan kaçakçılığı şebekesinin bir parçası olarak bulan Gaza karakterindeki performansıyla 24. Adana Altın Koza Film Festivali’nde Umut Veren Genç Erkek Oyuncu ödülünü kazanmıştı. İki yıl sonra gelen, başrolünde yer aldığı Cep Herkülü: Naim Süleymanoğlu filmi ise gişede büyük başarı elde etti. Son olarak, geçtiğimiz günlerde vizyon yolculuğuna başlayan, Saraybosna ve İstanbul gibi festivalleri arşınlamış Mete Gümürhan filmi Beraber’de Kemal karakterini canlandırdı Hayat Van Eck.
Hangi Film? köşemizin bu haftaki konuğu Hayat Van Eck yanıtlıyor: Hep daha iyi hissederek ayrılırım dediğin film? Zaman geçtikçe sendeki yerini sağlamlaştıran bir film? Yalnız izlenmeli dediğin bir film?
Sinemada izlediğin ilk film?
21. yüzyılda doğmuş biri olarak ailemin beni götürdüğü ilk film, bir Disney animasyonudur diye tahmin ediyorum. (Tam olarak hatırlamıyorum.) Hatırladığım ilk film ise Avatar (2009, James Cameron). Dedem beni Türkçe altyazılı seansa götürmüştü. Tabii sekiz yaşında o kadar hızlı altyazıları takip edememiştim. Her ne kadar konuşulanları o zaman anlamamış olsam da, Na’vi’lerin sevdikleri ve değer verdikleri her şey için son nefeslerine kadar savaştıklarını ve o büyülü, mistik dünyayı asla unutamadım.
Çocukluğundan yadigar kalmış bir film?
The Hangover (2009, Todd Phillips). Ailemle izlerken gülmekten karnıma ağrıların girdiğini ve diğer filmler çıkınca da en yakın zamanda izlediğimizi hatırlıyorum.
Hep daha iyi hissederek ayrılırım dediğin film?
Aslında tekrar tekrar film izlemeyi çok sevmiyorum. Yıllar geçtikçe geri döndüğüm bir film var, o da Coraline (2009, Henry Selick). Ürkütücü ve masum bir stop-motion filmi. Yarattıkları karakter ve olay örgüsü her zaman ilgimi çeken bir deneyim sunmuştur.
Kahramanı olmak isteyeceğin film?
Karakterlerin kendisini olduğu gibi ifade ettiği, gerçekliğin rüya filtresinden parladığı Poor Things (2023, Yorgos Lanthimos) dünyasının kahramanlarından birisi olmak isterdim.
Hiç sevmedim, seveni de sorguladım dediğin film?
Sorgulamayı sevmem. Sinema, insanlara yeni duygular yaşatmak için var. Birisi bir filmden keyif alıyorsa o filmi neden sevmediğimi değil; neden o insanın o filmi beğendiği ilgimi çeker aslında.
Süper kahraman filmleri hiçbir zaman beni etkilemedi veya ilgimi çekmedi. Dramaturji açısından hep zayıf ve yapmacık olduğu kanısındayım.
Kitap gibi bir film?
The Whale (2022, Darren Aronofsky). Acı ve sert. Yine de yumuşak ve umut dolu bir yanı da var. Her ânı uzun uzun, en derin detayına kadar kaleme alınabilir.
Zaman geçtikçe sendeki yerini sağlamlaştıran bir film?
Marriage Story (2019, Noah Baumbach). Zaman geçtikçe kendimi daha iyi anladım, ailemin çabalarını ve yaşanılan zorlukları daha iyi anladım, mutlu anların değerini daha iyi anladım. Bu geçen zamanda tabii ki sevmek ve sevilmek bu farkındalığa büyük bir etken oldu.
Yalnız izlenmeli dediğin bir film?
Nelyubov / Loveless (2017, Andrey Zvyagintsev). Sevginin önemini, o soğuk, yalnız deneyimden sonra daha da iyi anlayacak; daha da sıkı sarılacaksınız ona.
Mekânlarıyla aklına kazınan bir film?
The Revenant (2015, Alejandro G. Iñárritu). Güçlü bir doğanın ortasında, ıssız.
Herkese izletmek istediğin film?
Yeniden Poor Things’e değinmem gerekiyor. Kendisini bu kadar başarılı bir şekilde ciddiye almayan, kendini ifade etme ve bulma açısından insanların gerçek duygularını ve zorluklarını bu kadar iyi anlatan bir film varsa herkesin izlemesini isterim.
Şu sıralar en çok merak ettiğin film?
Daha Gladiator II (2024, Ridley Scott) filmini izleme şansım olmadı. Ridley Scott filmlerini çok severim, o yüzden beklentim çok yüksek. En son beklentimin bu kadar yüksek olması, Napoleon’a (2023, Ridley Scott) hak ettiği değeri verememe neden oldu. O yüzden aynı hataya düşmeyip, bu filmi olduğu gibi kabul edip, tadını çıkarmayı hedefliyorum.