Honeyglaze, Thurston Moore ve bu hafta başka ne dinlesek?
Yazı: Cem Kayıran, Elif Öz, Şevval Öztemur, Tuana Özcan, Utkan Çınar
Yeni Honeyglaze albümü Real Deal, adının hakkını veren bir koleksiyon. Thurston Moore, melodik spirallerle dolu yeni solosuyla aramızda. Aga B ise bol konuklu INTERLUDE 87 ile içsel yolculuklarını şarkılaştırıyor.
Taze yayımlanmış albüm ve teklilerden hazırladığımız güncellenen çalma listemiz sizi bekliyor! Öne çıkan kayıtlar ise hemen aşağıda.

ALBÜM: Honeyglaze – Real Deal
(Fat Possum Records)
Londralı üçlü Honeyglaze, Real Deal ile sessizlik ve kaosu ustalıklı bir şekilde dengeleyerek yetişkin hayatının sıradanlığı, ayrılıklar, kişilik krizleri gibi büyüme sancılarını Anouska Sokolow’un soğukkanlı vokalleriyle kurcalıyor. Math rock’tan midwest emo’ya geniş bir ilham yelpazesiyle şekillenen albüm, grubu enstrümantal olarak çok daha olgun ve kendinden emin bir noktaya taşıyor. Çarpıcı gitar tonları, akıldan kolay çıkmayacak riffler ve zaman zaman yoğunlaşan davul partisyonları ile zengin bir akışa sahip albümün prodüktörü, önceleri Interpol ve Parquet Courts gibi isimlerle de çalışmış olan Claudius Mittendorfer.
TEKLİ: Fievel is Glauque – Love Weapon
(Fat Possum)
Yeni Fievel is Glauque teklisi ikilinin pek çok diğer parçası gibi nerede başlayıp nerede bittiği anlaşılmayan, hafif mi hafif bir güzellik. Türler arası sınırları bulanıklaştırdıkları gibi âdeta verse, nakarat, bridge hakkında da çok düşünmüyorlar gibi bir tat bırakıyor. Zach Phillips’in 2011’deki grubu Blanche Blanche Blanche zamanında ortaya çıkan şarkı Fievel’ın şu anki filtresinden Ma Clément’ın vokalleriyle yeniden şekillenmiş. Söz yazımına oldukça özgün bir yaklaşımı olan Clement parça hakkında “Eğer bedenlerimizin bildiği ve hepimizin zihinsel olarak değil; fiziksel olarak anlayabildiği bir esas dil varsa, ‘Love Weapon’ın sözleri o dilde yazılmıştır” diyor.
TEKLİ: pembe – Dilsiz Hayvanlar
(Mevzu Records)
Aklı kemiren duyguların, zifiri karanlıkların şarkılarını yapan İstanbullu screamo / emo grubu pembe, 2022 çıkışlı Hepimizin Evi albümünden bu yana ilk teklisiyle ses verdi. Sürükleyici bir bas cümlesine takılıp atıldığımız yol, tabii ki bir dipsiz kuyuya çıkıyor. Çığlıklar ve derin nefeslerle iniş çıkışlı bir düzenlemeye sahip parça, yeni bir albüm habercisi mi, şu an bilmiyoruz. “Dilsiz Hayvanlar” için hazırlanan lirik video da burada.

ALBÜM: Tim Reaper, Kloke – In Full Effect
(Hyperdub)
Başta kurucusu olduğu Future Retro etiketiyle yaptığı yayınlar ve açık fikirli prodüksiyon anlayışıyla jungle müziğinin serüvenini şekillendiren figürlerden biri oldu Tim Reaper. Tam 20 yıl sonra Hyperdub kataloğuna tekrar adını yazdırdığı yeni işi In Full Effect, Avustralyalı prodüktör Kloke ile kendinizi güvende hissedeceğiniz bir serbest dalış yapmaya davet ediyor. Türün 90’lardaki zirve dönemlerine referanslar verirken, ciğerlerinizi titreten bas hatlarını sağlı sollu savuruyor üzerinize.
TEKLİ: Less – Uykusuz
(Venus Music)
90’lar, punk ve İzmir’le özdeşleşen gruplardan Less, en son 1998-2011 dönemine ait kayıtlarını Mevzu Records etiketiyle yayımlamıştı. Yeni/eski kayıtları arasında yer alan “Uykusuz”, eğlenceli düzenlemesiyle kana karışıyor. Grubun imza gitar riffleri dümeni devraldığında ise karşımıza çıkan manzara ister istemez tebessüm ettiriyor. Uykusuz dergisine selam duran parça, acı-tatlı dille bahsediyor geçmişten: “Gönülden bağlandık, saklandık, saplandık. Silgim kalemim, çayla sigara. Siz bize gülerken biz bur’da uykusuz kaldık.”
TEKLİ: Nara’s Room – Grape juice
(Mtn Laurel Recording)
Nara’s Room, 18 Ekim’de yayımlanacak ilk uzunçaları Glassy star’dan paylaştığı teklisiyle âdeta rüya gibi bir atmosfer yaratıyor. Lo-fi estetikleri ve dream pop unsurlarıyla harmanlanmış şarkı, yumuşak vokaller ve akustik tınılarıyla dingin bir başlangıç yapıyor. Sakin bir dokunuş sunan gitarlar ilerledikçe gürültülü ve kirli bir yapıya bürünerek ekleniyor; kontrollü bir kaosun içine çekiyor dinleyeni.

ALBÜM: Aga B – INTERLUDE 87
(GTR Müzik)
Günlük hayatın, rutinin içinde kendi temponuzu yitirdiğinizi hissedip döngünün dışına çıkıp nefes alma ihtiyacı pek çoklarımız için tanıdık. Bunun altından kalkmanın yolu herkes için çeşitlilik gösterecektir; Aga B ise çareyi bu arzunun bir albümünü yapmakta bulmuş anlaşılan. İçsel yolculuklarını ve bugününü, şimdisini şarkılaştırmaya koyulmuş INTERLUDE 87 ile. KXRGX imzalı yeri gelince puslu, yeri gelince parlak, yeri gelince mesafeli duyulan prodüksiyonun yarattığı zeminde Aga B’ye Kamufle, Su Sonia, Abkountry, Fuat gibi konukları da eşlik ediyor. Ahmet Budak’ın ellerinden çıkan, dev Aga B’nin sokakları arşınladığı “INTRO” klibi de işte burada.
ALBÜM: The WAEVE – City Lights
(Transgressive Records)
Blur’ün Graham Coxon’ı ve Pipettes’in Rose Elinor Dougall’ının güç birliği, namıdiğer the WAEVE’in ikinci stüdyo albümü artık bizimle. Bu ikiliyi bir de Arctic Monkeys, Pet Shop Boys, Jessie Ware ve Fontaines D.C. albümlerinin prodüktör koltuğunda oturan James Ford’la birleştirince ortaya çıkan sonuç epey dikkat çekici. İkilinin yeni ebeveynler olmasının tesirini çoğu ânında taşıyan albüm (bknz. “Song For Eliza May”) Coxon ve Dougall’ın glam rock sevdasını su yüzüne çıkarıyor. Punk ve new wave rüzgârlarının da estiği albümün gittiği yer net olmasa da fikirler ve melodiler açısından oldukça zengin bir koleksiyon çıkmış ortaya.
TEKLİ: Father John Misty – Screamland
(Bella Union)
Father John Misty yoldaki albümünü neredeyse yedi dakikalık, sinematik bir sonik dünyaya sahip, saniyeler ilerledikçe büyüyen “Screamland” ile duyuruyor. Dünyanın güncel koşullarında umutlu olmanın gittikçe zorlaşması ama bir yandan da tek çaremizin umuda sımsıkı sarılmak olması ikileminde gidip gelen bir parça. Olup biten her şeye rağmen “hayal etmeye devam et” diye haykıran parça geniş bir etki alanına sahip bir balad.

ALBÜM: Thurston Moore – Flow Critical Lucidity
(Daydream Library)
Thurston Moore’un ismi her zaman Sonic Youth ile beraber anılacak olsa da son 10 yılda gayet hatırı sayılır, biraz da sürpriz bir solo külliyat yarattı kendine. 2014’ten beri altıncı solosu olan Flow Critical Lucidity de bunlara kalite bir ek. Melodik spirallerle dolu ve Radieux Radio’nun tüm sözleri yazdığı albümde My Bloody Valentine’dan Deb Googe da bas çalmış. Bir şarkıda Stereolab’den Laetitia Sadier da var. Genel anlamda Moore’un artık alışılageldik soundundan bir sapma duymuyoruz ama onun da güzel örnekleri var bu albümde. Artık 70’ine yaklaşan efsanevi müzisyenin bu verimli çağına tanık olmaktan kaçınmayın deriz.
TEKLİ: Bon Iver – S P E Y S I D E
(Jagjaguwar)
Justin Vernon kulübesine geri döndü! 2007’de Wisconsin’de bir kulübede kaydettiği ilk albümü For Emma Foreve Ago’yu Bon Iver ismiyle yayımladığından beri bu projesi müzikal anlamda her geçen gün genişleyerek, zamanın ruhu soundlarına da ön ayak olarak çok değerli ve büyük bir kolektife dönüştü. 18 Ekim’de yayınlanacak SABLE isimli yeni EP’den gelen ilk tekli ile Vernon başlangıç noktasına geri dönerken, akustik keman ve vokalden oluşan eski ekol işlerine ve country geleneklerine selam çakıyor. Açıkçası böyle yaklaşımlarını özlemişiz. Tüm o ses denizinde bazen iyi besteci olduğunu da hatırlatması önemli.
ALBÜM: Bright Eyes – Five Dice, All Threes
(Dead Oceans)
Conor Oberst, Mike Mogis ve Nate Walcott üçlüsü Bright Eyes, yolculuklarının 30. yılında Five Dice, All Threes ile mükemmelliğe kafa tutuyor. Beş zarın hepsini üç atmak epey zor. Hatta imkânsıza yakın; tıpkı kusursuza ulaşmak gibi. Prodüksiyonu kendilerinin üstlendiği albüm, kısa sürede doğaçlama seanslar ile hayat bulmuş. Bu süreç, grup için alışılmadık bir özgürlük alanı yaratırken Conor Oberst belki de hiç olmadığı kadar dürüst, öfkeli ve melankolik. Caz esintili Cat Power düeti “All Threes” ikilinin vokal armonileri ile Bright Eyes kataloguna taze bir soluk katarken; “El Capitan”, “Bas Jan Ader” gibi parçalar hikâye anlatıcılığının ustaca sergilendiği klasik bir Oberst işi. Five Dice, All Threes, dinleyiciyi referanslarla dolu lirikleri arasında kaybolmaya davet eden, Bright Eyes’dan beklenen her şeyi ve daha fazlasını barındıran geniş bir yelpazeye sahip.

ALBÜM: Yseult – MENTAL
(Y.Y.Y. / I HAVE NO FUCKING IDEA)
Olimpiyat Oyunları kapanış töreninde de sahne alarak dikkatlerini üzerine çeken Fransız müzisyen Yseult, yeni işi MENTAL ile tam anlamıyla bir “radyonuzun ayarlarıyla oynamayın” albümüne imza atmış. Birkaç parçayla örnekleyecek olursak: “GARÇON”, motorik bir beat ve fiyakalı gitar oyunlarıyla tesirli bir rock’n’roll açılımı. Muhteşem bir klip eşliğinde geçtiğimiz aylarda yayımlanan “BITCH YOU COULD NEVER”, Fransız elektronik müziğinin imza etiketlerinden Ed Banger’a selam çakıyor âdeta. Kıvrak mı kıvrak “GASOLINA” ise Arca & Rosalia stüdyoya girmiş gibi hissettiriyor. Şaşırmaya hazırsanız play’e basabilirsiniz. Tabii ki bazı ıskalanmış şutlar da var ama anaakım müzik adına epey cesur bir prodüksiyon anlayışı olduğu ortada.
TEKLİ: Wardruna – Himinndotter
(Fimbulljod Productions / Sony Music)
Norveç ormanlarının sesi Wardruna, Ocak 2025’e tarihlenen, İskandinav mitolojisinde “dişi ayı” anlamı taşıyan Birna koleksiyonunun haberini verdi. Yeni tekli “Himinndotter” (“gökyüzünün kızı” olarak çevrilebilir), hâliyle geleneksel enstrümanların kattığı mistik ruh, ritüel ezgiler ve Koret Artemis’in eşliğiyle çabasız bir şekilde hipnotize ediyor. Vikings müzikleriyle de tanınan grubun yeni parçasının, Norveç’in Rondane Milli Parkı’nda çekilmiş Tuukka Koski imzalı bir video klibi de var.
ALBÜM: John Murry & Michael Timmins – a little bit of grace and decay
(TV Records)
John Murry madde bağımlılıklarından kurtulup, pek yetenekli merhum prodüktör Tim Mooney’nin yardımlarıyla ilk solosu The Graceless Age’i 2012’de yayımladığında elimizde büyük bir cevher olduğunu düşünmüştük. Gelgelelim Mooney’nin erken kaybı ve başka dertler, Murry’nin verimini oldukça düşürdü ve ertesinde günümüze kadar ilkini geçemeyen, sadece iki albüm daha kaydetti. Hakkındaki yeni belgesel The Graceless Age: The Ballad Of John Murry’nin müzikleri için Cowboy Junkies’den tanıdığımız Michael Timmins ortaklığı; hem eski hem yeni şarkılar, hem de kısa enstrümantal soundtrack parçalar içeriyor ve Murry’nin yeteneğini tekrar hatırlatıyor. Gayet minimal prodüksiyon; sadece bir akustik gitar ve Murry’nin sesi şarkılarının tüm gücünü yansıtmakta zorlanmıyor. Kendisiyle yeni tanışanlar için iyi bir başlangıç olur. Dileğimiz Murry’nin daha derli toplu bir kariyer yolu izleyebilmesi. Çünkü kendisi az bulunur kumaşta bir şarkı yazarı.

ALBÜM: The Voidz – Like All Before You
(Cult Records)
Hüzünlü “Overture”la açılan Like All Before You kısa süre içinde New Order stili gitarlarıyla devam edip, “Prophecy of the Dragon”da bir metal bara uğrayıp, “Flexorcist”te rotayı 80’ler ışıltısına döndürünce anlıyoruz ki The Voidz canı ne isterse tam olarak onu yapacak. Şikayetimiz yok kesinlikle. Grubun ilk iki albümünden alışık olduğumuz vocoder efektli Julian Casablancas vokallerini ve solistin iki grubunda da elini korkak alıştırmadığı kinayeli, “kıyamet yaklaşıyor ve herkes çok kötü niyetli” temalı sözleri bu albümde de bol bol bulmak mümkün. Koleksiyonun her parçası ayrı bir dünya; âdeta grubun ilham eksikliği yaşamadığı ve yeni şeyler denemekten korkmadığına emin olmamızı sağlıyor.
TEKLİ: Papa M – Ode To Mark White
(Drag City)
Amerikan alternatif müziğinin şahsına münhasır figürlerinden, pek çok grup ve sahnenin kesişim noktalarından biri David Pajo. Başta müzik tarihinin zaman ötesi hikâyelerinden biri olarak anabileceğimiz Slint olmak üzere bugüne dek pek çok proje ve grupta yer aldı. Solo projesi Papa M ile altı yıl sonra kaydettiği ilk albüm, 22 Kasım’da yayında olacak. İlk tekli, düşük tempolu groove’uyla dramatik bir atmosfer yaratıyor. Pajo’nun kasvetli vokalleri ve gitar numaralarıyla blues tadı veren bir kayıt.
TEKLİ: DJ Koze, arnim, The Düsseldorf Düsterboys – Wie Schon Du Bist
(Pampa Records)
Róisín Murphy ve Gerry Read ile yaptığı hummalı ortaklıkların ardından, 2018’de hayatını kaybeden Alman soul müzisyeni Holger Biege’ye saygı duruşunda bulunmak niyetinde bir şarkıyla aramızda DJ Koze. Yanına Beatsteaks vokalisti Arnim Teutoburg-Weiß ve The Düsseldorf Düsterboys’u alan prodüktör, Biege’nin 1978 tarihli parçası “Bleib doch”da geçen bir cümleden yola çıkarak, trip-hop / nu-jazz kıvamında bir salınıma davet ediyor bu kez.

ALBÜM: Katy J Pearson – Someday, Now
(Heavenly Recordings / GRGDN Müzik)
Kendini ve sanatçı kimliğini yeniden keşfetmek için bir süredir molada olan Katy J Pearson, üçüncü stüdyo albümünde hem kendinden hem de yaptığı müzikten emin duyuluyor. 10 şarkı boyunca Fleetwood Mac’ın folk güzellikleri kadar Cate Le Bon’un barok popunu da hatırlatıyor Someday, Now. Koleksiyonun her parçası mutlu diyemeyiz belki ama kendini gizlemeyen aranjmanlar sayesinde her biri alabildiğine parlak. Kayıtlardaki müzisyenler ve prodüktörü Nathan Jenkins’le vizyonlarının karşılıklı anlaşıldığını ve birbirlerine uyumlandığını anlamak güç değil. Güçlü bir ses dünyası ve sınırlarından yaratıcılık taşan bu uzunçaların sahibi Katy J Pearson’a biraz mola iyi gelmiş anlaşılan.
ALBÜM: Jamie xx – In Waves
(Young / GRGDN Records)
The xx ile üne kavuşan Jamie xx solo çalışmalarının arasını çok açtı, bir 10 sene kadar. Sonunda ikinci solo albümü In Waves ile karşımızda. 2015 tarihli başarılı çıkışı In Colour, gayet ustaca kotarılmış, özgün bir işti. Yeni albüm ona göre belli değişiklikler içeriyor. Basslar daha yüklü, sample’a sırtını daha çok dayarken daha kulüp odaklı. İşçiliğine söyleyecek laf yok ama bazı şarkılar yolda düzülmüş gibi; sample tercihleri de yer yer sıkıcı olabiliyor. Özellikle The xx’ten arkadaşları Romy ve Oliver’ın konuk olduğu “Waited All Night” ise yeni bir The xx albümü isteği uyandırıyor. Seveni kadar sevmeyeni olabilecek bir iş.
TEKLİ: Haley Heynderickx – Foxglove
(Mama Bird Recording)
Portland çıkışlı müzisyen Haley Heynderickx, “Foxglove”da “daha yavaş ve basit bir yaşam temposunun özlemi”ni anlatarak şehrin tüketen yapısını arkada bırakıp doğa ile insanın birbirine karıştığı bölgelerde dolaşıyor. 2018 çıkışlı I Need to Start a Garden’ı takiben gelecek, bir ağaç kavuğunda büyümüş Seed of a Seed’in bu ikinci teklisi keyifli ses dokusu, pozitif tınısı, halka halka genişleyen gitarıyla dinledikçe yeşillenen bir ses evreni yaratıyor..

ALBÜM: Manu Chao – Viva Tu
(Radio Bamba / Because Music)
90’lardan bu yana hem şarkıları hem de politik duruşu ile gönlümüzü çalan Manu Chao, 17 yılın ardından İspanyolca, Fransızca, İngilizce ve Portekizce hikâyelerini albümleştirdi. 13 şarkıdan oluşan Viva Tu’da country müziğin ikonik figürlerinden Willie Nelson ve Fransız şarkıcı Laeti ile yapılmış düetler de yer almakta. Bir bakmışsınız Karayip kumsallarında güneşin yakıcılığını yaşıyoruz, bir bakmışsınız São Paulo tarfiğinde yolumuzu bulmaya çalışıyoruz. Manu Chao denince akla gelen ilk şeylerden biri olan “neşe”, eksiksiz bir şekilde sızmış Viva Tu’ya.
TEKLİ: Ulver – Locusts / Nocturne #2
(House of Mythology)
Kafasına estiğinde bir dark folk grubu, bir krautrock grubu ya da bir black metal grubuna dönüşebilen Norveçli ekip Ulver, ne mutlu ki kendi rotasını kendi çizmeye devam eden gruplardan. Daha ismi konulmamış 14. albümünün her parçasını tersten sırayla tekliler olarak paylaşan Ulver, 16 Ağustos’ta hayatını kaybeden klavyeci Tore Ylwizaker ile birlikte kaydettikleri son iki parçayı yayımladı: Karanlık synthler ile derin bir huzursuzluk yaratan “Nocturne #2” ve ayin gibi yankılanan “Locusts”.
ALBÜM: Sunset Rubdown – Always Happy to Explode
(Pronounced Kroog / Secretly)
Ayrılıkların yaşandığı fakat sonrasında Spencer Krug’un attığı bir e-mail ile başlayan birleşmeler, umutlar ve 15 yıllık serüvenin meyvesi, bir Sunset Rubdown yolculuğu, Always Happy to Explode, Montreal merkezli grubun tekrar bir araya gelişinin bir kutlaması. Dokuz parçalık albümün orta tempo akışında dramatik vokaller ve atmosferi her adımda daha da yoğunlaştıran işitsel tercihler iç içe geçiyor.