Islandman, Swans ve bu hafta başka ne dinlesek?
Yazı: Cem Kayıran, Elif Öz, Şevval Öztemur, Tuğçe Hitay, Utkan Çınar, Zeynep Naz Günsal
Islandman, tamamı canlı kaydedilen beşinci albümünden ilk tekliyi paylaştı. Swans, yaklaşık iki saat süren yeni albüm “Birthing”le bir dönemi kapıyor. pembe & Rinxlaya düetinin siyah – beyaz klibi de bir harika.
Taze yayımlanmış albüm ve teklilerden hazırladığımız güncellenen çalma listemiz sizi bekliyor.

TEKLİ: Islandman – Adada
(Rest in Space)
Tolga Böyük, Eralp Güven, Erdem Başer üçlüsü beşinci albüm için işaret fişeğini “Adada” ile yaktı. Bu yaz teras partilerinde bol bol döndürülecek bir Islandman güzelliği bu. Kayıtları Berlin’de gerçekleşen albümle birlikte müzikal ifadesini çeşitlendirmeye devam edeceklerinin sinyallerini veren parça, Islandman’in psikedelik Anadolu müziğine getirdiği yenilikçi yoruma dair yeni bir sayfa çeviriyor. Melodik kurgusunun akılda kalıcılığının yanı sıra vintage analog enstrümanlardan yarattıkları dokuların cazibesi de dinleyeni kendine çekiyor.
ALBÜM: Ty Segall – Possession
(Drag City Inc)
Ty Segall garage rock günlerini -en azından şimdilik- arkada bırakmış gibi görünüyor. The Beatles’dan aldığı ilhamı merkezine yerleştiren Possession yer yer power pop anları, yer yer yaylı ve üflemeli kısımları derken büyük orkestraya başvurulan, müzisyenin üst üste vokalleriyle yaratılmış armoniler ve rock geleneklerine adanmışlığıyla nostaljik bir iş yaratıyor. Segall’ın kafasında net bir vizyon varmış ve gerçekleştirmiş diyebiliriz. 70’lerin senfonik popundan, psikedelik anlarından, kocaman rock parçalarından, Lennon’ın şarkı yazımı ve Sgt. Peppers’ın uzun hikâyeler anlatan sözlerinden bir şeyler barındırıyor albüm.

ALBÜM: Budos Band – VII
(Diamond West Records)
New York çıkışlı funk, soul, Afrobeat ya da her neyse füzyonu üreten Budos Band, VII albümü ile geri döndü. Yersiz, yönsüz, yurtsuz, özgürce ilerleyen koleksiyon için “Biz gerçekten funk değiliz, soul değiliz. Biz rock değiliz. Biz sadece tüm bu farklı seslerin bir karışımıyız, bu yüzden dinlediğinizde her yönden bir şeyler çıkıyor.” diyor saksafoncu Jared Tankel. Egzotik ritimleri ve geniş enstrümantal yapısıyla gizemli, çılgın ve hipnotik tınlayan koleksiyon bir ses dayatmıyor, bir rota çizmiyor. Hisleri çağırıyor. O yüzden çıkan tüm seslerle ilişkilenmek çok zevkli.
TEKLİ: Olivia Dean – Nice To Each Other
(Capitol Records / Polydor)
Yakın zamanda son Bridget Jones filminin jenerik müziği olan “It Isn’t Perfect But It Might Be” ile adından söz ettiren Olivia Dean, yeni teklisiyle bizlerle. “Nice To Each Other”, Dean’ın özdeşleştiği soul-pop tarzında, yumuşak tonlu bir şarkı. Sade ama bir o kadar da sıcak tonlamalarıyla, hafif ritmiyle güçlü. Olivia Dean’in temiz vokali ise âdeta süzülüyor. “Nice To Each Other”, ikili ilişkilerde kendi özgürlüğümüzü keşfetmenin çekiciliğinden bahsediyor. Bir bakıma ânın tadını çıkarmaktan söz ediyor. Şarkının, sözleriyle ve müziğiyle uyumlu video klibini izlemek için de buraya tıklayabilirsiniz.

TEKLİ: pembe & Rinxlaya – ARKAMA BAKINCA KÖKLERİMDEN KOPMAYI DİLERİM
(Mevzu Records)
İstanbul merkezli emo/punk grubu pembe ile deneysel hip hop sahnesinin gediklilerinden Rinxlaya’dan tam anlamıyla baş döndürücü bir güç birliği. İki ismin de kendine özgü sonik yaklaşımları ve üsluplarından izler barındıran parçanın sözleri de içsel bir hesaplaşmaya ses veriyor. Eren Karatepe’nin yönetmenliğini üstlendiği siyah beyaz klibi de bir harika, hemen burada. Umarız bu ortaklığın devamı da gelir.
ALBÜM: Obongjayar – Paradise Now
(September Recordings Ltd.)
Steven Umoh’nun ikinci uzunçaları türler arası sınırların yine havaya karıştığı, Afrobeat’ten dancehall’a, ambient’tan pop sularına uzanan çok katmanlı bir ses güncesi. Paradise Now, çoğunlukla bir aşk albümü gibi. Fakat tam “OK, romantik gidiyoruz o zaman.” derken tempoyu öyle bir artırıyor ki… OB’nin işinde motifleri arasında sert, düşünce akışı kılıklı geçişler yapıyoruz hep. Sadece bas çizgilerine adanmış anlar da var, yaylı patlamalarıyla kendini yükselten geçişler de. Bir andan diğerine geçerken yön kaybetmiyor; aksine o geçişin kendisi hâline geliyor. Sınır yok ama yön var. Kwes Darko, Yeti Beats ve Beach Noise’un ortak prodüktör kadrosunda yer aldığı iş etraflı ve olgun olduğu kadar gerektiğinde dans pistini sahiplenecek kadar da dinamik. Londra ve LA arasında üretilmiş albüm, bu çift kıtalılığına paralel kozmopolitlikte bir iç dünyaya sahip. Öz keşif, sabaha bağlanan geceler, arzu, aşk… Paradise Now, şimdilik bu yılın en “yaz”lık işlerden olabilir.

ALBÜM: Swans – Birthing
(Young God Records)
Yaklaşık 45 yıldır daimi üretim hâlinde olan bir grup söz konusu olduğunda heyecanı diri tutmak pek kolay olmasa gerek. Michael Gira liderliğindeki Swans bunu başarabilen nadir gruplardan. Swans’ın 2023–2024 turnesi sırasında şekillenen parçalar, stüdyoda işlenerek albüm hâline getirilmiş. Gira, bu albümün ardından Swans’ın serüveninin daha sade bir formda devam edeceğini belirtmiş, hâliyle bir devrin kapanışı hissi hâkim. Yine kafasına eseni yapmaktan ve dinleyiciyi huzursuz etmekten kaçınmayan; kıyamet simülasyonu etkili bir koleksiyonumuz oldu. Yaklaşık iki saate varan yedi parçadan oluşuyor, derinliklerinde buluşmak üzere…
TEKLİ: total tommy – Butterknife
(Play It Again Sam / GRGDN Müzik)
Avustralyalı müzisyen Jess Holt’un cool olmak gibi bir gayesi yok. Yaptığı stil belki şu aralar eskisi kadar revaçta değil ama o bunu umursamıyor ve büyürken dinledikleri müziklerden beslenmeyi sürdürüyor. Yeni projesi total tommy ile 2024’ün sonunda ilk albümü Bruises’ı dünyaya armağan eden Holt’un müziğinde Yeah Yeah Yeahs, The Strokes ya da Garbage gibi gruplara olan sevgisi rahatça hissediliyor. Yeni tekli “Butterknife” da aynı damardan dinamik bir şekilde devam ediyor. Evet yaptığı iş biraz nostaljik ama hakkını vermediğini de söyleyemeyiz. Bruises’ı bir daha döndürelim, Holt’un büyümesini beraber izleyelim.

TEKLİ: Rochelle Jordan – Crave
(EMPIRE)
Alternatif R&B sahnesinin karanlık synthlerle örülü, dans pistine yine göz kırpan yüzü Rochelle Jordan’ı en son geçen yıl Channel Tres ve KAYTRANADA’yla yaptığı “Lover/Friend” parçasıyla hatırlayabiliriz. Stilinde daha karanlık, müziğinde ise daha yüksek tempo bir yerde yakaladığımız süzgün bakışlı müzisyenin son numarası “Crave”, aynı anda hem 70’ler disco, hem 90’lar house olmayı bir şekilde başarıyor.. Derin baslar, vuruşların stabilitesi ve groove’un parça aktıkça değişimi çok zevkli. Kariyerinde 14 yılı doldurmuş müzisyenden sürükleyici bir kulüp klasiği.
TEKLİ: heryol – Anka
(Yes U! Music)
heryol, Şubat 2024’te kurulan bir alternatif rock topluluğu. Kurulduğu günden beri çeşitli mekânlarda sahne alan ekip, şarkılarını 2025’le birlikte yayımlamaya başlamıştı. Yakında buluşacağımız ilk albümlerinin son teklisi “anka” ile karşımızdalar şimdi. Parça, elektronik dokunuşlarla öne çıkıyor. Özellikle sözlerine baktığımızda duygusal bir yoğunluğun olduğunu söylemek mümkün. Sözü ve müziği Alp İşbilen’e ait olan şarkının miks ve mastering işlemleri ise Baran Göksu imzalı.

ALBÜM: Aesop Rock – Black Hole Superette
(Rhymesayers Ent. LLC)
Tüm prodüksiyonu kendi elinden çıkma yeni albümü 25 yıllık kariyeri boyunca çıkardığı en iyi kompozisyonları barındıran Ian Matthias Bavitz yine tabii ki algı yıkıcı, zihin açıcı anlatı makinesine dönüşüyor. Armand Hammer, Lupe Fiasco ve Open Mike Eagle gibi isimleri yanına katarak gözlemleri, benzetmeleri ve hep arka plandaki nostalji eşliğinde sıradan olanın yüzeyindeki tuhaflıkla; hayat, psike ve arasındakilerle dönüşümlü, çok katmanlı, bolca mizahi şekildeilgilendiği Black Hole Superette, kendisinin bugüne kadar kurguladığı en geniş evrenlerden biri. Leziz break’ler, zevkli dokularda retro sample’lar, soğukkanlı ama kararlı beatlerle tek kelimeyle sapasağlam. Her şeyde hem yeterince nüanslı hem de metnin parlamasına izin verebilen bir prodüksiyon var. Zihinler açıkken dinlenmeli, içerik ziyan olmasın. Orta yerinde minik bir mola iyi gelebilir, ama sonra kopmayın.
TEKLİ: mary in the junkyard – drains
(AMF Records)
Şu an Wet Leg ile turnede olan Londralı ekibin bu sene paylaştığı ilk tekli “Drains.” Clari Freeman-Taylor’ın tiz ve karakteristik vokalleri parçanın hem aşk dolu hem de dinleyeni biraz huzursuz hissettiren doğasını çok iyi tamamlıyor. Parçada günlük hayatta hep üzerinden yürüyüp geçtiğimiz ama bütün pisliğimizi toplayan su kanallarına kafa yormuş müzisyen. Teklinin ortaya çıkışıyla ilgili şöyle diyor: “Şehrin derinliklerini merak ediyorum, aşağıda ne olduğunu göremiyoruz ama birçok kanal ve mağara var.” Bir arkadaşının ona yine “eğer kendini gömersen seni tekrar çıkarırım” lafıyla içini bir sıcaklık kaplayan Freeman-Taylor bu hissi bu parçayla ölümsüzleştirmek istemiş.

ALBÜM: Caroline – Caroline 2
(Rough Trade Records / GRGDN Müzik)
İlk albümlerinden üç sene sonra caroline 2 ile dönen sekiz kişilik ekip bu sefer cebinden daha önce görmediğimiz numaralar çıkarıyor. Koleksiyonla ilgili en etkileyici öğelerden biri grubun ne kadar çok yeni ve gelenekselin dışında fikirleri olduğu ve bunları uygulamaktan korkmamaları. “UR UR ONLY ACHING”in nakaratını bir anda -tam olarak kelime ortasında- kesip sessiz bir akustik gitar yürüyüşüne geçmesi, “Coldplay cover”da aynı şarkının içinde ses mühendisi Syd Kemp’in stüdyoda mikrofonla bir odadan diğerine gittiğini dolayısıyla arkada bir folk parçası akarken önde yeni parça başlaması veya açılış şarkısı “Total euphoria”dak hiçbir enstrümanların ritmi tutturmaması gibi kendini ahengini bozmaktan korkmayan hatta bunu hedefleyen bir iş. Kendini parçalara ayıran ve her parçasıyla yakından ilgilendiğini belli eden bu albüm kendinden uzun süre bahsettirecek gibi.
TEKLİ: Alex G – Afterlife
(RCA Records)
Alex G, 2022’deki God Save the Animals’ın devamı niteliğindeki Headlights isimli ve temmuza tarihlenen onuncu albümü için geri sayımı “Afterlife” ile başlattı. “Işık geldiğinde, büyük ve parlak, başka bir hayata başladım” hikâyesinin peşine takılıp yükselen parça, müzisyenin geçmişini de yanına alarak dramatik lirizmi, alternatif rock sesleriyle harmanlayıp ortaya yeni bir hayat düşüncesini sunuyor. Klibinden görüyoruz ki her şeye rağmen dans etmeyi öğütlüyor tekli.

ALBÜM: Yeule – Evangelic Girl is a Gun
(Ninja Tune / GRGDN Müzik)
2023’teki softscars ile sağlam bir çıkış yapan yeule, namıdiğer Nat Ćmiel; dördüncü solosunda sound olarak oldukça progresif ve kaliteli bir işe imza atarken stil olarak kafasının biraz da karışık olduğunu da gösteriyor. Müzisyenin özellikler 90’lar alternatif rock ve trip hop ile olan ilişkisi burada da şarkılarda kendini gösterirken yer yer Charlie XCX-vari bir pop sounduna da savruluyoruz. Biraz ne yardan ne serden durumu. Henüz 27 yaşında ve kariyerinin başlarında olduğu düşünülürse bu arayış hâlini de makul bulabiliriz. yeule’nin daha sivri, daha deneysel, daha çıkıntı işler yapabileceğini de hayal edebiliyoruz. Yine de prodüksiyon üst kalite; “2025 soundu nedir?” dediğimiz zaman örnek gösterebileceğiniz kalitede.
EP: Parham A.G – Part I
(DB Music)
İstanbul bağımsız müzik sahnesinin en üretken figürlerinden Parham A.G, yeni EP’si ile çok yönlü müzikal kimliğini bir kez daha gözler önüne seriyor. Bu kısa ama yoğun kayıt punk, emo ve alternatif rock etkilerinin harmanlandığı, samimi ve enerjik bir anlatım barındırmakta. EP’de yer alan parçalar, Parham A.G’nin kişisel deneyimlerinden beslenen liriklere sahip. Tüm enstrümanları kendisinin çaldığını ve prodüksiyonunu da bizzat üstlendiğini de belirtelim.

ALBÜM: Alan Sparhawk & Trampled By Turtles – Alan Sparhawk with Trampled by Turtles
(Sub Pop)
Alan Sparhawk’ın 2022’de kaybettiği eşi ve 30 yıllık grubu Low’daki ortağı Molly Parker’ın ardından yayımladığı ikinci solosu gerçek bir yas albümü. İlk albüm ne kadar isyanı simgelercesine abstrakt elektroniklerle doluysa bu da Minnesot’lı hemşerisi olan bluegrass grubu Trampled by Turtles’ın katkılarıyla, belki de kabullenişi simgeliyor. Parker’la yazmaya başlayıp bitiremedikleri dokuz şarkının da yer aldığı albüm Sparhawk’ın muhteşem vokali ve Low’dan bildiğimiz bütçeli akor yapılarıyla müzisyenin tüm kariyerinin zirve çalışmalarından biri. Kızları Hollis’in de bir şarkıda vokalinin olduğunu söylemeli. Kayıplar hep zordur; Sparhawk bununla mücadele ederken elinden gelenin en iyisi yapabilen bir müzisyen. Kesinlikle yılın en iyilerinden, zaman dışı bir başyapıt.
TEKLİ: İnsan Semih – MUTSUZ OLAMAM
(Wana Records)
Müzik ve görsel sanatların farklı kollarına yayılan üretimlerini İstanbul’da sürdüren İnsan Semih, yeni teklisinin ortaya çıkışını şöyle tanımlamış: “Biriken negatif duygularımıza karşı nefes alabileceğimiz bir şarkı yaratmak istedim ve ‘MUTSUZ OLAMAM’ ev stüdyomdan çıkmış oldu.” Şarkının Jaiitue, Leyda Peçe, Eren Yıldırım, Ege Uysal ve Ömer Deniz Pınar’ın katkılarıyla hayat bulan stop-motion animasyon klibinin ilk gösterimi 4 Haziran’da Bant Mag. Havuz / Bina’da, detaylar burada.

TEKLİ: vicotüco – Migros
(Bağımsız)
Normal Yaşa ve Ortalama Bir Süre Zarfında Öl adlı ilk vicotüco albümüyle kavuşmamıza haftalar kala, Mert Avcı – sinanılmaz ikilisi üçüncü tekli “Migros”la çıkageldi. Lo-fi melankoli sularında kürek çekerken, içinde gençlik enerjisini muhafaza eden bir zaman makinesi işlevi de görüyor. Sanki 2010’lar başlarında Caddebostan sahildeyiz. “Migros”un miksinde Taner Yücel, mastering işlemlerinde ise Görkem Karabudak imzası var.
ALBÜM: Matt Berninger – Get Sunk
(Concord Records)
The National ve depresif hâllerinden tanıdığımız Matt Berninger, yazar olmanın ve tüm sıfatların ötesinde, kendini irdelediği bir nevi otobiyografik koleksiyonu Get Sunk ile taşı derinlere atmış. “Kalplerimiz, bozuk paralar ve solucanlarla dolu eski kuyular gibidir.” diyen müzisyen, bazen sıkışmış hissetmenin de normal olduğunu hatırlatarak koleksiyonun temeline şefkat ve büyümeyi yerleştirmiş. 10 parça hafifletmiyor; ancak kendi yolunu bulan birinin özgürlüğüyle, bazı iyi hislere temas ederek ilerliyor. Yavaş yavaş ve umutla.