İstanbul animasyon platformu ANİM.İST’ten kolektif eğitim / üretim programı

Bahçeşehir Üniversitesi Çizgi Film ve Animasyon Bölümü altında kurulan İstanbul animasyon platformu ANİM.İST, uzun soluklu bir sertifika programı başlatıyor. Animasyon kültürü ve sektörün farklı üretim alanlarına dair farklı dallara yayılan eğitimler, 25 Nisan’da başlayacak. Bir yıla yayılacak ücretsiz program için 150 kişi kapasite öngörülüyor.

Animasyon senaristi, animasyon yapımcısı, konsept (karakter) tasarımcısı, animatör, animasyon yönetmeni, dikey kurgucu / görsel efekt tasarımcısı dallarında yeni profesyoneller yetiştirmeyi hedefleyen programa 16 yaşın üstündeki herkes başvurabiliyor. 1 Nisan’a dek sürecek başvurulara ilişkin detaylar burada. Ayrıca ANİM.İST YouTube kanalında da programa dair zihin açıcı içerikler bulunmakta.

Programın motivasyonlarını, temasını, Türkiye’deki animasyon sektörünün bugünü ve geleceğini, ANİM.İST Direktörü Prof. Dr. Nazlı Eda Noyan’dan dinledik.

“Bu yıllardır stüdyoların, üreticilerin, sanatçıların, yayıncıların, akademinin, hepimizin ortak hayaliydi. Bir araya geldiğimizde hep konuştuğumuz bir konuydu.”

ANİM.İST’in sertifika programı, animasyon alanında üretebilecek ne kadar fazla katman olduğunu da gözler önüne seriyor aslında. Programın başlıca misyonları neler?

Dünyada animasyon deyince akla gelen belli başlı ülkeler ABD, Kanada, Japonya, Fransa, İngiltere, Güney Kore… Bu ülkelerde gelişmiş bir sektör ve yaratıcı endüstrinin ögelerinin sağlam şekilde ağlarını kurduğunu görüyoruz: Sinema sektörü, resim ve illüstrasyonun yanı sıra çizgi roman geleneği, eğitim kurumları, festivaller, oyun sektörü, teknolojik altyapı, yayın kuruluşları, fonlar, sponsorluklar, telif hakları, akademik araştırma vb. Bizde bu saydıklarımızın çoğu az gelişmiş ya da henüz gelişmekte.

Animasyon yapımcılığı, senaryosu, yönetmenliği, konsept ve karakter tasarımı, animatörlük, dikey kurgu, görsel efekt… Animasyonun ön yapım, yapım ve yapım sonrası aşamaları çok katmanlı. “Ön yapım”- proje üretiminden önceki araştırma geliştirme süreci- bile bizde gereksiz görülen ya da abartıldığı düşünülen bir aşama. Animasyonu besleyen ve onu beslediği alanlar da çok çeşitli ve zengin. Buna çizgi roman da dâhil. Animasyon sektörünün kuvvetli olduğu ülkelerde çizgi romanın da bir sektör olarak kuvvetli olduğunu görüyoruz. ANİM.İST de bu nedenle bu alanları kapsamayı önemsedi. Eğitim modüllerimiz ve üretim bandımızda bunlar bulunuyor. Ayrıca çizgi roman yarışmamızı da tam olarak bu nedenle yapıyoruz.

Bunların yanı sıra Türkiye’de animasyon tarihimizin yapı taşları ve belleği eksik. İlk filmler ya kayıp ya da bitirilememiş. Başarı hikâyeleri henüz yeni yeni yazıldığından, alana güven, farkındalık ve itibar yok. Ayrıca müthiş bir yetenek göçü yaşıyor ve kan kaybediyoruz. Bu alanda iyi yetişmiş yeteneklere ihtiyaç büyükken yetişenleri ne yazık ki burada tutamıyoruz. Bu nedenle umuda, animasyon yapmak için iştahı artıracak heyecan verici projelere, vizyona ihtiyaç var. Ve elbette el birliğine… Bu bir ekip işi. Özel sektör desteği şart. Şu anda TC Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü fonu dışında önemli bir destek yok. Animasyon uzun ve masraflı bir iş. Kitle fonlaması ile bu işin yürüyebileceğini düşünmek naiflik olur. Pazarlama ve 360 derece projelendirme vizyonu, bilgisi, yetkinliği çok önemli. Bize evrensel platformlarda olabilmek için strateji lazım. 

Bu arada başarıyı onurlandırmak, alkışlamak ve görünür kılmak da çok önemli. Başarı hikâyeleri umut verici oluyor. Elbette abartmadan. Biz abartmayı da seviyoruz. Başaran insanların bilgisini paylaşması; şımarmadan, konsantrasyonlarını bozmadan azim, disiplin ve tutkuyla işlerine devam etmeleri bu başarıyı sürdürülebilir kılar.

Kültür ve sanat toplum için o kadar hayati ki! Kültür politikalarımız özgür ve özgün olan sanatçılarla, öngörülü ve etik ticari yaklaşımla altyapıyı desteklemeli. Biz uzun vadeli düşünmekte zorluk çekiyoruz. Planlama söz konusu olduğunda miyobuz. Oysa animasyon uzun vadeli ve iyi planlama gerektiriyor. ANİM.İST eğitim ve üretimi kapsayan, sektörün farklı bileşenlerinin bir araya geldiği, ön yapımın altının çizildiği bir üretim bandı öneriyor. Bu önermenin sağlamasını da filmler üreterek ve bu bandı sürdürülebilir kılarak almak istiyoruz.

Ayrıca animasyonla ilişkili meslekler tanınmıyor; Sinema TV Sendikası ve GEAS (Görsel Efekt ve Animasyon Sanatçıları Derneği) mesleğin tanımı, ilke ve standartlarını oluşturma üzerine çalışmalar yaptı. Biz de ANİM.İST olarak “animasyon yapımcılığı” gibi kapsamı çok bilinmeyen ve henüz tanımı oluşturulmamış ancak sektör için anahtar olan, ona vizyon veren bu mesleğin tanımını yapacağız. Diğer mesleklerin yeterlilik çalışmalarını da GEAS ile yürüteceğiz. Bunlar için uluslararası iyi örnek teşkil eden yapıları inceleyip onlarla bağ kuracağız. ANİM.İST’in eğitim ve animasyon film üretimi misyonunun, iş birliklerinin dışında sektöre belki de en önemli katkısı bu olacak.

Programın ardından katılımcıların seçtikleri dalda alacakları sertifikanın yanı sıra başka ne gibi planlar var? Örneğin program kapsamında hayata geçirilecek ve yayına hazır hâle getirilecek animasyon yapımlar olacak mı?

ANİM.İST sadece bir eğitim projesi değil. Bir kolektif üretim projesi. Uygulayarak, deneyimleyerek, iş birliği yaparak üretecek ve öğreneceğiz. Sektör de akademi ve diğer paydaşlarla beraber çalışmayı deneyimleyecek. Bu yıllardır stüdyoların, üreticilerin, sanatçıların, yayıncıların, akademinin, hepimizin ortak hayaliydi. Bir araya geldiğimizde hep konuştuğumuz bir konuydu. ISTKA ve Bakanlık desteği bir itici güç oldu ve cesaret bulduk; herkes emek ve zaman vermeyi kabul etti. Bu çerçevede ANİM.İST’in temasından da bahsetmeliyiz: Evvel Zaman İçinde. Bu aynı zamanda çok özel bir animasyon yapımının ismi. Evvel Zaman İçinde (1951, And Film), Türkiye’nin ilk uzun metraj animasyon filmi ve ilk renkli filmi olabilecekken yarım kalmış bir film projesi. 

Filmin yapımcısı Turgut Demirağ ABD’de sinema eğitimi alırken Disney stüdyolarını gezmiş ve çok etkilenmiş. Türkiye’ye dönüşünde ilk büyük film stüdyosunu kurmuş ve büyük bütçeli epik filmler olarak tanımlanabilecek Bir Dağ Masalı (1947), Fato – Ya İstiklal Ya Ölüm (1949) ve ilginç bir tür denemesi olan Drakula İstanbul’da (1953) gibi filmlere yapımcı olarak imza atmış. Türk Film Prodüktörleri Cemiyeti (Film Yapımcıları Derneği) başkanlığı da yapmış Demirağ genç bir çizerken tanıdığı Yüksel Ünsal’ı başına getirdiği, toplamda 40 çalışanı olan bir animasyon stüdyosu kurarak Evvel Zaman İçinde: Nasreddin Hoca, Keloğlan, Gülderen Sultan uzun metraj animasyon projesine yönetmen ve yapımcı olarak başlamış. 

Proje, kültür tarihimizin çok iyi bilinen bu üç karakterini üç bölümde işleyen bir yapıya sahip. 4 yıl aralıklı olarak toplamda 9 yıl sürdüğü ifade edilen filmin sinemalarda gösterime çıkabilmesi için 35mm profesyonel formata basılmak üzere ABD’ye MGM Stüdyoları’na yollanmasının ardından orada çıkan yangında kaybolduğu söylenmiş. Demirağ, laboratuvar aleyhine ABD mahkemelerinde tazminat davası açmış. Yaklaşık iki yıl süren duruşmaların sonucunda laboratuvarı kusurlu bulan Amerikan Bölge Mahkemesi, yapımcı şirkete 82 bin 500 dolar tazminat ödemesini kararlaştırmış. Animasyon tarihimizin sağlam temellerinden biri olabilecekken o kadar yatırıma ve emeğe karşın yarım kalan bu proje sonrasında animasyon alanında büyük girişimler konusunda cesaret kırılmış ve animasyon tarihimiz temelden sarsılmış. Şu anda yeni yeni gelişmekte olan sektörümüz, güç birliği yaparak tarihi yeniden, beraberce yazabilir. ANİM.İST olarak ilk temamızı da bu nedenle hem saygı duruşu hem yeni umutları ifade ettiği için böyle seçtik.

Çizgi roman yarışmamız da benzer bir motivasyon ile başladı. Bu sene ilki gerçekleşiyor. Çizgi romanın değerini artık biliyoruz ama ülkemizde bu alanı kocaman bir ormana dönüştürmek istiyoruz. Sadece konuşmayı ve ödül vermeyi değil, burada da ustalarla buluşmalar ve geri bildirimlerle el vererek, birlikte düşünerek üretimi teşvik etmek istiyoruz. Çok çeşitli başvuruların arasından altyapısı, yaşı, cinsiyeti, çizgi romana bakışı çeşitli, harika jürimiz ile ilk 10 projeyi seçtik bile. Bu projelerin üretim sürecine destek olarak ve basımını üstlenerek sonbaharda yedi tanesi ile bir albüm çıkarmayı hedefliyoruz. British Council Türkiye de Yaratıcı Yapımcılar Programı dâhilinde projemize destek veriyor.

“Animasyon dünyasında çalışmış olan, çalışan ve bu meslek için okuyan pek çok kadın var. Kültürde kadının gücü görünür olmalı.”

2018’den bu yana kapsama alanı gittikçe genişleyen bir platform ANİM.İST. İlk festivalin hazırlıklarından, bir yıla yayılacak 150 kişi kapasiteli sertifika programına uzanan süreci bir kolektif olarak nasıl deneyimlediniz? 

BAU Çizgi Film ve Animasyon aslında bir nevi sektörün çığlığına cevap olarak doğdu. 2017’de düzenlediğimiz Sınır Tanımayan Animasyon Kolokyumu’nda “Nitelikli animasyon eğitimi ve gelişmiş bir sektörün koşulları nedir?” sorularının yanıtını aradık. Aslında ihtiyacımız olan şeylerden biri birbirimizi tanımak, bir araya gelmek, birlikte düşünmek. Kolokyumlar bunu sağladı. Güney Kore’de yaz okulu ve Güney Kore’den gelen eğitimciler ve öğrencilerle İstanbul’da yaz okulu gerçekleştirdik. Uzak Doğu bizim için önemli, bu nedenle KAG: Kore Animasyon Günleri’nde Kore ve Türkiye’den animasyon sektör temsilcilerini bir araya getirmeyi hedefledik. Ayrıca Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği ile birlikte düzenlemekten onur duyduğumuz Umursuyorum Kısa Animasyon Film Yarışması’nı yaptık. Bu saydıklarımın hepsi gelenekselleşmesini istediğimiz ve sürdürülebilir olan faaliyetler. Amacımız animasyona ilgi çekmek ve öneminin altını çizmek. Ayrıca sosyal medyada çok aktifiz. Pandemi boyunca Instagram‘da canlı yayınlar yaptık. TRT EBA TV için 40 bölümlük Animasyon Kampı eğitim programını hazırladık.

Ancak bunlar arasında en kapsamlı ve önem verdiğimiz ANİM.İST, Bahçeşehir Üniversitesi çatısı altında kurulsa da animasyonu seven herkesin festivali. Bugüne kadarki konukları arasında Oscar adayı animasyon film Loving Vincent’ın baş animatörlerinden Anna Kluza, animasyon VR ve dijital oyun için hikâye yazımında uzmanlaşmış Craig Caldwell, Türkiye’nin ilk tasarım merkezi olan post prodüksiyon merkezi 1000Volt’tan Murat Akbulut, VFX’in ustalarından Burak Balkan ve Arman Şernaz, Türkiye’nin karikatür duayeni ve ödüllü animasyon film Sansür’ün yönetmeni Tan Oral, Guardians of the Galaxy, Avengers, Star Wars: Episode VII gibi yapımlarda çalışmış ve görsel efekt alanında Oscar adayı Christopher Robin filminin VFX süpervizörü Arslan Elver, Eisner ödüllü çizgi romancı Rutu Modan, Kore Cumhuriyeti’nden Namkook Lee, yerli animasyon alanında hasılat rekoruna imza atan Rafadan Tayfa’nın yönetmeni İsmail Fidan, uluslararası 360 derece yapım gücüyle gururumuz Kral Şakir‘in yaratıcısı Varol Yaşaroğlu, Disney Channel Türkiye Genel Müdürü Kemal Çoşkuner, Birleşik Krallık’ta animasyon dünyasındaki kadınları destekleyen Animated Women UK danışmanı, animatör ve eğitimci Helen Piercy, Fantastik Türk Sineması Ses ve Görüntü Efektleri belgeselinin yönetmeni Sinan Demirtaş, usta mikrofon oyuncuları Damla Babacan ve Harun Can yer aldı. 

İsrail’in en köklü sinema okulu Bezalel ve Güney Kore Hongik Üniversitesi’nden öğrenci animasyon filmleri Eskişehir Anadolu ve Kütahya Dumlupınar üniversitelerinden öğretim elemanları ve öğrencileri ağırlandı. Festival aynı zamanda Sınır Tanımayan Animasyon Üniversiteler ve Sektör Kolokyumu vasıtasıyla Türkiye’de animasyon sektörünün önemli aktörleri ve bu alanda eğitim veren kurumları bir araya getiren özel etkinliğe ev sahipliği yaptı. İlkinden beri uluslararası konuklar ve kurumların ortaklığında özellikle animasyonun kadınlarını ön plana çıkarmaya çalıştık. Zira animasyon dünyasında çalışmış olan, çalışan ve bu meslek için okuyan pek çok kadın var. Kültürde kadının gücü görünür olmalı. Ayrıca hepimizin bu güce ihtiyacı var.

Son üç senedir İstanbul’un Animasyon Festivali olarak önemli kurumların da desteği ile gerçekleştirdiğimiz festivali artık daha da etkin bir eğitim, öğretim ve paylaşım platformuna dönüştürdük. TC Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ISTKA (İstanbul Kalkınma Ajansı) Yaratıcı Endüstriler Mali Destek Programı’ndan destek alan İstanbul Animasyon Platformu ANİM.İST olarak önceliğimiz de animasyonu güçlendirmek, ona yeni yetenekler kazandırmak, kültürünü zenginleştirmek ve nitelikli filmler üretmek. Ayrıca engellileri ya da engellenenleri de kapsamak istiyoruz. Zira animasyon sektörü engelleri ortadan kaldıracak bir üretim alanı.

Türkiye’deki animasyon sektörünün yakın geleceğine dair öngörüleriniz, hayalleriniz neler?

Animasyon sektörümüzü Türk mutfağına benzetebiliriz. Malum Türk mutfağı, tüm zenginliği ve eşsizliğine rağmen dünyada tanınırlığı ve saygınlığı itibarıyla hak ettiği yere gelememiş bir değer. Elimizde zengin malzeme var, lezzeti talep edenler var; ancak başlangıcı yüzyıllar evvel Karagöz ve Hacivat’a dayanan, müthiş bir hikâye anlatıcılığı mirasına sahip animasyon sektörümüz hâlâ “bebek sektör” olarak anılıyor. ​​Küresel animasyon pazarının 2020 rakamlarıyla 272,1 milyon dolardan 2026 yılına kadar 473,7 milyon dolara ulaşacağı ve görsel medyanın geleceğinin animasyon olacağı öngörülüyor. Bu sadece çocuk ya da gençlerin değil, yetişkin izleyicinin de çizgi filmlere yönelik iştahı ve animasyonun sadece çizgi film değil görsel efektler ile artan kullanım alanının genişlemesi ile orantılı bir öngörü. Fikrî mülkiyet, eser yaratımı, kreatif endüstri, kültürel ve ekonomik değer yanlarını bir kenara bırakırsak animasyon günlük yaşamın rutinini gerçeküstü ve fantastik bir evrene girerek bozmak, dünyanın gerçekleri ile güvenli bir alandayken yüzleşmek, zihnimizde onları işlemek, sindirmek, dayanıklılığımızı desteklemek için var. Ancak biz animasyon mutfağında ne yazık ki hâlâ ucuz, çabuk üretilen ve tüketilen “fast food”a yöneliyoruz. Ayrıca usta ve vizyoner şefler az. Onların el vereceği iyi yetişmiş sanatçı ruhlu ekiplere ve tüm bu ekonomik, kültürel ve yaşamsal değeri değerlendirip dünyaya açacak vizyoner yapımcılara ihtiyaç var. O da olacak. İyi projeler, müthiş sanatçılar göreceğiz.

Örneğin, desteklenen ve olgun bir animasyon sektörünün olduğu Fransa ‘da filminiz proje hâlindeyken sizi projeye uygun film müziği bestecisi ile bir araya getiren programlar, yapılar var. Mozaiğin parçalarını itinayla eksiksiz yerleştiriyorlar. Bu sene Annecy Animasyon Film Festivali seçkisindeki kısa filmlere baktığımızda gördüğümüz tek Türkiye menşeli filmin künyesini diğer filmlerle karşılaştırdığımızda, neyi yapmamız gerektiği ortaya çıkıyor. Seslendirme ve müzisyen hariç; yönetmen, senarist, animatör, sanat yönetmeni, editör… Hepsi aynı isim. Henüz anlaşmalı bir dağıtımcı, yayıncı yok. Yapımcı-yönetmen sarmalı söz konusu. Bu, “bağımsız” kısa filmler için alışıldık bir durum olabilir. Hatta uzun metraj filmlerimiz de böyle. Ancak uluslararası arenada animasyon sektörünün geliştiği ülkelerde kısa-uzun animasyon fark etmeksizin senaristinden dağıtımcısına, iletişimcisinden ses oyuncusuna animasyon üretim bandında olan herkesin meslek tanımlarının hakkını vererek ekip listesinde olduklarını / olabildiklerini görüyoruz. Bu kesinlikle sadece bir ticaret, teknoloji, çizim yapmayı ve 3D yazılımı öğrenelim meselesi değil. Bu bir kavrayış meselesi, bir kültür meselesi.