Biraz rahatsız olmak isteyenlere: Kasırga Mevsimi
Yazı: Korcan Derinsu
Meksikalı yazar Fernanda Melchor’un; The New York Times’ın “21. Yüzyılın En İyi 100 Kitabı” listesinde de kendine yer bulan romanı Kasırga Mevsimi, modernist bir üslup ve cüretkâr bir gerçekçilikle, kan dondurucu bir cinayetin arkasındaki insan hâllerini anlatıyor. İdil Dündar çevirisi ve İthaki Yayınları etiketiyle, Ocak 2025’te Türkçede yayımlandı.
Ne hakkında? Hikâye ne?
Kasırga Mevsimi, Meksika’nın küçük bir köyünde “cadı” olarak bilinen bir kadının cinayetiyle başlıyor. Daha sonra farklı karakterlerin ağzından bu cadının kim olduğunu okuyoruz. Tabii her karakterle birlikte aslında arka planda neler olduğuna dair yeni bir şey öğreniyoruz. Böylelikle köye hâkim olan sistematik yoksulluğun, umutsuzluğun ve patriyarkal şiddetin yarattığı döngüyü görüyoruz.
Zaman dilimi ve mekân
Veracruz şehrine bağlı La Matosa kasabası. Zaman net belirtilmiyor.
Okumadan önce bilmemiz gerekenler
1982 doğumlu Fernanda Melchor günümüz Meksika Edebiyatı’nın heyecan verici kalemlerinden biri.
Kasırga Mevsimi, 2020 Uluslararası Booker ve 2021 Dublin Uluslararası Edebiyat Ödülleri’nde Kısa Liste’ye kalan; Almancaya ilk kez çevrilen kitaplara verilen Uluslararası Edebiyat Ödülü’nü de kazanan bir roman.
Melchor’un son romanı Paradais, Uluslararası Booker Ödülleri’nde uzun listeye kalırken, doğup büyüdüğü Veracruz kentini anlattığı This Is Not Miami isimli öykü-deneme kitabı da 2023 National Books Awards’da Çeviri Edebiyat alanında uzun listeye kalma başarısını gösterdi.
Kitaba dair en çok neyi sevdin?
Melchor’un anlatıma kafa yoran bir yazar olmasını çok sevdim. Uzun, boğucu cümlelerle, paragraflara bölmeden anlatılan hikâye, başka türlü bu kadar etkili olmazmış gibi hissettirdi. Bu etkiyi yaratan çok az metin var günümüzde. Ve tabii bir de sert bir hikâye anlatırken hiç taviz vermeyen hâlini çok sevdim. “Kim ne hisseder, fazla mı kaçtı acaba?” gibi kaygıları yok yazarın. Olanı olduğu gibi anlatıyor, amacına da fazlasıyla ulaşıyor.
En az neyi sevdin?
Kapağını pek sevemedim doğrusu.
Yazıma dair neler söyleyebilirsin?
Birinci sınıf olduğunu söylemem şart. Hem oyuncaklı (kronolojik değil, parçaları bizim birleştirmemiz gerekiyor) hem cesur (paragraflara bölünmemiş, anlatıcı değişiyor) hem de karanlık (ele aldığı meselelerden ötürü). Üstelik hepsini kusursuz bir dengede tutuyor. Böylece yazarın varlığı doğrudan hissedilmiyor. Biçimle içeriğin uyumu da mükemmel. Üstelik böyle blok hâlinde anlatım, Meksika’da sözlü edebiyat geleneğiymiş. Yani yerelden beslenen bir yanı da var. Ne demeli, her şeyiyle çok etkileyici!
Kısa sürede sürüklenerek mi okudun? Yoksa biraz sürünerek mi?
Uzun bir kitap olmamasına rağmen kendimi vererek okumak istedim. Bu yüzden bilerek frene bastım ve tamamını dört-beş güne yaydım. İyi ki de böyle yapmışım çünkü parçaları birleştirmek biraz odaklanma istiyor.
Çok etkilendiğin / dönüp tekrar okuduğun bölüm(ler) oldu mu?
Buram buram şiddet dolu, okurken gerçekten zorlayan bölümler var. O ilk şok geçtikten sonra dönüp tekrar okudum buraları. Okuyucuda yaratılan rahatsızlığa yakından bakmak hoşuma gidiyor.
Kitap, modunu nasıl etkiledi?
İlk başladığımda anlatım kronolojik olmadığı için biraz kafam karıştı. Hatta “Ben ne okuyorum şimdi!” noktasına geldim ama sonra taşlar yerine oturdu. Bitirince üzerime ağırlık çökmüştü, çünkü anlatılanlar çok gerçek. Üstelik Meksika ile Türkiye kadın cinayetleri, şiddet, toplumsal adaletsizlik gibi birçok konuda birbirine çok benziyor. Yani coğrafya olarak uzak olsak da ruh olarak asla değiliz ve benzer bir kaderi paylaşıyoruz.
Okurken hiç Google’ladığın şeyler oldu mu?
Meksika’da cadılık inancı var mı, varsa nasıl? Bunu merak edip araştırdım. Tahmin ettiğim gibi neredeyse tüm Latin Amerika’da ucundan kıyısından bir cadı / cadılık kültürü varmış. Bir de yazara dair bir şeyler okumak istedim, onlara baktım.
Kitabın ismi hakkında ne düşünüyorsun?
Çok doğru bir seçim olduğu düşünüyorum. Hem kasabada olanlara dair hem de havaya dair hem de sonrasında olacaklarına dair çağrışım yaratabilen bir isim. Sıcaktan kavrulan bir kasabayı okuyoruz, kasırgalar da başlamak üzere ama bir yandan anlatıların kendisi kasırga zaten. Üstelik gelecek de çok güneşli değil. Çok sevdim.
Bu kitabı seven şunları da sever (Akla gelen başka kitap önerileri)
Latin Amerika’dan çıkan sert hikâyelere gitti aklım ister istemez. Gabriel Garcia Marquez’in Başkan Babamızın Sonbahar’ı ve kitabın arka kapağında da değinilen Roberto Bolano’nun 2666’sı ilk aklıma gelenler oldu.
Benzer şekilde Mariana Enriquez, Guadalupe Nettel ve Samanta Schweblin kitapları da bazı farklılıkları olsa da Kasırga Mevsimi’ni sevenlerin rahatlıkla seveceği kitaplar.
Yazara bir soru soracak olsan bu soru ne olurdu?
Romanın film uyarlanmasını sevdi mi, bunu merak ediyorum. Başka romanlarının film olmasını ister mi, bunu da merak ediyorum. Kasırga Mevsimi’nden biraz daha az sevsem de diğer romanı Paradais film olmaya çok müsait bence.