Ölümle yaşam arasında: Kız’la Randevu
Yazı: Korcan Derinsu
Çağdaş Latin Amerika edebiyatının adından söz ettiren kalemlerinden Mateo García Elizondo’nın Kız’la Randevu romanı yaşamla ölümün, geçmişle bugünün sınırlarında dolanıyor. Siren Yayınları etiketi ve Roza Hakmen çevirisi ile Türkçede.
Ne hakkında? Hikâye ne?
Kız’la Randevu, El Zapotal kasabasına ölmeye gelen bir bağımlının hikâyesini anlatıyor. Bir yandan hayatını gözden geçiren karakterimiz diğer yandan kasabadaki insanlarla (ve ölülerle!) iletişime geçiyor. Bir noktadan sonra da gerçek ile hayal tıpkı ölüm ve yaşam gibi birbirinin içine geçiyor.
Zaman dilimi ve mekân
Mekân Meksika’nın Oaxaca şehrine bağlı El Zapotal kasabası. Zaman ise net olarak belirtilmiyor.
Okumadan önce bilmemiz gerekenler
*Mateo García Elizondo, anne tarafından Kolombiyalı yazar Gabriel Garcia Marquez’in, baba tarafından ise Meksikalı yazar Salvador Elizondo’nun torunu.
*Aynı zamanda senaristlik yapan Elizondo, Alfonso Cuaron’un oğlu Jonas Cuaron’un 2015 tarihli, Toronto Film Festivali’nde FIPRESCI ödülü kazanan filmi Desierto’nun senaristi.
*İlk romanı Kız’la Randevu ile dikkat çeken Elizondo, Granta dergisi tarafından İspanyolca edebiyatın 35 yaş altı en iyi yazarlarından birisi olarak gösteriliyor.
Kitaba dair en çok neyi sevdin?
Ölüme doğru yola çıkan bağımlı bir kahramanın iç dünyasını aktarmak çok sevimsiz olabilecekken, Elizondo nihilizm ile arzu, yani ölüm ile yaşam arasındaki o ince çizgiyi çok güzel anlatıyor. En çok bunun altından başarıyla kalkmasını sevdim çünkü bağımlılık tuzaklarla dolu, ajitasyona ya da kolaya kaçmaya çok müsait bir konu. Hiç o sulara bulaşmadan bir adamın sona doğru gidişini olduğu gibi anlatıyor.
En az neyi sevdin?
Bazı bölümlerde tekrara mı düşüyor hissim oldu ama çok da rahatsız edici bir seviyede değildi.
Yazıma dair neler söyleyebilirsin?
Olay değil de duygu durumu odaklı metinler her zaman riskli. Eğer anlatımda, dilde bir şeyin dozu kaçarsa tüm metnin de tadı kaçabiliyor. Yazar da bunun farkında. Bu yüzden sade ve akıcı diliyle bir o kadar da yalın anlatımıyla hem okuyucuyu karaktere bağlıyor hem de görece uzak / soğuk sayılabilecek bir evrene dâhil ediyor. Tabii bunda ülkenin en iyi çevirmenlerinden birisi olan Roza Hakmen’in de payı büyük.
Kısa sürede sürüklenerek mi okudun? Yoksa biraz sürünerek mi?
Aslında böyle hayalle gerçeğin birbirine karıştığı metinlerin her zaman alıcısı değilim ama Kız’la Randevu farklı, gerçekten iyi yazılmış bir roman. Bu yüzden tamamını bir gecede okudum.
Çok etkilendiğin / dönüp tekrar okuduğun bölüm(ler) oldu mu?
Özellikle olmadı. Öyle çok güzel cümleleri, paragrafları olan bir metin değil zaten Kız’la Randevu. Parçadan ziyade bütüne bakmak, bıraktığı hisse odaklanmak gereken metinlerden.
Kitap, modunu nasıl etkiledi?
Yalan söylemeyeceğim, içimi çok kararttı. Hatta düşündüğümden de fazla kararttı ama bundan şikayetçi değilim. Duygularımı harekete geçirmese daha kötü hissederdim. En azından şimdi iyi bir edebiyat eseri okuduğumun farkındayım.
Okurken hiç Google’ladığın şeyler oldu mu?
El Zapotal’ın Meksika’da gerçek bir yer olup olmadığını merak edip baktım, gerçekmiş. Bir de tabii yazarın kendisine baktım.
Kitabın ismi hakkında ne düşünüyorsun?
İsimde geçen “Kız” –orijinal isimde Lady olarak geçiyor– argoda eroine verilen isimlerden birisi. Anlatıcı da Kız’la son bir kez görüşmek için yola çıkıyor. Yani bu açıdan oldukça yalın bir isim seçimi. Keşke bu kadar doğrudan olmasaydı tabii.
Bu kitabı seven şunları da sever
Meksika edebiyatı demişken oradan devam etmek istedim. Kız’la Randevu’nun bolca göndermeleriyle dolu olduğu Juan Rulfo’nun Pedro Páramo adlı romanı ilk aklıma gelen roman oldu. Bunun dışında Yuri Herrera’nın Bedenlerin Göçü kitabı benzer bir atmosfer arayanlara hitap edebilir. Yakında Türkçede okuyacağımız Fernanda Melchor’un Fırtına Mevsimi ve kitapları yine Siren Yayınları’ndan çıkan Valeria Luiselli’nin Kayıp Çocuk Arşivi romanı da -farklı atmosfer ve türde olmalarına rağmen- Meksika edebiyatı deyince isimlerini anmak gereken eserler.
Bağımlılık temalı çok kitap var kuşkusuz ama ben meseleyi biraz daha kendine has şekilde ele alan Philip K. Dick bilim kurgusu Karanlığı Taramak romanını önereceğim.
Yazara bir soru soracak olsan bu soru ne olurdu?
Diğer yazar dedesi Salvador Elizondo’nun hiçbir kitabı Türkçede olmadığı için onu mecburen pas geçeceğim ve diğer dedesi Gabriel Garcia Marquez’in en çok hangi kitabını seviyor bunu soracağım.