Moon Duo seçti: Elektronik müziğin kadın kahramanları dosyası

“Synthesizer ve elektronik müziğin kadın öncülerine dair bir rehber harika olurdu. Aklımıza Delia Derbyshire, Daphne Oram, Laurie Spiegel, Suzanne Ciani gibileri geliyor ama batı paradigmasının ötesinde bilmediğimiz isimleri de öğrenmek isteriz.”

Moon Duo

A’dan Z’ye: Elektronik müziğin kadın kahramanları

Yazı: İlayda Tenim – İllüstrasyon: Vardal Caniş Su

Erik “Ripley” Johnson ve Sanae Yamada’dan müteakip Moon Duo’nun Bant Mag. ekibi için özel bir yere sahip olduğunu hatırlatarak başlayalım. İkiliyi ilk İstanbul konserleri için 2010’da arkaoda’da ağırladığımız günden bu yana kendileriyle özel bir bağa sahibiz. Bant Mag. Yayınları’ndan çıkan ilk kitap olan Aylin Güngör fotoğraf koleksiyonu From Where I Am / Oturduğum Yerden’in kapağında da Moon Duo’yu görebilirsiniz. Ripley ve Sanae’nin bu özel sayımız için önerdiği konu da kesinlikle daha fazla deşmek istediğimiz bir alana yönelmemize sebep oldu…

Elektronik müzik genelde ‘erkeklere özel gizli bir kulüp’ gibi görülse de ortaya çıktığı tarihten bu yana kadınların icat ettiği müzik aletleri, yazılımlar ve tekniklerle şekil alarak günümüze geldi. 2016’da kaybettiğimiz Else Marie Pade, 2019’da aramızdan ayrılan Ruth Anderson ya da hâlâ büyük bir tutkuyla iç dünyalarını seslere aktarma uğraşlarına devam eden Laurie Spiegel ve Ikue Mori gibi hak ettikleri değeri görmeye henüz yeni yeni başlayan elektronik müziğin kadın kurucularından bazılarını A’dan Z’ye derledik.

Ana Maria-Avram

2017’de hayatını kaybeden Rumen besteci ve piyanist. Eşi Iancu Dumitrescu’nun kurduğu The Hyperion Ensemble’ın şefliğini yaptı ve yenilikçi Rumen müziğini dünyaya duyurabilmek adına başlattığı, dünyadaki tek spektral müzik odaklı festival olan Spectrum XXI Festivali’nin sanat yönetmenliğini üstlendi. “Yalnızca bir trend değil, sese karşı spesifik bir tutum” olarak tanımladığı ve sıkça isminin birlikte anıldığı spektral müzik türü, gölgesinde büyüdüğü Ceaușescu diktatörlüğüne en büyük başkaldırısıdır diyebiliriz. 

Bebe Barron (Charlotte May Wind)

Tarihin ilk elektronik film müziğinin bestecisi. İlk eşi Louis Barron ile 1956 yapımı bilim kurgu klasiği Yasaklı Gezegen için yaptıkları beste, müzik ve ses efekti arasındaki geleneksel sınırı aşarak günümüz ses dizaynının dönüm noktası haline geldi. Louis Barron ile elektro-akustik müziğe olan hayranlıkları, kendilerine düğün hediyesi olarak gelen bir ses kayıt cihazıyla başlamış. Günümüzdeki elektro-akustik efektler dijital olarak sentezlenirken Bebe ve Louis, bunun için vakum tüpleri ve ses kayıt cihazlarından faydalanıyordu. Barron, aynı zamanda ABD’deki ilk elektronik müzik stüdyosunun kurucusu ve 1997 SEAMUS Ödülü’nün de sahibi.

Christine Newby (Cosey Fanni Tutti)

İngiliz performans sanatçısı, müzisyen ve yazar. Daha çok Throbbing Gristle ve Chris & Cosey gibi avangart gruplardan tanıdığımız yaşayan efsane, 1973 senesine kadar Cosmosis ismini kullandı, ardından Mozart’ın Così fan tutte operasından esinlenerek Cosey Fanni Tutti adını aldı. Dada ve sürrealizm akımlarının yanı sıra Beat kuşağından da oldukça esinlenen COUM Transmissions kolektifinin kurucu üyelerinden, hatta kolektifin çizgisini müzikten performans sanatına kaydıran isim. 1975’te IX. Paris Bienali’nde İngiltere’yi temsil etmek üzere seçildi. 1976’da Chris Carter’la birlikte kurdukları Throbbing Gristle’ın 1981’de dağılmasının ardından ikili, Carter Tutti ismiyle birlikte müzik yapmaya devam etti ve 2012’de Short Circuit Festivali’nde Nik Void ile güçlerini birleştirerek Carter Tutti Void kolektifini oluşturdu. 14 Mart 2020’de hayata veda eden, Throbbing Gristle ve COUM Transmissions kolektifinin kurucularından, bu dünyaya bıraktığı birikimle avangart sanat tarihinin en değerlilerinden biri olmaya devam edecek müzisyen, sanatçı ve aktivist Genesis P-Orridge’i de burada analım…

Della Derbyshire

2001’de aramızdan ayrılan İngiliz müzisyen ve besteci. 10 öğrenciden yalnızca birinin kız olduğu 50’lerde Oxford ve Cambridge’den kabul aldı, Cambridge’den Matematik ve Müzik dereceleriyle mezun oldu. 60’larda BBC Radiophonic Atölyeleri’ne katıldı ve kült dizi Doctor Who için aranje ettiği, bir TV yapımı için tamamı elektronik müzikten oluşan ilk kompozisyonun temellerini de burada attı. “İngiliz elektronik müziğinin isimsiz kahramanı” olarak anılan Derbyshire; Aphex Twin, The Chemical Brothers ve Paul Hartnoll gibi isimlerin de ilham kaynağı.

Else Marie Pade

2016’da hayatını kaybeden elektronik ve concrete müzik akımının ilk Danimarkalı bestecisi. Bu sebeple Danimarka’da “Elektronik Müziğin Büyük Annesi” diye de anılıyor. Piyelonefrit hastalığı sebebiyle çocukluğunun büyük bir kısmı yatakta geçmiş ve iyileştikten sonra sesin sınırsız yaratıcı potansiyeliyle tanışmış. Sese ve müziğe bu yaklaşımının etkilerini bir hayvanat bahçesinin sesli portresini oluşturan 1955 tarihli bestesi “A Day at the Fair” ve gündelik seslerle Kopenhag’ın 24 saatini anlatan 1958 tarihli bestesi “Symphonie Magnetophonique”de yakalamak mümkün. Her yönüyle kuraldışı bir hayat yaşayan Pade, henüz 20 yaşındayken Gestapo tarafından esir alınmış ve kendi nota sistemini oluşturarak hücresinin duvarlarına tokasının ucuyla notalar kazımış. 

Fiorella Terenzi

İtalyan astrofizikçi, yazar ve müzisyen. Uzayın derinlerinden ses dalgalarını kayıt altına alıp bunları müziğe çeviriyor. Time dergisi tarafından “Carl Sagan ve Madonna arasında bir yerlerde” olarak tarif edilen Dr. Terenzi, tarihte aynı anda hem Grammy Ödülleri’ni dağıtan National Academy of Recording Arts & Sciences hem de American Astronomical Society üyeliği bulunan ilk kişi. Stanford ve MIT başta olmak üzere birçok üniversitede “Duygusal Öğrenme” adını verdiği yöntemle sanatın geçmişten günümüze evreni anlamak için nasıl kullanıldığı ve ses dalgalarıyla gök cisimlerini inceleme yolları üzerine dersler veriyor. Daha geniş kitleleri evrenin görkemi hakkında bilgilendirmek adına başlattığı BCC Uzay & Astronomi Dersleri’ne her ay yüzlerce kişi katılıyor. 

Gillian Gilbert

New Order synthçisi ve gitaristi olarak tanıdığımız İngiliz müzisyen. 70’lerin sonunda üyesi olduğu The Inadequates isimli punk grubu ve Joy Division aynı yerde prova yapıyormuş. Joy Division, singlelarını satın almaları karşılığında arabası olmayan Gilbert ve grup arkadaşlarını eve bırakmayı kabul etmiş. Bu şekilde başlayan dostluk, Ian Curtis’in hayatını kaybetmesinin ardından New Order olarak yola devam eden gruba Gilbert’ın da dahil olmasını sağlamış. Bernard Sumner ve Peter Hook, New Order dışında da müzik üretmeye başlayınca Gilbert ve Stephen Morris de The Other Two ismiyle kendi synth pop gruplarını kurdu; Gilbert’ın solo kariyeri ve remiksleri de elektronik denemelerle dolu.

Heather Heart (Heather Lotruglio)

New Yorklu DJ ve Amerika tekno/rave sahnesinin kahramanlarından biri. 1990’da Frankie Bones ve Adam X’le birlikte sadece tekno plak satan ilk dükkân Groove Record Shop’u açtılar. Üçlü, birçok kişi tarafından New York’a teknoyu getiren sanatçılar olarak anılıyor. 1991’de türün severlerini bir çatı altında toplayan Under One Sky fanzinini yayınladı.1992’de önce ‘Heather Heather’, ardından ‘Heather Heart’ ismiyle efsanevi Storm ravelerinde DJ’lik yapmaya başladı. 1995’te Manhattan’a taşıdıkları ve adını Sonic Groove olarak değiştirdikleri dükkân, New York’ta yeraltı tekno dünyasının merkezi haline geldi ve birçok büyük şehrin yeraltı parti kültürüne ilham verdi. Heart, 2015’te Mixmag’in “Dans müziğe yön veren 20 kadın” listesinde yer aldı.

Ikue Mori

1953 doğumlu Japon davulcu, besteci ve grafiker. Halen 1977’de seyahat amaçlı gittiği New York’ta yaşıyor. Müzikal kariyerine no wave grubu DNA’in davulcusu olarak başladı. Daha önce davul çalmayı bilmemesine rağmen kısa sürede kendine has bir çalma tarzı geliştirerek birçok eleştirmenin dikkatini çekti. DNA dağıldıktan sonra Mori, New York deneysel müzik çevrelerinde boy göstermeye başladı. Davul setinin yerini esas enstrümanı olarak davul makinesi ve laptop aldı. Her fırsatta ilhamını görsel sanatlardan aldığını dile getiriyor ve parçası olduğu plak şirketi Tzadik’in albüm kapaklarının çoğunu kendisi tasarlıyor. 

Jordana Lesesne

1.8.7 sahne adıyla tanınan Drum’n’Bass DJ’i ve prodüktör. Gitarını satıp abisinin eski turntablelarını kullanarak müzik yapmayı öğrendi ve Blondie’nin “Atomic” remiksiyle sanal ortamda üne kavuştu. 22 Şubat 2000’de Ohio’da korkunç bir transfobik saldırıya maruz kaldı. Zanlı Matthew Gostlin yakalanamayınca İngiltere’ye yerleşti. 2014’te Harriet Magazine’in “Siyah müzik tarihinden tanımanız gereken 12 kadın”, 2015’te Mixmag’in “Dans müziğe yön veren 20 kadın” listelerinde yer aldı. Müziği, dubstep prodüktörü Bassnectar, Lady Sovereign ve Alexis K/Unsub gibi isimlere ilham kaynağı oldu. 80’lerin ekonomik durgunluğundan MTV’de çıkan başarılı bir müzisyen olarak sıyrılma hikâyesiyle ekonomist Richard Florida’nın The Rise of the Creative Class kitabında da kendisine yer verildi.

Dosyanın tamamını okumak için buraya tıklayarak Bant Mag. No:69’a ulaşabilirsiniz.