Morpheus ve özgürleştirici şarkılarının ardındakiler

Röportaj: Tuana Özcan - Fotoğraf: Zahra Reijs

Amsterdam’da yerleşik müzisyen ve besteci Martijn Verhagen’in Morpheus adını verdiği solo projesi, şanson geleneklerine getirdiği modern yorumla dikkat çekiyor. Kendisi hakkında kaleme alınmış tanıtım metinlerinde “Charles Aznavour’un şansonları ve Kate Bush’un hayalperest şarkı yazımından ilham aldığı” vurgusu yapılıyor.

1 Haziran’da ilk İstanbul konseri için Salon İKSV sahnesinde olacak Morpheus ile hem ilk EP’si Morphosis’i hem de bu hafta bir başka EP’de toplanacak yenice şarkılarını, biraz da Zeki Müren’i konuştuk. Konserin detaylarına buradan ulaşabilir; son Morpheus teklisi “Pearl”ün canlı performans videosunu da aşağıdan izleyebilirsiniz.


Öncellikle Morpheus ismini sormak istiyorum. Kendi isminle müzik yayınlamama sebebin neydi, Morpheus senin için ayrı bir persona anlamına mı geliyor?

Şarkılarım benim için çok kişisel ve bu bazen beni kırılgan bir insan yapıyor. Bu kırılganlık etrafında bir dünya yaratmak istiyorum. Müzik benim hayatla başa çıkma biçimim ama aynı zamanda onu büyülü ve güzel kılmak için de mükemmel bir yol. Morpheus dünyası benim için özgürleştirici. Bu sayede hem kırılganlığımı kaybetmeden hem de en güçlü hâlimle sahnede olabiliyorum.

Morphosis, duygunun ön planda minimal bir prodüksiyona sahip bir koleksiyondu. Yeni teklilerin “Ride or Die” ve “The Sunrise”ta ise Thomas Azier’in prodüksiyonu dikkat çekiyor. Alışık olduğumuz orkestral ögelerin yanında elektronik pop seslerinin yer bulduğunu duyuyuyoruz. Bu değişimler şarkı yazış sürecini etkiledi mi?

Morphosis ile annemin kaybını bana umut ve güç veren bir şeye dönüştürmeye çalıştım. Ama aynı zamanda yasın karanlığını da inceledim, kötü yanlarından gözümü kaçırmak istemedim.

Şimdi, bu yeni EP ile bakış açımı tekrar güneşe doğru çeviriyorum. Gün boyunca güneşi takip eden bir ayçiçeği gibi âdeta. Yazım süreci, ilk EP’de olduğu gibi küçük piyano şarkıları ile başladı. Thomas ve ben birlikte sonik dünyasını şekillendirdik. Özel bir süreçti çünkü ilk EP’de esas olarak hikâye ve sesim ön plandaydı, şimdi ise bir ses dünyası yaratmaya çalıştık.

Thomas Azier ile birbirinizi yapboz parçaları gibi tamamladığınızdan bahsettiğini okumuştum. Yollarınız nasıl çakıştı, nasıl birbirinizi buldunuz?

2023’te Thomas’ın turnesinde ön grup olarak çıkmıştım, daha önceleri de kardeşiyle çalışmıştım. Thomas ile çalışmak çok eğlenceliydi çünkü kendisi doğru sesi ararken deneyler yapmayı çok heyecan verici buluyor. Thomas aynı zamanda tehlikeli, beklenmedik olanın peşinde koşuyor; bu da benim yansımasını istediğim bir özelliğiydi. Hayatın gidişatını tahmin etmek mümkün değil; bu da daha eğlenceli ve heyecanlı kılıyor.

“Ride or Die”, “The Sunrise” ve “Pearl”, yeni bir koleksiyonun parçası mı? Bizi neler bekliyor, ipuçları alabilir miyiz?

Evet, hepsi 31 Mayıs’ta çıkacak olan yeni EP The Ascent‘te yer alacak. Daha ritmik elementler ve yaylılarla birlikte, coşkulu bir ses bekleyebilirsiniz. Ancak, sesim her şeyin merkezinde kalmaya devam edecek.

Morphosis, sadece canlı kaydedilmiş videoların olduğu daha sade bir işti. Yeni teklilerde ise görsel dünyaya daha ağırlık verdiğini görebiliyoruz. Şarkıları yazım sürecinde aklında görsel bir dünya oluşmuş muydu?

Canlı videoların yapımında çok zevk aldım. Bu videoları oluştururken, esas niyetime odaklanıyorum. Şarkılarımı söylerken dinleyici yanımda götürmek istediğim için yazmaya başladığım âna geri dönmem gerekiyor. Soruna cevap vermek gerekirse: Bu EP için de bazı özel videolar olabilir; ama bu hâlâ bir sürpriz. Kim bilir… Ama her hâlükarda, EP 1’den farklı bir biçimde olacak.

Fransız şanson müziğinden elektronik müziğe uzanan geniş bir ilham yelpazen var. Zeki Müren’in de ilham aldığın isimlerden biri olduğunu gördüm. Onu nasıl keşfettiğini sormak istiyorum. Müziğinde Zeki Müren’in etkisini hissettiğin yerler var mı?

Zeki Müren’in sesi bana çok ilham verdi. En sevdiğim şarkısı “Şimdi Uzaklardasın“. Sesi bana hat sanatı gibi zarif geliyor. Özellikle bu şarkıdaki yaylı düzenlemesini de çok beğeniyorum. Birçok eski Türkçe şarkının güzel yaylı düzenlemelerine sahip olduğunu fark ettim ve bu bana The Ascent EP’sinde yaylıları kullanmam için ilham verdi.

Dijital platformlarda aylık dinleyicilerinin çoğunluğunun Türkiye’den olduğunu görüyorum. Sence müziğin neden Türkiye’deki dinleyicide özel bir yer buldu?

Güzel soru, bunu planlamamıştık ama Türkçe müzik dinlemeyi sevdiğim için bunun bir tesadüf olmadığını düşünüyorum. Yanılıyorsam düzelt ama Türkiye’de insanların yoğun hislere sahip olmasının korkulan bir şey olmadığını düşünüyorum. Benim ülkemde bu neredeyse bir tabu gibi. Bence en iyisi buna izin vermek ve böylece hayatı olabildiğince renkli hâle getirmek.

1 Haziran’daki ilk İstanbul konserin için çok heyecanlıyız, sen nasıl hissediyorsun? Neler beklemeliyiz, yayımlanmamış şarkılar duyacak mıyız?

Morphosis ve yaklaşan EP’deki her şarkıyı çalacağım. Ayrıca bu benim ilk headline konserim olduğu için birkaç sürprizim de olacak. Yayımlanmamış şarkılar da olacak olabilir tabii!