Patriyarkaya karşı popüler kültür alanından kılavuzluklar

21-22 Temmuz’da başta Pınar Gültekin olmak üzere erkekler tarafından katledilen kadınlar için birçok şehirde sokak eylemleri düzenlendi ve katil Cemal Metin Avcı’nın suç ortaklarının İstanbul Sözleşmesi’ni uygulamayanlar olduğu haykırıldı. Pınar Gültekin’in haberini almanın hemen ertesinde Muş’ta yaşayan Fatma Altınmakas’a evli olduğu erkek Kazım Altınmakas’ın kardeşi Sinan Altınmakas tarafından tecavüz edildiğini, ardından Kazım Altınmakas tarafından 7 aylık hamile iken öldürüldüğünü öğrendik. Temmuz ayında Türkiye’de erkekler en az 32 kadını öldürdü ve 9 kadına tecavüz etti. Her güne kadın cinayetiyle, kadınlara, LGBTİ+’lara ve çocuklara uygulanan şiddet ve istismar haberleriyle uyanan bizler, Gülistan Doku’dan da 5 Ocak’tan beri haber alamıyoruz ve kontrolsüz öfke olarak gösterilmeye çalışılan sistematik şiddetin ne olduğunu çok iyi tanıyoruz. İçimizde tarifsiz bir öfke ve sıkışma hissi var ve gelecek belirsiz.

Kadın bedeni ve kimlikleri üzerinde binlerce yıldır tahakküm kuran bu sistemin faillerini her yerde aramamız ve sorgulamamız gerektiğinin bilincindeyiz. Her kim bundan muaf olduğunu düşünüyorsa, oraya daha da dikkatli bakmamız gerektiğini öğrendik. Her an beslendiğimiz popüler kültür alanında bize anlatılan ve bizlerin anlattığı hikâyeler yaşadığımız dünya üzerinde doğrudan bir etkiye sahip. Süper kahraman anlatısındaki baş rolün kadın karaktere verilmesiyle işin içinden çıkamıyoruz örneğin. Bu düzenin sürdürülmesine hizmet etmiş üretimlerden oluşan koca bir tarih var önümüzde ve bunu dönüştürmek çok ağır ve zorlu ilerleyen bir süreç olarak seyretmekte. Bu süreçte bizi güçlendiren her üretimi kutlamak zorundayız. Burada ilham verici seslerden bir derlememiz var. Birikmeleri ve kılavuz olmaları için.

“Hepimizin içinde yalnız başına yürüyen bir kadın var. Tüm kadınlar içlerinde henüz ifade edilmemiş bir başkaldırı taşırlar.”
Agnès Varda

“Anlattığımız hikâyelerin doğrudan yansıması olan bir dünyada yaşıyoruz. Popüler kültür alanında yaratılan anlatılar kadınları birer nesne olarak gösteriyor. Nesneler kullanılıp atılabilen şeylerdir. Bizler de mütemadiyen nesneleştirilerek, kullanılıp atılabilirmiş gibi gösteriliyoruz.”
Brit Marling

“Bu kadınların deneyimlerini ve yakınlıklarını paylaşmak istedik. Çünkü daha önceleri temsil edilmemişlerdi. Eğer bir imge tarih anlatısında eksik kaldıysa, kesinlikle bugüne ait bir imgedir.”
Céline Sciamma

“Her gün topluluğumdan birileri ölüyor. Ya HIV ve AIDS’ten, ya transfobiden ya da homofobiden. Şunu göz önünde bulundurmanızı istiyorum. İnsandan bahsediyoruz. Hepimiz insanız. Bu bir kapsayıcılık meselesi. Ve ben asla ama asla hiçbirinizin saygısı için ricada bulunmam. Bu bir taleptir. Bana beni kabul ettiğinizi söylemeyeceksiniz, bana beni tolore ettiğinizi söylemeyeceksiniz, buna gücünüz yok, size bu yetkiyi vermiyorum!”
Dominique Jackson

“Kadınlar olarak hayal gücümüz üzerinde erkekler tarafından kurulan sömürgenin bugün bizim için bir güç kaynağı olduğuna inanıyorum. Bizler, erkeklerin sembol sistemine bütünüyle hâkimiz. Onlar ise bizim sistemlerimiz hakkında, özellikle de dünyanın bizim sistemlerimizi ne şekilde düzenlediğine dair neredeyse hiçbir şey bilmiyorlar. Dahası, bunları merak bile etmiyorlar. Bize yalnızca kendi kurdukları sistemin içinden bakıyorlar ve bununla kalıyorlar.” 
Elena Ferrante 

“Cezaevi endüstrisi kompleksiyle ilgili her şey hapsedilmiş kadınları insanlıktan çıkarmak üzere tasarlanmıştır. Bu nedenle bizim dizimizin [Orange Is The New Black] bunun tam anlamıyla tersini yapmaya çalışması bana çok anlamlı geliyor.”
Laverne Cox

“Bu ülkede kadınlara oy hakkı ilk gündeme geldiği zaman, kadınlar, birer masa ya da sandalye gibi sahip olunan şeylerdi. Bu sebeple onlara uygulanan şiddet görmezden gelinmekteydi. Bu yaklaşım biraz hafiflemiş olsa da hâlâ geçerli.”
Gloria Steinem

“Çok rahatsız edici olduğunu bilerek insanlardan biz kadınların her hafta belli bir sayıda erkeği öldürdüğümüz bir senaryo hayal etmelerini rica ediyorum. (Bu noktada hayal etme tabirini kullandığımı belirtiyor ve altını üç kez çiziyorum.) Ataerkil toplumun masanın öteki tarafına geçip, ‘Tamam, durun. Bu katliamı durdurmak için ne yapmamız gerek?’ demesine kadar kaç tane erkek öldürmemiz gerekir? Çıkıp 100 erkeği öldürün demiyorum. Söylediğim tek şey, bu aşırı rahatsız edici senaryoyu hayal etmeniz.”
Mona Eltahawy

“İnsanlar başka bir şey yapabileceğim gerçeğini kabul etmeyecek diye kendimi sınırlandıracak değilim.”
Dolly Parton

“Maalesef ülkemizde çekilen dizi ve filmlerde şiddet, izleyiciyi özendirecek bir biçimde kullanılıyor. Daha çok erkek bakış açısı üzerinden yürüyen, şiddeti özendiren ve bundan bir kahramanlık öyküsü devşiren bir algının varlığı hem sinemamızdaki hem de dizilerdeki sorunlardan bir tanesi. Kadın ve çocuklarla ilgili sorunlar, çocuk yetiştirilmesi, çocukların hayata hazırlanması, kadın ve erkeklerin birbirleriyle olan ilişkileri gibi konuların yer aldığı sahnelerde şiddetin ele alınış biçimine daha da dikkat etmeliyiz.”
Yeşim Ustaoğlu 

“Erkekler, kadınların onlara gülmesinden korkuyor. Kadınlarsa erkeklerin onları öldürmesinden.”
Margaret Atwood

“Kadınlar, beyaz olmayanlar, lezbiyenler, translar ya da haklarından mahkûm bırakılmış diğer komünitelerin parçası olanlar için hikâyelerinin anlatılması, üzücü bir şekilde hâlâ radikal bir fikir. Oysa kapsayıcı hikâyeciliğin, kapsayıcı temsiliyetlerin devasa bir gücü var.”
Kerry Washington