RASTGELE: Terk edilmiş mekânlar arasından Elif Key’in seçtikleri

New York’ta yaşayan gazeteci, yazar ve editör Elif Key, RASTGELE için etkileyici bir seçkiyle çıkageldi. Fotoğraflar ve ilgi çekici hikâyelerle terk edilmiş mekânlara, Elif Key rehberliğinde kafayı uzatalım.

“Terk edilmiş, yalnız bırakılmış binalar, eski sinema salonları, hamamlar, gazinolar, kumarhaneler, akıl hastaneleri, köyler, girilmez ormanların içinde kaybolmuş evler. Bunların fotoğraflarına saatlerce bakabilirim. Üzücü de bulmuyorum; nihayetinde dünya hiçbir zaman aynı kalmamış, evler, binalar, kurumlar hep yıkılmış yerine başkası gelmiş. Buradaki mesele, bunların yerine başka bir şey de koyamamışlar. Onların duruşundaki o asalet, yıkılmadan ayakta kalmaları çok hoşuma gidiyor. Direnişin her hâli beni mutlu ediyor.” 

Condominio Insurgentes 300 

“Mexico City’de Roma mahallesindeki bu terk edilmiş binayı 50’lerde şaşaalı günler geçirip, önce binada gerçekleşen bir suikast, sonra şehri sarsan iki depremin ardından terk edilmesi yüzünden bana tam İstanbul’da geçebilecek bir öykü gibi geldiği için seviyorum. Şehrin içindeki büyük parkların, yemyeşil sokakların içinden geçerken karşınıza çıkan bu binanın adı Condominio Insurgentes 300. İsyancıların Mülkiyeti anlamına gelse de bina adını Insurgentes Caddesi üzerinden olmasından alıyor.”

Madison Theatre

“1920’den beri ayakta dursa da Peoria, İllionois’de bulunan tiyatro 17 yıldır terk edilmiş hâlde. Bu fotoğrafa her baktığımda bu salonda gösterilen sessiz film seanslarını, yıllar sonra Ray Charles’ı ve The Smashing Pumpkins’i burada izleyen insanların şimdi nerede olduklarını düşünüyorum ve ne hissettiklerini az çok biliyorum.” 

National Theatre 

“Michigan, Detroit’teki bu tiyatro 1911’de yapılmış. Bina, önce vodvillere, sonra filmlere ev sahipliği yapıyor, hatta bir vakitler porno filmlerin gösterildiği söyleniyor. Kızıl kiremitlerinin rengi, devasa pencereleri, yıkılan duvarlarındaki işlemeleri ve bütün unvanları elinden alınmış bir kraliçe gibi durmasından çok etkileniyorum. 1975 yılında terkedilmiş, o günden beri böyle duruyor.” 

Dekalpa Last Chance benzin istasyonu

“Bu fotoğrafın nerede çekildiğini bilmiyorum. Terk edilmiş binalar, yerler fotoğraflarına bakarken bulduğum bir fotoğraf. Benzin istasyonunun üzerindeki tabelada, ‘Depalka Last Chance Gas’ yazmasını seviyorum sanırım. Yani benzini aldın aldın, yoksa ilerisi True Detective’in bir bölümü ve cesedinin başında polisler bekliyor gibi bir sahne. Arabanın tükenmişliği, ilerideki kamyonun bir daha asla çalışamayacak olması ve ‘Son Şans’ adlı bir yerde durmalarını dizide görsem belki de bu kadar sevmez, yapay bulurdum ama bu çok gerçek.” 

Musconetcong Senatoryumu 

“New Jersey’deki bu sanatoryum uzun vakitler tüberküloz hastalarının tedavi için yattığı bir yerdi. 280 yataklı yer, 1907 yılında açıldığında tüberküloz hastalarına buranın havasının iyi geleceği düşünülüyordu. 2000’lere doğru terk edildikten sonra odalarından hastalara dair notlar, doktorların yazdığı reçeteler çıktı. Bu fotoğraf oranın mutfağından. Şimdi yıkık dökük. Bütçesizlikten açılması henüz söz konusu olmadığından kendisi de zamanla hastalanmış, paslanmış, çürümüş bir mekân gibi duruyor.” 

Tskalbuto, Gürcistan 

“Roman Robroek uzun bir zamandır sadece terk edilmiş mekânların fotoğraflarını çekiyor. Burası bir zamanlar zenginlerin rağbet ettiği; gençleşmek, dinç hissetmek için en çok gittiği bir spa merkezi. Ve buranın en önemli ve daimi konuğu ise Joseph Stalin. Buranın şifalı sularının ölümsüzlüğe faydası olduğu düşünülürken, şimdi ne Stalin kaldı ne de bu şifalı hamamlar. Havuzlar, banyolar, hamamların duvarları artık sarmaşıklar ve otlar içinde.” 

Casino Constanta

“Yine bir Roman Robroek fotoğrafı. Sovyet rejimi sırasında yükselen görkemli binalardan biri daha. Burası aslında bir kumarhane. Daha sonra hastane, ondan sonra da restoran olarak kullanılıp bir kenara bırakılan başka bir yapı. İnsan fotoğrafa bakarken kadınların süzüldüğünü ve aslında gerçeği gördüğünü, erkeklerin köşelerde baş başa verip hayal kırıklığına uğrayacakları hayaller kurduklarını görüyor sanki. Hayal kurmak gerçekleri görmek kadar iyidir diye düşündürten bir fotoğraf benim için. 1988 yılından beri el değmeyen binanın şimdi çatısından ölü güvercinler düşüyor ve her yer pislik içinde.” 

Çernobil, Kopachi / Pripyat nehri kıyısındaki çocuk yuvası 

“Kopachi köyü. Burası 12 Nisan 1986’daki Çernobil Nükleer santralinde meydana gelen patlamanın ardından köyün tamamı gibi boşaltılmış ve terk edilmiş bir mekân. Santrale 10 kilometre uzaklıktaki Pripyat Nehri’nin kıyısında bir çocuk yuvası. Çocuk yuvasından geriye kalan çürümüş yataklar, binanın gerisi toprağın altında kalmış durumda. İnsanların bu köye geri dönebilmesi, burada hayat kurabilmesi için geçmesi gereken süre: 20 bin yıl.”