Robin, UCHE YARA ve bu hafta başka ne dinlesek?

Yazı: Melis Tire, Şevval Öztemur, Utkan Çınar

Robin, pop-punk rüzgârı estiren yeni parçasını klibiyle birlikte yayımladı. UCHE YARA, seneyi sürpriz bir piyano balladıyla kapıyor. Timothée Chalamet’nin Bob Dylan yorumları, A Complete Unknown soundtrack albümünde toplandı.

Taze yayımlanmış albüm ve teklilerden hazırladığımız güncellenen çalma listemiz sizi bekliyor.


TEKLİ: Robin – ARTIK YOK GÜNAYDIN
(Hypers Music)

Yeni Robin teklisii teklisi “Artık Yok Günaydın” ondan aşina olduğumuz şekilde sarkastik ve isyankâr bir iç dökümü niteliğinde. Pop-punk rüzgârı estiren parça, âşık ama gerçeklikte kalan birinin hikâyesini anlatıyor. Söz ve müzik Robin, düzenlemesi Luca Fritz, mastering işlemleri ise Jager imzalı. Şarkının enerjik tonu ve içten liriklerinin bir de Metehan Kızılkaya imzalı klibi var. Hemen burada.

ALBÜM: fat jon – Obscurity Continuum
(Sichtexot Records)

Grubu Five Deez ile tanınan tanınan prodüktör ve MC Jon Erin Marshall, bilinen ismiyle Fat Jon için tam bir oyunbozan desek yanlış olmaz. Müziğiyle kalıpların dışına taşan enstrümantal bir hip hop deseni çıkarıyor ortaya. Obscurity Continuum tam da böyle bir yerden tek bir forma sığmayan, çok boyutlu, 38 dakikalık, sıradan olmayan bir atmosfere sahip. Elektronik seslerin eklemlendiği düşük ve sıcak tempolu iskeleti parıltılı hâlde boşlukta süzülen koleksiyonun meditatif bir yönü de var.  Bu da dinleme deneyimine derinlik ve sorgulama estetiği katmış.

ALBÜM: Timothée Chalamet – A Complete Unknown (Original Motion Picture Soundtrack)
(Columbia Records)

Hakkında belgeseller, filmler yapılmış, bolca kitap yazılmış ve artık eskisi gibi bir enigma olmaktan çıkmış Bob Dylan üzerine yeni bir biyografinin çok anlamlı geldiğini söylemek zor. Günümüzün en popüler oyuncularından Timothée Chalamet, James Mangold imzalı A Complete Unknown isimli film için gitar çalmayı ve Dylan gibi şarkı söylemeyi öğrenmiş. Filmin müzikleri de ağırlıklı olarak onun Dylan’ın erken dönem popüler şarkılarını yorumlamasından oluşuyor. Bu tarz işlerde birebir taklit gibi bir yaklaşımdan ziyade aktörün kendi sesini de işin içine katmasının daha ilgi çekici bir yol olduğunu söylemeli. Chalamet’nin dersine çalıştığı belli ancak daha fazlası yok. İnsanın aklına ister istemez Joaquin Phoenix’in 2005’te Johnny Cash’i canlandırdığı ve yine James Mangold’un kotardığı Walk the Line filmi ve müzikleri geliyor. Phoenix’in orada çok daha iyi iş çıkardığını söylemeli. Filmde Joan Baez’i canlandıran Monica Barbaro’nun müzikal performansı ise bir alkış ister. 

TEKLİ: Julien Baker & Torres – Sugar in the Tank
(Matador)

Country müziğin ABD’de anaakım müziğin geçer akçe türü olduğunu söylemeye gerek yok sanırız. Beyoncé’nin bile bu türde albüm yaptığı bir yıldayız. Bağımsız müzik camiasının yetenekli isimleri, boygenius’tan da tanıdığımız Julien Baker ve Torres de bu akıma selamlarını çaktıkları yeni bir albümle karşımıza geliyor. Albümün ilk teklisi; lapsteel’li, dört başı mamur, hareketli bir country şarkısı. Her ikisinin de vokalleri birbirlerini tamamlıyor ve “modern” kaydın bir eksiği yok. Ama biraz sıradan bulduğumuzu söylemeliyiz açıkçası. Yine de bu, gelecek albümün geri kalanını merak etmemizi engellemiyor. 

EP: Plague Chamber – Devour the Soul, Leave the Flesh
(Faktor Music)

İstanbul’da deneysel ve noise müzikler adına zihin açıcı etkinlikler düzenleyen Noirgazer oluşumunun kurucusu Mert Uzbay’ın Plague Chamber mahlasıyla yayımladığı ilk EP. Tekinsiz bir ses dünyası yaratsa da bir kez kapıyı aralıdınız mı çıkması pek de kolay olmayan bir akıcılık ve bütünlük söz konusu. Endüstriyel beatler ve doku odaklı düzenlemelere ilgi duyan kulakların kaçırmaması gereken bir kayıt. Dört parçalık serüven bittiğinde, kalp atışlarınızın bu tempoda devam edeceğini baştan söyleyelim. 

ALBÜM: Snoop Dogg – Missionary
(Death Row / Interscope Records)

West Coast Hip Hop akımının iki öncü ismi tekrar stüdyoya girdi. Prodüktör koltuğunda Dr. Dre’nin oturduğu, Snoop Dogg diskografisinin 12. stüdyo albümü Mİssionary, ikilinin kült mertebesine erişen ortaklığı Doggystyle’ın 30. yıl dönümünü kutlama amacıyla yaratılmış. Hâliyle azımsanmayacak bir “köklere dönüş” havası esiyor 16 şarkılık akışta. Method Man, Eminem, Sting, Jhené Aiko, Jelly Roll diye uzayan bir konuk listesi de cabası.

ALBÜM: Koray Kantarcıoğlu – Havuz III​-​IV
(Dasa Tapes)

Geçtiğimiz yıllarda Loopworks albümleriyle sample işçiliğini ambient kompozisyonlarıyla buluşturan Koray Kantarcıoğlu, bir kez daha Türkiye’de farklı dönemlerde yayımlanmış kasetlerden oluşan arşivine dalıp zaman-mekân tanımayan bir deneyim çıkarmış ortaya. İki uzun soluklu parçadan oluşan albüm, lo-fi estetiğiyle müzisyenin daha önceki solo işlerinden ayrılıyor. Akışına kapılmak; eşliğinde gözleri, hatta zihni kapatmak için birebir. 

TEKLİ: UCHE YARA – as I left the room
(Goldendays FM)

Berlin’de yaşayan Avusturya doğumlu müzisyen UCHE YARA, henüz 20’lerinin başlarında olsa da şimdiye dek yayımladığı EP ve teklilerle besteciliğinin ne denli geniş bir müzikal alana yayıldığını gözler önüne sermişti. Her parçası başka bir tat veren honey, EP’sinden günler sonra sürpriz bir parçayla çıkageldi UCHE YARA. Yayımlamak için dört yıl boyunca düşündüğünü ifade ettiği şarkı, müzisyenin yazdığı ilk piyano balladıymış. Önümüzdeki yıllarda adını daha sık duyacağımıza şüphe yok.

EP: Min Taka & Valfi – Parti Devam Etsin
(Bağımsız)

2023’ü ilk uzunçaları Partiyi Durdurun! ile kapatmıştı Min Taka. Hollanda’da yaşayan müzisyen, bu senenin son günlerini de Valfi ortaklığıyla hayat bulan bir remiks EP’si ile sonlandırıyor. Modern dans ve kulüp müziğinin farklı uçlarına temas eden prodüksiyonlarla albümdeki dört parçaya yeni bir nefes üfleyen ikili, ortaya enerjisi alabildiğine yüksek bir hyperpop güzelliği çıkarmış.

TEKLİ: Kit Sebastian – Enkaz
(Brainfeeder)

Kit Martin ve Merve Erdem ikilisinden oluşan Londra çıkışlı psikedelik pop İKİLİSİ Kit Sebastian’ın yeni teklisi, bir anlamda vedayla baş edebilme yolu. Merve’nin geçtiğimiz yıl hayatını kaybeden dedesine ithaf ettiği “Enkaz”, içi dolu olan bir boşluğu hissettiriyor. Umm Kulthum ve Abdel Halim Hafez’in orkestralarından aldığı ilhamla yasın doğasını anımsatır hâlde kabulleniş ve eksikliğin sesi olarak var oluyor: “Kapasam gözlerimi dünyaya ve dalsam derin bir rüyaya. O eski günlerimiz hatrına, kavuşsak ya seninle son defa.”

TEKLİ: More Eaze & claire rousay – limelight, illegally
(Thrill Jockey)

2024’e iki tematik albüm sığdıran deneysel besteci claire rousay, 2025’e sakladığı güzelliklerden ilkini duyurdu. Austin’de yerleşik multi enstrümantalist ve besteci More Eaze ile ortak üretim süreçlerinin mahsulü olan no floor’dan ilk sesler; ikilinin hafif ve dokusal Dozaşımı yaşatmayan bir melankoliyle kış mevsiminin beraberinde getirdiği hislere çok yakışıyor “limelight, illegally”. Albümün tamamı beş parçadan oluşacak ve plak şirketinin basın açıklamasına bakılırsa “gençliğin duygusal çalkantılarına retrospektif bir bakış” sunacak.