Shabaka, The Horrors ve bu hafta başka ne dinlesek?
Yazı: Elif Öz, İlayda Güler, Öykü Naz Gümüş, Şevval Öztemur, Zeynep Naz Günsal
Shabaka, ambient caz sularında gezinen bol konuklu bir EP ile seneyi kapıyor. The Horrors, yoldaki albümünden paylaştığı son tadımlığı bir David Bowie titreşimiyle yaratmış. Angel Olsen’ın sevdiği müzisyenlerle atıldığı cover alışverişi enteresan sonuçlar vermiş.
Taze yayımlanmış albüm ve teklilerden hazırladığımız güncellenen çalma listemiz sizi bekliyor.
EP: Shabaka – Possession
(Impulse! Records)
Sons Of Kemet ve The Comet Is Coming oluşumlarınin lideri, “King Shabaka” mahlaslı Shabaka Hutchings, geride kalan iki yılda yayımladığı solo albümleriyle yeni bir yolculuğa çıkmıştı. Yeni EP’si Possession, her biri farklı bir ortaklıkla zenginleşen beş parçadan oluşurken, Shabaka’nın serüvenine flüt notalarıyla caz ve ambient seslerinin iç içe geçtiği farklı bir boyut eklemiş. EP, Billy Woods ile kaydettikleri “Timepieces” ile açılıyor. Shabaka’nın flütü, bir hayaletin izini sürüyormuş gibi arka planda ince dokusunu kurararak Woods’un etkileyici vokaliyle birleşiyor. EP’nin öne çıkan diğer parçası da günümüz caz sahnesinin aranan isimlerinden birine dönüşen André 3000 ile kaydedilen, neredeyse sekiz dakikalık “To The Moon.” Şarkı durgun bir temponun ötesine geçmese de yönsüz hissettirmiyor. Ambient cazın derinliklerine rap ritimlerini ve Shabaka’nın özgün flüt melodilerini işleyerek, içsel huzurun peşine düşen bir gezginin yolculuğuna davet ediyor hissi uyandırıyor EP. “To The Moon” için hazırlanan video ise buradan izlenebilir.
TEKLİ: Sharon Van Etten & The Attachment Theory – Southern Life (What It Must Be Like)
(Jagjaguwar)
Sharon van Etten ilk defa grubu The Attachment Theory ile bu denli yoğun bir iş birliği içinde olduğu bir projenin peşinde. Bu harika birleşmenin ikinci teklisi synthlerle bezenmiş, biraz düşsel ve bir o kadar da havalı bir rock parçası. Van Etten’ın vokallerindeki yankı efekti âdeta bir enstrüman gibi şarkının belirleyici yapı taşlarından. Müzisyen, vokalleri kadar söz yazmak konusunda hakimiyetin de gösteriyor. “Southern Life”da hem kendisi hem de karşılaştığı insanları anlayışlı bir yerden bir bağlama oturtmaya çalışmış Van Etten: “Parçada çok farklı bakış açılarına ve geçmişlere sahip insanları anlamaya çalışırken aynı zamanda geçmiş, şimdiki ve gelecekteki benliklerimize karşı şefkatli olmaya çalışıyorum.”
TEKLİ: The Horrors – Lotus Eater
(Fiction Records)
Bir grup olarak 20. yılını kutlayacak post punk-goth bileşimi ekibin sıradaki uzunçaları Night Life’dan salıverdiği üçüncü teklisi, dünü unutup bugünde kalmaya dair. Zamanı hatırlamak yerine fark etmek hakkında yedi dakikalık endüstriyel bir meditasyon işlevindeki parçanın “birkaç geçmiş yaşamı olduğu” beyan edilmiş: Basçı Rhys Webb’in orjinal sözlerinden David Bowie – “Five Years”ı anımsamış vokalist Faris Badwan ve ekibin yeni üyesi Amelia Kidd’le birlikte parçayı inşa ederken bunu temel almış. Boğuk, doğrudan su altı çağrışımlı bir mecradan seslenen “Lotus Eater” aşındırıcı anlara, sert etkilere de sahip ama Badwan’ın özlenilmiş yorumu sayesinde zarafetinden bir şey feragat etmiyor. Görsel eşlikçisi ise fotoğrafçı ve yönetmen Sarah Piantadosi’nin elinden.
ALBÜM: White Denim – 12
(Bella Union)
Teksas merkezli White Denim, geniş yelpazedeki psikedelik rock sesleriyle etrafa tazelik, ışıltı, neşe, coşku ve rahatlık saçıyor. 12 adlı yeni albüm, pandemi etkili yani tek başınalığın bolca hissedildiği bir kayıt olmuş. Parçalar caz, elektro ve soul’a batırılmış; yaşam, gerçeklik sorgulayan sözleriyle birbirlerine dokunarak uyumlu hâlde sıra sıra ilerliyor albümde. Çok katmanlı ses yapısıyla eğilemez, bükülemez değil de tam aksine daha yuvarlak ve dinamik bir yapısının olduğunu söylesek yanlış olmaz.
TEKLİ: Paptircem – KOCA ADAM
(Bağımsız)
Sevgili erkekler, takribi kaç yaşında büyürsünüz? Duygularınızı tanımak, bağ kurmanın sorumluluğunu almak, kendinizi açıkça ifade etmek, egonuzun kırılganlığını dışsal onaya teslim etmemek ve kadınların nesne değil insan olduğunu idrak etmek gibi şeyleri öğrenmek için epey geç kalıyor gibisiniz ama bunu okuyunca hemen güçsüz hissedip de acısını en yakınınızdakinden çıkarmayın; şu öfkenizi kontrol edebilin artık nolur. Gelin derin bir nefes alalım; aslanlık, paşalık günlerinizin çocuklukta kaldığını artık kabul edelim; zayıflıklarınızla da sevilebileceğinizi fark edelim; toplumsal cinsiyet rollerini birlikte silkeleyelim. Yapabiliriz, yapabilirsiniz! Paptircem, sözleriyle elimizi atsak manchild’a çarptığımız zamane ilişkilerinin, “iyi çocuk” maskelerinin altında cereyan eden duygusal istismar ve sadakatsizliğin röntgenini çekiyor; ağdalı yaylı partisyonlarıyla koca adamların içindeki gizli dramaların ipliğini pazara çıkarıyor; yüksek frekanslarda seyreden güçlü vokaliyle imajı sarsılacak diye ödü kopsa da türlü dolap çevirmekten geri durmayan iki yüzlülüğe haddini bildiriyor yeni şarkısında. “Bir de bu herif tam 32 yaşında; bak yemeği hep önüne gelir.” 32, 33, 34, 35, 40…???
Henüz karşılaşmadıysanız, Sena’nın “Kalk, doğur kendini; kadirsin. Kadınsın, kızımsın, annemsin.” diye diye kız çocuklarına kol kanat gerdiği nefis Sertab Erener yorumu “Kız Leyla”ya da uğramanızı öneririz.
TEKLİ: Tom Misch – Colourblind feat. Loyle Carner
(Beyond The Groove / AWAL Recordings Ltd.)
Hip hop kulvarında kimi eski iş birliklerini zaten bildiğimiz tür tanımaz gitarist, şarkıcı ve besteci Thomas Abraham Misch’in eski dostu İngiliz MC Loyle Carner ile kaydettiği tekli. Başta Misch’in vokali fazlasıyla Kings of Convenience enerjisi barındırsa da tok beatleri ve ritmik gitar tıngırtmalarıyla geniş, sakin ve ruhlu bir sefa parçasına evriliyor. Lirikli videosunu da tam şuraya bıraktığımız iş, Misch’in Supershy mahlasıyla çıkardığı Happy Music’i (2023) saymazsak What Kinda Music’den (2020) beri çıkacak, daha (resmî olarak) duyurmadığı ve hâlâ üstünde çalıştığı ilk stüdyo albümünden dördüncü tadımlık.
ALBÜM: V.A. – Deep Entries : Gay Electronic Excursions 1979-1985
(Dark Entries Records)
Dark Entries Records, dinleyeni zaman tünelinde bir yolculuğa çıkararak Deep Entries: Gay Electronic Excursions 1979-1985 ile queer elektronik müziğin keşfedilmeyi bekleyen köşelerine götürüyor. Albüme ismini veren altı yıllık dönemi kapsayan toplama, farklı türler ve atmosferler arasında gezinen 10 parçadan oluşurken, 1980’lerin queer yaşam deneyimlerine dair duygusal bağların ve kısa süreli birlikteliklerin hikâyelerini anlatıyor. Analog synth melodilerinin parladığı albümde, San Francisco elektronik dans sahnesinin ikonik isimlerinden Patrick Cowley’nin Paul Parker vokalli “Love Me Hot”u ve Hamburg gece hayatının kalbi Reeperbahn çıkışlı electropop grubu Boytronic’in “Tonight (Alternate Mix)”i gibi daha önce resmî olarak yayımlanmamış kayıtlar olarak dikkat çekiyor. Trans müzisyen Paula “Ula” Villagrá, Muzak’ın kıpır kıpır tekno-pop marşı “Happy Song”da “Herkes gay!” diye haykırırken, Polar Praxis’in “(I Want) To Be Different” parçası ise ötekiliği kucaklayan cesur bir kutlama gibi. Albüm kapağı ise Gwenaël Rattke’nin tasarladığı retro esintili bir hamam fantezisiyle ortaya çıkmış.
TEKLİ: Onat Önol – To The Siren
(Bağımsız)
“Ortadan kaybolup bir hayalet olarak geri dönmek, kontrolsüzlük, sana olan inanç ve sevgi eksikliği ve belki birkaç şeye daha dair” bir tekliyle seneye çıkacak uzunçaları No Problem Here’dan ilk tadımlığı buyurmuş Onat. Merhum sinemacı Anne Charlotte Robertson’ın özürler listesi Apologies (1990) kısasından bir sample’a sırtını veren parça, dalga dalga vuran riffler ve hem coşkun hem iç gıdıklayan üflemelilerle esasında hiçbir yere ait olamamaya dair altı dakikalık tuhaf bir katarsis. Kendisinden en son Everyone Asked About You (2018) nezdinde işittiğimiz Glasgow’da yerleşik müzisyen, emo tutkusunu yaşatmaya devam ederken Olivia Mclean’in çellosu ve Niall Morris’in trombonunu da yanına katıp derinlere dalıyor bu sefer. Davulda ise Franz Ferdinand’ın eski üyesi Paul Thomson’ı dinliyoruz.
EP: Kassie Krut – Kassie Krut
(Fire Talk)
New York dolaylarından, gündelik hayatın gürültüsünü müziğe tercüme eden bir ilk EP. Dokusal zenginliğiyle merak uyandıran, yumuşak – sert, organik – sentetik gibi zıtlıkları ören strüktürü ve ritmik kompozisyonlarındaki yaratıcılıkla ilgiyi daima üzerinde tutan, köşelerine çarpa çarpa dinlemeyi zevke dönüştüren, tamamı kendine has, oyunbaz bir kayıt.
ALBÜM: Angel Olsen – Cosmic Waves Volume 1
(somethingcosmic)
Angel Olsen’ın yeni derleme albümü, aslında arkasında harika bir fikir olan bir “cover albümü”. 10 şarkılık uzunçaların ilk beşlisinde Olsen hayranı olduğu müzisyenlere kendi diskografilerinden bir şarkı söyletirken, kalan beş parça da ise Olsen bu müzisyenlerin dilediği bir parçasını yorumluyor. Bu fikri hayata geçirirken de Poppy Jean Crawford, Coffin Prick, Sarah Grace White, Maxim Ludwig ve Camp Sainte Helene’in yardımını almış. Ortaya Olsen’ın her zamanki folk stilinden daha geniş bir skalaya ev sahipliği yapan bir albüm çıkıyor. Crawford’ın rock parçasıyla açılan proje, bir synth pop güzelliğiyle devam ediyor örneğin. Angel Olsen kendi coverlarında ise gitarı, piyanosu ve bu dünyanın dışından gibi duyulan vokalleriyle en iyi yaptığı şeyi yapmaya devam ediyor.
TEKLİ: Marinero – Cruz
(Hardly Art)
Güneşin bulutların arkasına gizlendiği günlerde Los Angeles çıkışlı grup Marinero bizlere hayal kurmamız için yumuşakça sarıp sarmalayan “Cruz”u sundu. 14 Şubat 2025’e tarihlenen La La La koleksiyonun nazik atmosferine bir dalış niteliğinde olan yeni tekli, Latin ve soft rock motiflerini ince ince işleyen gitarı, rahatlatıcı vokali, içten lirikleri ile ılık ılık esiyor. Albüm tatlı, eğlenceli, sıcak olacak gibi gözüküyor burdan bakınca.
ALBÜM: Fennesz – Mosaic
(Touch)
Avusturyalı ambient işçisi Christian Fennesz imzalı bir elektroakustik ekosistem tasviri. Üzerine soğuk önyargısı yapışmış dijitalin türlü imkânlarıyla elin ısısını taşıyan gitar titreşimlerini bir mozaik sanatçısı detaycılığında birleştiriyor müzisyen. Saniyeler ilerledikçe, gözlerinizin önünde dalgalı denizler, paslı ormanlar, geniş ovalar, çoğu zaman bulutlu havalarda yaşayan düşünceli insanlara ait tuhaf ve transandantal bir doğa, bir dünya inşa oluyor. “Goniorizon” ile kendinizi uykuya bırakıp, belki de rüyanızda görebilirsiniz orayı.
EP: DJ Strawberry – Versatile
(Defrostatica)
Berlin’de yaşayan prodüktör Emre Öztürk, 2020’den bu yana DJ Strawberry mahlasıyla, dünyanın dört bir yanından plak şirketler aracılığıyla rave kültürünün farklı uçlarını keşfe çıkan kayıtlar yayımlıyor. Son numarası Versatile ise son dönemde epey içli dışlı olduğu Chicago footwork geleneklerine tam gaz techno filtresinden bakış attığı dört parçadan oluşuyor. Hatta aslında ikiye bölünmüş iki ayrı parça diyebiliriz. Temponun düşmediği, “uzun karanlık tünellerde” duvarlara çarpa çarpa savrulacağınız bir serüven bu. Kulaklıkla deneyimlemeniz tavsiyemiz.
TEKLİ: ARKADAŞ – Anksiyete Pop
(Bağımsız)
Arkadaş Deniz Koşar, electropop sularında gezindiği parçalarını geçtiğimiz temmuz ayında yayımlamaya başladı. O zamandan bu yana kendi başına yazıp kaydettiği parçalarını, her biri için çekilmiş video klipler eşliğinde paylaşan ARKADAŞ, senenin son günlerine de “Anksiyete Pop” adlı bir tekli bırakıyor. Yatak altında yaşayan canavarlar ya da saklambaç tekerlemesi gibi çocukluğa dair referanslar barındırsa da boşlukta tıkalı kalmak veya attığın çığlıkların kimseye ulaşmaması gibi endişelere ses veriyor. Müzisyenin, yönetmenliğini Adil İrfanoğlu ile paylaştığı video klibi de işte burada.
ALBÜM: Trent Reznor & Atticus Ross – Queer (Original Score)
(The Null Corporation / Milan Records)
Luca Guadagnino’nun Türkiye’de gösteriminin yasaklanmasıyla da gündem olan son işi Queer’ın Trent Reznor ve Atticus Ross imzalı müzikleri albüm oldu. Böylelikle aynı takvim yılına iki ortaklık sığdırdı Guadagnino ve Reznor-Ross. Sene boyu partilerde kimi şarkılarını döndürdüğümüz Challengers müziklerinin de Altın Küre’ye aday gösterildiğini hatırlatalım. Queer soundtrack albümü, tropicália müziğinin yaşayan efsanesi Caetano Veloso eşlikli atmosferik bir parçayla açılıyor. Koleksiyonun geri kalanı, ağırlıklı olarak yoğun duygu durumlarına eşlik eden hacimli synth blokları ve kırılgan melodilerle yönünü belirlese de “Place of Failure” gibi bir Nine Inch Nails konseri akışına girse şaşırtmayacak parçalar da mevcut.
TEKLİ: Deradoorian – Digital Gravestone
(Fire Records)
Geçtiğimiz yıl Kate NV ile hayat verdiği Decisive Pink’in şahane ilk albümü Ticket to Fame’le modern synth müziği namına en çarpıcı işlerden birini ortaya koydu Deradoorian. İkilinin yeni bir albüm için çalışmalara başladığı biliniyor, o tarafta beklemedeyiz. Ticket to Fame’in de evi olan Londralı plak şirketi Fire Records, geçtiğimiz günlerde Deradoorian’ı da ailesine kattığını duyurdu. Hem de yeni bir şarkıyla! Dub hissiyatlı basları, her vuruşu yanağınıza yanağınıza çarpan motorik davulları ve yankılı vokalleriyle, müzisyenin geniş pop algısına dair iyi bir örnek olduğuna şüphe yok.