Soccer Mommy, Melike Şahin ve bu hafta başka ne dinlesek?
Yazı: Elif Öz, Şevval Öztemur, Utkan Çınar, Zeynep Naz Günsal
Soccer Mommy, yeni teklisinde burnunda tüten birine sesleniyor. Melike Şahin, Akkor albümüne bir adım daha yaklaştıran “Ortak”ta da kalp kırarak giden birine serzenişte. Chrystabell & David Lynch ikilisinin üçüncü ortaklığı, “tekinsiz” kelimesinin sözlük karşılığı gibi.
Taze yayımlanmış albüm ve teklilerden hazırladığımız güncellenen çalma listemiz sizi bekliyor! Öne çıkan kayıtlar ise hemen aşağıda.
TEKLİ: Soccer Mommy – M
(Loma Vista Recordings)
Dördüncü stüdyo albümü için kolları sıvayan Sophie Allison, namıdiğer Soccer Mommy yeni teklisinde artık hayatında olmayan ve burnunda tüten birinden bahsediyor. Birinin yokluğuna rağmen ondan kopamamak, kollarının hâlâ boynuna sarılışını hissetmek pek tabii kolay sindirebilen hisler değil fakat “M” bu hislere tercüman olmak konusunda iyi bir iş başarıyor. Şarkının sonlarına doğru katılan flütle işler adeta daha soyut bir boyuta geçiyor. Sonbaharda yayımlanacak albümü Evergreen’ini “derin ve kişisel bir kayıp”la ilgili olduğunu söyleyen müzisyen, projede Belle and Sebastian ve Animal Collective gibi grupların da prodüktörlüğünü yapan Ben H. Allen III çalışmış.
ALBÜM: The Smashing Pumpkins – AGHORI MHORI ME
(Thirty Tigers)
The Smashing Pumpkins’in 90’lardaki işleri yeni kuşak müzisyenlere ilham kaynağı olurken, onların son 20 senede çok da elle tutulur bir işle karşımıza geldiklerini söylemek kolay değil. Yeni albüm de grunge’dan ipuçlarını alırken yer yer metale de göz kırpıyor ancak Billy Corgan’ın vokalleriyle bu altyapılar 2000’lerin pek de güzel eskimemiş pop/metal-vari gruplarını andırmaya başlıyor. Corgan’ın üstlendiği prodüksiyonun da çiğ tınladığını söylemeli. Jimmy Chamberlain ve James Iha’lı eski ekip iyi çalmış, enerji güzel ama sanki gerisi de yok.
TEKLİ: Sarah Kinsley – Realms
(Verve Forecast/Decca)
İlk uzunçalarını paylaşmaya hazırlanan Sarah Kinsley ikinci teklisinde bu albümden neler beklememiz gerektiğini anladığımızdan emin oluyor. Minimallikle çok işi olmayan, sinematik denebilecek; kocaman, enerjik ve pasparlak bir dünya Kinsley’ninki. Düzenlemesiyle çok yüksek enerjili ve umutlu bir ton yakalayan şarkıda müzisyen alternatif dünyalar ve boyutlar hakkında heyecanlandığı bir noktadan kafa yoruyor: “‘Realms’ alternatif evrenlerin ve paralel düzlemlerin tüm sonsuz olasılıkları üzerine bir soru. Başka bir dünyada belki bir müzisyen değilim; belki bir dişçiyim, bir yüksek lisans öğrencisiyim, bir barista, bir çocuk, bir anı, bir deneyim, hiç gerçekleşmemiş bir şey, hiç olmamış bir insanım! Bunlar, başka bir alemde kim olabileceğimizin bilinmeyen sonsuzluklarıdır.”

ALBÜM: JPEGMAFIA – I LAY DOWN MY LIFE FOR YOU
(PEGGY/AWAL Recordings)
Californialı müzisyenin, adını İsa’nın ağzından bir İncil kıtasından alan beşinci stüdyo albümü şimdiye kadarkiler arasında en kendi içine odaklı olanı. Dizeleri her zamanki gibi alaycı ve yüzleşmeci; sample’larıyla ördüğü kolajlarla eğilip, bunlardan kim olduğuna dair soyut izlenimlere sevk ediyor biraz. Alametifarikası karanlık alttan alta tabii ki var ve JPEG düşünüldüğünde bu ne kadar mümkün sorgulanabilir ama albümün hissi resmen pozitif, hatta yer yer ulvi? Genelinde düpedüz romantik bir tını var. Akış tutarlı ama tema boyutunda hep sağ gösterip sol vurma gayreti söz konusu. Vince Staples’lı “New Black History” tuhaf ama her türlü bop’latan bir parça. Hemen layk bastık. Denzel Curry’li “JPEGULTRA!”ise keman ve üflemeli sample’larıyla gerçekten epik.
TEKLİ: Melike Şahin – Ortak
(Gülbaba Records / Diva Bebe Records)
Yaz başı paylaşılan “Durma Yürüsene” ile ufukta beliren Akkor için yavaş yavaş ısındırmaya devam ediyor Melike Şahin. Üç yıllık aranın ardından yayımlayacağı ikinci albümünden dinlemeye açtığı yeni parçası “Ortak”ta, kalbini kıran sevdiğine sorular yöneltiyor Diva Bebe: “Söyle değer mi, değdi mi ortak?” Melike Şahin’in Zafer Tunç Resuloğlu ile bestelediği parçanın prodüktör künyesini de Resuloğlu ve Grammy ödüllü Martin Terefe paylaşıyor.
TEKLİ: Father John Misty – I Guess Time Just Makes Fools of Us All
(Sub Pop)
Father John Misty ya da “Daddy Johnny”, müzikal serüveninin en iyilerinin hasadı olan Greatish Hits: I Followed My Dreams and My Dreams Said To Crawl derlemesinin son ilmeği, biricik yenisi pek bir funky, pek bir alaycı. Misty, melankolik tonunun içine gizlediği modern hayata, spot ışıklarına dair ironik liriklerin disko sesleriyle tatlandığı “I Guess Time Just Makes Fools of Us All” ile sahalara harika bir şekilde dönmüş.

ALBÜM: Personal Trainer – Still Willing
(Bella Union)
Yenilikçi, deneysel, mizah anlayışı yerinde ve tekdüzelikten uzak bir alternatif pop albümü desek? Hollandalı müzisyen Willem Smith’in öncülüğündeki oluşum Personal Trainer’in ikinci stüdyo albümü zoru başarıyor; pop ve rock tınılarını kombinlemenin hiç zorlama duyulmayan ve yepyeni yollarını buluyor. Çıkan sonuçta da her şarkı bir sonrakini merak ettiriyor doğrusu. İlk dinleyişimiz daha bitmeden Still Willing’i bu yaz bize eşlik edecek albümler listesine ekliyoruz. Albümden şimdilik favorimiz albümün neredeyse sekiz dakikalık açılış parçası “Upper Ferntree Gully”.
ALBÜM: Orville Peck – Stampede
(Warner Records)
Orville Peck’in 15 parçalık yeni albümü bir albümden çok daha fazlası, kendi başına bir country evreni adeta. Her dinleyiciye hitap edebilecek bir elementin bulunduğu bu evrende Peck tek başına değil ve çıta o kadar yüksekte ki Willie Nelson, Elton John, Kylie Minogue ve Beck albümün iş birlikçilerinden sadece bazıları. Stampede için country müziğe bir aşk mektubu demek yanlış olmaz: Yapımı sırasında müzisyenin kafasında “Bir country şarkısı nedir? Bir şarkıyı ne country şarkısı yapar?” gibi işin temeline inen sorular dönüyormuş ve kendisi için cevabın “hikâye anlatıcılığı ve enstrümentasyon” olduğuna karar vermiş. Stampede’in bu iki unsura da en iyi şekilde vücut verdiğine kefiliz.
TEKLİ: Oranssi Pazuzu – Valouts
(Nuclear Blast)
2020 çıkışlı Mestarin kynsi ile Nuclear Blast ailesine katılan ve transandantal bir kâbusa ses veren Finlandiyalı psikedelik black metal grubu Oranssi Pazuzu yeni albüm için geri sayımda. Muuntautuja adlı yeni uzunçalar, 11 Ekim’de piyasada olacak. Grup üyeleri elektronik ögelerle yaptıkları denemeler sonucu yarattıkları sound’u da “kâbusumsu rave müziği” olarak tanımlıyor. Yeni tekli “Valouts” da epey tesirli bir iştah açıcı doğrusu. Craig Murray imzalı çarpıcı bir klibi de var, işte burada.

EP: Moses Sumney – Sophcore
(TUNTUM Records)
Sıcak kumların üzerinde, aceleden uzak, hafif hafif, salına salına hareket eden minimal pop numaraları, pürüzsüz synthleri, Summey’nin nefesini kulakta yankılatan vokaliyle “hem kalçalar hem de kalp için” geliyor bu EP. Bir yandan “duygusallık ve sezgi… ezoterizm ve popülizm… derin hisler ve eğlence arasındaki kesişimleri” işaret eden Sophcore ihtişamlı, oldukça çekici ve cazibeli, tansiyonu yüksek bir karışım.
TEKLİ: Porridge Radio – Sick Of The Blues
(Secretly Canadian)
Biraz sadcore, biraz 80’ler sonu slacker rock çağrışımı yapan şarkılarıyla kıra kıra kalplerimizi kazanan Porridge Radio, yeni bir albüm için işaret fişeğini yaktı. Sonbaharda kavuşacağımız Clouds In The Sky They Will Always Be There For Me, Brighton çıkışlı grubun diskografisinin dördüncü uzunçaları olacak. Koleksiyonunun kapanış parçası olan “Sick of Blues” da Paris’teki Centre Pompidou konserinden kaydedilmiş görüntülerden oluşan bir klip eşliğinde yayımlandı. Yönetmen koltuğunda Dana Margolin’in sinemacı kardeşi Ella Margolin var. Buradan izlenebilir.
TEKLİ: Bryan Ferry – She Belongs to Me
(BMG)
Bryan Ferry’nin külliyatına şu zamana kadar eğilmeye vakit bulamamış müzikseverler için pek güzel bir fırsat var önümüzde. Eylül ayında yayımlanacak 81 şarkılık toplama Retrospective: Selected Recordings 1973-2023, adından da anlaşılacağı gibi 78 yaşındaki şarkıcı ve bestecinin 50 yıllık kariyerine odaklanıyor. Ferry kariyeri boyunca, Bowie’ye de benzer şekilde, çalıştığı müzisyenleri çok iyi seçmiş ve hep kalburüstü prodüksiyonlarla, kaliteli albümlerle gelmiştir karşımıza. Eski işleri şimdi bile modern tınlayan bir müzik insanı. Bu toplamadan paylaşılan yeni kayıt ise Ferry’nin kariyeri boyunca sıklıkla yaptığı gibi bir Bob Dylan cover’ı. 1965 tarihli şarkıya Ferry kendine has dokunuşunu yapmış ve yine oldukça sağlam, hakkını veren bir yorum çıkmış ortaya. Daha azını da beklemezdik zaten.

ALBÜM: Chrystabell & David Lynch – Cellophane Memories
(Sacred Bones)
2006’daki Inland Empire’dan beri –Twin Peaks’in geri dönüşünü saymazsak- yönetmenlik işlerini askıya alan David Lynch, müzik alanında çok daha verimli dönemler geçiriyor son on yılda. Teksaslı müzisyen Chrystabell ile tanışıklıkları ise 20 yılı geçmekte. Beraber kotardıkları üçüncü albüm Cellophane Memories, tam da Lynch’ten bekleyeceğiniz tatta bir iş. Rahatlıkla Twin Peaks serilerine soundtrack olabilecek tarzda, son derece sakin ve bir o kadar da tekinsiz atmosferdeki şarkılardan oluşan albümde Angelo Badalamenti’nin 2022’deki vefatından önce yaptığı katkılar da var. Chrystabell’in vokallerinin yoğunluğu şarkılara ferahlama şansı pek vermiyor, bu yüzden de biraz yorucu olduğunu da söylemeli. Yine de Lynch hayranları için ilginç bir deneyim olacaktır. Albümden yayımlanan teklilerin videolarının da Lynch tarafından yaratıldığını ekleyelim.
TEKLİ: Kit Sebastian – Metropolis
(Brainfeeder / GRGDN Müzik)
Geçmişle günümüzü psikedelik pop filtresinden geçirerek buluşturan Londralı ikili Kit Sebastian, şimdilerde yeni bir heyecan yaşıyor. Flying Lotus’un kurucusu olduğu plak şirketi Brainfeeder ile anlaşan grup, New Internationale adlı yeni albüm için beklentileri artırmaya devam ediyor. “Faust”un ardından paylaştıkları yeni tekli “Metropolis”, ilham havuzlarının genişlemeye devam ettiğinin ispatı niteliğinde. Vagif Mustafazadeh ve Rafig Babayev gibi Azerbaycanlı müzisyenlere bir saygı duruşu olan parçanın klibi de burada.
TEKLİ: Charli xcx – Guess (feat. Billie Eilish)
(Atlantic)
2024 yazını tanımlamış brat’in ateşi daha sönmemişken Brat and it’s the same but there are three more songs in it, olabilecek en uygun zamanda ortaya çıktı. Kariyerinin zirve ânından delüks albümler ya da edisyonlarla nemalanan kişiliklerin böylesi hamlelerine de usturuplu bir geri alkış yapan Charli xcx’in niyeti belli. Hem çeyizlik hem seksi hissetmelik ince narin polyester iç dostlarımıza adadıkları parçayla üstüne bir de Daft Punk – Technologic güzellemesi yapan ikili, sorgulatmadan tapınma moduna geçiren bir beat ile dans pistine ya da sallanmaya müsait herhangi bir zemine tereddütsüz zıplatıyor. Billie’nin girişi, sözleri… İçinizin bir hoş olmaması mümkün değil. “I’m A Slave 4 U”, “Dirrty” gibi klasikleri de çağrıştıran klibini izlemek için şuradan buyrun.

ALBÜM: WHY? – The Well I Fell Into
(Waterlines)
Indie folk mu, hip hop mu, ambient mı, electronica mı, hâlâ nasıl idrak etsek bilemediğimiz uzun soluklu projenin sekizinci stüdyo albümü. Üstelik vokalist Yoni Wolf’un kurduğu yeni etiketinden çıkma. Müzisyenin yaşadığı son ayrılığı iç dış etme sürecinden peydah olmuş absürt, masalsı, bir Michel Gondry filmi çağrıştırması illa ki mümkün bir yolculuk. Coşkun ya da dingin aranjmanlardaki bıkkın, depresif, hesap soran hâl ve temenni gibi hisler kendilerini birbirlerinin yerine bırakıyor hep. Duygusunun toy ama dürüst, niyetinin iyi olduğu besbelli. Korolar, yaylılar, karamsar piyano akorları, devasa orkestralar… Romantik ve melankolik olduğu kadar tuhaflığını hep koruyan ve buna sadık kalan The Well I Fell Into her ne kadar Wolf’un psikesine mahsus bir iş olsa da devasa bir topluluğun ürünü.
EP: Brevin Kim – DOG HEAD
(Lovebirds)
Boston sahnesinin yerinde durmayı pek sevmeyen daima yeni ses maceralarının peşine takılmış kardeş ikilisi Bren ve Cal Paulhus yani Brevin Kim, DOG HEAD’i enerjik ve bir o kadar da karamsar duygularla doldurmuş. Punk ve hip hop’ın kol kola girdiği, patlayıcı etkiye sahip yapısı, cızırdayan vokalleri, elektronik dokunuşları, gıcır gıcır gitarıyla tutkulu, yoğun, yıkıcı ve cesur bir paket.
ALBÜM: Fanning Dempsey National Park – The Deluge
(Universal Music Australia)
Avustralya’nın en tanınmış müzisyenlerinden Bernard Fanning (Powderfinger) ve Paul Dempsey (Something For Kate) uzun süredir üzerinde çalıştıkları ortak projelerini mizahi bir isim altında yayımladı. Nasıl bir sound yaratmak istedikleri hakkında çok kafa yormayan ikili bu projenin bir “Fanning albümü” ya da bir “Dempsey albümü” gibi değil de arkasında bir grup varmış gibi duyulmasını hedeflemiş; bu hedeflerine de ulaşmış. Merkezine leziz synthesizer ve saksafon yürüyüşlerini alan albüm, sırtını olgun bir elektronik dünyaya yaslıyor.