Stereolab, Ammar 808 ve bu hafta başka ne dinlesek?
Yazı: Tuana Özcan, Tuğçe Hitay, Şevval Öztemur, Utkan Çınar, Zeynep Naz Günsal
Stereolab 15 yılın ardından yeni bir albümle aramızda. Tunuslu prodüktör Ammar 808, Club Tounsi ile mekanik ritimlerle Mağrip melodilerinin tınılarını ustalıkla sentezliyor. Saint Etienne, veda albümü için ısınma turlarına “Glad” ile devam ediyor.
Taze yayımlanmış albüm ve teklilerden hazırladığımız güncellenen çalma listemiz sizi bekliyor.

ALBÜM: Stereolab – Instant Holograms on Metal Film
(Warp Records)
Stereolab 15 yılın ardından, nihayet orijinal bestelerden oluşan yepyeni bir albümle geri döndü. Bu süre boyunca grubun sesi, farklı kuşaklardan pek çok müzisyenin işlerinde yankılanmaya devam etti. Instant Holograms on Metal Film ile grup, köklerinden kopmadan ilerliyor ve zamansızlığını bir kez daha hatırlatıyor. Krautrock’ın motorik ritimleriyle döşenmiş bu yolculuk, retro-fütürist synth dokularıyla örülerek genişliyor. Stereolab ile özdeşleşen ama tarif etmesi hep zor kalan üslup ve ambiyans, burada da kendi içinde sürekli evrilmeye devam ediyor. Albüm, adını aldığı “anlık hologramlar” fikrini, her parçada beliren imgeler ve akışkan bir atmosfer eşliğinde farklı biçimlerde yansıtıyor. Laetitia Sadier’in çoğu zaman konuşur gibi ilerleyen vokalleri ve anlamdan çok çağrışımla yolunu bulan sözleri, parçaları düşünce akışına benzetiyor. Instant Holograms on Metal Film, dinleyeni belli bir yere ulaştırmaktan ziyade birlikte sürüklenmeye davet ediyor.
TEKLİ: Kieran Hebden & William Tyler – If I Had a Boat
(Temporary Residence Ltd.)
2023 yılındaki pek güzel “Darkness, Darkness” teklisiyle beklenmedik ama uyumlu bir otaklığın sinyalini veren Kieran Hebden (kendisini Four Tet olarak da biliyoruz) ve akustik gitar ustası William Tyler pek şahane bir haberle, yeni bir albüm projesiyle geldiler. 9 Eylül’de yayımlanacak ve 41 Longfield Street Late ‘80s adını taşıyacak albüm ikilinin 80’lerden ABD menşeli country ve folk sevgisi üzerine şekilleniyor. Kendi verdikleri referanslarda Godspeed You! Black Emperor ve Fennesz de var. İlk tekli de 11 dakikalık bir Lyle Lovett yorumu. Tyler’ın arpejlerine Hebden’in ambient soundlarının eşlik ettiği şarkı ikilinin ruhani uyumunun güzel bir örneği; albüm için de ağızları sulandırıyor.

TEKLİ: Yaya Bey – raisins
(drink sum wtr)
“Ertelenen bir rüyaya ne olur? Güneşte kuruyan bir kuru üzüme mi benzer?” Yeni nesil R&B ve soul sahnesinin en ilham verici hikâyecilerinden olan Yaya Bey’in hazirana tarihlenen albümü do it afraid’in yeni yeklisi, ilhamını Langston Hughes’un bir şiirinden almış. Sakin caz, neo-soul seslerin, Yaya Bey’in yumuşak vokaliyle karışımının getirdiği incelikli, romantik bir tını var. Ayrıca parça için “Bu, acının da olacağını bilerek sevgi, neşe ve özgürlüğün peşinde koşmak.” diyerek, bize iyi hisler için kendimize izin vermemizi hatırlatıyor müzisyen.
TEKLİ: Gökçe Coşkun – Gün Ortası
(Vana Papa Records)
Gökçe Coşkun şu sıralar kayıtları Berlin’de yapılan ikinci albümü Bir Ada için geri sayımda. Yoldaki albümden dinlediğimiz ikinci parça “Gün Ortası”nın prodüktörlüğünü Umut Burkay Coşkun üstlenmiş. Coşkun’un kendine özgü melankolik atmosferini koruduğu parçanın sonlarında iki kardeşin vokallerindeki geçişkenlik, ayrı bir boyut ve anlam katıyor atmosfere. Gökçe Coşkun’un şarkıyı vapurda, iki ada arasında yazdığını da söylemeden geçmeyelim.

ALBÜM: Ammar 808 – Club Tounsi
(Glitterbeat Records)
Ammar 808, gerçek adıyla Sofyann Ben Youssef, Tunuslu bir prodüktör. Geleneksel Kuzey Afrika müziği ile çağdaş elektronik altyapıları bir araya getiren yaklaşımıyla tanınan Ammar 808’in yeni albümü, prodüktörün politik kaygılarını çarpıcı beatler ve analog synthlerle harmanladığı bir manifesto niteliğinde. Albüm, 808 drum machine’in mekanik dokusuyla Mağrip melodilerinin tınılarını ustalıkla sentezliyor. Hem dans pistine hem de sosyo-politik tartışmalara davet etmesiyle bu koleksiyonu oluşturan parçalar yalnızca müzikal değil; kültürel bir direniş biçimi olarak da okunabilir. Youssef’in prodüksiyonu; endüstriyel techno, shaabi ve trap katmanları arasında geçişlerle ilerliyor. Club Tounsi, sadece Tunus’un değil; bütün bir post-kolonyal coğrafyanın elektronik hafızasını kodluyor.
TEKLİ: Jacques Greene & Nosaj Thing – Unknown
(LUCKYME)
Techno / elektronik müzik camiasının diskografileri birbirleriyle sık kesişen müzisyenlerden Philippe Aubin-Dionne ve Jason W. Chung’dan tertemiz bir ortaklık. Dinleyeni hızla alıp gerdanları sadakatle bop ettiren; dinamik olduğu kadar sakin tekliyi cesur ama kasıntı olmayan bir “misyon bildirisi” olarak tanımlayan ikili, parçanın onları “bir yola, net bir varış noktasına” götürdüğünü söylüyor. İkisinin de niyetlerinin ne olduğuna kitlendikleri, bütünüyle akış hâlinde olduklarını öne sürmüşler. Derinlerden gelen incelikli bir bas hattı eşliğinde seke seke ilerleyen leziz bir senkop tutturmuş Green ve Nosaj Thing.

TEKLİ: Saint Etienne – Glad
([PIAS] / GRGDN Müzik)
1990’lardan bu yana indie pop’un en zarif temsilcilerinden olan Saint Etienne’in, final albümü International’ın habercisi niteliğindeki yeni teklisi. The Chemical Brothers’tan Tom Rowlands’ın prodüktörlüğünde şekillenen parça, vintage synth dokunuşlarıyla dans etme isteği uyandıran bir groove yaratırken, Sarah Cracknell’in kadife vokaliyle Saint Etienne’nin büyülü renklerine bürünüyor. Hayatın bunaltıcı olduğu anlarda doğaya kaçmak, açık havada soluklanmak ve küçük şeylerin kıymetini hatırlamak üzerine kurulu “Glad” ile 30 yılı aşkın kariyerlerini “sonsuza dek sürsün isterdik ama görkemli bir veda da hayalimizdi” hissiyle kapatmaya hazırlanıyor.
ALBÜM: Morcheeba – Escape The Chaos
(%100 Records)
30 yıldır trip-hop sanesinin vazgeçilmezlerinden Morcheeba’nın 11. stüdyo albümü Escape the Chaos, grubun incelikli sıcaklığını tekrar hatırlatıyor. 2014’te Paul Godfrey ayrıldıktan sonra Skye Edwards ve Ross Godfrey ikilisiyle devam eden grup, ilk şarkıyla kalp atışlarını yavaşlatıyor; Edwards’ın soul etkili vokalinin kattığı psikedelik, hüzünlü, şık cazibe ise 12 parça boyunca akışkan bir şekilde devam ediyor. “Gerçekten önemli olanla yeniden bağlantı kurma süreci. İster kalbinizdeki ister dünyayla ilgili olsun, ayaklarınızı çimlere koyup altınızdaki toprağı hissetmek.” diyor Ross albüm için. Öyle acelesiz, öyle canlı.

TEKLİ: Pulp – Gotta Have Love
(Rough Trade Records / GRGDN Müzik)
Pulp’ın 24 yıl aradan sonra haziran başında yayımlanacak yeni albümleri tabii ki temkinli bir heyecan yarattı bünyelerde. Geçen ay dinlediğimiz pozitif havalı “Spike Island”ın ardından gelen yeni tekli bu heyecanı sanki biraz baltalıyor. Northern Soul etkili şarkı oldukça basit bir akor dizilimi üzerine Jarvis Cocker’ın alıştığımız ve hâlâ güçlü vokaliyle karakterini buluyor. Ama açıkçası yıllar içinde Pulp’ı Pulp yapan özelliklerin biraz kaybolduğu hissediliyor. Jarvis’i duymak her zaman güzel, bu geri dönüşün notunu vermek için de albümü beklemek mantıklı olacaktır.
TEKLİ: deary – I Still Think About You
(Sonic Cathedral)
Londralı dream pop ikilisi deary, “I Still Think About You” ile sisli gitar katmanları ve yumuşacık vokaller arasında usulca süzülüyor. Reverb’e boğulmuş melodileriyle zamanı yavaşlatmış gibi hissettiren parça, ikilinin birlikte yazdığı ilk şarkılardan biriymiş. “Gençliklerinden kalma bir iyimserlik” taşıyan tekli, özlem dolu sözleriyle acı – tatlı bir melankoli hissettiriyor. Şarkının parıltılı dünyasını görselleştiren, Limb’in elinden çıkma videosu da buradan izlenebilir.

ALBÜM: Sparks – MAD!
(Sparks / Transgressive Records)
Ron ve Russell Mael kardeşlerden The Girl Is Crying In Her Latte’den (2023) sonra Leos Carax’ın filminde hayat bulmadan evvelki kayıtları topladıkları Annette – An Opera by Sparks (The Original 2013 Recordings) gelmişti en son. Hem geçmiş işlerinin tınısını yaşatıp hayranlarına hizmet edebilen hem de daha yeni işlerinin çizgisinde yürüyebilen, bu esnada her parçasında ayrı bir sonik dünyaya çağıran MAD!, ikilinin tam 28. stüdyo albümü olmakla beraber Sparks nezdinde işitttiğimiz en büyük iş olabilir pekâlâ. Kontrollü toylukları ve absürt dünya betimlemeleri ile gözlerden kalpler çıkartan biraderlerin teatralliği daima davetkâr ve hiç olmadığı kadar inandırıcı. Aşkın synth aranjmanları, eşliğinde marş edesin geleni vuruşları, muzaffer riffleri, viyolonselleri coştukça coşan, coşturdukça coşturan albüm çılgın, tuhaf, yakın, manik, enerjik… Sparks’ın 50 yılı aşkın tarihinde pop peyzajında kendine oyduğu o gizil ama gururlu yeri ikisinin simasında bir Rushmore Dağı’na dönüştürdüğü söyleyebiliriz.
TEKLİ: Pig Pen – Rabid Beach
(Flatsport Records)
The Bear dizisi ile tanınan Kanadalı şef, oyuncu ve müzisyen Matty Matheson’ın vokalisti olduğu hardcore grubu Pig Pen, Mental Madness adlı ilk albümünü bu yaz serbest bırakacak. İki dakikalık süresine, dinleyiciye bir hafta yetecek gerilimi sığdıran “Rabid Beach” adlı yeni iştah açıcı hakkında konuşan Matheson şunları söylemiş: “Arkadaşlarınla harika bir gün geçiriyor olabilirsin ama beynin bunu sürekli mahvedebilir. Hayatın ne kadar iyi ya da kötü olursa olsun, yine de kendinden nefret edebilirsin. Kendime sormam gerekiyor: Neden böyle hissediyorum?” Şarkının Jesi Jordan imzalı animasyon klibi de işte burada.

ALBÜM: These New Puritans – Crooked Wing
(Domino Recording Co. / GRGDN Müzik)
Mekanik tınıları post-punk estetiğiyle harmanladıkları stilleriyle 2000’lerin ikinci yarısına iz bırakan ikiz kardeşler Jack ve George Barnett, diskografilerinin beşinci albümü Crooked Wing ile endüstriyel, gri ve gıcırdayan bir yaşamın ağırlığı altında ürpertisi ruhumuza işleyen ıstıraplı ama incelikli bir cennet tasviri çiziyor. Essex’te bir kilisede kaydedilen vokalleri, üflemeli çalgılar ve yaylılarla oluşturduğu ses atmosferi iyice derinlere çekmeye başladığı an koleksiyon, gevşeten sıcaklığı ile tekrardan iyileştirmeyi de ihmal etmiyor.
ALBÜM: Turin Brakes – Spacehopper
(Cooking Vinyl)
Turin Brakes 2001’deki ilk tekli “The Door”la hayatımıza girdiğinde müzik dünyasının dominant güçleri bambaşkaydı tabii. Grup ise o yıldan beri yayımladığı 10 albümde de soundlarını dış etmenlerden korumayı başardı! Indie folk’un uzun soluklu ikilisi yeni albümde de şaşırtmıyor. Bu genelde kötü bir şey olabilir ama Olly Knights’ın kimseye benzemeyen vokalinin, Gale Paridjanian’ın eklediği armonilerle her zamanki gibi yüksek kalitede olduğunu söylemeli. 1970’lerin başında The Kinks tarafından kurulan ve Turin Brakes’in 25 yıl önce ilk kayıtlarını yaptığı Londra’daki Konk stüdyolarına geri dönüşlerini de simgeleyen Spacehopper, girişteki hareketli ama çok da akılda kalmayan birkaç şarkısından sonra ruhunu buluyor. Sevenlerini üzmeyecek ve belki yeni hayranlar da kazandıracak kaliteli bir Turin Brakes işi.

ALBÜM: Kuş Kolektifi – Miras
(Kuş Kolektifi)
Kuş Kolektifi, nesli tükenmekte olan kuşların sesiyle kaybolmaya yüz tutmuş geleneksel çalgıları buluşturan eşsiz bir albüm hazırladı. Bu albümle birlikte topluluk, nesli tükenen türlere dikkat çekmeyi, farkındalık yaratmayı, doğayı koruma çabalarına bir katkı sunmayı amaçlıyor. Unutulmuş geleneksel çalgılarla bağ kurmaları da oldukça anlamlı. Nitekim kuşlar doğanın bıraktığı, geleneksel çalgılar ise insanlığın bizlere aktardığı bir “miras”. Albümdeki şarkılar, farklı müzisyenlerin elinden, nefesinden çıkıyor. Miras, beş parçadan oluşuyor ve her parça bir kuşun çağrısıyla başlıyor ve o sese uygun enstrümanla birleşiyor, beste hâline geliyor. Fakat bu bestelerin sadece seslerden oluştuğunu söylemek yanlış olur. Her biri, bir habitatı simgeliyor. İlk parçayla ormanda gözlerimizi açıyor, ardından dağlara, bozkırlara, sulak alanlara ve en sonunda deniz kıyısına ulaşıyoruz.
TEKLİ: Bunny White – Jolly Rogers
(TV Wife Records)
Önceleri üretimlerini Ms. White adıyla yayımlayan Baltimore sakini saksafoncu, vokalist, piyanist ve besteci Marina Ray, geçtiğimiz ay hem sahne ismini hem de müzikal ifadesini yeniden şekillendirerek geri dönmüştü. Yeni albümünün habercisi “Jolly Rogers”, Wurlitzer piyano tınısı ve 70’lerin ışıltılı disco klasiklerinin vokal armonilerine selam çaktığı anlarla müzisyenin zaman yolculuğuna ortak ediyor. Teklinin miksi, bugüne dek Julia Holter, Sudan Archives ve Weyes Blood ile de çalışmış olan Kenny Gilmore imzalı.

EP: Sofia Isella – I’m camera.
(Bağımsız)
Geçen yılki I Can Be Your Mother ardından dünya turnesi sürerken bir kısaçalar daha buyuran Sofia Isella, müziğinin karanlığına agresif fırça darbeleriyle daha da koyu tonlar eklemiş I’m camera.’da. Şimdiye dek patriyarkanın ve eril kültürün kötücüllüğünü, ayrıksı çelişkilerini nokta atışı alegorilerle taşa tuttuğu gibi içselleştirilmiş cinsiyetçiliği deşmekten de geri durmamış. Los Angeles’lı keman dehası, hünerlerini bu sefer elektrik gitarda konuşturmuş. Kendine mesken edindiği gotik sulara dümen kırma cüretindekileri karamsar akorlarla ağırlayan Isella, projenin yapımında Grimes ve Mr Hudson’dan destek almış. EP, müzisyenin beş yıl içinde istikrarla inşa ettiği literatürü uçsuz bucaksız hayal gücüyle genişletmeye devam ediyor.
TEKLİ: Mert Demir – Bi Gece Gidebilirim
(Pale Records)
“Bi Gece Gidebilirim”, Mert Demir’in temmuzda bizlerle buluşacak olan yeni albümü Yalan Dolan’ın ikinci teklisi. Sözü, müziği ve prodüksiyonu Demir’e ait olan parça, müzisyenin özgün tarzını yansıtıyor, yüksek tempolu yapısıyla öne çıkıyor. Sözleri ve müziği kadar klibi de oldukça dikkat çekici. Senaryosunu yine Mert Demir’in kaleme aldığı videonun yönetmen koltuğuna ise Yaşar Aksoy var. İzlemek için hemen buraya.