Bir izle ve unut filmi: The Apprentice
Yazı: Olcay Özer
Sebastian Stan ile Jeremy Strong’un performanslarıyla Donald Trump’ın gençlik yıllarını ve bugünkü gücüne kavuşmak için geçtiği yolları anlatan The Apprentice, Cannes’daki prömiyerinden bu yana tartışılmaya devam ediyor. Yönetmenliğini Border ve Holy Spider gibi işleriyle tanınan Ali Abbasi üstleniyor. Filmekimi kapsamında izlediğimiz The Apprentice, 18 Ekim’de vizyonda olacak.
*Bu yazı, henüz The Apprentice filmini izlememiş olanlar için bazı sürprizleri bozabilir.

Konu nedir?
Film, 1970’lerin New York’unda geçiyor. Zengin bir ailenin gölgede kalmış ikinci oğlu olan genç Donald Trump, adını duyurmak ve zengin olmak için hırslı ve heveslidir. Bugün tanıdığımız Trump’ı şekillendirecek olan acımasız avukat Roy Cohn’un etkisi altına girer. Cohn, Trump’ı ideal bir öğrenci olarak görür; hırslı, başarıya aç ve kazanmak için her şeyi yapmaya hazır bir karakterdir ve her türlü kötülüğü yapmaya hazırdır. Fakat yarattığı kötülüğün hırsının ve acımasızlığının bir gün kendine de zarar verecek körlüğe geleceğini hesaplamamıştır.
İzlemeden önce bilmemiz gerekenler
Film prömiyerini 77. Cannes Film Festivali’nde yaptığından beri özellikle ABD’de vizyon konusunda sıkıntılar yaşanıyor. Trump dostu milyarderler filmin gösterimini engellemeye çalıştığına dair haberlerle gündeme geliyor, Trump kampanya ekibi de filmi “yalanlar ve çarpıtmalar” olarak nitelendiriyor. Öte yandan bir kesim de reklamın iyisi kötüsü olmaz mantığı ile Trump’ın vazgeçmeyen tarafının öne çıkartan bir film olduğunu vurguluyor ve seçim kampanyasına katkı sağladığını savunuyor.
Karakterlere dair neler söyleyebilirsin?
The Apprentice, iki baş karakteri Donald Trump ve Roy Cohn’un birbiriyle yenişmesini anlatıyor. Trump’ın planlı olarak kurguladığı, Cohn’un da kötülüğünü çoğaltmak için iyi bir aday olarak gördüğü çırağı yetiştirme sevdası çok iyi işlenmiş. Trump’ın Cohn’dan vazgeçmesi biraz acele ve detaylandırılmamış fakat bu aslında Trump’ın kötülüğünün derinliksizliğini de gösteriyor.
İlk intiba?
The Apprentice, bir izle ve unut filmi. Hızlı temposu ile başından sonuna bir canavarın yükselişini seyirciye aktarıyor, kötülüğün kendini Trump üzerinden var etmesine seyirciye tanıklık ettiriyor. Kötülüğü de yalnızca uslanmaz para hırsı ile kısıtlı sunmuyor: Ailesinden arkadaşlarına, ustası Roy Cohn’dan eşine acımasızca sirayet eden kötülüğü iyi aktarıyor. Fakat film bittikten sonra bu derinliksiz portre hakkında düşünme ya da tartışma dürtüsü uyanmıyor.
En çok neyi sevdin?
Oyunculuklar -özellikle Jeremy Strong’un Roy Cohn performansı- çok iyi işliyor. Trump ve Cohn arasındaki usta çırak ilişkisi, iki kötünün devir daimi, aralarındaki değişen hiyerarşi, Trump’ın tam tersine Cohn’un sakin kötülüğünün sönümlenmesinin oyunculuklarla seyirciye geçişi çok başarılı.

En az neyi sevdin?
Elbette homofobik, kadın düşmanı Trump’ın ta kendisini! Ama özellikle eşine altın varaklar altında aşağılayarak tecavüz ettiği sahne mide bulandırıcıydı.
Modunu nasıl etkiledi?
Film modunu etkileyecek derinlikte değil, -dediğim gibi- izleyip unutuyorsun. Fakat filmden tedirgin edici bir his olarak kalan; filmdeki kötünün hâlâ hayatta ve tüm hırsı, kötülüğü ile var olmaya devam ettiğini düşünmek.
Bunu seven şunları da sever
Roy Cohn’u daha derin anlatan Angels in America dizisi zamanında çok sansasyon yaratmıştı, filmden çıkınca yeniden o Al Pacino performansını izleme isteği geldi.