The Body, Primal Scream ve bu hafta başka ne dinlesek
Yeni The Body albümü The Crying Out Of Things, her dinleyişte daha derine inmeye çağıran bir çekim gücüne sahip. Primal Scream, ev partilerini şenlendirecek bir koleksiyonla aramızda. Dilhan Şeşen yorumuyla bir Sakin klasiği dinliyoruz.
Taze yayımlanmış albüm ve teklilerden hazırladığımız güncellenen çalma listemiz sizi bekliyor!

ALBÜM: The Body – The Crying Out Of Things
(Thrill Jockey Records)
Kendine özgü, karanlık bir ses evreni yaratan deneysel ikili The Body, The Crying Out of Things ile kaosun eşiğinde bir yolculuk sunuyor. Albüm, Dis Fig ile son iş birlikleri Orchards of a Futile Heaven‘ın ardından aynı yıl içinde yayımlandı. Chip King’in boğuk vokalleri içsel bir çığlık gibi yankılanırken, Lee Buford’un ürpertici perküsyonları, noise rock ve deneysel estetiğin birleşiminden doğan yıkıcı bir atmosfer yaratmayı başarmış. Şarkılar arasında akıntıya kapılmış bir dalga gibi duraksamayan bir geçiş var. “Last Things” ile karanlık bir bilinmezlikten yükselerek kasvetli bir atmosferle başlıyor albüm, ardından hızla yükselen enerjisiyle duyuları sarsan bir hâl alıyor. İç içe geçmiş ritimler arasında gizli bir düzen bulmak neredeyse imkânsız. The Crying Out of Things, acının ve öfkenin yan yana geldiği, kaotik bir estetikle duygusal bir patlama yaratıyor. Her şarkı, çıkışı olmayan karanlık bir tünelin içinden geçiyormuşuz gibi, ama derinlerde bir bağımsızlık ve güç de taşıyor. The Body tasarımı ses dünyası huzursuz edici ve sarsıcı bir deneyim sunsa da her dinleyişte daha derine inmeye çağıran bir çekim gücüne sahip.
TEKLİ: Brigid Mae Power – In Dreams
(BMP)
Bir Roy Orbison klasiği olan “In Dreams”, bu kez Brigid Mae Power’ın sesine emanet. Daha kırılgan, daha hüzünlü. Müzisyenin 20 Aralık’a tarihlenen cover albümü Song For You, babasıyla geçirdiği anlara dair parçalardan oluşacakmış. Bu duygusal yolculuğun kapısı, Power’ın sıcak ve tanıdık bir yerden fısıldayan sesi ile açılıyor, rüyaların içinde süzülüyor ve sarılıyor. Buruk ama teselli eden bir masumiyet ile üstelik.
ALBÜM: claire rousay – The Bloody Lady
(Thrill Jockey)
Alan kayıtlarıyla şekillendirdiği deneysel ve soyut kompozisyonlarıyla tanınan claire rousay’in bu yılki ikinci albümü. The Bloody Lady, Slovak animasyon sanatçısı Viktor Kubal’in 1980 tarihli ve aynı isimli filmine yeni bir soundtrack hayal etme girişimiyle ortaya çıkmış. Zaman zaman filmdeki karakterlerin ahlaki değerlerini sorguladığı şarkı yazım sürecinde, ses paletini sınırlamamayı tercih etmiş rousay. Dipsiz bir düş kuyusuna dalmak gibi.

ALBÜM: Good Sad Happy Bad – All kinds of days
(TEXTILE RECORDS)
Kolektif yaratıcılık ve doğaçlama, Good Sad Happy Bad’in temel yapıtaşlarından biri. Mica Levi, Raisa Khan, CJ Calderwood ve Marc Pell’ten oluşan dörtlünün, her birinin vokal katkısıyla bir armoni oluşturan ikinci albümü All Kinds of Days, ürkütücü nefesliler ve nostaljik elektroniklerle donanmış bir ses paletine sahip. “Tüm günlerin aynı olmadığı” mesajı etrafında şekillenen koleksiyonda “Twist the Handle” ironik anlatısı ve titreşimli synth dokunuşlarında günlerin tuhaflığını yakalarken, “DIY” daha enerjik ama minimalist düzenlemeleriyle kaotik bir akışa sahip. “Find My Way” ise albümün tematik odağı olan bireysel yolculuk hissini içsel monologunda yansıtıyor. Bir yanda dağılmış melodiler diğer yanda ise güçlü bir ritmik temel üzerine oturan parçalarıyla Good Sad Happy Bad günümüzün en büyük heyecan sebeplerinden biri olmaya devam ediyor.
TEKLİ: SBTRKT – Turn Your Heart Around
(Save Yourself Records)
İngiliz prodüktör SBTRKT, gerçek adıyla Aaron Jerome, chillout ve trip-hop gibi janrları harmanlayarak elektronik müzik dünyasına kattığı yeniliklerle girmişti birçoklarının radarına. En son, 2023’te The Rat Road albümünü yayımlayan müzisyen, “Turn Your Heart Around” ile bir kez daha alışılmadık bir deneyim sunuyor. Fütüristik 2-step ritimleri ve enerjik vokalleriyle hareketli bir UK garage havası taşırken, arka planda karanlık bir atmosfer hâkim. Bu zıtlık Jerome’un müziğe olan yaklaşımını tam anlamıyla yansıtıyor; sakinlik ve kaos, derinlik ve yüzeysellik arasında sürekli bir gerilim var.
TEKLİ: Dilhan Şeşen – Laleler Beyaz
(Bağımsız)
Hayat bir bakmışsın kırgın, kırık, topacık kalplerimize; bir Sakin parçasını Dilhan Şeşen’den dinleme şansıyla gelivermiş. Böyle cömerttir bazen. Hâlihazırda bir dönemle özdeşleşmiş olan “Laleler Beyaz”, Şeşen’in anlatıcılığı ile bedenimizi sarıp bir döngü yaratıyor: Bedenimiz düşünceleri, sonra da durmak bilmeyen düşünceler geri dönüp bedenimizi sarmalıyor. Acele etmiyor; oyalanıyor, geziniyor, dolanıyor bu cover. Emre Malikler’in atmosferi derinleştiren prodüksiyonu, Onur Özdemir’in sözleri, Şeşen’in sesiyle kayıt da hayatın kendisi kadar cömert.

ALBÜM: Primal Scream – Come Ahead
(BMG)
Her yeni Primal Scream albümü haberini aldığımızda “buna ihtiyacımız var mı?” diye düşünmekten kendimizi alamasak da albüm gelince keyiflendiğimizi itiraf etmeliyiz. 40 yılı deviren İskoç grubun 8 yıl aradan sonra gelen ve prodüktör David Holmes’un ön ayak olmasıyla hayata geçen yeni işi; 70’lerin funk ve soul sounduna ağırlık veren ama rock öğelerini de ihmal etmeyen, Primal Scream’in her zaman iyi becerdiği eklektikliğe sahip bir çalışma. En son 2022’de Martin Duffy olmak üzere eski üyelerini bir bir kaybeden grubun azmine hayran olmamak elde değil. Ev partilerin şenlendirecek bir albüm olduğu da kesin.
TEKLİ: Peter Murphy & Boy George – Let The Flowers Grow
(Metropolis Records)
Artık efsane vokaller statüsüne ulaştıklarını rahatlıkla söyleyebileceğimiz Peter Murphy ve Boy George’un bir düet kaydetmeleri zaten başlı başına heyecan verici. 80’ler soundlarını hatırlatan altyapısıyla Let The Flowers Grow oldukça katartik bir ballad. Geçtiğimiz yıllarda bazı sağlık sorunlarıyla sevenlerini korkutan Murphy’nin performansı özellikle harika. Bu ortaklık devam eder mi, gerisi gelir mi bilmiyoruz ama böyle sürprizler her zaman güzel.
TEKLİ: Elbow – Adriana Again
(Polydor Records)
“Adriana kurgusal bir karakter, ancak birkaç gerçek deneyime dayanıyor.” İngiliz grup Elbow, bu tekliyle hem gelecek yılın başlarında çıkacak EP’lerini hem de yeni işitsel maceralarının haberini vermiş oldu. Serseri, söz dinlemez, asi ve grunge bir yapıya sahip olan “Adriana Again”, enerjisi yüksek ve sarmal bir bas çizgisi üzerinde ilerleyip geçmişi dramatize eden lirikleriyle heyecan verici bir “merhaba”ya dönüşüyor.

ALBÜM: Reverie Falls On All – Live at Yeldeğirmeni Sanat Merkezi
(Bağımsız)
Replikas ve Pitohui gruplarının üyeleri Barkın Engin ve Burak Tamer’in uzun soluklu ortaklığı Reverie Falls On All, senenin başlarında Yeldeğirmeni Sanat’ta gerçekleşen konserinin kayıtlarını albümleştirdi. İkilinin bugüne dek yayımladığı tüm EP ve albümlerden, bir başka deyişle her döneminden seçilmiş parçaların yer aldığı performansta Sub Rosa’nın An Anthology of Turkish Experimental Music toplamasında yer alan “Eta Carinae”nin canlı peformansı da var. Kapanışı ise seçkinin en eski parçası olan “All of Them Are Memories Since Now”ın yoğun ve derinlikli synth blokları yapıyor.
ALBÜM: Cass McCombs – Seed Cake On Leap Year
(Domino / GRGDN Müzik)
2010’ların ortasındaki albümleriyle indie folk türünün en güzel örneklerine imza atan yetenekli gitarist ve şarkı yazarı Cass McCombs; henüz albümler yayımlamaya başlamadan önce, 1999-2000 yıllarında San Francisco’da müzisyen dostu, Papercuts’tan bildiğimiz Jason Quever’in evinde kaydettiği demoları Seed Cake On Leap Year adıyla bir araya getirdi. O dönem henüz 20’li yaşlarının başlarındaki müzisyenin doğal olarak hamlığı belli olsa da Sparklehorse-vari lo-fi yaklaşımıyla ne istediğini bilen bir kulak olduğunu da kanıtlıyor. Şarkılar da hiç fena değil hatta yayınlamakta neden bu kadar geç kaldığı sorusunu da sorduruyor.
TEKLİ: Emel ft. Jehnny Beth – Fall In Light
(Little Human)
Tunuslu müzisyen ve besteci Emel ilr Jehnny Beth iş birliğinde oluşan “Fall In Light”, karanlık synth dokularıyla oluşturduğu gerilim ve arayış dolu atmosferinde Beth’in imza vokallerini, Emel’in Arapça tınılarıyla birleştiriyor. On yıl önce Arapça kaleme alınmış sözler için Emel “Bu parçayı bugünlerde paylaştığım için mutluyum çünkü en acı yerden güzellik yaratmak, karanlıktan ışık doğurmak, kaostan bir sığınak inşa etmek, içimizdeki ışığı takip edebilmemiz için kendimize inanç getirmekle ilgili.” diyor.

EP: Peach Fuzz – Peach Fuzz
(Bağımsız)
Geldikleri yer olan Avustralya’da ismini yavaş yavaş daha büyük kalabalıklara duyuran Peach Fuzz’ın debut kısaçaları, indie rock sahnesinde hâlâ taze bir nefese yer olduğunu kanıtlıyor. Çoğunluğu gitarların üstüne kurulu bestelerle dolu proje hem genç olmanın hem de gençken âşık olmanın verdiği bütün kafa karışıklıklarına ayna tutuyor. Peach Fuzz’da “Intro” dâhil her şarkının enerjisi gayet yerinde, iki vokalist -Ben ve Lucinda- arasındaki paslaşma ise bütün akışı diri tutan etkenlerden. Melbourne çıkışlı dörtlünün sonraki adımlarını heyecanla beklerken bir süre “What Do You Want From This?”i döndüreceğimiz kesin.
ALBÜM: Melike Şahin – AKKOR
(Gülbaba Records / Day Dreamer)
Melike Şahin diskografisinin ikinci uzunçaları, kıtalararası yayılan bir maceranın ve içeride kopan fırtınaların bir çıktısı. Martin Terefe prodüktörlüğünde, farklı zaman dilimlerinden üç şehirde kaydedildi AKKOR. Sinematik ve hayli çarpıcı bir açılış yapıyor; sonra yolu fiyakalı diskoteklerden, Yeşilçam setlerinden, uçurum kenarlarından, gri sabahlardan geçiyor. Her durakta çeşitleniyor manzara, her biri başka zamanlardan duyguların şarkıları ne de olsa.
TEKLİ: Squid – Crispy Skin
(Warp Records)
Geçtiğimiz haftalarda ilk İstanbul konserini veren Brighton çıkışlı beşli Squid, üçüncü uzunçaları olacak Cowards için işaret fişeğini yaktı. 7 Şubat’ta yayımlanacak koleksiyonun açılış parçası olan “Crispy Skin”; tüm iniş çıkışları, keskin dönüşleri ve sürükleyici yapılarıyla Squid ile özdeşleşen girift şarkı yazarlığının tüm karakteristik öğelerini barındırıyor. Takashi Ito’nun 1995 tarihli kısa filmi Zone’dan uyarladığı klibini buradan izleyebilir; Squid ile İstanbul ziyareti sebebiyle yaptığımız sohbete de buradan ulaşabilirsiniz.

TEKLİ: Moreish Idols – Slouch
(Speedy Wunderground / [PIAS] / GRGDN Müzik)
Londra merkezli Moreish Idols, vokalist ve gitaristleri Jude Lilley’nin kronik hastalığıyla başa çıkma sürecini konu alan “Slouch”ta, hem acıyı hem de bu acıya karşı gelişen bir direnci odağına alıyor. Soğukkanlı bir groove ve kıvrak enerjisiyle taşınan parçada yer yer irili ufaklı çarpışmalarla yaratılan beklenmedik anlar, zorluklara uyum sağlamanın karmaşık ama güçlü bir yansıması gibi.
ALBÜM: V.A. – The Shape Of Punk To Come Obliterated
(Epitaph Records)
İsveçli grup Refused’un 1998 tarihli albümü The Shape of Punk To Come, punk janrının belki de en önemli ve çığır açıcı anlarının arasında sayılabilir. Grup, albümün 25. yılı kutlamalarının kapsamında daha önce yayımlanmamış şarkılar, demolar ve sınırlı sayıda basılan plaklar çoktan dolaşıma girmişti. Şimdi de Fucked Up, Ho99o9, Cold Cave, Touché, Amoré, Snapcase ve Quicksand gibi grupların remiks ve coverlarıyla dolu The Shape Of Punk To Come Obliterated‘a kavuştuk. Bu ikonik albümün çeyrek asırdır bizlerle olmasına da yaraşır bir punk çılgınlığı sizi bekliyor.
EP: 65daysofstatic – Under the Summs
(Bağımsız)
Under the Summs EP’si, grubun süregelen müzik yolculuğunda yeni bir dönemin başlangıcı niteliğinde. Yeni projeleri Wreckage Systems’ten yayımlanan ilk EP’de, grubun tanıdık post-rock melodilerine, hızlı tempolu synthesizer partisyonları ve IDM etkileriyle daha elektronik bir atmosfer eklenmiş. Bu birleşim, her zamanki gürültülü seslerini tanınabilir kılarken, müziklerinin zihinsel anlamda bir “duraklama” hâlinden geçtiğini hissettiriyor. Aciliyet ve endişe temaları, EP’nin baştan sona tüm dokusuna sızmış; ama her şey sanki derin bir boşluk içinde. Gerçekliğe dönüş ise çok sert olmayan, usulca araya giren geçişlerle sağlanıyor. Under the Summs ile her dinleyişte daha da netleşen bir yola çıkıyor gibiyiz. Sonsuz olasılıkları keşfetmeye yönelik deneysel bir çalışma olarak tanıtılan Wreckage Systems projesiyle, grubun daha önce yayınlanmamış başkaca parçalarını da dinleyeceğiz.

ALBÜM: BaBa ZuLa – İstanbul Sokakları
(Glitterbeat Records)
BaBa ZuLa’yı İstanbul’dan bağımsız düşünemeyeceğimiz gibi; bu dev şehri düşünürken kulaklarda birtakım BaBa ZuLa ezgilerinin çalması da olası. Ekibin son numarası İstanbul Sokakları, kaosla özdeşleşen bu şehre ve geleneklere günümüzden bakıyor. Dub groove’u ile sırtımız yine yere değmiyor, araya şehir hayatından sesler de karışıp manzarayı canlandırıyor. En doğrudan ve muhtemelen en politik BaBa ZuLa koleksiyonu bu.
TEKLİ: Cold Desires – Blush
(Lovely People)
Joe Falconer ve Elina Lin’in bir ev partisinde gece geç saate kadar sohbet edip, yapmak istedikleri müzik konusunda aynı sayfada olmalarını fark etmeleriyle ortaya çıkan Cold Desires’ın ilk göz ağrısı “Blush”. Parça, dinamik bir davul yürüyüşü, yer yer alternatif rock riffleri ve ikilinin birbirine pürüzsüzce karışan vokallerini daha karanlık imajlarıyla birleştiriyor. Hem iyiliği hem de tanıdıklığıyla hemen kalplere giren ”Blush”, The Libertines ve Bloc Party gibi 2000 sonrası alternatif rock sahnesinin yol göstericisi olmuş grupların produktörlüğünü de yapmış olan Matt Glasby’nin elinden çıktığını öğrenince şaşırtmıyor.
TEKLİ: BADBADNOTGOOD ft. Tim Bernardes – Poeira Cósmica
(XL Recordings Ltd / Innovative Leisure / GRGDN Müzik)
Toronto’nun enstrümantal üçlüsü BADBADNOTGOOD, Fleet Foxes ile yaptığı iş birliğiyle de tanınan Brezilyalı müzisyen Tim Bernardes ile yeni single’ları “Poeira Cósmica” için bir araya geldi. Grup, bu yılın başlarında çıkardığı Mid Spiral albümünde, “Chaos, Order, Growth” temasını işlemişti. Flüt, davul ve akustik gitar gibi alışık olduğumuz BADBADNOTGOOD sesleriyle birleşirken, Bernardes’in yumuşak vokalleri şarkıyı nazikçe kucaklamış. Bu defa Brezilyalı besteci Arthur Verocai’nin yaylılarıyla daha da zenginleşen huzurlu bir melodi duyuyoruz. Portekizcede “Kozmik Toz” anlamına gelen Poeira Cósmica, BADBADNOTGOOD’un çok yönlü müzikal diline yeni bir soluk katıyor. Grubun müziği hangi yöne giderse gitsin, attıkları her adım daha da fazla keşif arzusu yaratmaya devam ediyor.