Yaratıcı paranoyalar: Adam Harvey

Dijital çağın göbeğinde yer alan gözetim mekanizmaları, mahremiyet olgusunu tartışma sahasında yeniden merkeze oturtuyor. Bu noktada belki de teknolojinin neleri mümkün kıldığı sorusundan biraz uzaklaşıp, temelde bizi nelerden mahrum bıraktığına eğilmek gerekiyor. Berlin temelli bir sanatçı ve araştırmacı olan Adam Harvey’nin kafa yorduğu konu tam olarak bu.

Yazı: Zeynep Küçük

Üniversite hayatı boyunca mühendislik, haber fotoğrafçılığı ve interaktif telekomünikasyon üzerine eğitim alan Harvey, New York’a 2004 senesinde bir fotoğrafçı olarak gittiğinde sanatla tanışıyor. Deyim yerindeyse teknolojinin mutfağında pişen bir genç olarak fotoğrafın özgürleştirici ve sanatsal yönünün sönümlendiğini, aksine bir kontrol ve gözetim düzeneği haline geldiğini fark ediyor. 2004’ten bu yana sanatsal yolculuğuna ağ tabanlı veri analizi sistemlerini (yüz tanıma yazılımları, termal kameralar, konum izleme programları) geçersiz kılmaya yönelik küçük yaratıcı numaralar yaparak devam ediyor. Harvey, bu yönüyle sanatçı ve mühendis kimliklerinin arasında ince bir çizgide duruyor. Sanatla arasındaki bağı şu şekilde ifade ediyor: “Gerçek hayatta var olmayan ama hayal edebildiğimiz alanlar üretmeye çalışıyorum. Kuzey ve Güney Kore arasında barışçıl ve askerden arındırılmış bir tampon bölge hayal etmek ne ise benim yaptığım da bu. Gözetim altında olmadığımız, mahremiyetimizle yeniden var olduğumuz alanlar hayal ediyorum.”  Projelerinin bir kısmı ciddi teknik bilgi ve yazılımcı desteği gerektirse de oldukça basit malzemelerle üretilenleri de mevcut. İnsan yüzünün temel özelliklerini geçersiz kılmak için stil ve makyaj hilelerini kullandığı projesi “CV Dazzle”, sanatçının en çok ses getiren işlerinden birisi.

Parlak elmacık kemikleri, burun köprüsü, kaşların birleşim noktası ve simetri gibi herhangi bir yüzde bulunmasını bekleyeceğimiz özellikleri dönüştürerek yüz tanıma sistemlerini yanıltmayı başarıyor. Teknolojinin yanında teoloji de Harvey’nin ilham aldığı disiplinlerden birisi. Termal kameraları etkisiz kılmak için tasarladığı “Stealth Wear” kapsamında geleneksel İslâmi hijab ve burkaların bir replikasını üretiyor. Gümüş kaplama sentetik kumaştan üretilen bu kıyafetler, sizi askeri insansız hava araçlarının termal kameralarından koruyor. Nasıl ki örtünmek İslam felsefesinde insanla Tanrı arasında bir paravansa, Stealth Wear da insanla “drone” arasında duruyor.

Adam Harvey’nin bir fotoğrafçı olarak fotoğraftan ilham aldığı projesi “Camoflash” ise basında geniş yer bulanlardan. Giyilebilir bir teknoloji olan Camoflash, cüzdan büyüklüğünde bir alet. Bir paparazzi saldırısı durumunda makinenin flaşını tespit edip 1 milisaniye içerisinde yüksek voltajda led ışık yayarak fotoğrafı geçersiz kılıyor. Bu aleti yanında taşıyan birisinin fotoğrafını çekmeye çalıştığınızda elinize ortası tamamen parlak ve görüntünün hiçbir şekilde belli olmadığı bir resim geçiyor.

camoflash-05

Yukarıda söz ettiğimiz üç proje Harvey’nin en çok ses getiren işleri fakat yaptıkları elbette bunlarla sınırlı değil. Nerede bulunursanız bulunun konumunuzu Londra Ekvador Büyükelçiliği’nde gösteren SkyLift, üzerinde bir yüz tanıma sistemini yanıltacak birçok dijital yüzün basılı olduğu giyilebilir teknoloji HyperFace, telefonunuza erişmeye çalışan tüm kablosuz sinyalleri devre dışı bırakan telefon kılıfı OFF Pocket; Adam Harvey’nin diğer önemli işleri arasında yer alıyor. Bu projeleri gözetim ve kontrolden kaçış, bir nevi yok olma çabası olarak okumaksa oldukça yüzeysel bir yaklaşım. Harvey, mahremiyetin bir yok oluş değil yeni bir var olma biçimi olduğunu söylüyor. Her hareketimizin cebimizdeki ufacık bir aletle takip altına alınabildiği, adım başı kameralarla izlendiğimiz, sosyal medya profillerimizin bizimle ilgili birçok şeyi geri dönülmez biçimde internet çöplüğüne kazıdığı şu günlerde içimizde uyuyan paranoyayı dürtmeye çalışıyor. Bunu da rakibinin silahlarını, yöntemlerini, algılarını kullanarak yapıyor. Ona göre bunca gözetimin olduğu bir yaşam düzeninde küçük ve yaratıcı boşluklar aramak, bir kaçış değil aksine yeni bir kimlik tanımı. Öyleyse, Harvey’nin de dediği gibi: “Mahremiyet artık ‘cool’ bir kavram.” (Privacy is the new cool.)