Cik, cik veya cikcik: Yıldız

Yazı: Zelal Buldan - Fotoğraf: Veli Furkan Güneş

Bir kuşunuz olsa adını ne koyardınız? Zor bir soru oldu, evet. Tipine, rengine ve özelliklerine göre değişir elbet. Oldukça klişe isimlere gidebiliriz; Boncuk, Şans, Pamuk, Bıdık gibi… Daha farklı bir isim de seçebiliriz. Biz farklı bir isim düşünedururken Deniz Dursun, gökyüzünden bir isim seçti ve hikâyesini yazdığı kuşun adını Yıldız koydu. Böylece Yıldız, Anıl Can Beydilli’nin yönetmenliğinde, Mine Nur Şen’in bedeninde hikâyesini anlatmaya başladı. 

Oyunun sıradaki temsili 30 Kasım’da Bahçe Galata’da, biletler burada.


Konu nedir?

Muhabbet kuşu Yıldız, bir evde kendi kafesinin içinde yaşamaktadır. Daha önce hiç özgür olmamış, en yükseğe uçmak istediği zamanlarda kafasını tavana çarpmıştır. Evdeki aile üyelerini, dans etmeyi ve limonlu salatalığı çok sever. Karanlığı ise hiç sevmez. Kafesinin ve pencerenin camının aynı anda açık olduğu bir gün; bir daha karanlığa hapsolmamak, ait olduğu gökyüzünde uçmak üzere evden kaçar.

İlk intiba

“Mutlu insanlar nerede yaşar? Mutlu kuşlar nerede yaşar? Mutlu bir Yıldız nerede yaşar?” Yıldız’ın mutluluğu arayış hikâyesi, bir kafesin içinde başlıyor. Yıldız’ın güvende olduğu bu ev kulağa oldukça huzurlu geliyor. Yıldız, mutlu görünüyor. Mutlu kuşlar yoksa bu evde mi yaşar? İlk “hayır” yanıtı Yıldız’ın çok konuştuğu bir günün sonunda geliyor. Oldukça fazla “cikcik” diyen Yıldız’ın üzeri bir örtü ile kapatılıyor. Korktuğunu bildikleri hâlde onu karanlıkta bıraktıkları evden kaçarken Yıldız, dışarının sesine kulak veriyor. Mutluluk belki de dışarıda bir yerde ama nerede? Önce onu çağıran Ihlamur ağacı, ardından insanlar, vapur, bir bilet makinesi…. Sonra başka kuşlar… Yeni arkadaşları ve ilk aşkı Cesur. Dışarının bütün sesleri bütün korkutuculuğu ile Yıldız’ın dünyasını oluşturmaya başlıyor. Yıldız’ın dünyası büyüyüp genişlerken yepyeni bir kuş doğuyor. Evdeki kuş ile dışarıdaki kuş artık aynı değil. Biri “cik, cik” diye ötüyorsa diğeri “cikcik” diye ötüyor. İkisinin de adı Yıldız ama kesinlikle aynı tınıda değil. 

En çok nesini sevdin?

İlk kez izleme fırsatı bulduğum Mine Nur Şen’in bir saniye bile dikkatimin dağıtmasına izin vermeyen oyunculuğunu, metindeki mizahın dozunu ve oldukça basit bir çözümle çok işler başaran dekorunu.  

En çok hangi âna yükseldin?

Yıldız’ın Cesur’u etkilemek için dans ettiği ânı. Cesur, her ne kadar bu dansın kıymetini bilmeyip ortamı terk etse de… Neymiş efendim dişi kuşlar dans etmezmiş… Sen dans etmeye devam et Yıldız, ben arkandayım. 

Nasıl hissettirdi?

Bir kuşun büyüme hikâyesi eşliğinde kendi büyüdüğüm anları hatırlatıyor Yıldız. Belki de hâlâ büyüyemediğimi. Yorgunluklarımı ve devam edecek hâlim olmadığında dahi devam edişimi. Tıpkı Yıldız gibi. Ne demişti Cesur ve ardından da Yıldız:
“Bazen böyle şeyler olur. Biz devam ederiz.”