Yorgun franchise, aksiyon potpurisi ve Alien: Romulus

Yazı: Utkan Çınar

Uruguaylı sinemacı Fede Álvarez’in yönettiği ve senaryosunu Rodolfo Sayagues eşliğinde yazdığı Alien: Romulus, beklentileri epey yükselten bir tanıtım kampanyasının ardından 16 Ağustos Cuma günü vizyona girdi. Cailee Spaeny, David Jonsson ve Archie Renaux’yu oyuncu kadrosunda buluşturan filmin müzikleri de Blade Runner 2049, It ve Twisters gibi filmlerin bestecisi Benjamin Wallfisch imzalı.

*Bu yazı, henüz Alien: Romulus filmini izlememiş olanlar için bazı sürprizleri bozabilir.


Konu nedir?

2142 yılında, distopyanın sesinin 11’e kadar açıldığı bir kolonide artık yaşamak istemeyen 20’li yaşlarının başındaki arkadaşlarımız, başıboş (!) sürüklenen eski bir uzay aracıyla daha yeşil toprakların olduğu bir gezegene gitmek isterler. Fakat uzay aracı tahmin edeceğiniz üzere pek misafirperver değildir. 

İzlemeden önce bilmemiz gerekenler

Büyük bir Ridley Scott hayranı olmasam da (o devasa filmlerini yer yer sıkıcı bulurum) Prometheus (2012) ve bir nebze de Alien: Covenant (2017) seriye farklı bir hava getiren, ticari çekinceleri olmayan, konuya saygıyla yaklaşan işlerdi. Her ne kadar bazen yavaş ve kafa karıştırıcı olsalar da. E bir yandan da Noah Hawley’nin pandemi nedeniyle çok geciken televizyon dizisi projesi var. Pandemi olmasa Romulus’dan önce bize ulaşma ihtimali vardı. Ayrıca Neill Blomkamp’ın bizi meraklara gark ettiren ama bir türlü tamamlanamayan ve rafa kaldırılan Alien projesi. O zaman bu film auta mı çıkacaktı bilinmez. Bu ayrıntılar da filmin yapım aşamasındaki sohbetleri merak ettiriyor.

İlk intiba?

Başta “güçlü tiran şirket” olgusu ve sosyal gerçekçi yaklaşım merak uyandırsa da bu biraz yasak savar gibi. Sonrasında bahsi geçmiyor. Hafif Blade Runner atmosferi.

En çok neyi sevdin?

Önceki iki filmde Michael Fassbender’ın üstlendiği ve biraz da etrafından rol çalan android rolünü bu filmde alan David Jonsson fena iş çıkarmamış. Gayet kırılgan bir karakterden, hedefine kitli, acımasız bir versiyona kolayca geçiş yapabildi. Filmden akılda kalacak ve franchise’ın gelecek zamanlarında kullanılma ihtimali olan, fazla su istemeyen bir karakter. Onun dışında tabi Evil Dead ve Don’t Breathe gibi korku janrında işleriyle tanınan Uruguaylı yönetmen Fede Álvarez’in görsel dünyası. Ama bir yandan da ilk filmlerin prodüksiyon tasarımının o yılların teknolojilerine göre kalitesini düşününce Álvarez’in çok da büyük yenilik getirdiğini söyleyemeyiz. Özellikle ilk filmleri sevenler için onların aksiyon yanlarının bir potpurisi. 

En az neyi sevdin?

Çok şeyi. Oyunculuklar, konu, kontrol dışı aksiyonlar. Her şeyin “son salise”de hâllolması. Bir yerde artık kahramanların önüne çıkan engeller o kadar fazla hâle geliyor ki komik olabiliyor. Dune’da da sürekli uzay araçlarının inip kalkışını izlediğimiz gibi burada da açılan, açılmayan kapılar çok fazla devrede. Alien artık son filmleriyle dışarıya çıkmış bir hikâye; uzay gemisi içine yeniden sıkışmak gerekli mi, bilemedim. Belki de bu video oyunlarının sinemaya, televizyona uyarlanma furyasına göz kırpmak istemiş olabilirler. 

En çok hangi sahneye yükseldin?

Xenomorph’u görme ânı her Alien filminin zirvesidir. Burada da öyle. 

Modunu nasıl etkiledi?

Eve gidip ilk filmi açma dürtüsüne engel olamadım.

Karakterlere dair neler söyleyebilirsin? 

Önceki kuşaklar gibi çalışarak hayatlarını ziyan etmeye olan isyanlarına sempati duysam da karakterlerin olan bitene şaşırma seviyeleri biraz garip geldi. Bu yeni kuşak muhabbetleri ile ilgili mi bilmiyorum ama eski filmlerde o felaket yaratığı görünce insanların verdiği tepkilerle buradakiler pek tutmuyor sanki. Her şey çok korkunç. Fazla sakinler sanki, çabuk alışıyorlar mevzuya. Bunun da baş sorumlusu aslen fena da bir CV’ye sahip olmayan Cailee Spaeny olabilir. 

Bunu seven şunları da sever 

Klostrofobik uzay gerilimleri noktasında Europa Report’u anmalıyım. Danny Boyle’un gerilim Sunshine’ı da görsel anlamda yakın ve kaliteli bir örnek. Alien serisinden ise tabii ki ilk film ve Prometheus önerilebilir. 

Soru işaretleri / varsa açtığı tartışmalar …

IP’lerin kullanımı konusunda çoktan delirdiğimizi itiraf etmek lazım insanlık olarak. Kaç tane Terminator, kaç tane Batman daha seyredeceğiz? Alien sektörü de aynı yolda yürümeye devam ediyor. 

Yazara / yönetmene bir soru soracak olsan ne olurdu?

Acaba filminde daha tanınan bir yüz olmasını ister miydi? Alien’ın başrollerinde tasarımlar, Xenomorph ve atmosfer olsa da her filmde aşinalığımız olan isimler oldu kadroda. Weaver ve Fassbender’ı bir yana bırakırsak John Hurt, Winona Ryder, Sean Harris, Noomi Rapace (kanımca Weaver yerine birkaç filmlik gücü vardı), hatta kariyeri komedi üzerine olan Danny McBride… Filmler bunu kaldırıyordu. Romulus’da CGI da olsa Ian Holm’u görmek güzeldi.