Yönetmen Sertan Ünver'le "Blue" filmi üstüne

Bugün gösterime giren Sertan Ünver imzalı Blue belgeseli, 90’ların efsanevi ekiplerinden Blue Blues Band’in hikayesini ölümsüzleştiriyor. Yavuz Çetin ve Kerim Çaplı’nın hikayelerini ve dönemin blues sahnesini Murat Meriç, Gür Akad ve Erkan Oğur gibi isimlerle yapılan röportajlarla birlikte anlatan Blue, bugün vizyona girdi. Filmin yönetmeni Sertan Ünver’e merak ettiklerimizi sorduk.

Yeni nesli 90’ların efsaneleşmiş jenerasyonuyla tanıştırması itibariyle Blue Filmi’nin çok kıymetli bir vizyonu olduğunu düşünüyorum. Siz bu belgeseli hazırlamaya nasıl bir motivasyonla başladınız?

Benim de dinleyici olarak tecrübe ettiğim ve hayatımda derin izler bırakmış olan bir dönemi ve o dönemin iki kült kahramanını anlatmaya çalıştık. Amacımız, hak ettikleri saygıyı ve bilinirliği kazanmalarına katkıda bulunmaya uğraşırken, onları yolun sonuna götüren karanlığa da elimizden geldiğince ışık tutmaktı. Genel anlamda bu tarz üstün yetenekli insanların yaşadığı psikolojik buhranlar, omuzlarında taşıdıkları yükler ve yetenekleri karşılığında ödedikleri bedeller üzerine yoğunlaşarak onları biraz daha anlamaya ve anlaşılır kılmaya çabaladık.

Filmde Güven Erkin Erkal’dan Erkan Oğur’a, Murat Meriç’ten Gür Akad’a, Volkan Öktem’e, Demirhan Baylan’a kadar uzanan çok geniş bir röportaj seçkisi yer alıyor. Röportajlarda duyduğunuz hikayeler ya da çeşitli detaylar, belgesele dair aklınızda ilk baştaki kurguyu ne denli etkiledi?   

Röportajlarda yakaladığımız samimiyetten ve açıklıktan kişisel olarak çok memnunum. Tabii ki belgeselin doğası gereği, elde ettiğiniz bilgiler doğrultusunda önünüzde takip etmeniz gereken yeni yollar açılabiliyor. Kurgu da bu durumdan kaçınılmaz olarak etkileniyor. ”Sweet Home Alabama” bölümü buna güzel bir örnek. Yine Yavuz Çetin’in hastalığına ne kadar detaylı yer vereceğimizi de röportajlar belirledi. Kerim Çaplı zaten başlı başlına gizemli bir karakter olduğu için konuştuğumuz her isim bize bir sonraki noktayı işaret etti.

Belgeseli hayata geçirebilmek için kitlesel fonlama kampanyası başlattınız ve hedeflenen miktara ulaşmayı da başardınız. Blue Filmi’nin böylesi bir destekle hazırlanmış olması sizin için ne ifade ediyor?

Bu desteği projeyi sosyal medyadan duyurduğumuz anda hissetmeye başladık. Bu iki ismin yeri herkes için çok farklı. Özellikle Yavuz Çetin ile insanların kurduğu çok kişisel bağlar var. Yapım aşaması ilerledikçe çabamızın ve ciddiyetimizin daha net anlaşıldığını düşünüyorum, bu da bize daha somut destekler olarak geri döndü. Indiegogo kampanyası son noktaydı. Telif hakları için bağlantıya geçmemiz gereken müzisyenler çok büyük ve zorluydu, ama Blue Blues Band’in performansını izleyenlere yansıtabilmek için buna mecburduk. Neticede uzun bir süreç sonunda çok az fireyle filmi tamamladık. Maddi ve manevi destek veren herkese müteşekkiriz.

Son yıllarda yurt dışında yayınlanan müzik belgeselleri, kimi tozlu raflardan çıkarılmış özel kayıtların da yer aldığı soundtrack albümlerle destekleniyor. Siz bu anlamda bir çalışma yapmayı planlıyor musunuz?

Elbette bu çok güzel bir hayal, fakat bizim boyumuzu biraz aşıyor. Belki Kerim Çaplı’nın albümü ile ilgili bir şeyler yapılabilir, bu da bizden önce çocuklarının tasarrufunda olan bir durum.