Hayatlara izler: Dövme sanatçılarının dilinden hikâyeler

Dövmenin neden hayatla iç içe olduğunu hatırlamak için severek takip ettiğimiz dövme sanatçılarının dilinden tüyleri diken diken edecek hikâyeler topladık, size okumak kaldı.

Yazı: Aycan Taşyürek – İllüstrasyon: Yağız Yılmaz

gulsahkaraca_web

Gülşah Karaca – “Kırlangıç”

Bazı kişiler acılarını bazıları en mutlu oldukları anları bazıları da tamamen “Canın ne isterse onu yap” diyor. Fakat amaç hep aynı, vücutlarında tek ve onlara özel olarak çizilmiş resimlere sahip olmak. Hiç tanımadığım insanlar her gün hayatlarına “izler” bırakmamı istiyor. Ben de bunu seve seve yapıyorum. Hangi meslek dalında daha gözle görülür biz iz bırakılıyor ki? Resimlerim duvarlarda değil de kollarda bacaklarda dünyanın her yerini geziyor. Bu bırakılan “izler” bazen değişik olaylara sebep olabiliyor. Bir keresinde sadece istediğinin kırlangıç olduğunu söyleyen bir mail aldım. Başka hiçbir açıklama yoktu. Sonra ona bir yaşam döngüsü ve kırlangıçlar çizdim, ve en müsait olduğum zamana randevu yazdım. Geldiğinde öğrendim ki ona randevu verdiğim gün babasının doğum günüymüş. Daha ilginci de kırlangıçları istemesinin sebebi babasının ona ölmeden önce hep okuduğu şu dizelermiş: “Bensizlik üzmesin seni, kırlangıçlarla çağır beni, gelirim”. Vücuduna çizdiğim “iz” babasına verdiği, ama kendi üzerinde taşıdığı gerçek bir doğum günü hediyesi oldu.

okanuckun_web

Okan Uçkun – “Nils’in Dövmesi”

Nils’in dövmesi sıkça misafir olduğum ve estetik olarak birçok ortak yönümüz olduğunu düşündüğüm bir şehir olan Berlin’deyken yaptığım bir tasarımdı. Nils’in dedesi, Nils’in babası doğduğunda bir ağaç dikmiş. Daha sonra babası Nils doğduğunda bu ağaçtan bir parça keserek ahşap bir heykel yapmış. Bu ağacın şöyle bir özelliği var; kesildiği andan itibaren diğer birçok ağaçtan daha hızlı bir şekilde kurtlanıyor ve çürüyor. Tamamen yok olma süresi de bir insan ömrüne neredeyse eşdeğer. Nils doğduktan sonra babası bu heykelin kendisiyle birlikte yaşlandığını görerek ölmüş. Nils ise aynı döngüyü tekrarlamak için oğlu doğduğunda yeni bir ağaç dikiyor ve babasının onun için dikmiş olduğu ağaçtan bir parça kesiyor. Nils’in benden iki isteği vardı. Birincisi bu hikâyeyi anlatacak bir tasarım diğeriyse bu heykel için oldukça sade bir form oluşturmak. Nils şimdi kolunda, oğlu ve kendi hayatına tanıklık eden ve bu hikâyeyi yansıtan bir tasarımla yaşıyor. Muhtemelen evinin en güzel köşesinde de onunla birlikte yaşlanan bir heykel var. Bir formu vücutta taşımak için estetik bir anlayış taşımasının yeterli olduğuna inanırım. Hikâyeler çoğu zaman estetiğin önüne geçme konusunda oldukça etkili olabiliyor fakat iyi bir hikâye ise üzerinde konuşacak çok şeye yol açıyor.

mentatgamze_web

Mentat Gamze – “Uyuyamıyor musun Küçük Ayı”

Küçükken annesi Zeynep’e Uyuyamıyor musun Küçük Ayı kitabını alır. Zeynep kitabın hem hikâyesini hem de resimlerini çok sever ve hatta içinden çıkan küçük posteri odasının kapısına asar. Sonra Zeynep büyür ve Can adında çok tatlı bir sevgilisi olur. Birlikte kaldıkları ve uyuyamadıkları bir gece Can’a uyuması için, Uyuyamıyor musun Küçük Ayı‘yı ezberden anlatır. Sonra her uyuyamadıklarında birbirlerine bu hikâyeyi anlatmaya başlarlar. Artık büyük ayı Can ve küçük ayı da Zeynep’tir ve bu da onların hikâyesi… Evlenmeden birkaç ay önce kitabın resimlerine tekrar bakarken, el ele tutuşmuş büyük ve küçük ayının güzel bir dövme olabileceğini fark ederler. Bana bu hikâyeyle geldiklerinde çok heyecanlandım, çünkü çocuk kitaplarını çok sevmemin yanında, içlerdeki çizimler beni hep inanılmaz etkilemiştir. Hatta çizime ilgi duymamın nedeni de çocuk kitaplarıdır. Kitaptaki çizimi kendi tarzımla yorumlayıp, bir de onları görmek istediğim yere, dağların ve ağaçların önüne koydum. Artık Can’ın kolunda ömrünün sonuna kadar el ele tutuşup ağaçların, dağların arasında yürüyen ikisi var.

Dövme sanatçılarının anlattığı hikâyelerin etkisi tazeyken şimdi de toplumların oluşmaya başlamasından itibaren dövmenin siyasi ve sosyal hayatımızı nasıl şekillendirip derilere kazıdığına farklı başlıklar üzerinden hızlıca bir bakış atalım diyoruz.

Dünyanın en eski dövmeli insanı: Buzadam Ötzi

Dövme yaptırma eyleminin kökenleri çok eski zamanlara, tarihsel verilere bakınca en azından milattan üç bin yıl öncesine dayanıyor ama yine de kesin bir tarih vermek imkânsız. Uzun bir süre, en eski dövmenin Şili’de keşfedilen bıyık dövmeli Chinchorro mumyasına ait olduğu düşünülüyordu. Fakat daha sonra 1991 yılında, vücudunda 61 adet dövme olan Buzadam Ötzi’nin mumyası İtalya’nın Alpler’inde bulundu. Yapılan radyo karbon testlerine göre Ötzi M.Ö. 3350 ve 3100 tarihleri arasında bir dönemde yaşamış. Bilim adamlarının yaptığı araştırmalar ve tartışmalar sonucu “en eski dövmeli insan” ödülünü kazanan 500 yıl farkla Buzadam Ötzi oldu. Esas ilkginç olan, Ötzi’nin dövmeleri geçmişte dövmenin sadece kozmetik amaçlarla yapılmadığını gösteriyor. Ötzi’nin sıralı çizgiler halinde olan dövmelerinin kemik bozulmaları yaşadığı eklem yerlerinde olması nedeniyle tedavi amaçlı yapıldığı tahmin ediliyor.

Tattoo’nun kökeni

Dövme yaptırmanın küresel olarak yaygınlaşmasının ve bugünkü halini almasının başlangıcı olaraksa dövme tekniklerinin kabilelerden görülüp Batı’ya getirildiği zamanları alabiliriz. Bu başlangıcı tespit etmek için bir yöntem literatürde tattoo sözcüğünün kökenine bakmak. Tattoo sözcüğünün İngilizce kaynaklarda ilk kullanılışı İngiliz kaşif James Cook’un 1769 yılında yazdığı günlüklerine uzanıyor. Tattoo kelimesi Polinezya dilleri kökenli tatausözcüğünden geliyor. İngiliz denizci Polinezya bölgesindeki Yeni Zelanda, Tahiti ve Havai adalarında yerli kabilelerin tattoo’larını gözlemliyor ve günlüklerine geçiriyor. James Cook ve tayfası Yeni Zelanda’ya geldiğinde Maori kabilesinin yüz dövmelerini görüp şaşkınlığa uğruyor. Dövme kültürünü ve tekniğini Pasifik Okyanusu’ndaki yerli halktan alıp Batı kültürüne taşıyanın denizciler olduğunu söyleyebiliriz. Dövmenin denizcilikle özdeşleşmesinin ana nedeni tam da bu. Hatta günümüzde de hala sık yapılan sembollerden biri olan çapa dövmesinin çıkışı da bu zamanlara dayanıyor.

Dosyanın tamamını okumak için buraya tıklayarak Bant Mag. No:52‘ye ulaşabilirsiniz.