15 kısa film, 17 yönetmen: İmge Özbilge ve Sine Özbilge yanıtlıyor
Bant Mag. No:75 için kısa metraj çalışmalarıyla son bir sene içinde ses getirmiş kimi sinemacılara ulaştık, yanıt aldığımız 17’sine kısa film denen formata dair düşünüp konuşmak istediklerimizi bir bir sorduk: Son filmlerinin üretim süreci nasıl gelişti? Ne gibi tecrübeler edindiler? Onları harekete geçiren, hikâyelerini anlatmaya iten motivasyonlar neler? Kısa filmin Türkiye sinemasındaki konumunu nasıl yorumluyorlar? Festivaller ve ödül sistemi hakkında ne düşünüyorlar? Kısa film çekmek isteyip de fikir aşamasında kalanlara ne tavsiye ediyorlar? Kısa filmin geleceğiyle ilgili ne gibi öngörüleri var?
Mozaik
Yönetmenler: İmge Özbilge, Sine Özbilge
Bir varmış, bir yokmuş, Ortadoğu’nun en eski şehirlerinden birinde, Müslüman bir müzisyen, Kürt bir öğrenci ve Hristiyan bir küçük kız renkli, kültürel mozaiğin parçalarıymış. Bir gün şehirde kötücül sesler fısıldanmaya başladığında gizemli bir balık hepsini kurtarmaya gelmiş… İmge ve Sine Özbilge’nin önceki çalışmaları arasında Camouflage ve #21xoxo da var.
İmge Özbilge ve Sine Özbilge yanıtlıyor
“Kısa filmde sanatsal anlamda doya doya denemeler ve araştırmalar yapabileceğiniz, özgür bir alan var.”
“Avrupa basınında Suriye ve Ortadoğu’dan gelen göçmenlere karşı ne yazık ki çok negatif ve korku aşılayan bir tutum var. Bundan çok rahatsız olduğumuzdan farklı bir imaj çizen ve de durumun insani yönünü ön plana çıkaran bir film yapmak istedik.”
“Çocukluk yıllarımızdan beri Hayao Miyazaki’nin filmlerine hayranız. Japon kültürünün günümüzün modern kültürü ile olan çatışmasını çok zengin bir görsel dille anlatır filmlerinde. Göç konusunu ele alırken Ortadoğu coğrafyasına özgün kültürel öğeler taşıyan ama aynı zamanda günümüzde globalleşmenin getirdiği post modern sürreal kent olgusunu yansıtan bir dünya yaratmak istedik Mozaik ile.”
“[Motivasyonlara gelirsek…] Hayat! En çok gündelik olaylardan. Dünyanın içinde bulunduğu durumlardan, başımızdan geçen kişisel olaylardan etkilenerek hikâyelerimizi kurguluyoruz. Onun dışında çok fazla sergi geziyoruz, kitap okuyup film izliyoruz. Dünyadaki yeniliklerden haberdar olmaya çalışıyoruz ama tarihi olaylardan da etkileniyoruz.”
“Kreatif süreçte bizim için en sancılı evre kafamızda oluşan imgenin gerçek hayatta form bulması, yani kafadaki o soyut görselin hangi malzemeyle nasıl ortaya çıkacağını henüz tam bilememek ve bazen de hayaldekini tam olarak yakalayamamak. Ama aynı zamanda da en keyifli ve heyecanlı aşamalardan biri bu süreç. Yapım sürecinde ise prodüktörler ve galeristler ile anlaşmak biraz yorucu olabiliyor. İşin mali kısmıyla uğraşan kişiler ile kafa yapılarımız çok farklı çalışıyor hâliyle. Birbirimizi anlamaya çalışıyoruz, ortak bir dilde buluşabilmek önemli.”
“Seyirciyi çok kısa bir sürede başka bir evrene götürebilmek, bir kısa filmi etkileyici yapıyor. Bir hikâyeyi kısa bir sürede anlatabilmek uzun metrajdan daha zor. Bazen sadece 5 dakikalık bir filmden bile sıkılabiliyor insan. Uzun metrajda seyirci zaten hikâyeye girme zamanını göz önünde bulundurarak yaklaşıyor; kısa filmde ilk 2 dakikada seyircinin ilgisini kaybetmek çok kolay, yeni bir evrene hemen çekivermek gerekiyor izleyiciyi. Yönetmen olarak çok keyifli ve çok deneysel çalışabileceğimiz bir alan kısa film. Bir yandan daha cesur olup risk alınabilecek bir alan. Çok fazla doğrusu yanlışı olmayan bir alan.”
“Dünya çapında kısa film bugüne kadar uzun metraja bir atlama adımı olarak görülürken şimdilerde yavaş yavaş bu algı değişmeye başlıyor. David Lynch, Yorgos Lanthimos gibi büyük yönetmenler kısa filme dönüş yapıyorlar. Kısa filmde sanatsal anlamda doya doya denemeler ve araştırmalar yapabileceğiniz, özgür bir alan var.”
“Festivaller açısından epey şanslıydık. 2017 yılında Camouflage adlı filmimiz Cannes Film Festivali’nin kısa film seçkisine girdi. 2019 yapımı #21xoxo BFI Londra, Ars Electronica gibi önemli festivallerde ödül kazandı. Çok inanılmaz bir deneyim oldu bizim için tabii, onur verici ve heyecanlandırıcı. Ama festival gösterimleri veya ödüller hiçbir zaman temel neden olmamalı. Kreatif süreci çok kötü etkileyebilecek bir tehlike hâline bile gelebiliyor izleyicinin beğenisine odaklanmak. Bazen yaptığınız işin anlaşılamaması riskini göze almak gerekiyor. Her çıkan iş, bir arayışın sonuçlanmış ürünü olmayabiliyor. O arayış bazen sonuçtan daha bile değerli olabiliyor.”
“Festivaller aracılığıyla bir kısa filmin bütün dünyayı gezme şansı var, çok geniş kitlelere ulaşabiliyor günümüzde filmler. Ancak festival izleyicisi de kısıtlı bir kesim, bütün dünyada böyle bu. Biraz niş ve hatta elitist bir ortamda kalabiliyor kısa filmin gösterim hayatı. Bir de iyi bir dağıtımcınızın olması işi çok değiştiriyor. Çünkü bazı festivaller dağıtımcılardan gelen filmlere öncelik tanıyor ne yazık ki. Günümüzde Vimeo gibi online platformlarda filmlerini paylaşmayı tercih eden yönetmenler de var ama orada da beli algoritmalara oynamak gerekiyor filminizin görünürlüğü için. Sanki kısa filmin yerini bulabileceği, MUBI gibi online platform açıklığı var piyasada.”
“Kısa film çekmek isteyenlere ‘Just do it.’ diyebiliriz, kaybedecek hiçbir şeyiniz yok. Özellikle ‘life action’ örneğin, günümüzde iyi bir telefon kamerası ile bile çekebilirsiniz filminizi.”
“Kısa film çekmenin en güzel tarafı maddi açıdan çok daha özgür olabilmek. Dev bütçelere ve ekiplere gerek olmadan al kameranı, çek. Animasyon filmleri için de geçerli bu tabii, ama daha çok vakit ayırmak gerekiyor animasyon için.”
“‘Bu dijital çağın şahsi hatıra defterleri’: 15 kısa film, 17 yönetmen” dosyasının tamamını okumak için buradan Bant Mag. No:75’e ulaşabilirsiniz.