2022: En iyi 10 bilim kurgu / fantastik dizi

Edebiyat ve oyun uyarlamaları kadar spin-off ve yeniden çevrimlerin de ağırlığını koyduğu, evrenden evrene geçiş yaptığımız bir senenin ardından… Bilim kurgu / fantastik dizi seçkimizde yalnızca ekran macerasına 2022’de başlamış diziler bulunmakta.

10. The Bastard Son & The Devil Himself (Netflix)

Ölümcül bir katliamın mimarı olan korkunç bir cadı, birbiriyle savaşan iki klan ve gerçekleşmesi beklenen bir kehanet… Görünüşte okul ve ev hayatına uyum sağlamaya çalışan sıradan bir genç olsa da babasının ölümcül mirası tüm bunlara gölge düşüren 16 yaşındaki Nathan’ın maceraları üzerine The Bastard Son & The Devil Himself. Gerilim dozu arttıkça “iyi” ve “kötü” arasındaki sınırların aşındığı Birleşik Krallık menşeli dizi, özünde önyargıları aşabilmeyi dert ediniyor. Vahşeti yansıtırken elini korkak alıştırmayan yaklaşımı ve Giri/Haji ile dikkatleri üzerine toplayan Joe Barton’ın ekonomik hikâye anlatımıyla, bir şans vermeye değer.

9. Interview with the Vampire (AMC)

1994 tarihli meşhur film gibi, Anne Rice’ın 13 kitaplık roman serisi The Vampire Chronicles’dan uyarlanan Interview with the Vampire; Louis de Point edu Lac’ın bir muhabirle yaptığı röportajla açılıyor ve onun hayat hikâyesine, 1910’ların New Orleans’ına, kendisini vampire dönüştüren Lestat de Lioncourt ile tanıştığı günlere götürüyor. Televizyon tarihinin efsane yapımlarında parmağı bulunan Alan Taylor’ın yanı sıra And Then We Danced’in yönetmeni Levan Akin de künyede dikkat çekiyor. Baş karakteri Siyah bir eşcinsel olarak tasavvur ettiği öyküsüne yeni ırk ve ilişki dinamikleri serpiştirirken, mirasına büyük bir saygı beslemeyi de ihmal etmeyen; hayal kırıklığı yaratmayan bir yorum.

8. The Legend of Vox Machina (Prime Video)

Diyarlarını korkunç canavarlar ve karanlık büyülü güçlerden kurtarmaya çalışan bir grup uyumsuz, bir yandan ölümsüz devlerle yüzleşip uğursuz bir büyücüyü devirirken, bir yandan da kendi aralarında kök salmış güçlü bir lanetle yüzleşirse… Başlangıçta sadece kolay para ve ucuz birayla ilgilenen, dışlanmış kimselerken paralı askere dönüşen bu yaygaracı ekip; kötülük krallığı tehdit edince adaleti sadece kendilerinin sağlayabileceğini idrak ediyor. “Dungeons & Dragons hayranlarına fantastik aşk mektubu” olarak tarif edilebilecek seri, gücünü müstehcen mizahından ve seyir zevki yüksek aksiyon sahnelerinden alıyor.

7. Wednesday (Netflix) 

Charles Addams’ın 1938’de yayımlamaya başladığı karikatür serisiyle hayat bulan Addams Ailesi geri döndü, hem de kısa zamanda fenomene dönüşen bir coming of age öyküsüyle… Ailenin en asi üyesi olan, sert bakışları ve iki yandan örgüleriyle tanıdığımız Wednesday’in solo dizisi; tuhaf Nevermore Akademisi’ni mesken tutan, doğaüstü gizemlerle dolu bir dedektiflik öyküsü. Kapsama alanında ise kasabada dehşet saçan kanlı bir cinayet serisi, 25 yıl önce vuku bulmuş bir gizem ve Wednesday’in okulda kurduğu yeni, karmakarışık ilişkiler var. Başroldeki Jenna Ortega’nın performansı, yatılı okul konsepti ve Tim Burton rejisiyle keyifli bir sekiz bölüm vadeden dizinin oyuncu kadrosuyla röportajımız hemen burada.

6. Cyberpunk: Edgerunners (Netflix)

CD Projekt Red’in “sektörde çığır açacağı” iddiasıyla 10 yıl kadar yolu gözlendikten sonra 2020 sonunda yayımlanan video oyunu Cyberpunk 2077 evreninden bir animasyon dizi. Yönetmen koltuğunda KILL la KILL, Star Wars: Visions gibi serilerden tanınabilecek Hiroyuki Imaishi oturmakta. Arcane’in başarısının izinden giden Netflix, Cyberpunk: Edgerunners ile oyunun mekânı Night City’nin suç ve ileri teknolojiyle donatılmış sokaklarına davet ediyor bu kez. Cyberpunk: Edgerunners oldukça stilize görsel dünya inşa ediyor; body horror’la göbek bağıyla, bağımlılık ve teknoloji üzerine söyledikleriyle dikkat çekerken karakter dramasını da ihmal etmiyor.

5. House of the Dragon (HBO/TOD)

Targaryen Hanedanı ve onların Ejderhaların Dansı olarak bilinen iç savaşı, Game of Thrones evreninin seyirciyle buluşan ilk uzantısında karşımızda. Yüksek beklentilerle ve yoğun bir ilgiyle (HBO’nun izlenme oranı açısından en iyi açılış yapan serisi) başlayıp vadettiklerini seyircisine büyük oranda sağlayan, halefi kadar tek sesli övgülere henüz mazhar olamasa da prodüksiyon kalitesi, karakter dinamikleri ve oyunculuk performanslarıyla televizyonun altın çağına yakışan bir iş demek mümkün House of the Dragon’a. Bu taht savaşının, ejderhaların soyunun tükenmesiyle nasıl sonuçlandığını görmeyi şimdiden merak ediyoruz.

4. Pantheon (AMC)

Maddie; zorbalığa uğrayan, utangaç, sosyal problemlere sahip bir ergenken internetten yazıştığı bir yabancıdan hayatıyla ilgili tavsiyeler almaya başlıyor – ne var ki bu kişi, vefatını henüz atlatamadığı babasından başkası değil. Deneysel bir teknolojik çalışma sayesinde gerçekleşen bu mucize, yeni türden bir dünya savaşına yol açabilecek global bir komplonun kapısını aralamak üzere. Dijital ölümsüzlük yolunda zihinlerin sunuculara aktarıldığı bir gelecekte, insan olmanın ne demek olduğu üzerine kafa yoran fütüristik hikayesiyle Pantheon, zeki, fantastik ve sürükleyici bir seyir deneyimi.

3. Andor (Disney+)

Death Star’ın planlarının çalınmasını sağlayan intihar timinden Cassian Andor’un öyküsünü keşfe çıkan Andor, Star Wars spin-off yağmurunda son durağımızdı. İmparatorluk’a karşı filizlenen isyana halkın ve gezegenlerin nasıl dâhil olduğunu işleyen yapım, yine bu sene izlediğimiz Obi-Wan Kenobi’nin yarattığı hayal kırıklığına derman olan cinsten. Star Wars fabrikasından çıkan bir yan üründen ziyade olgun politik tavra sahip bir casusluk draması olduğu hissettiriyor ki bu başarıyı, Rogue One senarist takımında da görev alan baş sorumlu Tony Gilroy’un kredisine yazmak lazım.

2. The Sandman (Netflix)

Beklediğimize kesinlikle değdi! Fantastik edebiyatın ikonik yazarı Neil Gaiman’ın sınır tanımaz kaleminden çıkan, uzun soluklu bir geçmişe sahip çizgi roman serisi The Sandman, yıllar yıllaaar süren olamayışların ardından şanına yaraşır bir dizi uyarlamasıyla çıktı karşımıza. Dünyanın ve insanların hizmetindeki yedi sonsuz varlıktan biri olan; hayallerin, rüyaların ve uykunun efendisi Dream (Düş), Morpheus ya da Sandman; insanlığın fantezilerini ve en derin korkularını şekillendirdiği rüya âleminden beklenmedik şekilde koparılıp, bir asır boyunca ondan faydalanmak isteyenler tarafından dünyaya tutsak edilir. Gücünü geri kazanmak, eski dostlarını ve düşmanlarını yeniden ziyaret etmek için farklı dünyalar ile zaman çizgileri arasında yolculuk edecektir. Kadro, diyaloglar, prodüksiyon hepsi rüyalara layık.

1. Severance (Apple)

Ne haltlar yediği tam olarak bilinmeyen Lumon isimli dev bir firma, kelimenin tam anlamıyla çalışanlarının hayatını ikiye bölüyor. İş yerine girdiğiniz anda dışardaki kendinizi unutuyorsunuz, ofisteki kendiniz ise Lumon firmasının tapulu malı. Ama peki, ya bu diğer kendiniz de dışarıdaki dünyada var olmak isterse? Son zamanlarda televizyon dünyasında ortaya atılan en yaratıcı ve sürükleyici fikirlerden biri üzerine kurulu Severance, tüm bilim kurgu unsurlarının ardında dayanışma ve sorgulamaya methiyeler düzen bir düzen eleştirisi. Lumon Laboratuvarları’ndaki zamanda kaybolmuş psikedelik ortam, iki dünya arasında yaratılan atmosfer farkı, seyirciyi yakalamakta hiç zorlanmayan kadro ve konuya övgüler dizmek zaruri. Ha bir de jeneriği çok iyi! 

Yazılar: Elif Acun, J. Hakan Dedeoğlu, Melis Tire, Ulaş Dağ, Zeynep Naz Günsal

Değerlendirme: Aylin Güngör, Banu Üsküdarlı, Biçem Kaya, Cem Kayıran, Deniz Bankal, Deniz Kuzuoğlu, Deniz Özöztürk, Elif Acun, Elif Öz, Elif Sevimay, Ekin Sanaç, Esin Çalışkan, Ezgi Oğraş, Hatice Melike Gürer, İlayda Güler, J. Hakan Dedeoğlu, Mehmet Ekinci, Melikşah Altuntaş, Melis Tire, Merdan Çaba Geçer, Mine Metin, Olcay Özer, Sadi Güran, Seray Soylu, Tuğçe Özdenoğlu, Yağmur Ruken Kahraman, Yiğitcan Genç, Zeynep Naz Günsal, Zeynep Kıymacı