2022 yıl ortası raporu: 7 yerli belgesel

Yılın ilk altı ayında festivaller ve dijital platformlarda gösterilen yerli belgesellerden favorilerimizi anımsadık. Ekolojik yıkıma dijital çözüm arayışları, Almanya’daki Türkiyeli göçmenlerin bağımsız müzik kültürü, muhafazakâr baskıların gölgesinde gizli saklı yaşamlar ve dahasıyla bir izleme listesi…

Aşk, Mark ve Ölüm

Yön: Cem Kaya

60’lardan itibaren Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden başlayan göç dalgasıyla birlikte, Almanya’nın en büyük yeraltı müzik sahnesinin anlatılmamış hikâyesini keşfe çıkan Aşk, Mark ve Ölüm; yabancı topraklarda bir aidiyet hissiyle başlayıp kendi figürlerini yaratan, yıllar içinde farklı formlara evrilip yeni müzikal yönelimler ortaya koyan kültür üzerine, kapsamı ve tesiri kallavi bir belgesel. Zengin bir arşivin yanı sıra güncel röportajlarla desteklenerek hazırlanan, 72. Berlinale’nin Panorama bölümünden seyirci ödülüyle dönen filmi, Arabesk ile Motör: Kopya Kültürü ve Popüler Türk Sineması’ndan da anımsanabilecek yönetmeni Cem Kaya ile konuşmuştuk. Sohbet tabii ki belgeselin kapsamına giren zaman dilimi ile coğrafyaya dair dönüm noktası ve kırılmalara da uzanıyor.

Bu Ben Değilim

Yön: Jeyan Kader Gülşen, Zekiye Kaçak

Cesur ve samimi bir ilk film olan Bu Ben Değilim‘in merkezinde küçük şehirlerden, kasabalardan metropol şehir İstanbul’a göç etmiş, muhafazakâr ailelerden gelen üç eşcinsel erkek var. Mehmet yakın çevresinde bir aile babası, Yusuf da heteroseksüel bir erkek olarak tanınıyor. Açık eşcinsel Mustafa ise Mehmet’in 15 yıl beraberlik yaşadığı ve bir türlü kopamadığı sevgilisi. Toplum ve aile baskısı nedeniyle iç çatışmalarıyla boğuşan, rol yapmaktan ve yalan söylemekten bıkmış, yaşadıkları ile hayal ettikleri arasında bocalayan karakterleriyle; gölgeler arasında kalmış yaşamları keşfetmeye davet ediyor film. Yönetmenler Jeyan Kader Gülşen ile Zekiye Kaçak’la sohbetimiz, önümüzdeki günlerde yayımlanacak Bant Mag. No: 78’de okunabilir.

Cadı Üçlemesi 15+

Yön: Ceylan Özgün Özçelik

Ses getiren ilk uzun metrajı Kaygı’nın ardından, kadınların ve kız çocuklarının maruz kaldığı şiddete dair şifa öykülerini anlatan Cadı Üçlemesi için kolları sıvayan Ceylan Özgün Özçelik, serinin deneysel bir belgesel olarak tanımlanan ikinci halkasını getirdi önümüze. Şiddet uygulayan kocalarını öldürmüş iki kadın olan; evlerini, sevgiyi, öfkeyi, çocukluklarını, çocuklarını, düşlerini, kâbuslarını paylaşan Aylin ve Havva’yı odağına alıyor bu kez. Şiddetin zaman ve mekân tanımayan döngüsündeki kadınların suçlu bulunmasını sorgularken, “hem şiirsel hem de politik bir haykırış”a evriliyor Cadı Üçlemesi 15+. Ceylan Özgün Özçelik ile filmin yapımcısı Armağan Lale’nin sektör şartlarına rağmen üretimi sürdürebilmek, dijital platformlar, yeni projeleri ve çok daha fazlasına temas eden sohbeti tek tıkla okunabilir. Cadı Üçlemesi 15+ an itibariyle MUBI kataloğunda. 

Eat Your Catfish

Yön: Adam Isenberg, Noah Amir Arjomand, Senem Tüzen

Ana Yurdu‘nun yönetmeni Senem Tüzen’in de yaratıcıları arasında bulunduğu, 41. İstanbul Film Festivali’nden En İyi Belgesel ödülüyle dönen Eat Your Catfish; “kırılma noktasındaki bir ailenin son derece mahrem ve alaycı bir portresi” olarak tarif ediliyor. ALS hastası, felçli ve 24 saat bakıma muhtaç olan Kathryn’in bakış açısından çekilen filmde, duruma daha fazla katlanamayan eşi Saïd ve annesinin bakımı ile akademik yükümlülükleri arasında bocalayan (aynı zamanda filmin yönetmenleri arasında yer alan) Noah ile de tanışıyoruz. 930 saatlik görüntünün kurgulanmasıyla ortaya çıkan ve hiçbir ekip olmadan çekilen Eat Your Catfish, karakterlerin içinde bulunduğu durumu dramatize etmezken, aile dinamiklerine ve yaşamın kendisine dair dokunaklı bir anlatı inşa etmeyi başarıyor.

Her Şey Dahil

Yön: Volkan Üce

Hem iş hayatında deneyim elde etmek hem de İngilizce öğrenmek amacıyla Antalya’daki bir otelde çalışmaya başlayan İsmail ve Hakan’ın öyküsü Her Şey Dahil. 17’sindeki İsmail, abisinin onun için çizdiği hayatla kendi arzuları arasında sıkışıp kalmış; 25’indeki Hakan ise sosyal fobiye sahip ve sinemacı olma hayalleri kuruyor. 58. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nden En İyi Belgesel ödülüyle dönen yapımda kapitalist dünyada ayakta kalmaya çalışan, renkli bikiniler ve çöpe dökülen yemeklerle tanışan bu iki gencin “masumiyetlerinin yitimine” şahitlik ediyoruz. Kurdukları hayallere, hüsranlarına, takılı kaldıkları döngülere ortak oluyoruz. Her Şey Dahil an itibariyle MUBI kataloğunda. 

Koudelka: Aynı Nehirden Geçmek

Yön: Coşkun Aşar

Efsanevi Magnum fotoğrafçısı Josef Koudelka, Ruins (Kalıntılar) projesinin en büyük bölümünü oluşturan Türkiye’de 6 yıl boyunca yaklaşık 60 antik kenti fotoğraflamış; bu süre boyunca yönetmen Coşkun Aşar, Ege ve Akdeniz bölgelerinde her yıl ortalama 6 bin kilometre yol kat edip onu filme almıştı. 130 saatlik görüntü ve 30 saati aşan söyleşiden derlenen belgesel; inatçılığı ve mükemmeliyetçiliği ile ünlü bir fotoğrafçının geçmişine, anılarına, hayata bakışına, fotoğrafa dair düşüncelerine ve kendini adadığı projedeki duygusal yolculuğuna yakından bakıyor. “Neşe, şefkat ve sessizlik anlarıyla örülü” filmi yaratıcılarından dinlediğimiz röportaja erişmek için tek tık yeterli.

Our Ark

Yön: Deniz Tortum, Kathryn Hamilton

Maddenin Halleri ve Anadolu Turnesi gibi belgeselleriyle tanıdığımız Deniz Tortum’un, ABD’li sanatçı Kathryn Hamilton ile ortak ürünü olan Our Ark; ekolojik yıkımın eşiğindeki insanlığın, dünyanın dijital bir kopyasını yaratma çabası üzerine zihin açıcı sorulara alan açan bir kısa metraj. Çeşitli hayvanların -özellikle de nesli tükenenlerin- üç boyutlu kopyalarını hazırlayarak bir tür “sanal Nuh’un gemisi” yaratan bir şirketin çalışmaları ile başlıyor; dünyanın bir simülasyondan ibaret olduğuna inanan güç sahiplerine ve içinde yaşamaya başladığımız sanal dünyaların ilk adımlarını atan bilim insanlarına uzanan bir evrende yolculuğa çıkıyoruz. Bu hipnotik ve lirik deneyimde, bütün bu dijital arşivlerin kim ve ne için yapıldığını sorguluyor Tortum ile Hamilton.