2023: Gündemimizden 75 kitap

Geride kalan yılın edebiyat karnesi güzel çıkmış olacak ki seçim yapmak bizi epey zorladı. Dayanamayıp 50’den 75 maddeye çıkardığımız seçkimiz, 2023’te Türkçede basılmış kitaplardan oluşuyor. Kurmacalar ve kurmaca olmayanlar bir arada.

Acayip Yaratıklar Sözlüğü 
Gamze Çelik Başaran (Holden)

Müellifi ve mütercimi meçhul bir 15. yüzyıl hazinesi olan Acâyibü’l-Mahlûkât ve Garâyibü’l-Mevcûdât, Gamze Çelik Başaran’ın Eski Anadolu Türkçesinden incelikli aktarımıyla günümüz Türkçesinde okunabiliyor ne mutlu ki. Sözlük, gündüz denizin dibine girip gece çıkan Mencil kabilesinden Acem padişahlarına, Kaf Dağı’nın ardından kara deliklere, şifalı bitkilere, bir sineğin bakışındaki manaya uzanan çok sayıda hikâyeyle gerçekte ya da kurguda yaratılmış türlü tuhaflıkları belgeliyor. İlayda Güler

Ağaçların Rüyası
Oylum Yılmaz (Doğan Kitap)

Büyükada’nın sokaklarından Rum Yetimhanesi’ne uzanan, gerçekle hayalin kol kola girdiği bir patikada iki genç kız; dostluğu, aşkı ve cinselliği keşfediyor. Sırların ve soru işaretlerinin bir yükselip bir alçaldığı bu hikâyede aslında insanlar, en çok arkadaş olduklarında ağaçlara benziyor. Sonra bu benzerlikten biriciklik ve birliktelik doğuyor. Hem biriciklik hem birliktelik doğuyor. Birlikteyken biriciklik doğuyor. Deniz Dursun

Akim Sevgilim
Füruzan (YKY)

Masalsı bir güzel kızın yitimiyle yakılmış bir türkü, büyük kentlerin çöplüğündeki barakada yaşayan bir adamla oğlunun çaresizlik içindeki arayışı, yoksulluk, yoksunluk, güzellik, sevgi, tutku… Hepsi Füruzan’ın yarattığı sarsıcı öykülerde vücut buluyor. Her birini okurken gözünüzün önüne çeşitli görsel betimlemeler gelmesi yahut kaldığınız sayfayı ararken dâhil olduğunuz yepyeni birkaç satır sizi şaşırtmasın; bu öykülerin de tıpkı ötekiler gibi yatıştırıcı, kucaklayıcı bir tarafı var. Kitaba adını veren Akim Sevgilim’de kıskançlıklar, çatışmalar ve kırık bir aşk, üç kız kardeşin yaşantısını değiştirirken, tüm duygularını da pazara çıkarıyor. Esin Çalışkan

Alakalı Filmler
Hakan Bıçakcı (İletişim)

Film okuması yapmanın çeşitli hâllerine değinen Alakalı Filmler, olasılıkların ortaklığından yola çıkıyor. Kitaptaki 33 bölümün her birinde üç film ele alınıyor. Hakan Bıçakcı’nın tesadüfler, kötü sonlar, kozmik korkular, dillere destan aşklar, başkalarının evleri, bedensiz sevgililer gibi konu başlıklarına ayırdığı, kalp ısıtan göndermelerle dolu bir derleme. Veciz ifadeler aracılığıyla farklı ülkelerden filmler arasında bağlantılar kurarak, sinemaya dair bir zihin egzersizine davet ediyor okuyucuyu. Beyza Yıldırım

Anlamsızlık Saati 
Işıl Madak (Everest)

Uzun süredir yazan Işıl Madak, neyse ki ilk öykü kitabını yayımlayarak, üretimlerinden bir demetle okuyucu karşısına geçmeye karar verdi 2023’te. Kahramanlarını letafetle gözlemlenmiş mekânlarda, sıradan bir günde yakalayan Madak, eşref saatinin yamacına bir tür modern zaman buluşu olarak “anlamsızlık saati”ni koyuyor ve her dakikanın bir dönüm noktasına dönüştüğü anlar yaratıyor. Anlamsızlık Saati buyuruyor; payınızı defaatle ömürden isteyin. Esin Çalışkan

Ayı
Marian Engel (Harfa)

Kanada edebiyatının en güçlü kalemlerinden biri olarak anılan öykücü ve çocuk kitabı yazarı Marian Engel, Duygu Akın’ın çevirisiyle ilk defa Türkçede. Yazdıklarını “mükemmeli aramak üzere yetiştirilen insanın kusurlu bir dünyayla başa çıkma şekli” olarak gören, yazar hakları alanında da ömrü yettiğince aktivist kalan Engel; kuzeyin, insanı ürperten doğasında, aşkın ve kendini keşfetmenin sınırlarını zorluyor Lou karakteriyle. Bir kadının, bir ayıyla ilişkisi ne kadar tekinsiz olabilir soruları eşliğinde ilkel arzuları kucaklamanın dönüştürücü gücünü tatmak için içeri buyurun. Esin Çalışkan

Babil Kulesi Kitabı: Kelime ve Kavramların Dilden Dile Yolculukları
Mahir Ünsal Eriş (Kafka Kitap)

Babil Kulesi Kitabı lisan, kelimeler ve doğal olarak algılarımız arasında geziniyor, fikir yürütüyor, büyüleyici an ve çıkarımlarla nefis bir zihin jimnastiğine sürüklüyor. Sümerlilerden günümüze değin ulaşan, her gün kullandığımız kelimeler, Mezopotamya ve hipopotam arasındaki bağ, Türkçenin Farsça ve Arapça ile olan sevgi-nefret ilişkisi, alfabelerin evrimi gibi aslında her biri kendi içinde birer kitap olabilecek konuları okuyucuyu yormadan, hatta eğlendirerek aktarıyor. J. Hakan Dedeoğlu

Bağlar Üzerine
Kae Tempest (Onagöre)

Dünyanın gidişatı merhamet ve şefkatten uzaklaşadursun; İngiliz müzisyen, yazar ve şair Kae Tempest şifayı büyütmekte neyse ki ısrarcı. İster rap yapsın ister şiir yazsın, söyleyecekleri hep çok heyecanlandırıyor. 2023’ün son ayının en güzel havadislerinden biri de ilk kez Türkçeye çevrilmesi oldu. Mina Çakmak’ın çevirisiyle bize ulaşan Bağlar Üzerine, adının da hissettirdiği gibi hem felsefi hem de manifestovari bir metin. Aramıza giren mesafelerin, bağ kuramayışımızın sistematik teşhisleri üzerine düşünürken, yaratıcılığın birbirimize ve kendimize bağlanmada sunabileceği imkânları kendi deneyimlerini de paylaşarak araştırıyor. Yaratıcılık derken, birtakım sanat eserleri ortaya koymaktan bahsetmiyor; yaratıcılık kavramını tanımlı sınırlardan kurtarıyor, herkeste ve her yerde olabileceğini gösteriyor. Bir konser performansının Kurulum, Ses Kontrol, Kapılar gibi aşamalarını takip eden kurgusuysa olağanüstü. Carl Jung ve William Blake’i de sık sık ziyaret eden, bir çırpıda okunan, altı çizilen, yoldaş olan ve en çok da şefkatin her sayfasına sirayet ettiği bir metin. Ekin Sanaç

Barbara Loden’ın Yaşamına Ek 
Nathalie Leger (Harfa) 

Kariyeri birçok dönüşüm geçirirken, yaşadığı dönemin politik atmosferi içinde bir kadın olarak yazdığı ve çektiği tek film olan Wanda’da baş karakteri bizzat oynuyor Barbara Loden. Kırılganlığını bir silah olarak sırtına giymiş tüm kadınları gözeten bu hikâyede, Wanda ve Barbara iç içe geçiyor. Yazar Léger ise kendi sesinin ve ifadesinin yeterliliğini sorguluyor metninde. Barbara Loden, cevherini anlam arayışından doğurmuş bir rol model; kendi yaşamına ek, birçok kadının temsili oluyor bu kitapla. Beyza Yıldırım

Basket İstanbul
Cem Pekdoğru (İBB Yayınları)

Ülke basketbol tarihinin bugüne dek çıkarılmış en kapsamlı ve nitelikli özeti. 20. yüzyılın başlarında İstanbul’da yapılan ilk şampiyonalardan 1960’ların Deplasmanlı Basketbol Ligi’ne, Efes Pilsen’in Koraç Kupası zaferinden 2010 Dünya Şampiyonası’nda final oynayan A Milli Erkek Takımı’na, benzersiz bir arşiv çalışmasının sonucu. Yaklaşık 120 yıla yayılan farklı dönemleri ve pek çok dönüm noktasını birinci ağızdan anekdotlar ile sayfalarına taşıyor Basket İstanbul. Yalnızca spora değil; şehir kültürü ve mekân hafızasına meraklı olan herkes için ilgi çekici bir derleme. Güven Yalın

Başkalarının Acısına Bakmak
Susan Sontag (Can Yayınları)

“Bizden uzaktaki insanların acılarıyla hakiki bir bağ kurabilir miyiz?” Aklımızda Filistin’le, Ukrayna’yla; savaş hakkında bilgi edinme biçimimizi ve seyirci kaldığımız büyük yıkımlarla nasıl ilişkilendiğimizi düşünmek için güvenli bir yerde, Susan Sontag’ın ellerindeyiz. Fotoğraf Üzerine adlı klasiğinden uzun yıllar sonra yayımlanan bu kitapta; şiddetin görsel temsili, katliamın sıradanlaşması ve tüm bunların topluma etkisi üzerine kafa yoruyor Sontag. Eylül Ege

Behice’nin Yarım Kalan İşleri 
Sinem Sal (KaraKarga Yayınları) 

Annenizi yalnızca bir anne olarak mı tanıdınız? Yoksa gerçekten gördünüz mü onu; arzularını, kırgınlıklarını, içinde kalanları? Kaybettiği annesinin yıllar önce bir gül ağacının dibine gömdüğü Hıdırellez dileklerini bulan Kadıköylü editör Ayşe Püren’in, dilekleri annesi adına gerçekleştirmeye çalışır, hâliyle onu daha yakından tanırken; karşılaştıkları ortak engelleri, korkuları fark edip, kendi yaşamını dönüştürmesini, bunun için gereken adımları atmanın cesaretini annesinin hikâyesinde bulmasını konu ediniyor Behice’nin Yarım Kalan İşleri. Yaşama ihtimaline dair, acı tatlı bir metin. Eylül Ege

Ben Yokmuşum Gibi
Burcu Ünlü (Everest)

“Ölmekle eşdeğerde olan bir şey söylemem istense hiç şüphesiz hatırlamak derim.” Burcu Ünlü, ikinci öykü kitabının kapağında, okuyucuyu bu cümleyle baş başa bırakıyor. Bazen hatırlamak, hafızanızda yer etmiş anları sıkı sıkı tutuyor sanarken, dışarı kaçan birkaç haylaz çocuk gibi. Bazen de böyle ölümle, yasla ve yitip gidenlerle düğümlü bir ip sanki; sökmek can acıtıyor. Aldatanlar, sır tutanlar, aşka düşenler… Tekmili birden karanlık ve muzip bir dünyada birleşiyor Ben Yokmuşum Gibi’de. Esin Çalışkan

Benzersiz Kızım 
Guadalupe Nettel (Livera) 

Aynı zamanda bir aktivist ve feminist olan Guadalupe Nettel, 2023 Booker Ödülü adaylığı kazanan Türkçeye ilk çevrimi Benzerlik Kızım’da, üç karakter üzerinden annelik deneyimine yönelik bir sorgulamaya girişiyor. Öyle ki anne olmamayı seçmek ve bu kararla yaşamak, çocuğu varken “Bugün anne değilim!” deme olanağını toptan elinden kaçırmak ya da ebeveyn olmanın farklı imkânlarına dair her şey bu kitabın konusu. Nasihat vermeyen, duygusallığa yaslanmayan keskin bir üslupla kaplı. Esin Çalışkan

Bir Ada İcat Etmek
Alain Gillot (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları)

Bazen hayat korkunç gerçekleri insanın önüne getirdiğinde, onunla baş etmek için en sona bırakılan ihtimal yas. Yas tutmak için ölümü tanımak gerekir, kendisiyle tanışmak değil diyor Bir Ada İcat Etmek. Çin’de bir şantiyede çalışırken, küçük oğlunun öldüğünü öğrenen bir baba üzerinden; ölümü kabullenmenin ne demek olduğu, aklını kaçırma ihtimalinin birine duyulan özleme nasıl yenik düştüğü ve bu sırada, ekstradan tanışılan umudu görmenin laneti üzerine sarsıcı bir deneyim sunuyor. Esin Çalışkan

Birileri Amerika’yı Hava Uçurdu
Amiri Baraka (Ketebe)

Amiri Baraka’nın S.O.S şiirlerinden oluşan bu seçki, Özge Özbek Akıman’ın çevirisiyle ilk kez Türkçede. Her satırında dışavurduğu ritmik bir isyanla statükoya meydan okuyor Baraka. Baskılara boyun eğmeyi reddeden dokulu ve Siyah bir senfoni var karşımızda. Bu dizelerde tutku bir fısıltı değil, gürleyen bir marş. Meltem Demiraran

Büyük Ev
Alvaro C. Samudio (İthaki)

Latin Amerika edebiyatını takip edenler için taze bir durak, Gabriel García Márquez sevenler için güvenli bir liman. Samudio’nun başyapıtı olarak kabul edilen, içinde otobiyografik detayların da gizlendiği Büyük Ev; Kolombiya’nın Atlantik kıyısındaki muz işçilerinin 1928’de başlattıkları ve ordu tarafından mermi sıkılarak bastırılan grevi temel alıyor. Bazen yalnızca diyalogla, bazen resmî bir belgeyle, bazen de bilinç akışıyla yazılmış pasajlar, bir psikanaliz seansını andırıyor. Son derece gerçekçi bir imgelem de eşlikçisi. Esin Çalışkan

Çocukluk Defterleri 
Norah Lange (Can Yayınları)

Norah Lange şairane diliyle 1900’lerin başında Arjantin’in kırsalından başkentine uzanan çocukluk ve ilk gençlik yıllarından kalanları derliyor. Hafızasından taşarak, Çocukluk Defterleri’nin 82 bölümünü oluşturan “kesik kesik görüntüler”; bir annenin, evlatlarının huylarında nasıl zuhur ettiğini görmek, ani baba kaybıyla gelen ayrıntılı sorgular ve radikal değişimlerle baş etmek, ilk kez aşkla karşılaşmak gibi deneyimler üzerinden okuyanı, bir kadının büyüme öyküsünde gezdiriyor. Gündelik olana, dönemin toplumsal yaşantısına dair derinlikli gözlemler, çocukluğun naif yaratıcılığını satırlarda var ediyor. İlayda Güler

Değişmeyi İstemek Üzerine 
Adam Philips (Ayrıntı) 

Arzu, hüsran, seçimler üzerine kurulu denemelerin, bazıları aforizmalara dönüşmüş betimlemelerin, partnerlik ilişkilerinin en müdanasız tasvirleriyle örülü eserlerin sahibi Adam Phillips, yine psikanaliz kimliğinin altında bir başka bilinmezliğin peşine düşüyor Değişmek İstemek Üzerine’de. “Daima değişmek mümkün mü?”, “Değişimin farkındalığı bir şeyin değişmesi için yeterli mi?” “Gerçekte ne ölçüde değişmek mümkün?” soruları eşliğinde değişimin büyüleyici ve dehşet verici yönleriyle kimi bilindik, kimi yeni soruları keşfe çıkan bir çalışma. Esin Çalışkan

Dersler
Ian McEwan (YKY)

Tutkulu ilişkiler, aşkın pençesinde kıvranırken yanlış bir hareketle kendini uzaktan izler bulan karakterler, birileri adını söylese de bu işkence nihayete erse diye habire dızdıklanan hisler… McEwan’ın hikâyeleri ile tanışmayan pişmansa, tanışan bin pişman. Yazar bu kez, hayatı kaçırılmış fırsatlar ve cevapsız sorularla dolu kahramanının mutluluk arayışı üstünden –plot twist– İngiltere’nin İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki kuşaklarına ve yakın geçmişin büyük altüst oluşlarına bakıyor. İçine girmesi biraz zor gelebilir ama McEwan yine bildiğiniz gibi. Esin Çalışkan

Direniş 
Julian Fuks (Timaş)

Hikâyenin anlatıcısı Sebastian, 1970’lerin Arjantin’inde geçmişinin ve ailesinin peşine düşüyor. Devrim destekçisi bir aile; cunta döneminde benzer travmaları yaşayan, şimdiyse solun iki farklı ucunda duran Katolik bir anne ile Yahudi bir baba, aynı zamanda tedavide yöntemler üzerine kafa yoran iki psikanalist… Sebastian, bu çemberin etrafında abisine ithafen dolanır dururken, onunla birlikte okuyucu da aile bağlarını, yerinden edilmeyi, direnişi ve aidiyeti sorguluyor. Deniz Dursun

Direnişin Melankolisi
László Krasznahorkai (Can Yayınları)

“Durmaksızın dönüp duran dünyada insanlığın bin yıllardır kendisini bir türlü bulamamasına şaşmamak lazım; ne de olsa hayatta kalma mücadelesi tüm vaktimizi alıyor.” Yaşamlara dâhil olabilmek için çeşitli işlerde çalışan ve aslında yazar olmak istemeyen Krasznahorkai sadece yazmıyor; okuyanı, deneyimlerinin cümle formlarıyla uzun, tekinsiz, ayrıntılı yürüyüşlere çıkarıyor; ayaklanma, delilik, ölüm, toplumsal bilinç sorgulamaları ile onu yutuyor. Bu kitap, uzun bir süre cümlelerini kafasının içinde yazan Krasznahorkia’nın zihnine dalmak için müthiş bir kara delik. Şevval Öztemur

Dul Ölümsüz Eş Arıyor
Jean-Louis Fournier (YKY)

80’lerindeki Fournier’nin Türkçede yayımlanmış son kitabında, kaybettiği eşi Sylvie’nin izlerini görmeye devam ediyoruz. Dul sıfatını taşıyan Fournier, bir gazeteye eş aradığı ilanını veriyor. Sylvie ve Mona Lisa, Nefertiti, Audrey Hepburn, Kleopatra, Bakire Meryem ve daha birçok kişi de öteki taraftan bunu yorumluyor. Tarihsel ölümsüzlüğü elde etmiş bu kadınların kusursuz olma sebeplerinden biri de bu dünyadan bir kez göçmüş olmaları. Bir eş daha kaybetmeyi göze alamayan yazarın mizahı ve esprili dili, yinelenişin tatlı yasasına uyum sağlıyor. Beyza Yıldırım

Endişeli Bir Adamın Atlası
Christoph Ransmayr (Livera)

Alman edebiyatının dikkat çeken yazarlarından 2018 Booker adayı Christoph Ransmayr’ın şahsi seyahatnamesi ile günlüğü arasında bir noktada duruyor Endişeli Bir Adamın Atlası. Merak duygusunun etrafında şekillenmiş, birbiriyle benzer bir ritmi takip eden; gündelik aktivitelerden sürreal bir rüya imajı verenlere uzanan 70 kısa öykü üzerinden okuyucuya, tadı damakta kalan bir deneyim vadediyor. Ransmayr’ın Asya, Avrupa ve Güney Amerika’daki istisnai insanlarla, beraberinde gelen efsaneler ve hadiselerle, hepsinden önemlisi kendi benliğiyle karşılaşması kayıt altına alınmış. Zira seyahat hikâyeleri, mekânların aksine insanlarla ilgilidir esasen. Burcu Teker

Eski Zaman Türküsü
Cabir Özyıldız (Vacilando)

Cabir Özyıldız ilk öykü kitabında; dışlanmışlık, öfke gibi konuları, toplumun kıyısında yaşayan karakterlerde ustalıkla işleyerek, Adana’nın sokaklarında geçen güçlü ve dokunaklı anlatılar sunuyor. Yazarın dilindeki detaycılık, okurları derin bir duygu dünyasına sürüklerken, hikâyelerin coğrafyasını ve karakterlerini etkileyici bir biçimde yansıtarak; yerel bir çehreyi evrensel hislerle bütünleştiriyor. Meltem Demiraran

Ev, Kadınlar, Seks
Margit Schreiner (YKY) 

İnsanın fiziki varlığını bir yere oturtma çabasını cinsiyet ve zaman üzerinden değerlendirmeye alırken, dilini sivriltmesiyle bilinen Margit Schreiner, bu kez bir evliliğin döküntülerini mizojinist bir erkek gözünden anlatıyor. Franz, 20 yıllık evliliğinin bitmesinin sorumlularını arıyor; bu arayışta kendini saf dışı tutuyor. Hayatının üçte birini paylaştığı kadın hakkında yakınan, onu okuyucuya kötüleyen ve kafasının içinde sürekli onaylanmayı bekleyen bir karakter var. Megaloman zihniyeti ile erkeklik gururunu bir kenara bırakmayan Franz’ı okumak epey çileden çıkarıcı. Yazarın hikâye anlatıcılığını böyle bir odaktan benimsemesi, kadınların kendini yetersiz, değersiz hissetmesine sebep olan manipülasyonları bir de bu açıdan görmesi için tasarlanan zekice bir algı yönetimi gibi geliyor. Beyza Yıldırım

Evlerden Uzak 
Marilynne Robinson (Metis)

Önce babaları, sonra anneleri tarafından terk edilmiş; sırasıyla anneanneleri, onun görümceleri ve kendi teyzelerinin yanında, hiç ev değiştirmeden ama evde gibi de hissedemeden büyümüş iki kız kardeşin hikâyesi. Yazar Marilynne Robinson, Ruth ve Lucille’in kalplerinde yer etmiş sürgün duygusunun bıraktığı kaygının ortaklığında, yalnızlıkla baş etme mekanizmalarının zıtlığında gelişen kişiliklerini tanır ve tanıtırken; geçicilik, hafıza, bağ kurma civarında dolaşan pek çok konuya temas ettiği tesiri yüksek betimlemeleriyle okuru, sayfaların peşinden sürüklüyor. İlayda Güler

Feminist Olan Politiktir 
Gökçe Bayrakçeken Tüzel, Ayça Kurtoğlu, Ayşe Gönüllü Atakan, Aslı Çoban (NotaBene)

Akademik makalelerle deneme ve mektupların, görünmeyen kadın emeğinden feminist metodolojiye, mizojiniden kadın olma deneyime uzanan ilişkilerin bir derlemesini sunan bu kitap, toplumsal cinsiyete dair özenli bir çalışma. Mine Göğüş Tan’ın önsözü ile başlıyor; Yıldız Ecevit’e adanıyor. “Yürürken Deneyimlediklerimiz” başlıklı ilk bölüm annelik, bakım emeği, kadınların dayanışması, aktivizm gibi tartışmaları kadınların öz yaşam deneyimleri ile harmanlarken; “Yürüdüğümüz Yol” seçkisinde ekofeminizm ve ekolojik krizde feminist perspektif ele alınıyor. Esin Çalışkan

Güneş Çarpması
Ivan Bunin – (Jaguar)

Nobel Edebiyat Ödülü kazanan ilk Rus yazar Bunin ve öyküleri, kendi deyimiyle “eski Dünya’ya, Gonçarov ve Tolstoy’un, eski Moskova ve St. Petersburg’un Rusya’sına ait” bir atmosfer sunuyor. Eyüp Karakaş’ın çevirisiyle Türkçede ilk defa kavuştuk kendisine. Aşk, ölüm ve kaybetme korkusunun nasıl insanlığın geçiciliği gibi eski olduğunu, mistik ögelere yer verdiği keskin ve her daim melankolik bir dilin tesiriyle anlatıyor Güneş Çarpması. Esin Çalışkan

Güneşteki Adamlar
Gassan Kanafani (Metis)

Kanafani; Filistin mücadelesinin, yolda olmanın, pusulasız göçmenlerin, direnişin, umudun, umutsuzlukların, çaresizliğin, geçmişin ve geleceğin sesi. 1963 tarihli Güneşteki Adamlar, umut sembolü olan Kuveyt’e doğru yakıcı çöl sıcağında ilerleyen bir su tankının içindeki üç kişinin yolculuk hikâyesi. Yazarın yaşamının sızdığı cümleler güncelliğini kaybetmiyor; anlatılanlar, sonu olmayan bir romana dönüşüyor: “Yorucu küçük dünya, kızgın teneke üzerindeki ağır bir yağ damlası gibi ilerliyordu çölde.” Şevval Öztemur

Güzel Seferlerin Süvarisi
M. Özgür Mutlu (İthaki)

Son olarak Dönme Dolap Düşleri’yle hiçbir şeyin olması gerektiği gibi görünmediği bir dünyayı öylece kucağımıza bırakıp giden Mutlu, ilk romanıyla geri döndü. Marmara Depremi’nin ardından bölgedeki fayları araştırmak için kullanılan, şimdilerde bir eğitim gemisine dönüşen Sismik-1 odağında, Kaptan Namlı ve üç araştırmacının mahsur kaldığı gemide / yarımadada yaşananların izinde, koca bir tarihe tanıklık etmenin zorlu taraflarıyla yüzleştiriyor okuru. Esin Çalışkan

Harika Bir Hayat 
Hikmet Hükümenoğlu (Can Yayınları)

Harika adındaki bir kadının biyografisi olarak kurguladığı romanında Hikmet Hükümenoğlu, 1919 – 1950 yıllarının Türkiye’sini mercek altına alıyor. Harika’nın yaşam serüvenine paralel olarak pek çok tarihi olayın, mekânın ve kişinin ayak izlerinin hissedildiği, hayali bir biyografi de denilebilecek bu hikâyede sınırlar, bağlar, özgürlük ve kimlik meselesi de masaya yatırılıyor. Satır aralarından şöyle bir yüzünü gösteren ya da derinlemesine tanıma imkânı bulduğumuz her karakter, gözümüzün önünde bir süre, neredeyse bir görsel şölen tadında kalıyor. Deniz Dursun

Hatırlıyorum
Georges Perec (Everest)

Hiç “e” harfi kullanmadan bir roman yazmak gibi çılgın fikirlere sahip Fransız yazar ve sosyolog Georges Perec, yine setleri yıkıp geçiyor. Anlatmaya değmeyeceği düşünülen kimi anılar, bu kitapta yeniden anlam kazanıyor. Perec, bir günlük tutar gibi 480 maddede bellek antolojisi çıkarıyor. Kişisel deneyimlerin iç içe geçtiği bir toplumsal hafıza listesi denebilir buna; yazarın izlediği filmler, dinlediği şarkılar, denk geldiği insanlar bir arada tutulma isteğiyle hatırlanıyor. Beyza Yıldırım

Her Şey Yanmış, Her Şey Yıkılmış 
Wells Tower (Holden)

Her işi ters giden, hayatı tepetaklak olmuş insanların çok tanıdık ve gerçek bir yanı vardır. Her Şey Yanmış, Her Şey Yıkılmış da anlatısını bu his üzerinden kuruyor. Karakterler öyle büyük bir direngenlikle yaşama devam ediyorlar ki insan kendini; kendine mesafelenmiş, bazen “Aslanım benim!” der gibi eliyle omzuna hafifçe vururken, bazen de aynanın karşısında tiksintiye benzer bir yüz ifadesiyle dikilirken buluyor. Bütün hikâyeler, kurulan ortaklıkla birlikte sayfalardan “Bir umuttur yaşatan insanı.” diye mırıldanarak akıyor. Deniz Dursun

Ingeborg’un Tollak’ı
Tore Renberg (Timaş)

Soğuk iklimlerin insanlarının kendi elleriyle hazırladığı bir yıkıma sürüklenişi, bir aile trajedisi içinde gerçekleşiyor. Norveçli yazar Tore Renberg’in dilimize incelikle çevrilen kitabında değişime direnen yaşlı bir keresteci olan Tollak, eşi Ingeborg’un kayboluşuyla yer yer okuyucuyu da kendi zihnine çeken gelgitler yaşıyor. Terk edilen bir kişinin öz acısı bile başkası için hissettiği, imgelemle yoğunlaşan ve yüzlerce yankıyla uzadıkça uzayan bir acı kadar ağır çekmiyor. Bu anlatıda, birini kaybetmek kadar hareket edememenin, güçten düşmenin ve anılara takılıp kalmanın sebep olduğu etkiyi üzerimizden atmak güç geliyor. Beyza Yıldırım

Keder ve Mutluluk
Meg Mason (Timaş)

Meg Mason’ın dünyayı kasıp kavuran Keder ve Mutluluk’u, 2023’te Türkiye’deki okurlarıyla da buluştu. Mason’ın üslubu yalın ve gerçekçi ancak mizahi tonunu bir an olsun elinden bırakmıyor. Kitabın baş karakteri Martha’nın hayatındaki değişimleri, deneyimleri ya da kafasındaki düşünceleri takip ettiğimiz romanda Martha, kendisi ve etrafındakilerle ilgili gözlemlerini aktarırken, onun yazarlığa, evliliğe, depresyona dair söylediklerine de kulak veriyoruz. Martha 30’lu ve 40’lı yaşların, kafasında düşüncelerin kol gezdiği bir temsilcisi olarak hem kendini hem etrafını gözlemliyor, anlatıyor ve anlattıkça, gerçekliğin trajikomikliğiyle kitaba hayran bırakıyor. Sezen Sayınalp

Kırlangıçlar Gibi Geldiler 
William Maxwell (Jaguar)

I. Dünya Savaşı’nın ardından dalga dalga yayılan İspanyol gribi salgınının ortasında, elbette derin bir korkunun gölgesinde hayatta kalmayı uman Morison ailesiyle şefkatli bir tanışma. Bunny ve Robert adlı çocuklarla babaları James’in ağzından, her birinin anne Elizabeth’le ilişkilenme biçimleri odağından anlatılıyor yaşananlar. Yalın, nazik, zamansız metinleriyle Amerikan edebiyatını zenginleştiren efsanevi editör ve yazar William Maxwell’in, duyguları sözcüklere tercüme etmekteki yetkinliği karşısında büyülenmemek mümkünsüz. İlayda Güler

Kızın Hikâyesi 
Annie Ernaux (Can Yayınları)

Kişisel ve toplumsal tarihin bilinç ve bilinç dışıyla harmanlandığı parçalı anlatılarla gönlümüzde taht kuran Annie Ernaux, 2023’ü kapatmaya kısa bir süre kala Türkçeye çevrilen Kızın Hikâyesi’nde, 18 yaşındaki Annie’yi, yani “58’deki kız”ı, bugünün Annie’siyle buluşturuyor. Ernaux, 1958 yazındaki kırılmalarını eşelediği bu metni oluşturma motivasyonunu “O kız hakkında bir şey yazamadan ölebileceğim düşüncesi zihnimi kemiriyordu.” diye açıklıyor. Yazarın cesur ve dürüst üslubunun da etkisiyle okur, yalnızlığı ve özgürlüğü öğrenmeye başlayan bu genç kızla çabucak bağ kurarken, kendi arzularının ve ihtiyaçlarının da sesini işitir gibi oluyor. Deniz Dursun 

Koloni 
Audrey Magee (Delidolu) 

Çağdaş İrlanda edebiyatının en yalın kalemlerinden gazeteci-yazar Audrey Magee’nin 2022 Booker Ödülü’ne aday gösterilen romanı. İlk bakışta, 1979 yazında İrlanda’nın batı kıyısındaki küçücük bir adaya bir şeyleri yoluna sokmak umuduyla gelen İngiliz bir ressam, asimile olan dil meseleleriyle haşır neşir bir Fransız dilbilimci ve ada sakinleri arasındaki ilişkiler yumağı merkezde gibi görünüyor. Derinlerinde ise IRA ve Birleşik Krallık arasındaki politik geçmişin çarpıcı sonuçlarına bakış atıyor Koloni. Okuyucusuyla ilişki kurduran temsilleri, güçlü diyalogları ve tüm referanslarıyla özünde dil, kültür, tarih konuları üzerinden kimliğini yitirme ve emperyalizmin sade ve fakat kuvvetli bir eleştirisi. Burcu Teker

Kurtuluş Günü
George Saunders (Delidolu)

Saunders’ın tuhaf öyküleri o meşhur “Aynı nehirde iki defa yıkanılmaz.” sözünü âdeta dostu bellemişken, bu yarı dahi ABD’li üretim makinesinin her kitabında, şimdi aradığımız “şeyi” bulduğumuzu zannetmemiz kadar acıklı çok az şey var maalesef. Bu kez çok da uzakta görünmeyen distopik bir gelecek inşa eden Kurtuluş Günü; güç, etik, adalet, birlikte yaşam ve özgürleşme gibi temalar eşliğinde dededen toruna yazılmış bir mektubun izini sürüyor. Esin Çalışkan

Lenz
Georg Büchner (Norgunk) 

Büchner bu metninde, Alsaslı bir papaz olan Johann Friedrich Oberlin’in günlüklerinde yer alan, paranoid şizofrenisi olduğu bilinen Baltık Almanı yazar Jakob Michael Reinhold Lenz’in son yıllarına odaklanıyor. Bir ocak ayının 20’sinde Alplerin karlı ve dik topografyasında yol alan Lenz’in iç dünyası, bu çetin yeryüzünün tepeleri ve dip çukurlarıyla şekillenmiş âdeta. Onun acılar içinde kıvranışını takip ederken, hasta birinin gün doğumunu beklemesi gibi bir ızdırabın içinde buluyoruz kendimizi. Günlerin amansız tekrarının rezonansıyla gelişen yeni krizler gösteriyor ki delilik ve aklıselimlik ile gerçek ve gerçeküstü arasındaki ayrım, incelip kopmaya yüz tutan incecik bir çizgi artık. İnsanın zihniyle diyaloğunun kasvetiyle sarıyor Lenz. Biçem Kaya

Maali Almeida’nın Yedi Ay Dönümü
Shehan Karunatilaka (Livera)

Shehan Karunatilaka, 2022’de Booker Ödülü’ne uzandığı romanın omurgasını, Sri Lanka’nın çalkantılı geçmişinin sert gerçeklerine yaslayarak, alaycı bir tutum ve bir tutam büyülü gerçekçiliği bir araya getiriyor. Bu absürt anlatının göz doldurur derecede ahlaksız başkarakteri fotoğrafçı Maali, bürokratik kaos ve parçalanmış ruhlarla çevrili bambaşka bir dünyaya ait bir vergi dairesinde ölü olarak açıyor gözlerini. Biz de kendi ölümünün gizemini çözmesine eşlik ediyoruz. Meltem Demiraran

Manuel Bir Daktiloya Ağıt
Jonas Mekas (Lemis)

Beyaz, boş bir sayfayla neler yapılabilir? Mesela bir amaç, görev veya kural tanımadan, kelimeleri kullanarak, onu sadece haz duygusuyla doldurabilirsiniz. Jonas Mekas’ın, eski Olimpia de Luxe daktilosunun başına geçip bilinç akışıyla sözcüklerini işlediği Manuel Daktiloya Bir Ağıt, yazarın kendi deyimiyle “hiçbir şey için olmayan bir roman”. Bir akşamüstü yorgunluk çayınıza – kahvenize eşlik edecek bir sohbet arkadaşı arıyorsanız, Mekas’ın daktilosundan çıkan sesleri dinleyebilirsiniz. Şevval Öztemur

Melankoli I-II
Jon Fosse (Monokl) 

Norveçli yazar Jon Fosse, kelimeleri arasında yolunu sezgileri aracılığıyla bulanlardan. “İnsanın kaygılarını ve ikilemlerini incelikle yansıttığı” gerekçesiyle geçtiğimiz yılın Nobel ödülüne kavuşan Fosse, kimi zaman can sıkıcı seviyeye ulaşan tekrarlarına rağmen (belki de tam da bu sayede) karakterinin zihninin içini yakalıyor; kaçınılmaz derecede acı bir bölüme doğru yol alıyor Melankoli boyunca. Hüzünlü, kışkırtıcı ve bolca sayıklama dolu hâli bir yana, bugün bile akıl sağlığı kabullerine dair uzun bir yolda olduğumuzu hissettiren yönüyle evrenselliğe de aday. Esin Çalışkan

Memento Mori
Muriel Spark (Siren)

Soylu Britanyalı karakterlerin çetrefilli hayatlarına misafiriz. Memento Mori, akıl almaz bir telefon şakasıyla başlıyor: Lettie Colston ve arkadaşları, bilinmeyen bir sesin “Öleceğini hatırla.” demesiyle sarsılıveriyor. 70’i çoktan devirdiyseniz, bu cümlenin sizi ürpertmemesi mümkün mü? Arayanın kimliği belirsiz. Ancak kesin olan bir şey var: Bu kişi sıradan bir tele pazarlamacı değil. Karakterler, geçmişlerini düşünerek ve bu mistik çağrıyı kimin yaptığını çözmeye çalışarak, kendi maceralarına atılıyor. Lisa Brooke’un mirasından kaynaklanan entrikalar ve gerilimle harmanlanmış bir kara mizah ile bezeli bu romanın, sizi son sayfasına dek sürükleyeceğine emin olabilirsiniz. Meltem Demiraran

Mutlu Yurttaş İmalatı 
Edgar Canabas, Eva Illouz (İletişim)

Bir ürün gibi pazarlanan; yaşam koçluğu gibi yenice türemiş meslekler ve teknolojik uygulamalarla endüstrisi oluşturulan türden mutluluğa şüpheci bir bakış. Salgın gibi yayılan “daima” pozitif olma baskısını neoliberalizm ekseninde değerlendiren Canabas ve Illouz; kontrol mekanizmasına dönüştürülen mutluluk kavramına dair kişisel algımızın ne kadar özgür olduğunu, mutluluk beklentisinin kapitalizm içindeki işlevini sorguluyor kitap boyunca. Eylül Ege

Okumaz Yazmaz
Agota Kristof (Can Yayınları)

Agota Kristof’un kalemiyle; 2023’te YKY tarafından tekrar basılan ve ilk cümlesinden itibaren birçok okuyucu için son yıllarda karşılaşılmış en tesirli okuma tecrübesine dönüşen Büyük Defter üçlemesi aracılığıyla tanıştıysanız, sizi nelerin beklediğini az çok biliyor olmalısınız. Yani bunun, bildiğiniz her şeyi unutma pahasına, geriye kalan o parlak ışığa yaklaşmanın yarattığı heyecana kapılmak demek olduğunu. Bu kez bir yazarın verebileceği tüm kayıplar, yeni bir dilin imkânı, yerinden edilmenin yarattığı boşluk ve dahası sadece 40 küsur sayfaya sığıyor Okumaz Yazmaz’da. Çünkü Kristof, hiçbir sınıra tabi değil. Esin Çalışkan

Ölen Adam Vadisi 
Charles Nodier (Telemak) 

Napolyon’a yönelik hicivleri ve 19. yüzyıl Fransa’sının edebi manzarasını şekillendirmesi ile bilinen Nodier’in dört öyküsü Yusuf Tavat’ın çevisiyle Türkçede. Karanlık romantizmin diyarlarında büyülü bir keşfe çıkıyor, uğursuz ve gizemli manzaralarda geziniyoruz. Varoluşun nesnel sınıflandırmaya meydan okuyan, kontrol edilemeyen, ölçülemeyen yönlerinin bir tezahürü öykülerin her biri. Meltem Demiraran

Ölmek Zor İş
Halid Halife (Delidolu)

Suriye’nin tanınmış çağdaş yazarlarından biri olan Halid Halife, adının şiir gibi aktığı Bu Şehrin Mutfaklarında Bıçak Yok adlı kitabından sonra 2023’te yeni bir çeviriye daha kavuştu: Ölmek Zor İş. Trajik hikâyelerin sıradanlığı, bu uğurda parça parça yitirilen insani değerler ve yanı başımızdaki komşu ülkelerin, birileri bakmadı diye görünmez olmayan su gibi gerçeğini kulağımıza fısıldayan metin, babalarının son arzusunu gerçekleştirmek üzere bir araya gelen üç kardeşi izliyor. Esin Çalışkan

ördekler, newburyport 
Lucy Ellmann (Yedi Yayınları) 

ördekler, newburyport tek ve inatçı bir cümleyle birbirine bağlanan binlerce sayfalık, edebi bir labirent. Ohiolu, isimsiz, orta yaşlı ve turtalarıyla meşhur bir anne olan baş karakter, tecrübeli bir düşünce hokkabazı hâline geliyor Ellmann’ın metninde. Çağlayan bir fikir şelalesini andıran bilinç akışıyla bebek bezi değişikliklerinden iklim krizine uzanıyoruz. Kişisel anılar ve toplumsal yansımalarla alışılmadık olanı kucaklamaya ve normlara katıksız bir cesaretle kafa tutan bu anlatının kaotik büyüleyiciliğinin tadını çıkarmaya davet ediliyoruz. Meltem Demiraran

Örme Biçimleri: Bir Ters Bir Düz Fragmanlar
Nurdan Gürbilek (Metis)

Örme Biçimleri’nde Nurdan Gürbilek, yaklaşık 40 yıldır denemeleriyle ördüğü kendine ait bir odayı genişletmeye devam ediyor. Kitabın sunuşunda vurguladığı üzere, bu seferliğine “bir yazara, cümleye ya da probleme birkaç kapıdan birden girmeyi” deniyor. Bu “çoğul girişli” yeni deneme tanımı içinde, yazarın el uzattığı metinler ise bu odanın müdavimi sayılabilecek isimlere ait: Virginia Woolf, Bilge Karasu, Latife Tekin, Witold Gombrowicz ve kapatırken bir kez daha Woolf. Bu yazarları birbirine teyelleyenin ne olduğunu düşünürken, Gürbilek’in 2020 sonunda Express’te yayımlanan mülakatında hatırlattığı “yetimler ittifakı” düşüyor aklıma. John Berger’ın Hoşbeş’inden alıntıyla, “dünyanın pisliğini olduğu gibi kabullenen ama hiyerarşiyi de reddeden kopukların birbirine göz kırpması.”. Cem Pekdoğru

Özgür: Her Şey Parçalanırken Büyümek
Lea Ypi (YKY)

Her şeyin belli kurallarla düzenlendiği, gündelik hayat akışının ve sınırların net, halkın gururlu ve mutlu olduğu komünist Arnavutluk’ta doğan Lea Ypi’nin, parti önderlerinin heykelleriyle birlikte bir rejimin de yıkılışına tanık oluşunun hikâyesi Özgür. Bu yıkımın ortasında düşe kalkan büyürken Ypi; aile sırlarının ortaya döküldüğü, ilişkilerinin değişip dönüştüğü, kendisiyle ve yuvasıyla arasına giren mesafenin üzerine düşündüğü bir süreçten geçiyor. Hem oyunsu hem de sahici, sıcacık bir dille politik atmosferin kişisel hayata etkisini kurcalayan bu anlatı, yılın göz dolduranlarından. Deniz Dursun

Postane Günlükleri
Vigdis Hjorth (Siren) 

AB tarafından dayatılan posta reformuna karşı, işlerini kaybetmek istemeyen posta işçileri sendikasının iletişimini yapmakla görevlendirilen Ellinor, başta bildik yöntemlerle işe başlasa da zamanla mektupların, hikâyelerin ve başka hayatların gücünü keşfediyor Postane Günlükleri’nde. Miras’ta da burada da gerek karakterlerine gerekse başkalarına karşı şefkatle bakmaya çalışıyor Vigdis Hjorth. O şefkatin de yolu bir yerde umuda çıkıyor. Vigdis Hjorth elini omzumuza koyup “Takma, bu da geçer; bak, yalnız değilsin.” diyor âdeta. Korcan Derinsu

Queer Yazıları
Kolektif (Pinhan)

Ulaş Bager Aldemir’in sunuşuyla yerli ve yabancı yazarların kaleminden çıkmış dokuz farklı makaleden oluşan bir seçki. Kuir teorinin feminizme kazandırdığı bakışın, radikal bir dil teorisi ve düşünme biçimi olarak öneminin vurgulandığı kitapta, Judith Butler’ın “Performatif Edimler ve Toplumsal Cinsiyet Kurma” ve Greta Gaard’ın “Queer Bir Ekofemizme Doğru” makaleleri ve dahasıyla konu derinlemesine ele alınıyor. Meltem Demiraran

Randevu
Katharina Volckmer (İthaki)

Cinsiyet uyum sürecinde olan isimsiz bir Almanın, bir parçası gibi hissedemediği bedeni ve toplumu hakkındaki iç dökümü ya da bir doktor randevusu esnasında gerçekleşen, bir tür ataerkini çökertme operasyonu. Doğup büyüdüğü ülkenin Yahudi Soykırımı karşısındaki iki yüzlülüğünü İngilizcede anlatma tercihiyle dikkat çeken Alman yazar Katharina Volckmer; kara mizaha yaslanan sarsıcı diliyle ben – öteki ilişkisini kurcalıyor kitap boyunca. Eylül Ege

Ressam Vasıf’ın Gizli Aşklar Tarihi
Murat Gülsoy (Can Yayınları) 

Murat Gülsoy adı ve edebiyat kavramı hiç kopmamacasına birbirine kenetlenmiş gibi gelir bana. Gülsoy’un üslup yaratma becerisi ve kelimelere hâkimiyeti, yazarlıkla ilgili yol gösterici arayanların da haritası olabilir. Ressam Vasıf’ın Gizli Aşklar Tarihi de metin kurgusu olarak Murat Gülsoy farkını ortaya koyan bir kitap. Kayıtlar ve galerilerle ilerleyen roman, Ressam Vasıf’ın kendisiyle, İstanbul’la, ailesiyle, resimle ilgili konuşmalarına tanık ederken; galeri kısımlarında da bu konuşmalarda bahsi geçen mekânlara, fotoğraflara, resimlere dair ayrıntılar veriliyor. Size uzaklardan gelen bir ses kaydı, o kayıtla bütünleşmiş imgeleri zihninizde yeniden canlandırıyor. Sezen Sayınalp

Sakinler 
Hande Ortaç (İletişim)

Sakinler, günümüzün popüler terimlerinden “tükenmişlik sendromu”na tersten bir bakış ile açılıyor; tükenmiş, kırgın, kızgın insanların misafir edildiği bir rehabilitasyon merkezinden sesleniyor. Yazar; dertlerine deva arayanların, yaratılan bu suni sakinlikte birbirleriyle çatışarak, birbirlerini yargılayarak hatta puanlayarak nasıl daha da büyük ve zalim bir çıkmaza girdiğini sakince anlatıyor. Anlatıcı hikâyesini, aldığı ses kayıtları vasıtasıyla okuyucuya ulaştırıyor. Podcastlere göz kırpan bu sıra dışı anlatı tercihi, okumayı kolaylaştıran ince bir nüans. Sakinler, toplumun küçük bir yansımasının resmeden; neresi içerisi, neresi dışarısı, kim normal, kim anormal gibi sorularla dolu, akıcı ve etkileyici bir roman. Olcay Özer

Sıradan Dünya
Lu Yao (Everest) 

Çin’de kültür devrimi sonrasında başlayan bir mücadele üzerinden insan doğasının trajik yanının ele alındığı bu romanın baş kahramanları; dişini tırnağına takıp mücadele edenler, boyun eğmeyi bir an bile düşünmeyenler, ömrünü çalışmakla geçirenler, dünyayı karşılarına alırken kendilerine meydan okuyanlar ve alın yazısının esiri olmayanlar. Satırlarından, yazarın yaşamından otobiyografik izlerin de aktığı kitabın mercek altına aldığı, en nihayetinde hepimiz gibi alelade, sıradan insanlar. Deniz Dursun

Sicim Teorisi: Tenis Üzerine 
David Foster Wallace (Siren)

David Foster Wallace’ın tenis üzerinden yaşama dair perspektifler sunduğu Sicim Teorisi; klişeyle özgünü, efsaneyle sıradanı, geçici olanla ebediyi el ele tutuşturup bir gezintiye çıkarıyor. Wallace’ın yazıları buram buram analiz kokmadığı gibi, bu spora gönül verdiğinden kişisel bir yan da barındırıyor. Deniz Dursun

Şeylerin Ağırlığı
Marianne Fritz (Jaguar) 

Marianne Fritz’in Şeylerin Ağırlığı adlı novellası, II. Dünya savaşının ardından yaşananların kendine özgü ağırlığıyla bezenmiş ev hayatı dehşetini konu alıyor. Trajik kahraman Berta Schrei, gündelik hayatın zulmünün tam ortasında ve annelik, kendisi için dayanılmaz bir yük. Varoluşun absürtlükleri ve trajedileri arasında geziniyor, savaşın yıktığı bir valsin ürkütücü tınılarını yankılayan bir anlatıya misafir oluyoruz. Meltem Demiraran

Şiddetin Tarihi
Édouard Louis (Can Yayınları)

Fransız yazar Édouard Louis’nin kitaplarının ilki, 2020’de Babamı Kim Öldürdü adıyla Can Yayınları’ndan basıldı; 2021’de ise onu Eddy’nin Sonu takip etti. Güçlü bir otobiyografik boyuta sahip olan, bu yönüyle bazı tartışmaları da ateşleyen Şiddetin Tarihi’nde, arkadaşlarla yenen keyifli bir yemeğin ardından gelen davetsiz bir misafirin saldırısı odakta. Kitap böylece, direksiyonu kırıyor ve diğer iki metnin de ana hattını oluşturan homofobik şiddetin kökenleriyle onu tırmandıran dinamikleri; göçmenlik, ırkçılık, erklik ve travma gibi temalar etrafında anlamlandırmaya çalışıyor. Esin Çalışkan

Şilili Şair
Alejandro Zambra (Notos)

Geçtiğimiz yıl bu sayfalarda 2022’nin miras bıraktığı yeni Zambra kitabı Okumamak üzerine yazdıklarımı “Alejandro Zambra her iki yılda bir en sevdiğimiz yazar olur.” cümlesiyle bitirmiştim. Bir sonraki randevu tarihinin 2024 olacağı yönündeki kehanetimin, Zambra’nın Türkçe yayıncısı Notos’un, okurların biyolojik saatlerini yeniden ayarlayan bir yıl sonu sürpriziyle suya düşürmesinden fazlasıyla memnunum. Kitap, ismiyle müsemma; Şili, şairler ve Şilili şairler hakkında. Bununla birlikte, Şilili Şair’in bir otobiyografik kurmaca olmadığının farkına varmaktan da memnunum. Bir teoriye göre şiir yazabilmek, doğrudan doğruya, insaniyetten kaynaklanan bir haslet olabilir. Zambra’nın kahramanları da -âşıkları veya kardeşleriyle beraber- içlerindeki şiiri (ve şairi) yavaşça arıyorlar. Cem Pekdoğru

Şu Anda Burada Mıyız?
Pınar Öğünç (Kolektif Kitap)

Etrafımızdaki her şeyin yaşadığı düşüncesinden ortaya çıkan ilginç fikirleriyle beslediği, yine bu sene yayımlanan öykü kitabı Aksi Gibi’de, ait olduğu bedenden uzaklaşıp gezintiye çıkan gözü, ev sahibine gönül vermiş bir kapıyı anlatıyordu Pınar Öğünç. Kendi içinde sinerjisi olan nesnelerin mikro direnişlerini ararken, onlara sık sık mizahi bir ses veriyordu. Şu Anda Burada Mıyız? adlı bu ilk romanında ise dünyanın bir parçası olabilmek için yeryüzüyle yetinmeyen, kıvam alarak magmaya inip gündelik yaşamını yapı bozumuna uğratan Suzan’ın mektupları üzerinden kuruyor anlatısını. İstisnalar biliminden nasibini almış kalemini çıkmaz yollara sokmaktan çekinmeden hem de. Beyza Yıldırım

Tahta Kurdu 
Layla Martinez (Yan Pasaj)

Gerçeği eğip bükme konusunda gayet başarılı anlatılar okumuş olabilirsiniz ama Layla Martinezin bunu; hiç de korunaklı olmayan bir evin her bir parçası içine nüfuz ettirip, her şeyi yıktığında geriye kalan enkazla birleştirdiği novellası Tahta Kurdu’na da mutlaka bir bakmalısınız. Geçmiş ve geleceği en iyi aynalayan yapıyı, yani bir büyükanne ve torunu arasındaki ilişkiyi merkez belleyen kitap, hem ikilinin sayfalara yerleşmiş temsili portreleri aracılığıyla metni ikiye bölüyor hem de zamanla büyülü bir peri masalı gezintisinden anne kaybıyla sıkışan, o sonsuz derinlikteki yere varıyor. Esin Çalışkan

Tohumdan Hasada
Octavia E. Butler (İthaki)

Tohumdan Hasada; bilim kurgularında inşa ettiği karmaşık dünyalarda tarihin acımasız gerçeklerini yankılayan, Hugo ve Nebula ödüllerini alan ilk Siyah kadın yazar Octavia Estelle Butler’ın Örüntücüler Dörtlemesi olarak bilinen spekülatif kurgu serisinin Türkçede ilk kez yayımlanan tek kitaplık bir baskısı. Olağanüstü yeteneklere ve yaşam sürelerine sahip karakterleri üzerinden, posthumanist bir dünyada insan olmanın ne anlama geldiğini sorguluyor. Siyah deneyimi ve kadın gücüne ilişkin spekülatif modeller hayal etme konusunda Butler’ın eline su dökebilen yok, orası kesin. Ancak insan doğasına dair sunduğu içgörüler de yabana atılır gibi değil. Meltem Demiraran

Tren Düşleri
Denis Johnson (Holden)

“Minyatür bir destan”, “olağanüstü bir roman” olarak sayıklanan Tren Düşleri; hayali, mucizevi bir serap tadı veriyor. Denis Johnson’ın 20. yüzyılın başlarında ABD’de giderek artan köprü ve yol inşaatlarında bulduğu gündelik işlerde çalışan Robert Grainier’a yakın çekim duran romanı, sıradanlığa ve dünyada olup bitenlere dair tutkusu dinmeyen bir adamla tanıştırıyor. Evet, bir işçi sınıfı olarak o da sıradan belki ya da değil. Sıradanlığın hükmü kimde ki? Değişen yaşam tarzına ve ölümlere tanıklık ederken, aynı kalmanın dürüstlüğü üzerine kurulu bir novella. Esin Çalışkan 

Yakınlıklar
Lucy Caldwell (Siren)

Çağdaş İrlanda yazınının ilgi çekici kalemlerinden Lucy Caldwell’den, kadın deneyimlerini merkeze alan bir koleksiyon. Monica Lewinsky’den Caroline Norton ve Sinéad O’Connor’a, oradan binlerce sırra, yaşanmışlıklara ve sonsuzluğa uzanan Yakınlıklar’da hamilelikle ya da çocuklarıyla sınanan, farklı yaşamların olasılıklarının peşinden koşan kadınlar Caldwell’in ustalıklı anlatımıyla yanı başımıza oturuyor, sırtımızı sıvazlıyor. Derin bir nefes alın; bu kanepede hepimize yer ayrılmış. Esin Çalışkan

Yanık Şeker
Avni Doshi (April)

2020’de Booker finalistlerinden biri olan Yanık Şeker’de dirençli baş karakter Antara, geçmişin kaosunu bir jonglör gibi dengeleyerek günümüz Pune’sinin zorluklarıyla başa çıkıyor. Bu şehirde anılar keskin bir baharat karışımının kokusu kadar kaçınılmaz. Antara’nın annesi Tara ise geride hayranlık ve yıkım izleri bırakarak, hayat boyu bir Bollywood divası gibi dans ediyor. Demansın çarpıcılığı, hikâyenin ters köşesi. Aşram sahneleri ise öykünün mistik bir sapması gibi. Avni Doshi; yoğun duygulara, özgürlüğe ve anneliğe dair absürt anları sayfalarında birleştirdiği dramatik bir ziyafet sunuyor. Meltem Demiraran

Yaramız Derindir: Hafıza Sahası ve Sömürgeci Afazi
Özgür Sevgi Göral (İstos)

Yazarın Aralık 2021’den itibaren Gazete Karınca için kaleme aldığı tematik bir yazı dizisine dayanıyor Yaramız Derindir. Kitapta temel mesele, Türkiye’nin bir unutma ülkesi olması sorunu ile mücadele. Bu bağlamda hafızayı, unutmayı, kaybı, geçmişle yüzleşmeyi “afazi” kavramı çevresinde dolaşarak ince ince derinleştiriyor Özgür Sevgi Göral. Paralel olarak Türkiye’nin hafıza sahasını Fransa ile karşılaştırarak, bu afaziye ırkçılık ve sömürgecilik meselelerini de katıyor. Sade bir dille yakın tarihin kolektif şiddet mekanizmalarını, hafızayı ve derin acıları irdeleyerek ortaya koyuyor. Olcay Özer

Yemek Dedektifleri
Hisaşi Kaşivai (hep kitap)

​“Geçmişte yediğiniz ve tekrar yemeyi çok istediğiniz bir yemek var mı?” Hatıraların peşinden giden bu kitap; kendilerini “yemek dedektifleri” olarak tanımlayan, Kyoto’da hayalet yer sayılabilecek bir restoranda yemek pişiren Nagare ve kızı Koişi üzerinden tat alma ve hafıza arasındaki bağın incelikli bir portresini çiziyor. Okuduktan sonra, en sevdiğiniz tatlar ve onları neden sevdiğinize dair sorularla baş başa bırakıyor. Şevval Öztemur

Yer Değiştiren Sular
Pelin Buzluk (İletişim)

Yazar, bir nehirde iki kez yıkanmayacağını anımsattığı kitabına 1993’teki Pelin’e selam vererek giriş yapıyor. Bizi sarmalayan değişime bedenimizin dirençsiz olduğunu, zamana karşı gelinemeyeceğini hatırlatıyor. “Bütün sular yer değiştirir. Karadeniz’de girdiği dere, birkaç yıl sonra Akdeniz’de kayığını yüzdürebilir insanın.” diyor ve kurmaca dünyanın uyumsuz retoriğine sık sık başvuruyor. Durmak, beklemek ve değişmemek bir tekinsizlik havasında var oluyor. Beyza Yıldırım

Yumuşaklığın Gücü
Anne Dufourmantelle (Kolektif Kitap)

“Bana içini dökenleri dinlerken, her kişisel deneyimde yumuşaklığı duydum.” diyor Dufourmantelle o naif, insana iyi gelen satırlarında. Yumuşaklığın ne olduğuna dair bir zihin egzersizine girişiyor, filozof kimliğini üstünden usulca sıyırıyor; sanki yazmıyor, sakince konuşuyor. Yumuşaklık “hakkında” yumuşaklığın kendisi “tarafından” yazılmış bir kitap olarak tariflenmesi de hiç şüphesiz tüm bunlarla ilgili ve o şapkasından tavşan çıkarabilen bir sihirbaz. Esin Çalışkan

Yuva
Judith Hermann (Sia)

Yaz Evi, Daha Sonra’da ayaklarımızı yerden kesen öykücülüğüyle tanıştığımız Judith Hermann’ın son kitabı Yuva’da, Kuzey Denizi kıyısında bir beldedeyiz: Yazın tekneleriyle gelen tatilciler, kışın bu ıssız köşede yaşayan köy insanları… Gariplik şurada ki, kızı ve dünyanın sonu hakkında epey kötümser fikirleri olan eşi arasında kalan orta yaşlı anlatıcısı, tam da uzaktan oldukça pastoral gözüken bu yerde kendine yeni bir hayat kurma hayalinin peşine düşüyor. İnsanın köklenme ihtiyacını, bu fikrin etrafında dönen odaları ve “yuvaları”, bazen geride bırakılan bazen yanında taşınan ağırlıkları bir bir eteğinden atan metin, yenilikçi bir kurguya da sahip. Esin Çalışkan 

Yüzücüler
Julie Otsuka (Domingo) 

Zihinlerde Tavan Arasındaki Buda‘yla yer edinen Julie Otsuka bu sefer, bir çatlak metaforu üzerinden okuyucusunu, iklim krizinin tehlikelerinden korunmak için bir yüzme havuzunun sabit koşullarına kaçan insanların iç dünyasına hapsediyor. Yüzücülerden biri olan ve demans teşhisi konulan Alice’in hikâyesi hem yaşamla mücadele etmeye hem de anne-kız ilişkisine dair çözümlemeler sunuyor. Şevval Öztemur

Zami: Adımın Yeni Bir Söylenişi
Audre Lorde (Otonom)

Biriciğimiz; Siyah, feminist, devrimci, şair, lezbiyen, anne Audre Lorde, kitabında savaşçı küçük bir kız çocuğunun bir kadına nasıl dönüştüğüne, kendi yolculuğuna, aslında tüm bahis dışı olanlara bir ayna tutuyor. Çocukluk, gençlik ve büyümek derken kendini hiçbir çevreye ait hissedemeyenlerin, patriyarkanın tahakkümü ile mücadele içinde olanların, farklıların mitobiyografik bir anlatısı Zami: Adımın Yeni Bir Söylenişi. Şevval Öztemur


Değerlendirme: Aysu Uzer, Barbaros Altuğ, Beyza Yıldırım, Biçem Kaya, Burcu Teker, Deniz Dursun, Ekin Sanaç, Elif Öz, Esin Çalışkan, Eylül Ege, Ezgi Oğraş, Güven Yalın, İlayda Güler, J. Hakan Dedeoğlu, Melikşah Altuntaş, Meltem Demiraran, Olcay Özer, Sesim Gökmen, Sezen Sayınalp, Şevval Öztemur, Tuana Özcan, Tuğçe Özdenoğlu, Zelal Buldan