Dünyadaki yerini arayanlara: Kaybolma Kılavuzu üzerine

Formu dolduran: Yağmur Ruken Kahraman

Mansplaining kelimesinin mucidi Amerikalı feminist yazar Rebecca Solnit’in Kaybolma Kılavuzu adlı otobiyografik denemesi, “Dünyada gezinmeye, kaybolmaya ve bilinmeyenin kullanım alanlarına dair ilham verici bir keşif seferi.” olarak tanımlanıyor. 2015’te Encore Yayınları tarafından basılan kitap, geçtiğimiz mayısta da Gökçe Gündüç çevirisiyle Minotor Kitap’tan yayımlandı.

Ne hakkında? Hikâye ne? 

Kaybolmanın izini kişisel tarihinden Amerikan Yerlilerine, edebiyattan Rönesans resimlerine, şarkılardan sinemaya dek geniş bir yelpazede süren Solnit, bu dünyada yerini arayanlara dokuz nefis deneme sunuyor.

Belirsizlik, kayıp, hafıza ve mekân kavramlarıyla ördüğü denemeleri boyunca Yves Klein’dan Walter Benjamin’e, keşişlerden punk rockçılara birçok hayaleti misafir ettiği yazılarıyla kucağımıza bir sürü soru bırakıyor.

Okumadan önce bilmemiz gerekenler

Bugüne dek Bana Bilgiçlik Taslayan Adamlar, Yol Aşkı – Yürümenin Tarihi, Yakındaki Uzak, Karanlıktaki Umut, Sindirella – Özgürlük Kedisi, Tüm Soruların Anası gibi kitapları Türkçeye çevrilen Solnit; yazar, aktivist ve de tarihçi kimliğiyle yirmiden fazla kitap yazdı.

Disiplinlerarası duruşunun, denemelerini de ne denli zenginleştirdiğine tanık olduğumuz Solnit, “Mansplaining” kavramını lügatımıza katan kişi. 2008 tarihli Man explain things to me (Erkekler bana bir şeyler açıklıyor) adlı blog makalesinde kavramı ilk kez kullanmasından bugüne mansplaining, gündelik hayatlarımızın -ne yazık ki- bir parçası. 

Kitaplarında feminizmden Amerikan Yerlilerinin tarihine, toplumsal değişim ve ayaklanmalardan doğal afetlere pek çok temayı işleyen yazar, bir süredir The Guardian’da ve Literary Hub’a da yazmakta.

Solnit’in İngilizcede yayımlanan son kitabı olan 2021 tarihli Orwell’s Roses ise George Orwell’in bahçıvanlığa ilgisi ile diğer yazarlık ve politik taahhütleri arasındaki ilişkiyi ele alıyor. Minotor Kitap’ın 2022 yayın programında yerini almış durumda.

Kitaba dair en çok neyi sevdin?

Denemeleri, ucunu kaçırmadan dağıtmasını, aynı adı verdiği üç denemenin hem farklı hem de kesişen içeriklerini, kişisel tarihinden Amerikan Yerlilerine, gündelik deneyimlerden Rönesans dönemi resim sanatına, çöllerden dağlara, Solnit’in rüyalarına musallat olan çocukluk evinden kaplumbağalara uzanan zengin coğrafyasını ve de zamanını epey sevdim.

Çizgisel bir anlatıdan çok sarmal yapıda kurduğu zamanıyla Kaybolma Kılavuzu, kaybolmak da sevdaya dâhil dediğimiz arkadaş sohbetlerinde masaya Solnit için de bir sandalye çekmişiz hissi verdiğinden fazlasıyla buruk, bir o kadar da neşeliydi.

Kısa sürede sürüklenerek mi okudun? Yoksa biraz sürünerek mi?

Kaybolma Kılavuzu’nu hem sürüklenerek hem de bitmemesi için biraz direterek okudum. Bir çırpıda okuyup tüketmekten ziyade, her bir denemeden ya da karşılaştığım bazı cümlelerden sonra üzerine düşünmek için biraz soluklanmaya ihtiyacım oldu. O yüzden size hızla içini döken değil de birlikte etrafında dolandığınız bir derde dair karşılıklı ve de incelikle düşündüğünüz biri gibi Solnit. Size kaybolma deneyiminde eşlik eden bir arkadaş.

Çok etkilendiğin / dönüp tekrar okuduğun bölüm(ler) oldu mu?

Hem dönüp baktığım hem de arkadaş sohbetlerinde bahsini geçirince çıkarıp o an sayfasını bulamadığım çokça çizili cümle ve pasaj oldu, evet.

Kitap modunu nasıl etkiledi?

Tadımızın birçok sebepten kaçık olduğu bu zamanlarda benzer hisleri paylaştığım bir sese tanıklık etmek, “Kaybetmek de var.” diyen bu sesin eşliğinde dünyadaki yerimi yine yeniden aramak, bir elin omzumu iki pıt pıt hareketiyle sıvazladığını hissetmek buruk ve huzurlu bir okuma deneyimiydi. Nihayetinde nefes aldırdı.

Okurken hiç Google’ladığın şeyler oldu mu?

Çokça. Solnit’in referans verdiği Yves Klein eserleri, kaynakçaya iliştirdiği Dorothy Lee imzalı Freedom and Culture kitabı, Carobeth Laird’in Encounter With an Angry God: Recollections of My Life With John Peabody Harrington’ı ve nicesi.

Kimler sever? 

Kaybetmeyi bağrına basıp yoluna devam edenler.