21. Filmekimi: ​​Close üzerine

Lukas Dhont’un, ergenliğe adım atmak üzere olan iki erkek çocuğunu takip ettiği Close, 75. Cannes Film Festivali’nin Jüri Büyük Ödülü’nü Claire Denis filmi Stars at Noon’la paylaştı. Filmin fikri, yönetmen Dhont’un eski ilkokulunu ziyaret edişiyle aklına düşmüş: “Bugün bile hâlâ ilkokul ve ortaokuldaki acı dolu yıllarımla barışamadım. Ben de bu duygular hakkında bir şeyler yazıp o dünyayı kendi bakış açımdan ifade etmek istedim. Kâğıda birkaç sözcük yazdım: arkadaşlık, samimiyet, korku, erkeksilik… ve Close bunlardan çıktı.” 

Fragman

Zaman dilimi ve mekân

Günümüz dolaylarında Kuzey Avrupa içinde, Danimarka’dayız.

Konu nedir?

Muhtemelen adından da anlaşılacağı üzere 13 yaşında, ergenlik döneminin henüz başlarında iki erkek çocuk arasındaki yakın ilişkiye dair bir his yumağı Close. Leo ve Remi’yi, etraflarında kurulu yakıcı/yıkıcı çocuk dünyasından yayılan bakışlar, sözler, gözler, meraklı sorular kendilerine henüz ulaşmadan, birbirlerine duydukları sevginin büyüklüğünü anlamaya çalıştıkları bir süre boyunca takip ediyoruz. Filmin özellikle ilk yarısında bunu önceleyen bir anlatı inşa ettiğini söylemek mümkün.

Öte yandan ikinci bölüm; yaşattığı kayıp ile bu bağın değişiminin çocuk bedeninde nasıl etkiler yaratabileceğine dair daha kalabalık, kasvetli, ağır duygular biriktirmeye başlıyor. Bu alan bazı izleyiciler için keyif vadetmeyen bir seyir tecrübesine dönüşebilir. Kişisel hafızanızda yeşerenler ile kendini büyüten bir film Close.

İlk intiba

Sadece çocukken kavuşulan ilk aşka ve en yakınlarının yardımıyla anlam bulan yaşama dair Lukas Dhont’un yakın plan kamerası ile yarattığı ortaklık çok sarsıcı. Rönesans resimlerinden ekrana nakledilen melekler gibi görünen iki kahramanı Leo (Eden Dambrine) ve Remi’nin (Gustav de Waele) yüzlerini dolduran çok fazla güzellik var.

Bir düzeyde Close, ilk ölümlülük deneyimi ve onunla uzlaşma -size yakın olan ve ayrılmayı seçen birine karşı duyulan- öfke, içerleme, endişe, ayrılışı hızlandırmış olmanın suçluluk duygusu ve sonucunda hayatı ağırlaştıran ezici keder gibi büyük mefhumlarla kaplı. “Benzer şekilde bağlantımı kaybettiğim arkadaşlarıma haraç ödedim çünkü onlara ihanet etmiş gibi hissettim” diyor yönetmen Dhont da. Frank van den Eeden’den klostrofobik sinematografi, Valentin Hadjadj’dan ağlatan orkestrasyonlar ve küçük konuşmaların arkasına nasıl saklandığımıza dair anlamlı düşünceler de filme yakından eşlikçi.

Kendisinin sinema dili ile bağ kurup kurmadığınız bir yana, Close’un cinsiyet, kimlik ve cinsellik konularına getirdiği karakteristik akışkanlık, yetkinlik ve incelik yine çok özel. Kuir ilişkilerin/hakların “daha eşit” ya da işlerin “daha tıkırında” olduğunu varsaydığımız coğrafyalarda dahi varlığını sürdüren akran zorbalığı ve kendini tanımlama zorunluluğu, bir kez daha, önemli bir yüzleşme alanı yaratıyor.

Karakterlere dair

Leo ve Remi aynı sokaklarda pedal çevirirken sadece ikisine ait his bulutlarında süzülüyor. Biri aynı evde kalıyor, biri pastoral doğada, çerçevelendikleri geniş çayırların ve canlı çiçek tarlalarının ortasında koşturuyor. Bu sırada bir gruba ait olmanın elzem olduğu yeni bir eğitim öğretim yılı kapıya geldiğinde, Leo buz hokeyine ve “erkek” muhabbetlerine dâhil olurken, Remi kendi yalnızlığında afallıyor. Remi’nin annesi Sophie’nin sunduğu alternatif dostluksa, Leo’nun ve kırık dökük gerçekliğinin en büyük destekçisi oluyor.

En çok neyi sevdin?

Buz hokeyi plan sekansları, erkekliği performe etmeye dair taşıdığı metaforlar ile filmin en incelikli buluşu. Leo’nun tüm bocalaması, katiyen bir buzun üzerinde nasıl hareket edeceğini becerememesi, erkeklik/güç/toplumsal kabul denklemi ile o kadar iç içe ki o sakatlandığında başka yerleriniz acıyor. Ve ahhhh! Her bir denemeye rağmen, kaybın etkisini yitirmesi nasıl da çok basit, acı verici bir itirafta yatıyor: Onu özlediğin.

Bunu seven şunları da sever

Close, Krzysztof Kieslowski’nin Three Colors: Blue’su gibi bir kefarete yolculuk, geçen yılın tartışmasız en iyi güzelliklerinden Petite Maman gibi usulca içinize işleyen bir ağıt. Tetikleyici olmaması adına siz yine de neyi sevdiğinize dikkat ediniz.

Formu dolduran: Esin Çalışkan