3 soruda Adrian Goma ve izleyenle oyun oynamayı seven portreleri

1985 Madrid doğumlu ressam Adrian Goma, kendi kendini yetiştirme yolundan gitmiş bir sanatçı. Klişelerden uzak gerçekçi portreleriyle kendi dünyalarını yaratıyor. Resimlerinin ortaya çıkmasında sezgiler ve psikolojilerin rolü büyük.

3 soruda Adrian Goma’nın işlerinin ardındakileri kurcaladık.

İşlerinde dokunmayı sevdiğin üç duygu ya da fikir.

İşlerimin ben bir şey söylemeden her şeyi anlatabilmelerini umuyorum. Ama bunun böyle olup olmadığını hiçbir zaman kesin olarak bilemiyorum. 

Temelde ilgilendiğim, insanı bir figür olarak betimlemek. İşlerimi sezgilerimi takip ederek oluşturuyorum. Zihnimizdeki formları, biçimleri bozarak anlamaya çalışarak psikolojik portrelemeler çıkarmaya çalışıyorum.  

Benim için bir önemli destek de oyun kavramı. Alice gibi, karakterlerimin onları elinden tutarak “aynanın içinden” yönlendirmelerini sağlayarak izleyiciyle oyun oynamayı seviyorum. Böylece onlarla bir ilişki ve bağ kurabiliyorum. Onlara birileri yanaşmadıkça, birileri onları görmeye çalışmadıkça; birileri bu eyleme katılmaya yeltenmedikçe işlerimin hiçbir anlamı yok. 

İnsanların senin ve/veya işlerin hakkında bilmesini istediğin bir şey.

Bence bana dair ve insanların bilmesi gereken mühim herhangi bir şey yok. Hayatım da işlerim de başka insanlarınkinden çok farklı değil. Belki sadece evden pek çıkmadığımı söyleyebilirim. 

İşlerimi düşününce, fikirlerle ve şeylerle yoluna çıkan her türlü metal objeyi çeken küre şeklinde bir mıknatıs gibi bir merkezden ilişkilendiğimi görüyorum. Benim görevim de yalnızca bu döngüyü sürdürebilmek oluyor. Bu anlamda “imgeler” mantıksal bir yerden değil de kasıtlı olarak öyle görünmeyecek şekilde düzenlenen plastik kafiyeler ve buluşmalarla birbirlerine bağlanıyorlar. 

Rasyonelleştiremesem de etrafımda gördüğüm bozulmalar ve anlamlandırmaları işlerimle insanlara geçirmeye çalışıyorum. Çünkü bunu yapmanın başka bir yolunu bilmiyorum. 

“İlham” mutlak gerekli mi, yoksa bir söylenti mi? 

İlham elbette gerekli. Tuvale koyacak uygun fikirler bulmak her zaman kolay olmuyor. Mutlaka çok fazla efor koymak, çok çalışmak ve saatlerce sürecek bir adanmışlık gerekiyor. İlham bunlardan sonra geliyor. 

Ama bunu söylerken yaratıcı süreçlerde ilham mevzusunun önemini azaltmaya çalışmıyorum. Bana göre yeteneği ve yaratıcılığı ilham tanımlar. İlham yoksa ressam yalnızca ressamdır. İlham imgelerin zihinde oluşturduğu tezahürdür. Sonra skeçe ve ardından da resme dönüşürler. 

İlhamların doğruluğu, imgelerin anlaşılırlığı, güzelliği ve açıklığı iyi ya da vasatlığı belirler. Zihindeki imgeler net olduğu sürece kalan tek sorun onları tuvale nasıl aktaracağını bulmaktır bence.