41. İstanbul Film Festivali: Çilingir Sofrası üzerine

41. İstanbul Film Festivali’nin Ulusal Yarışma bölümünde yer edinen yapımlardan Çilingir Sofrası, dünya prömiyerini 16 Nisan Cumartesi akşamı Atlas Sineması’ndaki gösteriminde yaptı. Ali Kemal Güven’in yazıp yönettiği, başrollerde Ahmet Rıfat Şungar ve Barış Gönenen’i gördüğümüz film; aralarındaki “hesabı” kapayamamış iki eski lise arkadaşını bir masada buluştururken iyi diyaloglar ve iyi oyunculuklarla örülü, keyifli bir 60 dakika vadediyor.

İzlemeden önce bilmemiz gerekenler

Çilingir Sofrası, 17 yıl sonra rakı masasında buluşan iki eski lise “arkadaşının” sohbetlerine odaklanan; bu sohbetin masaya mezeler, ara sıcaklar, ara çayları geldikçe derinleştiği, güldürmeyi de ihmal etmeyen, gayet keyifli, bir o kadar da “ah be” dedirten bir seyirlik.

İlk intiba?

“Acil bir rakı sofrası kurmak lazım” hissiyatı.

En çok neyi sevdin?

Kuir sinemanın son dönemde Türkiye’den çıkmış en eli yüzü düzgün örneklerinden biri oluşunu çok sevdim. Bir de tabii gözlerle oynanan, söylenen kadar söylenmeyen cümleler…

En çok hangi sahneye/unsura yükseldin?

Filmde yer alan Abla’nın, Nazan Öncel’in “Bunu Bir Ben Bilirim Bir Allah” şarkısını söylediği o sahne. İki başrol oyuncusunun performansının gücüyle, karakterlerin şarkıyı dinlerken hissettiklerinin çok görünür olması; tüm duygunun bir ekran yokmuşcasına izleyiciye başarıyla geçmesi çok etkiledi.

Modunu nasıl etkiledi?

Yarım kalan ve ıskalanmış bu aşk, kulağıma bir kez daha “Coğrafya kader midir?”i fısıldadı. Aynı zamanda böyle bir filmin çekilip gösterilebilmesi (ne yazık ki ülkemizde hala cesaret istediği için) çok mutlu etti.

Kimler sever?

Bir zamanlar âşık olmuş ama bu aşkı şu ya da bu sebeple yaşayamamış herkes sever.

Soru işaretleri / varsa açtığı tartışmalar…

Toksik maskülenlikten uzakta bir yerde, bambaşka dünyalar kurmak mümkün müdür? İnsanın kendini tüm gücüyle reddetmesi bir gün biter mi?

Formu dolduran: Hande Sönmez