A’dan Z’ye: Morrissey

Televizyon dizileri, yazarlar, futbolcular, mekânlar, The Smiths ve dahası…

Yazı: Busen Dostgül – İllüstrasyon: Yağız Yılmaz

Kırk yıla yaklaşan kariyeriyle her daim ilham veren bir müzik ve sanat karakteri olan Morrissey, geçtiğimiz aylarda açıklanan turne takvimine göre 19 Ağustos’ta İstanbul’da bir konser verecekti. 47. sayımızdan itibaren hazırlamaya başladığımız A’dan Z’ye serisinde Morrissey’e yer vermek için bundan daha iyi bir zaman olamaz dedik. Sonrasında bu yaz gerçekleşmesi planlanan birçok konser gibi Morrissey konserinin de iptal haberi geldi. Bizse İstanbul’daki buluşma gerçekleşemiyor olsa da planları değiştirmeme kararı verdik. Huzurlarınızda kariyerinden çeşitli satırbaşları, figürler, olaylar ve hayatımıza eşlik etmiş şarkılarıyla A’dan Z’ye Morrissey…

Autobiography

Kariyerinin her noktasında düşüncelerini en açık şekilde dile getirmekten sakınmamış bir müzisyen olan Morrissey’in otobiyografisini yayınlayacağı haberleri ilk geldiğinde, müzik dünyasında eşine az rastlanır bir heyecan yaşandı. Çocukluğundan The Smiths yıllarına, solo kariyerine uzanan kitapta özellikle The Smiths davulcusu Mike Joyce’la aralarındaki dava sürecine dair de ilginç detaylar yer alıyordu. Bazı kitap eleştirmenleri kitabın bu dava sürecine fazla odaklanmış olmasını lüzumsuz bulsa da Autobiography, çok geniş bir kısımdan övgüleri topladı. İngiltere’de ilk haftasında en çok satan kitap olan Autobiography’de Morrissey’e ilham vermiş müzikler de geniş bir yer kaplıyor.

Billy Duffy

Talking Heads, Ramones, Blondie gibi grupların konserlerine gitmek için para biriktiren Morrissey’in 1977’de Billy Duffy’yle tanıştıktan sonra âdeta hayatı değişmişti. The Nosebleeds isimli bir punk grubu olan Duffy’nin teklifi üzerine gruba katılmaya karar veren Morrissey, grupla birlikte birçok konserde yer aldı. (Hatta konserlerden birinin NME’de yazısı bile yayınlanmış.) The Nosebleeds’in dağılmasının ardından yakın arkadaşı Billy Duffy’yle birlikte Slaughter & The Dogs grubuna katılan Moz, vokalist Wayne Barrett’ın yerine gruba alınmış ve grupla birlikte dört parça kaydetmişti. Manchester’da bu sayede tanınan isimlerden biri haline gelen Moz, birkaç yıl sonra The Smiths’le karşımızda olacaktı.

Coronation Street

1960’tan bu yana yayınlanan televizyon dizilerinden olan İngiliz yapımı Coronation Street, Morrissey’in özellikle gençliğinde takip ettiği ve hayranı olduğu dizilerdendi. Gerçek olmayan bir hikâyesi olan ve hayali bir kasabada geçen dizinin en önemli özelliklerinden biri de işçi sınıfını olduğu gibi yansıtması ve bunu oldukça güçlü karakterlerle desteklemesi olmuştu. Morrissey, diziye olan hayranlığını yazdığı birçok bölüm senaryosunu kanala göndererek belli etmişti ancak hiçbirine olumlu yanıt alamamıştı.

David Bret

Müzik ve sanat dünyasındaki birçok ismin hayat hikâyeleriyle ilgili çalışmalar yapmasıyla tanınan Fransız yazar David Bret, Morrissey’in biyografisinden sorumlu kişi olarak da biliniyordu. Bret, 1996’da Morrissey’in hayatını konu alan Scandal and Passion isimli bir kitap yayınladı. Kitapta İngiliz şarkıcının çocukluğundan müzikal kariyerine birçok konuyu işleyen David Bret, ayrıca, Moz’un yakını olan birçok kişiyle de röportajlar yapmıştı. Bugüne kadar yazılan Morrissey kitapları arasında samimi diliyle öne çıkan Scandal and Passion’da şarkıcının karakteriyle ilgili de ilgi çekici detaylar yer alıyordu.

Everyday Is Like Sunday

Morrissey’in 1988 çıkışlı ilk solo albümü Viva Hate’te yer alan “Everday Is Like Sunday”, “Suedehead”in ardından yayınlanan ilk single olmuştu. Şarkıcının solo kariyerindeki belki de en popüler parçalardan biri olmayı başaran “Everday Is Like Sunday” daha sonra The Pretenders, 10.000 Maniacs, Colin Meloy (The Decemberists) gibi gruplar tarafından da yorumlanmıştı. Birçok kampanyada enstrümantal versiyonuyla da kullanılan şarkıdan esinlenerek aynı isimle çekilen bir de Kanada yapımı 2013 tarihli bir film bulunuyor.

Friends

Morrissey’in 2013’te yayımlanan kitabı Autobiography’de yer verdiği anılarından biri de Amerika’nın en popüler sitkomlarından biri olan Friends hakkındaydı. Hikâyeye göre, Amerika’da olduğu bir dönemde Hollywood stüdyolarını ziyaret eden Morrissey, Friends setine de uğramıştı. Set esnasında senaristlerin de orada olduğunu öğrenen Moz, senariste bir teklifte bulunmuş ve dizinin şarkı söylemesiyle ünlü olan karakterlerinden Phoebe’yle depresif bir şekilde şarkı söyleyebileceği bir bölüm olup olmadığını sormuştu. Soruyu sormasıyla birlikte bu teklifin iyi bir fikir olmadığını düşünen Morrissey, yangın merdivenlerine doğru yavaşça ilerlemiş ve seti terk etmişti.

Geoff Travis

The Smiths’in ilk kaydı olan “Hand in Glove” parçasını yayınlayan Rough Trade’deki Geoff Travis’in, grubun kariyerinde elbette önemli bir yeri var. 1983’ten itibaren üç yıl boyunca yayınlanan tüm The Smiths kayıtlarını Rough Trade etiketiyle çıkaran grup, 1986’da Travis’le maddi konularda anlaşmazlık yaşadı ve yollarını ayırdı. Grupla uzun zaman çalışmış birine çok kısa zamanda düşman hale gelen The Smiths, The Queen Is Deadalbümünde yer alan “Frankly, Mr. Shankly” şarkısını Geoff Travis’e ithaf etmişti.

Hand in Glove

Johnny Marr ve Morrissey, müzik yapmak için bir araya geldikleri dönemde bazı şarkıları kaset formatında kaydediyor ve yapımcılara götürüyordu. Aralarında “Hand in Glove”un da bulunduğu bir kaseti albüm olarak yayınlatmak üzere Travis’e götüren ikili, bekledikleri yanıtı alamadı ancak Travis, “Hand in Glove”u single olarak yayınlamak istediğini söyledi. The Smiths ismiyle paylaştıkları ilk single olan “Hand in Glove”, 13 Mayıs 1983’te yayınlandı. İngiltere’deki bağımsız listesinde üç numaraya yükselen single’ın arka yüzündeki şarkı ise “Handsome Devil” oldu.

Istanbul

Harvest Records etiketiyle yayınlanan 2014 çıkışlı Morrissey albümü World Peace Is None Of Your Business’tan yayınlanan ikinci single “Istanbul” adını taşıyordu. Şarkının tamamını yayınlamadan önce yalnızca sözlerini şiir olarak okuduğu bir videoyla karşımıza çıkan Morrissey, her şarkısında olduğu gibi “Istanbul”da da bir hikâye anlatıyordu. Ezan sesleriyle açılan şarkıda Moz’u İstanbul’da oğlunu arayan bir baba olarak dinliyoruz. Morrissey ve İstanbul, bu yaz bir kez daha buluşmak üzereydi. 19 Ağustos’ta ve Maçka KüçükÇiftlik Park’ta gerçekleşmesi planlanan konser, maalesef bu yaz gerçekleşmeyen onlarca konser arasında yerini aldı.

jdean_WEB

James Dean

Gençliğinde hayran olduğu gruplar için el ilanı hazırlayan Morrissey, müzik yazarı olarak çalışmayı çok istiyordu. Hatta bir dönem Record Mirror tarafından haftalık müzik yazıları yazması için işe alınmıştı. 1981’de yirmi dört sayfalık bir New York Dolls kitabı kaleme alan Morrissey’in bir sonraki kitabı efsanevi aktör James Dean hakkındaydı. James Dean Is Not Dead kitabında Amerikalı aktöre olan sevgisini, çeşitli fotoğraf kolajları eşliğinde Dean’in filmleri ve hayatı üzerinden anlatmıştı. Morrissey’in o dönemde odasını James Dean’in birçok fotoğrafıyla süslediği de biliniyor.

Kill Uncle

Uzun yıllarını birlikte geçirdiği prodüktör Stephen Street’leyollarını ayırdığı ancak henüz Alain Whyte ve Boz Boorer’la da birlikte çalışmaya başlamadığı dönemde yayınlanan ikinci Morrissey albümü Kill Uncle, karanlık yapısı ve daha önce yayınlanan kayıtlarından daha farklı parçalarıyla konuşulmuştu. İngiliz new wave ve rock grubu Deaf School’da da birlikte yer alan prodüktörler Clive Langer ve Alan Winstaley tarafından kaydedilen albümde, Morrissey’e Fairground Attraction’dan Mark E. Navin eşlik etmişti. Müzik eleştirmenleri arasında ayrılık yaratan albümde popa gönderme yapan detaylar ve seksenler klasiği haline gelen klavye tonları, Morrissey’in daha önce hiçbir kaydında yer almamasından ötürü garip olarak karşılanmıştı.

Linder Sterling 

Henüz The Smiths kurulmadan önce çeşitli punk gruplarında vokalist olarak yer alan Morrissey, Manchester punk sahnesinde adını duyurmuştu. Dönemin önemli gruplarından Ludus’un kurucusu olan, 1977 tarihli Buzzcocks single’ı “Orgasm Addict”in ikonik kapağında imzası olan sanatçı, fotoğraf ve müzisyen Linder Sterling ve Morrissey, 1981’de çok yakın arkadaş oldular. Morrissey’in müzikal kariyerinin şekillenmesinde çok önemli bir yeri olan Linder Sterling, The Smiths ve Moz’un solo kariyerinde de hep yanında oldu. Sterling, 1991 yılında İngiltere, Amerika ve Japonya turnesindeyken çektiği Morrissey fotoğraflarının yer aldığı Morrissey Shot isimli bir kitap yayınladı. Ayrıca, Your Arsenal ve Beethoven Was Deaf albümlerinin kapaklarındaki fotoğraflar da Sterling imzası taşıyordu. İkilinin birlikte yer aldıkları çeşitli kısa ve uzun formatlı belgeseller de yer alıyor.

Moors Murders

1963-1965 yılları arasında gerçekleşen bir dizi gizemli çocuk cinayeti İngiltere gündemini ele geçirmişti. Morrissey’in büyüdüğü şehir olan Manchester’da beş çocuğun Ian Brady ve Myra Hindley tarafından öldürülmesiyle sonuçlanan cinayetler, çok küçük yaşta olan Morrissey’i de elbette etkiledi. The Smiths’in aktif olduğu dönemde, bu cinayetlerle ilgili bir kitap okuyan Morrissey, bu konudan çocukluğunda olduğu gibi etkilenmiş ve ilk The Smiths albümünde yer alan “Suffer Little Children” şarkısını yazmıştı. Şarkının bazı sözleri oldukça derin ve duygu yüklüydü: “Bir kadın söyledi: Biliyorum oğlum öldü, elimi bir daha asla onun kutsal başına koyamayacağım.”

New York Dolls

Amekalı glam-rock grubu New York Dolls, Morrissey’in favori gruplarından. Morrissey, 1973’te bir televizyon programında ilk kez gördüğü ve çok sevdiği New York Dolls için İngiltere’de bir fan kulübü kurdu. Grubun İngiltere’de de daha fazla müziksevere ulaşması için çabalayan Morrissey, İngiliz müzik dergilerine New York Dolls adına ilanlar da veriyordu.

Oscar Wilde

Morrissey’in ismi Betty olduğu tahmin edilen annesi, bir kütüphanede çalışıyordu. Kitaplarla iç içe olan annesi tarafından sık sık kitap okumak için cesaretlendirilen Morrissey’in küçüklüğünden bu yana yazılarına ve kitaplarına hayran olduğu isim Oscar Wilde oldu. Wilde’ı idolü haline getiren Moz, birçok eleştirmen ve akademisyen tarafından da benzerlikleri açısından ele alındı.

headwithcat_WEB

PETA

Hayvan hakları konusundaki sert ve ciddi duruşunu her zaman koruyan Morrissey, PETA’nın (People for the Ethical Treatment of Animals) en büyük destekçilerinden biri. Paul McCartney’nin 1998 yılında hayatını kaybeden eşi Linda McCartney aynı zamanda çok önemli bir hayvan hakları koruyucusuydu ve PETA, 2005 yılında McCartney anısına vereceği anma ödülünü desteklerinden dolayı Morrissey’e verdi. Sanatçı, 2012’de, PETA’nın daha fazla evsiz kalacak kedi ve köpeğin önüne geçmek için başlattığı kısırlaştırma kampanyasına da destek vermişti. Vegan kimliğiyle tanınan ve hayvan haklarını korumak için her şeyi yapmaya hazır olduğunu belli eden Moz, İngiltere’nin en popüler şeflerinden Jamie Oliver’ı da insanları et yemeye teşvik ettiği için sertçe eleştirmişti. Ayrıca Morrissey konserlerinin sıkı kurallarından biri, ortamda kesinlikle herhangi bir et ürünü satışı yapılmaması.

The Queen Is Dead

Yalnızca İngiltere değil Amerika ve Kanada’daki müzik listelerine de hızlı bir giriş yapan üçüncü The Smiths albümü The Queen Is Dead, grubun dağılmasından bir yıl önce, 1986’da yayınlanmıştı. Turnedeyken yazılan “The Boy with a Thorn in His Side”; posta kutusuna Marr tarafından bırakılan sözlerin Morrissey tarafından tamamlanması ile ortaya çıkan “Some Girls Are Bigger Than Others”; ikilinin şarkı yazma maratonu olarak adlandırdıkları çalışma sonucunda ortaya çıkardığı “I Know It’s Over”, “There’s a Light That Never Goes Out” ve belki de en çok yorumlanan The Smiths şarkılarından biri haline gelen “Big Mouth Strikes Again” de bu efsanevi albümde yer alıyordu. Morrissey’in kendisinin hazırladığı albüm kapağında ise 1964 yapımı Unvanquishedfilminden bir karesiyle Alain Delon bulunuyor.

Yazının tamamını okumak için buraya tıklayarak Bant Mag. No:51’e ulaşabilirsiniz.