Alabaster DePlume, Mind Shifter ve bu hafta başka ne dinlesek?

Alabaster DePlume, zeminini 19 şarkıyla ördüğü ruhani bir yola çağırıyor. Mind Shifter, dünyanın sonundan sesleniyor. Angel Olsen’la birlikte aşk ve yas üzerine düşünmek için dört buçuk dakikanız var.

Taze yayımlanmış albüm ve teklilerden hazırladığımız güncellenen çalma listemiz sizi bekliyor! Öne çıkan kayıtlar ise hemen aşağıda.

ALBÜM: Alabaster DePlume – GOLD
(International Anthem)

Ruhani, meditatif, terapötik… Manchesterlı müzisyen ve şair Gus Fairbairn, sahne adıyla Alabaster DePlume geçtiğimiz yaz stüdyoya kapanıp 19 şarkıdan oluşan, deneysel bir albüm kaydetti. Sürecin olmazsa olmazı iki kural vardı: Ona eşlik eden müzisyenlere prova yapmaları için yeterli zaman vermemek ve çalınan müziği tekrar dinletmemek. Geride kalan 17 saatlik materyal, Fairbairn’in ellerinde işlenerek dinleyenin tenini okşayan, nazik bir bahar rüzgârına dönüştü. Mırıltılardan karmaşık armonilere varan vokalleri, efsunlu nefesli partisyonları, cesaret ve sevgiye yönlendiren sözleriyle hassas, derin ve şeffaf olanın gücünü vurgulayan bir koleksiyon.

TEKLİ: Aga B – 1001
(debboy)

Yerli hip hop sahnesinin en özgün figürlerinden biri olan Aga B’nin, prodüksiyonu Pangea Beatz imzalı yeni teklisi. Önünde bin bir çeşit yol olsa da şeytana uyma, büyük vurgunun parçası olma tadında tavsiyelerde bulunuyor; “Küsme, düş yakamdan. Tez düşün, toparlan.” diyor. Aga B’nin tavizsiz tavrının ürünü olan ifade gücü yüksek sözleri ve karakteristik flow’uyla dinleyeni hızla avucunun içine alan parça, son 30 saniyesindeki ritmik kırılmayla lezzetini iyice artırıyor.

TEKLİ: Angel Olsen – All The Good Times
(Jagjaguwar)

Son solo uzunçaları 2019’a tarihlense de Sharon Van Etten ortaklığı ve 80’ler coverlarından oluşan Aisles EP’sini düşününce aslında hiç hız kesmedi Angel Olsen. Sırada, haziran başında yayımlayacağı Big Times adlı yeni albümünün ilk durağı var. Müzisyenin kuir varoluşunu açıklamasını takip eden özgürlük hissi, art arda yaşadığı anne baba kaybıyla gölgelenince kolları sıvayıp girdiği stüdyodan duyduğumuz ilk ses olan “All The Good Times”, bir duygu merdiveninden yukarı tırmanırcasına yoğunluğu yükselen kompozisyonuyla aşk, kayıp ve yas temalarını deşiyor. Kırsal manzaralar sunan bir klibi de var.

ALBÜM: PUP – THE UNRAVELING OF PUPTHEBAND
(Rise Records)

Açık sözlü, mizahi ve paranoyak parçalar yapan Torontolu punk harikası PUP’ın dördüncü albümü. Grubun 10 yılı aşkın serüvenini düşününce yaptığı her işten ayrıksı duran bir parçayla açılsa da tanıdık PUP sularına dönmekte gecikmiyor. Prodüktör koltuğunda daha önce The National, Kurt Vile, Jónsi gibileriyle çalışmış Grammy ödüllü Peter Katis var. Zaman bükülse ve lise servisinde camdan dışarı bakıp ayılmaya çalışırken bu albümü dinleyebilseydik keşke…

TEKLİ: Carlos Dengler – New Cambria
(Bağımsız)

Karakteristik bas partisyonlarıyla Interpol kataloğunun tartışmasız en görkemli dönemi olan ilk 10 yılında yayımlanmış dört albüme iz bırakan Carlos Dengler, ilk stüdyo albümü için 15 Nisan’a randevu verdi. İnsanın su altı dünyasına olan bağlılığını hikâyeleştiren bir new age kaydı olan albümün ismi Aqueduct. Yaklaşık 10 dakika uzunluğundaki ilk parça “New Cambria”nın düzenlemesinde dokusal bir yaklaşım ön planda. 2017’de bir iPhone 6 ile çekilmiş video klibi ile de deneyimlenebilir tabii.

TEKLİ: Güneş Kardeş – Zahiri
(Tarla Records)

Ponza ile tanıdığımız Güneş Kardeş, psikedelik rock geleneğinin farklı dönemlerinden aldığı ilhamı çeşitli kesişimler yaratarak şarkılaştırmaya devam ediyor. 2021’de harika bir kliple yayımlanan “Kayboldum”u takip eden ikinci solo teklisi, sürükleyici gitar cümleleri ve insana umut aşılayan sözleriyle parıldıyor. Enstrümanların büyük kısmını Güneş Kardeş çalmış, davulda ise Eskiz üyesi Uygar Çetiner var.

EP: Mind Shifter – Paracausal Conflicts
(Bağımsız)

Ses tasarımcısı ve besteci Orhan Yılmaz’ın kendini synthwave’in karanlık tarafı olarak tanımlayan projesi Mind Shifter’dan, Tan Tunçağ’ın solo girişimi Cava Grande ve yerli sahnede alternatif rock rüzgârları estiren In Hoodies destekli yeni kısaçalar. Kuantum mekaniğinde nedenselliğe aykırı olan durumları karşılayan “paracausality” kavramından ilhamla yazılan EP alışkın olduğumuzu, tanıdığımızı sandığımız dünyanın sonunu, dağılışını işaret ediyor ancak bu yıkım sonucu oluşan yırtıklar, başka türlü olasılıkların umudunu da taşıyor. Her üç parçada da bu çatışma kendisini buram buram hissettiriyor.

ALBÜM: Warmduscher – At The Hotspot
(Bella Union)

Londralı grubun, kentin post punk sahnesini biçimlendiren figürlerinden Dan Carey’nin COVID sürprizi yapması üzerine Hot Chip’in Joe Goddard ve Al Doyle’ı prodüktörlüğünde kaydedilen pandemi incisi. Punk patlamaları ve funk groove’unun etkileşiminden oldukça oyuncaklı ve parlak bir sonik koleksiyon çıkıyor elbette. Gecenin dibinde, bir metropolün kirli arka sokaklarında yürüyorsunuz sanki; parti bitmiş, etraf loş ve sessiz ama içiniz ışıl ışıl, zihniniz dansa devam ediyor gibi.

TEKLİ: Kae Tempest & Grian Chatten – I Saw Light
(UMG Recordings)

8 Nisan’da dinlemeye açacağı yeni albümünü heyecanla beklediğimiz multidisipliner sanatçı Kae Tempest, Fontaines D.C.’nin sesi Grian Chatten ile mikrofon başına geçiyor; gergin, titrek synthlerin inşa ettiği bir temelin üzerinde spoken word becerilerini konuşturuyor. Mutluluğun durmayan bir tren olduğundan söz eden parçanın klibinde ise Tempest’a yakın planda eşlik ediyor, yüzünün kıvrımlarını, çizgilerini, gülüşünü, mimiklerini okuyarak onunla birlikte şehri adımlıyoruz.

TEKLİ: biblo – izler
(Bağımsız)

Dub ve ambient sularında gezen İstanbullu prodüktör Pınar Üzeltüzenci namıdiğer biblo türlü alan kayıtları, elektronik numaralar ve bizzat kendi sesiyle yarattığı ses kolajlarına bir yenisini ekledi. Bir kumsalda karşılaşılabilecek en hüzünlü görüntülerden biri olan denizanalarının kıyıya vuruşu ve kumda beliren çizgileri vurgulayan kapak görseli, dinleyeni, geride birtakım izler bırakmak üzere derinden ve uzaktan karaya doğru yaklaşan dalgalardan biriymiş gibi hissettiriyor. Belirsizlik iması yapan tedirgin edici ses katmanları, gergin ritmik örgü ve biblo’nun bir siren edasıyla ses verdiği pürüzsüz vokallerle 10 dakikalık tekinsiz bir yolculuğa hazır olun.

TEKLİ: POLIÇA – Alive
(Memphis Industries)

Minneapolis çıkışlı synth pop grubu, altıncı stüdyo albümü Madness’ı 3 Haziran’da yayımlayacak. Solist Channy Leaneagh, yaklaşan uzunçaların açılış şarkısı olan “Alive”ı şöyle anlatıyor: “Kötü şeyler olur, yangın söner. En yanıcı maddeler bile hiç önemi olmayan şeyler ateşin kendisine dönene kadar karanlıkta kalır.” Parça, alevli synth katmanları ve stilize Leaneagh vokalleriyle distopik bir hava estiriyor.

TEKLİ: Ithaca – In The Way
(Hassle Records)

İngiliz metalcore grubunun solisti ​​Djamila Boden Azzouz’a göre bu bir intikam fantezisiymiş. Sesi sonuna kadar açtığınızdan emin olun…

TEKLİ: Ibeyi & Jorja Smith – Lavender & Red Roses
(XL Recordings)

Afro-Kübalı Fransız ikizler ve İngiltere R&B sahnesinin yıldızlarından Jorja Smith’in güç birliğinden çıkan bu taze tekli, Ibeyi’nin yoldaki albümünden sunduğu üçüncü tadımlık aynı zamanda. Hip hop’un yeni nesil temsilcilerinden Pa Salieu ile kaydedilen “Made of Gold” ve kız kardeşlik kutlaması “Sister 2 Sister”ın ardından bu kez de Yunan mitolojisindeki üç kader tanrıçasından ilham almışlar. Sorunlu birini sevmenin acısından, onun dertlerini lavanta ve kırmızı güllerle yıkama arzusundan bahseden şarkı, iyileşmek istemeyen birine yardım edilemeyeceğini, onun kendi ışığını bulmasına izin vermenin gerekliliğini hatırlatıyor; birbirinden leziz vokaller ve bir çöl kuyusuna davet eden video eşliğinde tabii.

TEKLİ: TV Priest – Burry Me In My Shoes
(Sub Pop)

Londra’dan post punk mirasını sırtlayarak harikalar yaratan gruplardan TV Priest’in ayaklandıran bir bas yürüyüşü ile açılan yeni parçası, solist Charlie Drinkwater tarafından geçtiğimiz yıl içinde boğulduğumuz tedirginlik hissine bir yanıt olarak yazılmış. Bir iç dökümü gibi şekillenen şarkı ağır ağır harlanıyor, kaos hissi kulakları sarıyor. Tam işler çığırından çıkarken, yaylılarla örülmüş yumuşak bir zemine bırakıveriyoruz kendimizi. Spotify’da bir dakika kadar kısa olan single versiyonuyla yayımlandı. Cristiana Figueiredo ve Lucas Moreira’nın grafikler ve kelimelerle oluşturduğu nefis görsel eşlikçiyle parçanın tamamını dinlemek isteyenleri TV Priest YouTube kanalına alalım.

EP: Lz MC Can – Attitu’delics
(They Sleep We Grind)

İstanbullu prodüktör ve DJ Lz MC Can’dan ghetto house ve footwork sularında gezinen dört şarkılık bir EP. 2018-2020 aralığında ev stüdyosunda MPC2000XL, TR707, Roland MC303 gibi analog ekipmanlarla canlı sessionlar sırasında kaydedilen Attitu’delics, yalnızca plak formatında yayımlandı. Şarkılardan kesitler dinleyerek ısınma turu yapmak isteyenler Bandcamp’e bekleniyor.

TEKLİ: Melike Şahin & Ah! Kosmos – Miras
(Gülbaba Records)

Farklı disiplinlerde üreten seslerle iş birlikleri yapmaya devam Ah! Kosmos, Merhem isimli ilk stüdyo albümüyle geçtiğimiz yıla rengini veren müzisyenlerden Melike Şahin’le bir arada. İkili, ilk ortaklığı olan “Ukde”nin ardından “Miras”la yine tematik bir anlatı yaratmış. Şarkı, karanlık bir döngüden çıkıp ayakta kalmaya dair melankolik bir kutlama. Gerek sonik dünyası, gerek sözleriyle bu atmosferi eksiksiz yaşatıyor. 

TEKLİ: Anna Calvi – Ain’t No Grave
(Domino)

Anna Calvi, Peaky Blinders için 2019’dan bu yana kaydettiği şarkılardan dördünü bir EP’de buluşturuyor. “Yıllardır Tommy Shelby’nin zihnindeyim. Bu EP ona yazılmış bir aşk mektubu ve bu ikonik diziye veda etme şeklim.” sözleriyle özetlediği Tommy EP’sinden ilk parça bir hayli kasvetli ve karanlık. EP’de birer Nick Cave ve Bob Dylan cover’ı da mevcut.

TEKLİ: Bahr – Papillon
(Bağımsız)

Vokal ve gitarda Yusuf Bahar, bas gitarda Secondhand Underpants’den tanıdığımız Ceren Bettemir ve davulda Ars Longa’dan Nihal Saruhanlı üçlüsünden oluşan indie folk grubu Bahr’ın yeni albüm için geri sayıma başladığı ilk tekli. Londra’da yerleşik müzisyen ve prodüktör Glasxs ve flütist Mercan Demirkanlı’nın katkılarıyla… Bir kelebek metaforuyla; kişisel dönüşümler, kırılgan ilişkiler, çocukken kurulan büyük büyük hayallerin elden kayışı ve bunu umutsuzca izleme hâli, yeni Bahr şarkısının çıkış noktası olmuş. Hazal Bayar’ın hazırladığı “Papilion” klibinde, müzisyenlerin çocukluk yıllarından video kayıtlarının bir kolajını izliyoruz. 

TEKLİ: Kit Sebastian – Şinanay / French Disko
(Mr Bongo)

Kit Sebastian üyelerinin Türkçe müzik külliyatından en sevdiği bestecilerin başında geliyormuş Sezen Aksu. Bir Melih Cevdet Anday şiirinden şarkılaştırılan “Şinanay”, Kit Sebastian yorumuyla caz soslu piyano akorları ve Brezilya’dan tropicália esintileriyle buluşmuş. Londra çıkışlı avant-pop harikası Stereolab ise Kit Sebastian’ın en büyük ilham kaynaklarından. Parçaya cover yapmaya karar verdiklerinde, “Stereolab bugün stüdyoya girse “French Disko”yu nasıl çalardı?” sorusuna yanıt aramışlar. Nihayetinde ortaya daha gürültücü ve nispeten karanlık bu yorum çıkmış. 

TEKLİ: Totally Enormous Extinct Dinosaurs – Blood In The Snow
(Nice Age Music)

2012’ye tarihlenen ilk albümü Trouble ile döneminin popüler akımı indietronica’nın imza işlerinden birini tasarlayan İngiliz prodüktör Orlando Higginbottom, ikinci TEED albümünü duyurdu. Tam 10 yıl sonra! Los Angeles’daki ev stüdyosunda kaydedilen 17 şarkıyı buluşturan albümün ismi Where The Lights Go ve 22 Temmuz’da yayımlanacak. İlk tekli “Blood In The Snow”, yüksek tempolu bir beat etrafında inşa edilse de sakinleştirici bir etkiye sahip. 

Yazı: Cem Kayıran, İlayda Güler